Onlar ve biz, iki ayrı saftayız…
Onlar; rant, yağma, savaş ekonomisiyle yarattıkları cehennemde bizi köle sayanlar, depremi katliama çevirenlerdir.
Yüz binleri enkaz altında bırakırken bir yandan sükûnet çağrısı yapanlar, suçlarını beceriksizlik diye yumuşatarak devleti aklamaya çalışanlar, yardım tırlarına ateş açanlar, imar aflarına onay verenler; deprem, toplumsal depreme dönüşmesin diye çetelerini deprem bölgesine sürenler; daha ölülerimiz gömülmemişken “seçimi bekleyin” diyenler… Hepsi katliama ortaktır. Hiçbir sandık bu suçluların hesabını sormaya yetmeyecektir, muhalefetinden iktidarına, katil Saray Rejimidir.
Bu cehennemi yaratanları altüst etmedikçe yalnız zebanilerin suretleri değişecek, özü aynı kalacaktır.
“Onlar istiyorlar ki
Kara toprağın kalbi durana kadar
Biz kelepir gibi satalım
Kafamızın ışığını, kafamızın gücünü”
Biz; biz devrimciler ve gönüllüler devletin hamlesini bile beklemeden alana giderek, gidemeyenlerimiz ise bölgeye erzak akışını koordine ederek, enkaz altından ellerimizle çıkararak birbirimizle dayanışmayı büyüttük. Biz erzak kolilerken, enkazdan birbirimizi çıkarırken, üniversitelerimizi terk etmeyeceğiz diyerek yan yana gelirken tanıdık birbirimizi. Kulüplerimizde, dayanışmalarımızda seferber ettiğimiz güç, deprem bölgesine dayanışmayı taşırken üniversitelerde sözümüzün olduğunu haykırdık yaptığımız onlarca eylemde. Günlerdir gösterdiğimiz bu dayanışma, özünde yaygın ve derinden bir direniştir. Direnişimiz karşısında sanki yüz binler enkaz altında değilmiş gibi milyonlarca can hala çadır ve içme suyu beklemiyormuş gibi üçlü, beşli, altılı masalarının çürümüş pazarlıklarını bizlere umut diye satmaya çalışanlara karnımız tok. İktidarından muhalefetine, eğer bugün bizlerin önüne seçim kisvesi altında bu çaresiz bekleyişi koymaya çalışıyorlarsa sebebi korkularıdır. Korkularını gerçeğe çevirmek bugün mümkündür. Bizlerin güveneceği ve örgütleyeceği sunulan bu çaresizlik ve bunalım hali değil işte direnişimizdir. İşte bu direniş, “muhalefet edilebilir bir iktidar” umuduyla yetinmekten fazlasına, direkt iktidara gebedir. Devletin örgütlediği çaresizlik karşısında umut, devrimde sosyalizmdedir.
Bütün bu tablo içerisinde hareket etmeyen çürüyecek, yüzünü dayanışmaya dönen ise kendi eyleminde yeni ufukların olanaklarıyla buluşacaktır. Sosyal medyada “unutmayacağız” yazan arkadaşlarımız: Unutmamak depreme dair her gördüğümüz şeyde tetiklenmekle, bunun acısını yalnız kendi içimizde taşımakla, kendi içimizde yaşamakla olmayacaktır. Hatırlamak eylemdir, hatırlamak örgütlülüktür. Depremin birinci günden itibaren devletten hiçbir şey beklememek gerektiğini bilerek dayanışmayı örgütleyen bizler bu dayanışmayı devrimci örgütlülük zemininde kalıcılaştırmak, yönetmeye talip olmak zorundayız. Depremin olduğunu duyduğu anda harekete geçen insanlar tüm bu süreci yürütmeye de kadirdir. Yola çıkan madenciler, inşaat işçileri yönetmeye de kadirdir. Enkaz altından çıkardığına sarılıp çorbasını verenler, dayanışmayı büyüten kadınlar, öğrenciler yönetmeye de kadirdir.
Felaket kapitalist emperyalist sistemin kendisi, bu sistemin vücut bulduğu devlettir! Felaketler silsilesi bizler bu direnişi, dayanışmayı devrimle taçlandırmadıkça son bulmayacaktır. Bugün bu felaketlere samimi olarak üzülen, öfkelenenlerin önünde duran devrimcileşmektir.
Bütün sıra arkadaşlarımızı Kaldıraç Üniversite saflarında örgütlenmeye, yaşama dair her şeyi bizler için bir felakete çeviren devlete karşı devrimci sosyalizmi örgütlemeye çağırıyoruz!