Türkiye, kara para ile mücadele konusundaki uluslararası ligde hâlâ “gri liste”de. Ancak OECD nezdindeki Mali Eylem Görev Gücü’nün yaz aylarında alacağı karar ile Türkiye’yi bu listeden çıkaracağı beklentisi hakim. Bu beklentiyi şekillendiren temel olgu ise kalan tek taahhüt olan kripto varlıklara ilişkin yasal düzenlemenin TBMM’ye sunulmuş olması.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bizzat takip ettiği bu teklifin, TBMM tatile girmeden önce yasalaşması bekleniyor.
Dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan, değer veya hak ifade eden gayri maddi varlıklar olarak tanımlanan kripto varlıklar konusunda Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) geniş olarak yetkilendirilecek. Kripto varlık hizmet sağlayıcılarının kurulması, faaliyeti SPK iznine tabi olacak. Teknolojik altyapıları ve bilgi sistemlerinin de TÜBİTAK kriterlerine uygun olması gerekecek.
Kamu ihale “reform”u
Türkiye’nin gri listeden çıkmasını sağlayacağı belirtilen söz konusu düzenlemenin ardından, piyasada genel olarak “yapısal reform” diye anılsa da yine küresel sermaye ve uluslararası kuruluşların beklentileriyle uyumlu diğer yasal düzenlemeler sırada olacak.
Kamu ihale “reform”u bunlardan biri. Nitekim Şimşek kısa bir süre önce “Önümüzdeki dönemde kamu ihale reformu, KİT’lerde yönetişim reformu, vergide adalet ve etkinlik, kayıt dışılıkla mücadele gibi alanlarda çalışmalarımızı tamamlayacağız” diyerek ihale mevzuatındaki değişikliğin haberini vermişti. Ancak tabii ki yolsuzluk, usulsüzlük, kamu kaynaklarında kötüye kullanım, nepotizm gibi kavramları hiç kullanmadan. Oysa bu “reform”a duyulan ihtiyaç, yolsuzlukların artmasından başka bir şey değil. Ama böyle bir üslubun kullanılması, tahmin edilebilir riskler içereceği için tercih edilmez.
Üç yıl önce başlamıştı
Aslında kamu ihale kanununda kapsamlı değişiklik çalışması bundan üç yıl önce başlatıldı ancak sonuç çıkmadı. Doğrusu iktidar yanlısı müteahhitlik şirketlerin, eş dost akraba firmalarının kayırılmasının olağanlaştığı, hayret etme duygusunun kaybedildiği bir ortamda ihale sistemine, yolsuzluk karşıtı bir hukuksal ayar vermek çok da kolay olmazdı.
Ne değişecek?
Mevcut durumda ise tıpkı yeni açıklanan tasarruf paketinde olduğu gibi, mevcut durumu düzeltecek hangi koşulların, neyin değiştiği ya da değişeceği soruları yine önem kazanacak.
Türkiye’nin Uluslararası Şeffaflık Örgütü endeksinde de sürekli alt sıralarda olmasına, her yıl gerilemesine yol açan yolsuzluk algısının önemli bir bölümü, kamu ihalelerinin seyrinden kaynaklanıyor. Kamu alımlarının büyük kısmının 21/b maddesi olarak yerleşen davetli ve ilansız ihalelerden oluşması, önemli kısmını istisna maddeleri ile enflasyon oranında tutarı her sene güncellenen doğrudan temin usulüyle yapılması yolsuzluk algısının nedenlerini oluşturuyor.
Bu konu Avrupa Komisyonu’nca hazırlanan ilerleme raporlarında sıklıkla dile getirildi. Öte yandan, konusu yolsuzluk olan yargı kararlarında hükmedilen mahkûmiyet kararlarının sayısal olarak düştüğü, cezaların caydırıcı olmadığı eleştirileri de yine İlerleme Raporu kayıtlarına girmiş durumda. Ancak birden fazla raporda dile getirilmesine karşın, yolsuzlukla ilgili yargılamalarda verilen kararların caydırıcılığı konusunda adım atılmadı.
Kamu İhale Kanunu 2002 yılında çıktığında, dönemin AB müktesabatı ile uyumluydu. İstisna ve muafiyetlerin yasayı delik deşik ettiği günümüzde, ihale mevzuatı, mevcut AB müktesebatı ile uyumlu olmaktan çıkalı çok oluyor.
Ancak sorun şu ki, yepyeni ve AB müktesebatı ile en uyumlu yasa, yarın çıkarılıp yürürlüğe girse bile mevcut kadrolarla, daha önemlisi “zihniyet” ile yolsuzlukların nasıl önleneceği büyük bir soru işareti olarak duruyor. Öte yandan yenilenmiş bir kamu ihale mevzuatının, ancak etkin Sayıştay denetimleriyle anlam kazanacağını da vurgulamak gerekiyor. Sayıştay raporlarının, muhtelif “iç” baskılarla, yıldan yıla bülten gibi inceldiği, kamu ihale kurumunun bağımsız olmadığı bir ülkede yolsuzlukların azaltılması ancak temenni düzeyinde kalır. Yolsuzlukların temenni düzeyinde kalmamasını yolu ise tam rekabete dayalı kamu ihaleleri kadar; ülkeyi yönetenlerin net, saydam, bağlayıcı ve sürekli denetim, gözetim öngören, bunu da lafta bırakmayan kararlı ve uzun soluklu talimatlar vermesinden geçiyor.
Sizce mümkün mü?