16 Nisan günü birçok ilde “pandemiyle savaş” bahane edilerek yasaklar ilan edilmiş, hemen ardından işçi direnişlerin saldırılar başlamıştı. Kaldıraç bir açıklama yaparak “Pandemi önlemleri ya herkese vardır ya da yoktur. Bu durumda demek ki, herkesin uymak zorunda olduğu bir yasak da yoktur.” dedi.
Açıklamanın tamamı şöyle;
Market broşürü serbest, 1 Mayıs bildirisi yasak
“Tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark!”
1 Mayıs’a 15 gün kala “pandemiyle savaş” adı altında yeni “uygulamalar” devreye konuldu.
İstanbul başta olmak üzere Denizli, Aydın, Artvin ve Kocaeli’nde sticker yapıştırmaktan pankart asmaya, basın açıklaması yapmaktan imza kampanyası yapmaya bir dizi eylem yasaklanarak “önlem” alındı virüsü önlemek için.
Covid-19 işçi sınıfı hastalığı hâline gelmiştir, o hâlde “pandemiyle savaş” sınıf savaşıdır.
Su götürmez gerçekleri tekrarı pahasına bir kez daha, bir kez daha vurgulayalım.
Ne bir maskeyi düzgün dağıtabildiler, ne aşıyı rantsız elde edebildiler. Dağıtacakları kolonyayı da yalnızca kendileri kokluyor gibidir.
Ne çarklar durdu milyonlarca insanın yaşaması için, ne futbolculardan önce öğretmenler aşılandı.
Ne sağlık emekçilerine düzgün ekipman verebildiler, ne esnafa “sadaka” dışında bir şey.
Açlık-hastalık cenderesinde nefes almaya çalışan milyonlara verdikleri “askıda ekmek”in ekmeği gitti askısı kaldı.
Alışveriş yaptıktan sonra aldıklarını evine sokmadan dezenfekte eden bile pandemiyle daha ciddi savaşıyor, annesini babasını bir yıldır kapı eşiğinden selâmlayan bile önlemlerini daha ciddiye alıyor.
“Bizim için alınan önlem yoksa; aşılanmamış kollarımızla çarkları durdururuz”
Yukarıdaki slogan bizim değil. Almanya’da en son Amazon depolarında çalışan işçiler artan vakalara karşı 48 saatlik “iyi ve sağlıklı çalışma grevi” yapmıştı, slogan Almanya işçi sınıfına aittir, katılıyoruz.
Sağlık emekçileri 28 gün tam kapanma önermektedir. Bunun dışındaki hiçbir önlemin “pandemi önlemi” olamayacağı kabul edilmelidir.
Eğer ki pandemiyle savaş ciddiyetle, disiplinle yürütülecekse, iş başa düşmektedir.
Büyük bir özveriyle bir yılı aşkındır emek harcayan sağlık emekçileri hastahaneleri kendi yönetimine almalıdırlar. Sendikalar gerçekten “hayatta kalmak değil yaşamak” istiyorlarsa genel grevi örgütlemelidir. “Yapamayız” bir bahane olmayı geçmiştir.
Disiplin isteyen, onların Bakan’ı molozların üstünde telefonla konuşurken, iğneyle kuyu açar gibi çalışan Somalı madencilere baksın.
Cesaret isteyen, sokağa; özel yasaklamalara rağmen “Çaldıklarınızı alacağız, korkun yine geleceğiz” diyen Migros depo işçilerine baksın.
İrade isteyen, memleketin her bir yerinde filizlenen direnişlere baksın, Newroz meydanlarına, 8 Mart’lara baksın.
Tüm coşkumuzla 1 Mayıs’ı örmeye, ne yapıyorsak üstüne koya koya daha fazlasını yapmaya!
Önümüzdeki 12 gün boyunca, kamu kurumları hariç her türlü toplantı yasak. Ticari bildiri, bülten, afiş dışında her türlü propaganda faaliyeti yasak. Yani ‘devlet erkanı’nın açılış yapması, toplantı yapması serbest, market broşürü, pideci el ilanı dağıtmak serbest ama 1 Mayıs bildirisi dağıtmak yasak, 1 Mayıs’a çağrı açıklaması yapmak, 1 Mayıs’ta meydanlara çıkmak yasak.
Pandemi önlemleri ya herkese vardır ya da yoktur. Bu durumda demek ki, herkesin uymak zorunda olduğu bir yasak da yoktur.
Saray için tehlikeli olanın Covid-19 olmadığı açıktır. 1001 odanız da olsa, TV’sinden muhalefetine hepsi de sizin olsa, bir kıvılcımdan korkan bir avuç asalaksınız hepi topu.
Öyle ya 1 Mayıs’tan 15 gün önce, balkonlardan sarkıtılan pankartları, duvara asılan afişi bile yasaklayacaksınız ama açık açık “128 milyar dolar nerede” diye sormayı, “İstanbul Sözleşmesi Bizimdir” demeyi “1 Mayıs’ı” yasaklıyorum bile diyemeyeceksiniz, bu, ne zavallı bir bünyeniz var demektir. Biz açıkça söyleyelim, hapı yutmuşsunuz, gidicisiniz.
İşçiler, kadınlar, öğrenciler, halklar bu 1 Mayıs’ı coşkuyla örmeye başladılar, elbette onların yapamadığı kadar ciddiyetle önlemlerini de alarak.
Bizler bu 12 gün boyunca, pankartlarımızı asmaya, afişlerimizi yapıştırmaya, stickerlarımızla duvarları süslemeye, bildirilerimizle tüm emekçileri talepleriyle 1 Mayıs’a çağırmaya devam edeceğiz.
Yani her taraf kendi görevini, ne yapıyorsa onu yapmaya devam edecek.
1 Mayıs’ın çok coşkulu, kitlesel geçmesi mümkündür.
Üstelik Taksim Meydanı ve Gezi Parkı 1 Mayıs’a gelecek on binlerce kişinin “pandemi koşullarına uygun” bir şekilde bile sığabileceği kadar büyüktür.
Seslerimizi birleştirmeye, direnişi yaymaya ve büyütmeye, Birleşik Emek Cephesi’yle 1 Mayıs’a!