İzmir’in Çeşme Yarımadası’nda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile el konulan ve “Turizmi Geliştirme ve Koruma Bölgesi” ilan edilen 95 milyon metrekarelik arazi için çevreciler 20 kilometrelik doğa yürüyüşü düzenledi. Başta golf sahaları ve film stüdyoları olmak üzere yeni turizm tesisleri kurulması planlanan ve 1 milyon kişilik ek nüfus öngörülen bölgede keşif yapan çevreciler, hükümete çağrıda bulundu, “Belki de buradaki son doğa yürüyüşümüz! Bu cennete kıyılmasın” dedi
İzmir’in Çeşme Yarımadası’nda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile el konulan ve “Turizmi Geliştirme ve Koruma Bölgesi” ilan edilen 95 milyon metrekarelik arazi için çevreciler 20 kilometrelik doğa yürüyüşü düzenledi. Başta golf sahaları ve film stüdyoları olmak üzere yeni turizm tesisleri kurulması planlanan ve 1 milyon kişilik ek nüfus öngörülen bölgede keşif yapan çevreciler, hükümete çağrıda bulundu. TMMOB’un “İzmir’in Kanal İstanbul’u” olarak adlandırdığı, çok sayıda sivil toplum örgütünün dava açtığı Çeşme projesinden geri dönülmesini isteyen çevreciler, “Belki de buradaki son doğa yürüyüşümüz! Bu cennete kıyılmasın” dedi.
İzmir’in Urla İlçesi’ne bağlı Zeytineli Köyü’nden Çeşme’nin Alaçatı, Reisdere ve Ildırı bölgesine uzanan alan, 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile “Çeşme Turizmi Geliştirme ve Koruma Bölgesi” ilan edilmişti. El konulan çoğunluğu Hazine arazisi olmak üzere yaklaşık 95 milyon metrekarelik arazide başta 20 golf sahası ve film stüdyoları olmak üzere çok sayıda yeni turizm tesisinin yapılması gündeme gelmişti. “100 bin kişiye yeni istihdam olanağı” diye sunulan planla komşu Urla İlçesi’nin bir kısmını da kapsayan Çeşme Yarımadası’ndaki bakir alanlar için 1 milyon kişilik ek nüfus öngörüldüğü dile getirilmişti.
Aziz Kocaoğlu da 2 bin lira verdi
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bizzat ilgilendiği, İzmir’deki belediyeler, turizm örgütleri ve iş dünyasına da sunumlar yapılan proje, kentteki çevre ve meslek odalarını ayağa kaldırmıştı. Çeşme Projesi’ne aralarında arazi sahiplerinin de olduğu 107 yurttaş ile TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası ve EGEÇEP gibi kuruluşlar karşı çıkmıştı. Danıştay’da “kamulaştırmanın iptalini” istemiyle dava açılmıştı. Başvuru kabul edilirken bilirkişi incelemesi ve tespiti için gerekli olan 20 bin TL de imece usulüyle toplanmıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Aziz Kocaoğlu da 2 bin lira ile imeceye katkı sağlamıştı.
Keşif öncesi keşif…
Danıştay 6. Dairesi’nin bölgede yapacağı bilirkişi incelemesi öncesi, çevreciler kamulaştırılıp turizm tesislerine tahsis edilecek alana bir gezi düzenledi. Urla Zeytineli’nden Çeşme Alaçatı hattında yaklaşık 20 kilometre yürüyen çevreciler, yeni turizm tesisleri kurulması planlanan cennet gibi bölgeyi görüntüledi.
“Böyle planlama olmaz”
Açılan iptal davasında görevli 8 avukattan biri olan Şehrazat Mercan, “Danıştay 6. Daire’nin yapacağı keşfin öncesi keşfi yapmış oluyoruz. Zeytineli’nden çıktık, şu an Mersin Koyu’ndayız. Buradan da Alaçatı’ya geçeceğiz. İşte herkesin bomboş deyip yapılaşmaya açmaya planladığı yerlere bir bakalım. Buraların ekolojik değeri çok yüksek. Buralar Hazine’nin. Yani, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Atatürk’ün Hazine’ye bıraktığı, hepimize emanet ettiği yerler. Buraların doğal güzellikleri yok edecek ve sadece paragöz bir şekilde planlanmasına karşıyız. Hatta deniz alanında, adalarda yapılaşma düşünüyorlar. Adalardan köprü yapacaklarmış. Doğal yapının bozulmasına karşı çıkmalıyız. Neden bozuyorsunuz bu güzelim yerleri? Belki de birkaç hafta sonra Danıştay 6. Dairesi ve bilirkişilerle birlikte buraya keşife geleceğiz. Keşiften önce kendimiz keşife geldik. Hakikaten bu cennet gibi yerler, böyle planlanmaz. Böyle de kullanılmaz” diye konuştu.
“İstihdam palavraları ile rant hesaplıyorlar”
Çevreci aktivist Ahmet Güler ise “Bu inanılmaz güzellikteki doğal alan gelecek birkaç yıl içinde vahşi beton sermayeye ihale yolu ile satılacak. Bakan bey, emlak rant satış projesini (büyük Çeşme Turizm projesi) olarak lanse etmeye çalışıyor. İçecek suyu olmayan bölgede 20 Golf sahası, film stüdyoları, 100 bin kişilik istihdam palavralarını sallıyorlar. Ortada proje filan yok. Kesin olan tek proje; bölgedeki koyların, adaların, eşsiz arazilerin satışı için ihale ve pazarlama çalışmalarının son hızla sürdüğüdür. Bölgenin satışından Bakan bey 15 milyara yakın bir gelir bekliyor. Ama bu hamle, Çeşme Yarımadası’nı tamamen bitirmek demektir. Bu belki de buradaki son doğa yürüyüşümüz. Biz bu cennete kıyılmasın istiyoruz” dedi.
“Muhteşem kokulu lavantalar, kekikler yok olacak”
El değmemiş koyların yanı sıra rüzgarın binlerce senede oyduğu kayalarda sanat eseri gibi eşsiz manzaralar oluşturduğunu anlatan Güler, “Baharın haberini almış topraktan fışkıran börtü-böcek, hiç görmediğimiz, ismini bilmediğimiz dağ çiçekleri, laleler karşıladı bizi. Şu yürüdüğümüz rota boyunca tabiatın laboratuvarında oluşmuş muhteşem kokulu vahşi lavantalar, doğal kekikler, karabaş otları ile tüm doğal yaşam katledilecek. Bir an önce bu projeden vazgeçsinler” diye konuştu.
“Herkes bu davalara müdahil olabilir”
Çevreci Berrin Aksaray ise şunları söyledi:
“Kilometrelerce yürüdük ve bakir koyların güzelliği gözlerimizi kamaştırdı. Bugün görüyoruz ki buralar hiç de boş değil. Muhteşem bir coğrafya var. En üzüldüğüm şey de çevreyi koruyacağını sanıp oy verdiğimiz belediyelerin de Çeşme projesine destek olması. Olacak şey değil. Burayı yok edecek bu projeye hep beraber karşı koymamız lazım. Buralar halkın malı. Herkes bu davalara müdahil olabilir. Yalnız olduğunuzda kazanma şansınız az. Burada sessiz kalmamamız lazım. Çünkü projeyle birlikte buralar yaşanacak yer olmaktan çıkacak.”
“İzmir’in Kanal İstanbul’u…”
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, turizmciler ve iş dünyasının hararetle savunduğu Çeşme Projesiyle ilgili TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ise 70 sayfalık bir rapor hazırlamıştı. Projeyi “İzmir’in Kanal İstanbul’u” olarak niteleyen TMMOB, “Bu proje bir rant projesidir. Bu yüzden Çeşme Projesi aslında İzmir’deki Kanal İstanbul projesidir diyoruz” çıkışını yapmıştı. TMMOB, projenin bölgede tarımı bitireceğini, toprak sahiplerinin bir süre sonra kendi arazisinde işçi olacağını; turizme katkı sağlamayacağını; doğal floraya ve kıyı şeridine büyük zarar vereceğini; golf sahaları nedeniyle mevcut susuzluk tehlikesinin en üst seviyeye çıkacağını; 1 milyon kişilik ek nüfus artışıyla ise tüm altyapının çökeceğini, doğal güzelliklerin yok alacağını ileri sürmüştü.