TİHV ve İHD; Konya’nın Meram ilçesinde aynı aileden 7 kişinin öldürüldüğü silahlı saldırıyı kınayan ortak bir açıklama yayınladı. Açıklamada, Dedeoğlu ailesinin koruma kararına rağmen korunamadığı ifade edildi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) dün, Konya’da aynı aileden 7 kişinin öldürüldüğü silahlı saldırıya ilişkin; “Siyasi iktidarı bir kez daha ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve politikaları terk etmeye ve toplumsal barışa daha fazla zarar vermemeye davet ediyoruz” açıklamasını yaptı.
Açıklamada, Dedeoğlu ailesinin koruma kararına rağmen korunamadığı belirtilerek, nefret saldırıları ve şiddetin durdurulması çağrısında bulunuldu.
“AYRIMCI VE NEFRET İÇERİKLİ SÖYLEMLERİ TERK EDİN”
Açıklama şu şekilde:
“Etnik kimlikleri ailenin maruz kaldığı önceki saldırıların başlıca gerekçesidir. Dolayısıyla basit bir husumetin böylesi bir katliamla sonuçlanmasını başka türlü izah etmek mümkün görünmemektedir.
Siyasal iktidar bu politikaları ile sadece topluma kötü örnek olmakla kalmıyor, ayrımcılığın ve nefretin, dolayısıyla da şiddetin dalga dalga yayılmasını teşvik ediyor. Özellikle de HDP üzerinden yükseltilen nefret dili, başta Kürtler olmak üzere inançları, cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, siyasal görüşleri farklı olduğu için ötekileştirilen tüm kesimleri saldırılara açık hale getirmektedir.
Özellikle son günlerde artan göç trafiği ile birlikte mülteci ve sığınmacılara yönelik geliştirilen nefret söylemleri, hele küresel ısınmanın ve iklim krizinin bir sonucu olarak ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde art arda yaşanan orman yangınlarının gerekçesi olarak üretilen Kürtlere yönelik nefret söylemleri akıl almaz bir boyut kazanmıştır.
Siyasi iktidarı bir kez daha ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve politikaları terk etmeye ve toplumsal barışa daha fazla zarar vermemeye davet ediyoruz. Bunun ilk adımı da Konya’nın Meram ilçesinde yaşanan bu elim olayı bir an önce aydınlatmak olmalıdır. Bunun için ivedilikle tarafsız, şeffaf ve etkin bir şekilde soruşturma yürütülmeli, ırkçı nefret saldırılarına maruz kalabilecek tüm kişi ve gruplar kağıt üzerinde değil gerçekten koruma altına alınmalıdır.”