Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu bugünkü yazısında Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin şirketlerinde çalışan işçilerin ve hatta yöneticilerin nasıl bir patron zulmü altında ezildiklerini anlattı.
İşçilerin çarpıcı açıklamalarından oluşan yazı şu şekilde:
“Yeni Ekonomi Bakanı’nın dedesi ağa, babası ağa, kendisi doğal olarak ağa. Yetmedi, “Ağa oğlusunuz ama ağalık yapmayın” diyen babasının sermayesi sayesinde patron. Nebati’nin iplikle başlayan tekstil patronluğu bile arazilerinde pamuk ekmesiyle ilgili. Gelgelelim, millete yüzyıllardır “efendilik” yapan Nebati’ye göre bu düzeni sorgulayan baldırı çıplaklar “elitist”.
Geçen yazıda, ekonomideki Nebati modelini anlatmıştım. Türk Lirası’nın ucuzlaması emeğin de ucuzlaması demekti. 2001 krizini fırsata çeviren fabrikatör Nurettin Nebati, o yıllarda hem batan mağazaları alıyor hem de Türk işçisinin Çin’den daha ucuza gelmesini istiyordu. Böylece Batılı ülkelerin çocuklarına Türk emekçisinin ucuza ürettiği malları giydirirken Türkiye’deki mağazalarında da parası olan ailelerin çocuklarına Batılı kıyafetleri pahalıya satıyordu.
Regl olan kadına mobbing
Yazıdan sonra Nebati’nin çalışanlarından çok sayıda mesaj aldım. İnsanlık dışı koşullardan şikâyet ediyorlardı. Ancak gördüm ki pek de bilinmeyen bir mevzu değilmiş.
Türkiye’nin iş sitelerinden birini açtım. Nebati’nin emekçileri deneyimlerini anlatıyordu.
Bir tanesi şöyle söylüyor:
“Eşek gibi çalışıp karşılığını alamazsınız. (…) Ertesi gün resmi tatildir, bayramdır vs… Akşam çıkışta bir mail gelir ve yarın giriş-çıkış saatleri değişmiştir. Çoğu evli ve çocuklu bayanın çalıştığı bir ortamda, aile hayatına bu kadar saygısızca bir çalışma ortamı hiç görmedim.”
2019 yılında Nebati’nin yanında başlayan bir başka emekçi o günleri unutmaya çalışıyor:
“Yıllık izin istiyoruz, patron beyler kimsenin izin kullanmasını istemiyormuş. Yazın denize giden personel olmazmış, işten uzaklaşırmış. Yıllık iznin bir hak olduğundan habersizler.”
Hani türban sömürüsü yapıyorlar, hani akıllarına gelince kadınlara verilen haklardan bahsediyorlar ya… Bir de kadın emekçinin ağzından dinleyin:
“Dakika dakika kameradan izleniyorsunuz. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu firmada, ‘regl olduğum için lavabo ihtiyacım normale göre daha fazla’ açıklaması yapmak zorunda kalıyorsunuz. Yoksa yazılı uyarıyı yersiniz.”
Bir kadın “müdür yardımcısı”, çocuğu hastayken yaşadıklarını şöyle hatırlıyor:
“Çocuğum var, ateşler içinde yandı. Ama bana eleman fazlası olmasına rağmen izin vermediler.”
“Ucuz işçilik” dedik de ya maaşlar?
“Maaşlar asla gününde ve tam yatmaz. (…) Mesai ücreti diye bir şey yok, aklınız varsa mesaiye kalmayın.”
Mağazada temizliği çalışanlar yapıyor. Yazıcı bozuluyor, çalışanlar tamir ediyor.
Dokuz saat yemeksiz, susuz ve molasız
Kameralardan fotoğrafı çekilen emekçilerin görüntüsü, “mağazada eğilme” notuyla WhatsApp grubunda paylaşılıyor:
“Şirket sahibi Seyit (Nebati) Bey sahaya çıktığı an tuvaleti bile unutun. Eğer onun gelme ihtimali varsa yemek, su, tuvalet yasak. (…) Dokuz saat yemeksiz, susuz ve tuvalet molasız beklemiştim kapının önünde.”
Şimdinin kapitalistleri her çalışana bir sıfat veriyor. Ya mağaza danışmanı ya yönetici asistanı oluyorsunuz. Sömürü o ismin altında gizleniyor. “Müdür yardımcısı” anlatıyor:
“Müdür yardımcısı görevim, ama Cif’le dolap-reyon sil… (…) Utanmadan bölge müdürü ‘Mağaza tavanındaki yüksek spot ışıklarını niye silmiyorsunuz’ diye fırça atıyor, ‘Duvarlar niye silinmemiş’ diyor… (…) Sabah uyandığımda yorgunluktan ayaklarımı hissetmiyordum. Allah aynı hissi sahibine (Nebati) de yaşatsın.”
Çalışanlar, iş görüşmesine çağrıldıklarında, Nebati’nin firması hep aynı şeyi söylüyor: “Biz A+ müşterilere hitap ediyoruz.” Nebati’nin A+’dan anladığı, parası olana pahalı mal satmak. Bir “satış danışmanı” aktarıyor:
“ ‘Kurumsalız’ dediler etiket makinesi yok. 6 bin etiketi ürünleri tek tek bulup elinle basacaksın.”
“Bari molalarda insan kalalım” mı dediniz? Çalışanlar söylesin:
“Arkadaşlar yemek molasına çıktınız. 45 dakika nereye gidersiniz? Yemek yemeye değil mi? 25 dakika yemek yeme hakkın var. Kalan 20 dakikayı mağazada oturarak geçireceksiniz.”
Bir müdür yardımcısı moladan geç dönmenin cezasını aktarıyor:
“Yemekten iki dakika geç geldiğiniz için bütün gün bir daha asla molaya çıkamazsınız.”
“Türkiye’de işçinin canı pahalı” diye şikâyet eden Nebati düzenini anlatmıştım. Kendi çalışanları bu düzeni aslında yıllardır yaşıyor. Bir zamanlar ağa olarak marabalarını sömüren, patron olup işçiyi köleleştiren Nebati, deneyimlerini artık bakan olarak bütün Türkiye’ye uygulayacak. “Bu sömürü kader değil” derseniz, dinsiz, hain, elit ilan edileceksiniz. Hakkını yemeyelim. Çin’i gösterip Bangladeş’e, Malezya’ya ikna eden Erdoğan’ın yeni ekonomi rejimi ondan daha uygun bir ağayı bulamazdı!
Brecht’in dediği gibi, ağalar yaya kaldığı gün, ırgatlar süvari olacak. Yeter ki onların dinlerinin çıkarları olduğunu bilelim!