23.6 C
İstanbul
27 Temmuz Cumartesi, 2024
spot_img

İstanbul Üniversitesi’nde Beyazıt ve Halepçe anması: “Tarihimize kazınan katliamların hiçbiri münferit saldırılar olmadı”

Beyazıt ve Halepçe'de katledilenlerin anıldığı Eczacılık Fakültesi önündeki eylemde; kadınlara, gençlere, işçilere, emekçilere, LGBTİ+'lara tüm ezilenlere kan, gözyaşı ve ölüm dışında hiçbir şey vaat etmediği kaydedilerek, "Açlığa, yoksulluğa, emperyalist savaşların sonucu ölüme mahkum olmadığımız bir düzeni bizler kuracağız. Eşit, adil ve insanca yaşanılabilecek bir memleket ve dünya için mücadeleyi yükseltelim" çağrısı yapıldı.

Üniversite Öğrencileri ve 78’liler Girişimi’nin çağrısıyla İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde yapılan bombalı saldırıda katledilen 7 üniversite öğrencisi ile 16 Mart 1988’de yaşanan Halepçe Katliamı’nda hayatını kaybedenler anıldı. Eyleme Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) de destek verdi.

“16 Mart 1978 katliamı davamız toplum vicdanında sürüyor” ve “16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamlarını unutmadık, hesap soracağız” pankartlar ve katliamı lanetleyen, hesap sorulacağının vurgusu yapılan dövizler taşındı.

“Adalet mücadelemiz sürüyor”

78’liler Girişimi adına açıklama yapan İsmail Ağan, katliamın yaşandığı sürece ilişkin hatırlatmalar yaptı. 16 Mart davasının doğrudan bir kontrgerilla davası olduğunu ve zamanaşımına uğradığını belirten Ağan, “Davamız bitmedi, adalet mücadelemiz sürüyor” dedi. Ağan, aynı zamanda 16 Mart 1988’de Halepçe Kürtlerine karşı düzenlenen soykırımda 5 bin Kürdün öldürüldüğüne, 10 bin Kürdün yaralandığına vurgu yaparak “Halepçe soykırımını protesto ediyoruz! Mazlum Kürt halkının yanındayız!” dedi.

“Öğrenci gençlik hareketini pasifize etmek amacıyla okullara yönelen devlet destekli faşistler”

Üniversite öğrencileri adına basın metnini Rana Karaca okudu. Üniversite öğrencilerinin ortak açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi: “Bugün Beyazıt katliamının 46. yılı. 1978 yılı, 12 Mart faşist darbesinin ardından bastırılmaya çalışılsa da devrimci dalganın yükseldiği yıllardan biridir. Yükselen devrimci dalganın bastırılabilmesi için devlet destekli faşist çeteler beslenerek suikast, katliam yöntemleri ortaya konuldu. 1977’nin sonlarından itibaren devrimciler pek çok üniversitede faşist çetelerle karşı karşıya geliyordu. Öğrenci gençlik hareketini pasifize etmek amacıyla okullara yönelen devlet destekli faşistler, İstanbul Üniversitesi’ne özellikle saldırıyorlardı. İstanbul Üniversitesi’nde devrimci, demokrat, yurtsever ve sosyalist öğrencilerin kampüse toplu girişleri engellenmek isteniyordu. 16 Mart günü Süleymaniye’ye gitmek üzere kampüsten çıkışa giden devrimci öğrencilerin Süleymaniye’ye açılan kapıyı kullanmalarına polis engel oldu. Öğrenciler Beyazıt Meydanı’na yöneldi. Kapıdan çıkan devrimci öğrencilerin üzerine bomba atıldı ve kurşunlar yağdırıldı. Saldırı esnasında ‘Beyazıt Meydanı komünistlere mezar olacak’ sloganları atıldı. Hukuk ve İktisat fakültelerinde okuyan 7 devrimci öğrenci; Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt yaşamını yitirdi, pek çok öğrenci yaralandı” dedi.

“Bu üniversitenin tarihi ve hafızası devrimcilerle yaşar”

Gerçekleşen saldırının öncesinde emniyete bilgi notu gönderildiğinin ortaya çıktığına dikkat çeken Karaca, “O gün öğrencilerin toplu çıkışına eşlik etmesi gereken polisler ‘başka bir göreve’ gönderilmiş, bu iş için daha sonra emniyette yükselecek olan Reşat Altay’ın sorumluluğunda yeni bir ekip görevlendirilmişti. Reşat Altay denetimindeki polisler öğrencileri kampüsten çıkarken kendileri okulun dışına adım atmamıştı. Atılan bombanın askeri birlikten alınan NATO yapımı mühimmat olduğu ve Abdullah Çatlı tarafından alındığı da sonradan yapılan itiraflarda ortaya çıktı. Yıllar içerisinde pek çok suç duyurusu yapılmış olmasına rağmen dava için zaman aşımı kararı alındı ve dosya kapatıldı. Üzerinden ne kadar yıl geçmiş olursa olsun, Beyazıt’ta ayak izi bulunan tüm devrimci, sosyalist ve yurtsever öğrencilerin anılarını da miraslarını da yaşatacağız. Bu üniversitenin tarihi ve hafızası devrimcilerle yaşar, devrimcilerle sürer. 1978’de de bugün de diz çökmedik, geri adım atmadık. Üniversitelerde tarihimizi yaşatacak, Beyazıt’tan Cebeci’ye, ODTÜ’den Mimar Sinan’a, Boğaziçi’nden İTÜ’ye mücadeleyi daha da yükseltmeye devam edeceğiz. Katledilen devrimci öğrencilerin hesabını yarım bırakmayacağız” vurgusu yaptı.

“Tarihimize kazınan katliamların hiçbiri münferit saldırılar olmadı”

16 Mart 1988’de Irak, Halepçe’de çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden bölgede yaşayan Kürtlerin kimyasal silahlarla katletmesinin üstünden 36 yıl geçtiğini hatırlatan Karaca, “Halepçe’de halkın üzerine gaz bombaları yağdırılırdı, beş binden fazla kişi katledildi, yedi bin kişi yaralandı. Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen bu katliamın arka planındaki destekçileri kendi sorumluluklarının üzerini kapattılar. Binler göç etmek zorunda kaldı, binler göç yollarında ölüme mahkum edildi. Binlerce insanın acı trajedisi ne hafızalarımızdan silindi ne de hesap sorma bilincimiz azaldı. Tarihimize kazınan katliamların hiçbiri münferit saldırılar olmadı. Egemenler halka karşı suikast, katliam ve kontrgerilla saldırılarını organize ederken suçlarının üzerini örtmüşse de bizim nezdimizde hiçbir suç zamanaşımına uğramamıştır, bundan sonra da uğramayacaktır. İnsanlığa karşı işlenen suçların affedilemez olduğunun altını çiziyoruz.

“Mücadeleyi yükseltelim”

“Bugün unutmadık, hesap soracağız diyerek bir araya geldik” diyen Karaca, şöyle devam etti: “Beyazıt ve Halepçe Katliamlarının failleri, yüzbinlerin emeğini sömürenler, halkı rant uğruna enkaza dönecek evlerde yaşamaya mahkum edenler, gençlerin geçim sıkıntısı ve geleceksizlik yüzünden yaşamına son vermesine sebep olanlar, öğrencilere devlet yurdunda ihmal ve denetimsizlik sonucu ölmeyi reva görenler, her gün en az üç kadın katledilirken cezasızlık politikalarıyla katilleri aklayanlar, LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve ayrımcılığı körükleyenler, emeğiyle geçinmek zorunda olanları açlık ve borç sarmalı içerisine sıkıştıranlar, milyonlar açlık sınırı altında yaşamaya çalışırken patronların milyarlık borçlarını silenler, Kürt halkını katledenler, Filistin halkı için sözde gözyaşı dökerken İsrail’in dostu olanlar, İliç’te maden işçilerini toprak altında ölüme terk edenlerdir. Bu düzen bizlere kan, gözyaşı ve ölüm dışında hiçbir şey vaat etmiyor. Açlığa, yoksulluğa, emperyalist savaşların sonucu ölüme mahkum olmadığımız bir düzeni bizler kuracağız. Eşit, adil ve insanca yaşanılabilecek bir memleket ve dünya için mücadeleyi yükseltelim!”

Anmanın ardından Katliamın yaşandığı Eczacılık Fakültesi önüne karanfiller bırakıldı.

KaynakETHA

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN TEMMUZ SAYISI ÇIKTIspot_img
İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,700AboneAbone Ol