Demokrasi İçin Birlik, Saray’ın savaş politikalarını açıklayan “Saray, varlığını sürdürebilmek için ülkeyi ateşe atmaya hazırlanıyor” başlıklı bildiri yayınladı. Bildiride yaşadığımız bölgenin giderek artan bir savaş tehdidi altında olduğu belirtilerek iktidarın hamlelerine karşı tutum alma çağrısı yapıldı.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
31 Mart seçimlerinde ağır yenilgi alan Saray rejimi yoksulları daha da yoksullaştıracak “Şimşek Programından” vazgeçemiyor. Elinde pek az koz kaldı. Bu kozu nasıl kullanacağı ise gizli saklı değil. Birkaç madde sıralarsak;
- Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü yürürlükten kaldırıldı yerine Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği getirildi. Düzenlemeyle, daha önce Bakanlar Kurulu kararıyla alınan seferberlik ve savaş hali ilan etme kararı Cumhurbaşkanı tarafından alınabilecek. Seferberlik ve savaş hali ile savaşı gerektirecek durumun baş gösterdiği, gergin ve buhranlı dönemlere ilişkin, eylem planı ve hazırlıklara ilişkin yönetmelik ifade ediliyor. Seferberlik orduyla birlikte ülkenin ekonomisini ve yönetimini de savaş gereklerine uygun hale getiren hazırlıklar ve önlemler demek. Seferberlik kapsamına söz gelimi Gezi Direnişi gibi barışçıl ve meşru bir protestoyu da kapsayabilecek “kalkışma” ve “ayaklanma” gibi ifadelerin de eklenmesi,
- Eski askerlerin beyanat vermesinin yasaklanmaya çalışılması,
- Muhalif herkesi casus ilan etmeye elverişli “etki ajanı” kavramını yasalaştırmaya çalışan 9. Yargı Paketi,
- Dışişleri bütçesini paylaşacak, hiçbir biçimde denetlenmeyecek, her türlü muafiyete sahip, cihatçı çeteleri organize eden, “iki roket atarız savaş çıkar” sözlerinin mucidi Hakan Fidan’ın yan cebi olmaya aday Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı.
Yani her şey apaçık ortada duruyor. Yandaş medyanın savaş çığlıkları arasında, Kürt sorununda çözümsüzlüğü, Kuzey Irak ve Suriye’yi güvenlik tehdidi olarak göstermeyi soygun talan rejimini sürdürmek için tek yol olarak gören Saray için savaş en iyi araç. Böylece muhalefeti etkisizleştirmenin, arkasına dizemese bile kıpırdayamayacak hale getirmenin, ülkeyi iyice yasağa ve baskıya boğmanın, toplumsal itirazları yok etmenin ve ekonomiyi şekillendirmenin yolunu açacak.
Dış meseleler yani milli menfaatler için iktidarı destekleyeceklerini açıklayan ana muhalefetin tutumu felaketin boyutlarını artırır nitelikte.
Hangi “milli menfaat”
- Çocukların açlıktan okulda bayıldığı, beslenme yetersizliğinden gelişimlerinin durduğu bir ülkede milyonlar sefalet içinde yaşarken Saray’ın bir dakikada iki asgari ücret harcaması,
- Tek adamın devasa uçak filosu ne kadar milli menfaatimizse savaş da o kadar milli menfaatimiz,
- İliç faciasıyla son örneğini yaşadığımız yok edilme pahasına yabancı maden şirketlerine satılan canlarımız ve doğamız,
- Ödeme garantili otoyollar, hava alanları, hastaneler,
- Ülkenin taşını toprağını satmak, parasını ödeyene ve bu arada Mafya babalarına vatandaşlık verilmesi,
- Türkiye Maarif Modeliyle asırlarca geri götürülen ülkede yandaş savaş sermayesinin yıkım ürünleri “Akıncı” ve “Kaan” dışında övünülecek hiçbir şeyin kalmaması,
Bu sayılanlar, ne kadar milli menfaatlerimizse iktidarın ülkeyi sürüklemeye çalıştığı savaş da o kadar milli menfaatimiz.
Bu sicil gün gibi ortadayken “milli menfaat” ya da dış meselelerde iktidarı desteklemek sözlerinin arkasında gösterilecek kararsızlığın, ayak sürtmenin hem muhalefet hem ülke için yaratacağı sonuçlar korkunç boyutta.
Neye karşı olmamız gerektiğini hayat ve tarih gösteriyor
Doğal gaz, petrol, maden ve enerji kaynakları, ulaşım yolları ve koridorları üstündeki emperyalist rekabet ve paylaşım mücadeleleri, kapitalizmin içsel gerilimlerini savaşla atlattığı korkunç hakikati, savaş sanayi ve ticaretinin sermaye birikiminin önemli bir unsuru haline gelmesi gibi pek çok nedenle dünya ve özellikle yaşadığımız bölge giderek artan bir savaş tehdidi altında.
Buna emperyalist politikalara eklemlenmeye çalışan ve Kürt sorunundaki çözümsüzlüğü iktidarda kalma aracı haline getiren Saray rejiminin olası hamleleri eklendiğinde savaşa karşı çıkmanın en hayati ve en insani görev olduğu gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
Tarih ve hayat bize neye karşı olmamız, hangi konuda tereddüt etmememiz gerektiğini gösteriyor.
Demokrasi için Birlik olarak bütün muhalefeti hangi kılıf altında olursa olsun ölümden, yıkımdan, yoksulluktan, göçten başka bir şey getirmeyen savaş politikalarına karşı uyanık olmaya, iktidarın attığı adımları iyi değerlendirmeye ve açık tutum almaya çağırıyoruz.
SAVAŞA KARŞI HAYATI SAVUNUYORUZ!