Zamlara, barınma, beslenme, iletişim, ulaşım haklarının piyasalaşmasına karşı “geçinemiyoruz” diyenlerin sesini yükseltmek için Demokrasi İçin Birlik (DİB), demokrasi kürsüsü kurdu.
Beşiktaş’ta Kartal Heykelinde Demokrasi Kürsüsünü kuran DİB, her ay farklı yerlerde kürsüyü kurarak, “Geçinemiyoruz” diyenlerin sesini duyuracak. Kartal Heykelinde kurulan demokrasi kürsünde, ev emekçi kadın, tüketici haklarından temsilcilerin yanı sıra birçok kişi söz alarak konuştu. Yapılan konuşmalarda art arda yapılan zamlara dikkat çekildi. Zamların geri alınması için mücadele çağrısı yapıldı. Konuşmaların ardan DİB’in açıklamasını Ayşegül Devecioğlu ve Mert Büyükkarabacak okudu.
Toplumsal buhranın tam göbeğinde olunduğu belirtilen açıklamada, “Bu ülkenin tüm yükünü sırtlayan, pandemi koşullarında dahi ölümüne çalıştırılan emekçileri, kadınları, gençleri olarak bir kez daha açlık ve yoksullukla sınanıyoruz” denildi.
“Enflasyon yoksullara ve emekçilere uygulanan bir servet vergisi gibi çalışıyor”
Saray rejiminin uyguladığı ekonomi politikalarının AKP’yi 20 sene önce iktidara getiren krizden çok daha büyüğünü yaratmayı başardığına vurgu yapılan açıklamada, “Bu kriz sermayenin krizi değil. Türkiye kağıt üstünde büyümeye; bankaların, şirketlerin karları rekor üstüne rekor kırmaya, yaklaşık 360 bin hesaptan oluşan kaymak tabakasının dolar hesaplarıysa şişmeye devam diyor. Ancak çok iyi biliyoruz ki hepimiz aynı gemide değiliz, hiçbir zaman da olmadık. Ekonominin büyümesinden milyonların payına açlık sefalet düşüyor bir kez daha. Canları pahasına çarkları döndürenler, evlere siparişleri soğumadan yetiştirebilmek için hayatlarını ortaya koyanlar bir sonraki günün sonunu nasıl getireceğini bilemediği bir yıkımın içine sürüklendi” ifadelerine yer verildi.
Gıda enflasyonuna dikkat çekilen açıklamada, “Enflasyon yoksullara ve emekçilere uygulanan bir servet vergisi gibi çalışıyor ve herkesin gözü önünde yürütülen bir soyguna dönüşüyor. Türkiye gelir eşitsizliğinde Avrupa’da ilk sırada. İktidarın tüm kaynakları bir avuç sermayeye aktarma telaşıyla hayata geçirilen ekonomi politikaları sonucunda kişi başına gelir Cumhuriyet tarihinde ilk kez üst üste 7 yıl azaldı!” denildi.
“Özelleştirme politikaları büyük yıkımlar getirdi”
Ülkenin tüm tarihsel birikimini yağmalayan 2000’li yılların özelleştirme politikalarının etkilerini bugün yaşanan büyük yıkımlarla ve elektrik, doğalgaz gibi temel tüketim maddelerine yapılan fahiş zamlarla yaşandığına vurgu yapılan açıklamada şunlar belirtildi:
“Karayollarının özelleştirilmesi en sıradan bir kar yağışında yollarda mahsur kalan yüzlerce araç, binlerce insan demek. Orman işletmelerindeki özelleştirmeler havalanamayan yangın söndürme araçları, yok olup kül olan ormanlar ve canlılar demek. Kapanan SEKA yazılamayan kâğıt, yağmalanan SEK yanına yaklaşılamayan süt ve peynir fiyatları demek. Özelleştirilen elektrik dağıtımı ise kendilerine yüzde 32 zamla satılan elektriği parmağını kıpırdatmadan halka yüzde 127 zamla satan, bütün ülkeyi parsellemiş saysak bir elin parmaklarını geçemeyecek avantacı şirket, günlerce elektrik verilemeyen Isparta demek.”
“Milyonlarcamızın hayatını cehenneme çeviren bu gidişe mahkûm değiliz”
“Milyonlarcamızın hayatını cehenneme çeviren bu gidişe mahkûm değiliz! Bu yıkıma son vermek, yağmaya dur demek ve yaşanacak bir ülkeyi kurmak imkânı ellerimizdedir” denilen açıklamada, “Emekçileri, kadınları, gençleri, emeklileri; kısacası toplumun ta kendisini devlet ve sermaye karşısında güçlendirmek için örgütlenmeye, kendi yaşamlarımıza sahip çıkmaya ve demokratik bir yaşamı kurmaya ihtiyacımız var. Konuşmaya, birbirimizin sesini duymaya, omuz omuza vermeye, acılarımızı ve korkularımızı dayanışmayla sağaltmaya ihtiyacımız var. Sosyal medyadaki yankı odalarındansa kent meydanlarındaki kürsülerde buluşmaya ihtiyacımız var. Derdimizin dermanı birbirimizde, gücümüz birliğimizde” ifadelerine yer verildi.
“Bu karabasandan kurtulmak için geniş halk örgütlenmelerinin güç vereceği bir demokrasiyi kurmalıyız. Halkın örgütlendiği, halkın konuştuğu, gündemi halkın belirlediği bir demokraside bu açlık bu yoksulluk bu eşitsizlik olmaz. İnsanların özgürce örgütlendiği ve konuştuğu bir ülkede çalışırken her gün onlarca insan ölmez, hakkını arayan insanlar işten atılmaz” diyen DİB, kurulan Demokrasi Kürsüsünün de bu amaçla kurulduğunu belirterek, “Sesi duyulmayanın sesi olacak bu kürsüler çoğaldıkça halk olarak geleceğe daha güvenli bakacağız” dedi.
“Temel hizmetler alanında iş yapan tüm şirketler kamulaştırılmalı”
Hayat pahalılığı, gelir adaletsizliği ve güvencesizliğin kader olmadığı belirten açıklamada, DİB yapılmasına gerekenleri şu şekilde özetledi:
- Yüksek enflasyon koşullarında asgari ücret 3 ayda bir belirlenmeli, emekçilerin yaşam pahalılığı karşısında ezilmesinin önüne geçilmelidir.
- En düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine yükseltilmelidir.
- Başta akıl almaz elektrik ve doğalgaz zamları olmak üzere tüm zamlar geri alınmalı; elektrik, su, doğalgaz gibi temel hizmetler belli bir kota dahilinde halka ücretsiz sağlanmalıdır. Yaşamsal önemdeki temel hizmetler ticaretin konusu edilemez. Başta elektrik dağıtım şirketleri olmak üzere temel hizmetler alanında iş yapan tüm şirketler kamulaştırılmalıdır.
- İşçilerin örgütlenmesi ve haklarını alması önünde engel olan tüm Anayasa’ya aykırı uygulama ve tutumlara son verilerek işyerlerinde demokratik bir işleyişin hâkim olabilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır. İşçiler sermaye sahibinin kölesi değildir, işçilerin vatandaşlık haklarının askıya alınması kabul edilemez, haklarını arayan işçiler işten atılamaz.