İstanbul, Ankara ve Urfa’da 23 Nisan’da yapılan ev baskınlarında 9 gazeteci gözaltına alındı. Mesleki faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınan Özgür Basın emekçilerinden, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Esra Solin Dal ile Mehmet Aslan ve Gazeteci Erdoğan Alayumat, “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Gazetecilere yaptıkları haberler, haber kaynakları ile yaptıkları telefon görüşmeleri ile sanal medya paylaşımları soruldu ve tutuklanmalarına gerekçe yapıldı. Gazetecilerin tutuklanmasına dönük tepkiler sürüyor.
Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş) Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, gazetecilere dönük baskıların sistematikleştiğine dikkat çekti. Dedeoğlu, gazetecilerin yaptıkları haberlerden dolayı tutuklandığını belirterek, özgür basına yönelik gözaltı ve tutuklama furyasının keyfi olduğuna işaret etti. Dedeoğlu, “Gazeteciler, tutuklu yargılanma sürelerine ilişkin daha net tanımlamalara karşın, keyfi olarak gözaltına alınmaya ve gazetecilik faaliyetleri nedeniyle aylarca cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. ‘Terör’ propagandası tanımının tek cümlelik ekleme ile revize edilmesine karşın bu suçlamaların gazetecileri kriminalize etmek ve aleyhlerinde dava açmak amacıyla kullanıldığını görüyoruz” dedi.
“Tutuklamalar cezalandırma aracı oldu”
İktidarın özgür basına dönük saldırılarının arttığına dikkat çeken Dedeoğlu, gazetecilerin Kürt kentlerinde yaşanan ihlalleri ortaya çıkardıkları için böyle bir saldırıya maruz kaldığını dile getirdi. Dedeoğlu, “Kürt illerinde yaşanan sorunların haberleştirilmesini engellemek ve gerçeklerin ortaya çıkarılmaması için gazetecilere dönük baskı giderek artıyor. Mahkemeler tutukluluk durumunu uzatmak için itirafçı beyanlarını dikkate alıyor. Aslına bakacak olursak, itirafçı beyanı olmasa yazılan o iddianameler yapılan gazeteciliğin tescili oluyor. Basın Kanunu’nda haber kaynakları gizlidir ifşa edilemez demesine rağmen gazetecilerin haber kaynakları ile yaptıkları görüşmeler iddianamelerde ifşa ediliyor. İddianamelerin polis tarafından yazıldığı artık bir sır değil. Uzun tutukluluklar bir cezalandırma aracı haline getiriliyor” diye konuştu.
Dayanışma çağrısı yapıldı
Gazetecilere ve meslek örgütlerine çağrıda bulunan Dedeoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Meslektaşlarımız üzerindeki bu baskının her ortamda görünür hale gelmesini sağlamak gazeteci örgütlerinin en önemli görevi haline gelmektedir. Dayanışmayı büyütmek, gazeteci davalarını geniş katılımlarla takip etmek, mahkemelerin daha adil kararlar vermesine yol açacaktır. Avrupa Birliği’ne üye ülkeleri, ifade özgürlüğü de dahil olmak üzere, temel insan haklarını Türkiye ile gündemlerine mutlaka yeniden yerleştirmeleri ve ilişkilerin geliştirilmesi için bu alanda iyileştirmeler yapılmasını ön koşul olarak öne sürmeleri konusunda ikna etmek gerekmektedir. Bu kadar baskı ve kesintisiz saldırılara, engellemelere, iktidarın asimilasyon politikalarına rağmen Özgür Basın geleneği gerçeğin peşinde koşmaya, inatla haber yapmaya devam edecek. Geçtiğimiz gün tutuklanan gazeteci Mehmet Aslan’ın dediği gibi ‘Hakikat yolculuğumuz günlük değil, ömürlüktür.’ Bu yolda yazmaya devam edeceğiz.”
“Gazeteciler terörize ediliyor”
Medya ve Hukuk Çalışmalar Derneği (MLSA) Eş Direktörü Barış Altıntaş ise, gözaltı ve tutuklama furyalarıyla Özgür Basın’ın susturulmak istendiğini belirtti. Özgür Basın’a dönük bu saldırıların hukuksuz ve haksız olduğunu dile getiren Altıntaş, gazetecilerin “terörize” edilmek istendiğinin altını çizdi.
Altıntaş, şunları söyledi: “Gazeteciler çok ağır ithamlarla terörize ediliyor, gözaltılar ve tutuklama süreçlerin de bu son durumda olduğu gibi gizlilik kararları alınıyor, ancak sonuçta her zaman tek delil haber faaliyetleri oluyor, nitekim burada da yalnızca haber faaliyetleri soruldu. Yargılamalar başlayınca da bu dosyada hiçbir gerçek delil olmadığını göreceğiz.” Altıntaş, tüm meslek örgütlerini de bu hukuksuzluğun herkese yapıldığı bilinciyle hareket etmeye çağırdı.