EPDK’nın 2020 yılı elektrik sektör raporu bize çok şey anlatıyor. Hangi kentte köylünün ayaklandığını bu raporda görebiliyoruz. Köylünün kime teslim edildiğini bu rapor anlatıyor. Siyasetçilerin ne yapmadığını da anlatıyor.
Geçtiğimiz yaz elektrik zamları üstünden dağıtım şirketlerine aktarılan kaynağı konuşmuş, bu sonbaharda ise enerji zamları üstünden konuyu genişletmiştik. İddiamız, bu zamların arkasında dört neden olduğu, bunların sırası ile dalga dalga geldiği idi. İlk dalga, özelleştirmeyi halka ödetmek, ki dağıtım şirketleri meselesi buraya girer. İkinci dalga, döviz artışı, ki bunun son bir ayı ayrı bir dalga bile sayılacağı için iki buçukuncu dalga olacak. Üçüncü dalga, dünyada piyasanın pandemi fırsatçılığı kaynaklı artışı ve son olarak dördüncü dalga için de, 2022 vergi zamlarından bahsetmiştik.
Geçen hafta sanayi, ticarethane ve termik santrallerdeki gaza yüzde 20 zam geldi. Bu zam iki buçukuncu dalganın etkisi gibi. İnsanların daha fazla, daha fazla zam kaldıracak halleri yok ama zamlar gelmeye devam ediyor. Şimdi enerjide bir beşinci dalga fiyat artışı daha yaşadığımızı keşfedeceğiz. Ama elektrik faturaları üstünden değil, mutfak üstünden. Özetle; geçen yıl dağıtım şirketleri ve üretim şirketleri kuraklık üstünden para kazanmış.
5.dalga zamların kaynağı
Pandemi nedeniyle işyerleri kapandı ve evlere kapandık. Ama elektrik tüketimimiz salgında sanayinin çalıştığını, ve hatta sıkı çalıştığını gösteriyor. Eve kapanmamız nedeniyle meskenlerde tüketim 3,7 milyar kilowatt saat artarken, ticarethanelerde 7,5 milyar kilowatt saat azalmış. Sanayide ise tam 5,3 milyar kilowatt saat artmış. Dolayısıyla elektrik tüketim miktarından, salgında fabrikaların kapanmadığını ve daha çok çalıştığını anlıyoruz.
Tarımda ise resim çok ilginç. 2020 yılında sulama amaçlı tüketim 2,3 milyar kilowatt saat kadar artarken, 2017 yılına göre 5 milyar kilowatt/saat’e yakın bir artış söz konusu. Türkiye sulama için 6,5 milyar kilowatt saat elektrik tüketirken, 2020’de bu 10,8 milyar kilovat saat olmuş. 2017’ye göre yüzde 65’lik bir artış var.
Bu artış, tabiî ki kuraklık yüzünden çaresiz kalan çiftçinin su motoruna yüklenmesi ile durumu kurtarma çabası üstünden dağıtım şirketlerinin para kazanmasına yol açmış ve böylece salgın nedeniyle ticaret sektöründe azalan tüketimi dert etmemesine neden olmuş. Bu durumda çiftçi artık daha az ürünü daha çok elektrik tüketerek ürettiği için fakirleşmiş ve haliyle bunu fiyatlara bir miktar yansıtmış.
Tehlike daha büyük!
Bu durum devletin ve siyasetin kuraklık konusunda politikaya sahip olmadığının, hatta kuraklığı umursamadığını, gayet kötü niyetli olarak, politikaların insanları sulu tarıma daha çok zorladığını gösteriyor. (Bir tarımcı olmadığım için bunu size detaylandıramayacağım. Ancak ciddi bir hipotez olarak tarımcıların dikkatine sunuyorum.)
Resme biraz kentler bazında bakalım mı? Mesela kuraklığın pek olmadığı 2017 yılı ile karşılaştıralım. Bu karşılaştırmada, 2020 yılında sulamada kullanılan elektriğin payının yüzde 5’ten fazla olduğu 20 kenti alacağız.
Veriler bize çok şeyi anlatıyor!
- Tarımsal sulamanın elektrik tüketiminde payının yüzde 20’den fazla olduğu 6 il var: Şanlıurfa, Mardin, Aksaray, Karaman, Nevşehir ve Konya. Buralarda suya ihtiyaç olan ürün üretiminin zorlandığı kuvvetle muhtemel.
- 2017’ye göre, sulamada Mardin yüzde 359, Şanlıurfa yüzde 170 daha fazla elektrik kullanmış. Bu, bölge için yıkım demek. Diğerleri ise yüzde 10 ile yüzde 41 arası fazla kullanmış, ki bu da fazla.
- Diyarbakır (yüzde 326), Şırnak (yüzde 219) ve Şanlıurfa (yüzde 170) artışın ve payın yüksek olduğu kentler arasında.
- İç Anadolu ve çevresi de bundan nasibini almış. Eskişehir yüzde 65, Amasya yüzde 67 artış ile çiftçinin tarıma değil, enerji şirketlerine çalıştığı yerler olmuş.
Bu resimde iki trajik kent var. Biri Afyonkarahisar. Hani şu ırmakları kurutan HES’lerin kralı Veysel Eroğlu’nun memleketi. Afyonlu köylülerin sulamada kullandığı elektrik miktarındaki artış Türkiye ortalamasının üstünde. Ama diğer örnek ise akıl almaz bir örnek, hepimizin utandığı bir kentten.
Bolu köylüsü dağıtım şirketlerine teslim edilmiş!
Bolu 2017’de, sulama amaçlı olarak toplam tüketiminin binde ikisi kadar elektrik tüketti. Sonuçta kent sulak sayılabilecek bir bölgede. 2020’de kent kuraklıktan etkilenmeye başlıyor. Yerel gazetelerde haberler yer almaya başlıyor. Ancak 2020’de durum o kadar kötü ki, sulama için kullanılan elektrik yüzde 4 bin 228 artıyor. Sayı ile söylersek; 1,7 milyon kWh (kilowatt/saat) olan sulamada kullanılan elektrik miktarı, 75 milyon kWh’a çıkıyor. Bu fark bugünün rakamları ile halktan 75 milyon TL’den fazla paranın sulama için alınması demek.
Peki bunlar olurken mülteciler, Suriyeliler ve Afganlılara düşmanlık yapan belediye kuraklık ile ilgili ne yapmış, kaç karar almış? Sıkı durun, 2020 ve 2021’de belediye içinde kuraklık kelimesi geçen tam SIFIR karar alarak elektrik şirketlerine çiftçisini emanet etmiş.
Resim çok net, EPDK’nın 2020 yılı elektrik sektör raporu bize çok şey anlatıyor. Hangi kentte köylünün ayaklandığını bu raporda görebiliyoruz. Köylünün kime teslim edildiğini bu rapor anlatıyor. Siyasetçilerin ne yapmadığını da anlatıyor. Ama asıl önemlisi enerji zamlarının sadece enerji faturasına değil, mutfak-pazar faturasına da yansıyabileceğini ve hatta köylünün cebindeki son parayı elektik dağıtım şirketlerine verdiğini bile yazıyor.
Çok güzel değil mi!