Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde (Tembelova) bulunan ABD’li firma Corning’de Lastik-iş üyesi işçiler yüzde 105 zam taleplerine karşılık yüzde 60 zam teklifi gelmesi üzerine 14 Temmuz’da greve çıkmıştı. İşçiler, ücretlerinde 2022 yılının temmuz ayından beri artış olmadığını belirtiyor. Grevdeki işçilerin direnişi 100 günü aştı.
Grevdeki süreci, kıdem tazminatına dönük saldırı planını ve örgütlenme deneyimlerini 23 yıldır fabrikada çalışan ve 10 yıldır işyeri baş temsilcisi Mürsel Aydemir ile konuştuk.
Grevdeki süreci bize anlatabilir misiniz?
Burası Amerika menşeli bir işyeri. 220 çalışanı mevcut halihazırda çalışmakta. 43 kadın işçi çalışmakta. Ayrıca fiber optik kablo üreten global bir firma. Gebze dışında bu yerleşkede başka bir işletmesi yok. Dünyanın birçok yerinde firmanın faaliyetleri mevcut. Orijinal fiber optik kablo üretimin yanında panel, cam panel olmak üzere ayrıca telefon, tablet, bilgisayar camlarını da üretiyoruz.
“Kazanana kadar devam edeceğiz”
Bizim sözleşmeden önce en son aldığımız zam 2022 temmuz itibariyleydi. Bu tarihten sonra ücretlerimizde herhangi bir artış olmadı. Dolayısıyla o zaman asgari ücret 5 bin beş yüz liraydı. Bizim kök ücretlerimiz 8 bin beş yüz liraydı. Ve ocak ayına geldiğimiz süreç itibariyle, asgari ücretin 8 bin beş yüz olmasıyla beraber, bizim ücretlerimizde bir artış olmadı. Çünkü sözleşme görüşmeleri başladı. Taslağımızı yapmıştık. Sözleşmeye başlayınca enflasyon zamlarını almadık ve bu şartlarda, biz sözleşmeye oturduk. Sözleşme görüşmeleri 7 ay sürdü. Mevcut son toplantılara geldiğimiz süreç itibariyle işveren yüzde 60’lık bir oranla ücret zammı olan iki altı ay için geldi. Dolayısıyla bizim ücretlerimiz 8 bin beş yüz lira en dip rakam olduğu için, bunun üzerindeki yüzde 60 bir oranın tekrar asgari ücret seviyesinde bir ücret yapısı oluşturulduğu görüldü. Ondan dolayı zaten bunu kabul etme durumumuz yoktu. İşveren de bize bunu kabul ediyorsanız edin, etmiyorsanız “greviniz hayırlı olsun” dedi. Bizim içinde greve çıkmak kaçınılmaz bir hale geldi ve en son grev silahımızı kullanmış olduk. Yaklaşık 98 gündür grevimizi sürdürüyoruz arkadaşlarla beraber. Kazanana kadar devam edeceğiz.
İşçilerin moral ve motivasyonları ne düzeyde?
Arkadaşlar grevine, onurlu duruşuna, mücadelesine sahip çıkıyor. Çünkü biliyorlar ki günün sonunda kazanan, biz olacağız. Buradaki işletme faaliyetlerine son vermediği sürece, bu işçi arkadaşlarla beraber devam edecek. Hiçbir şekilde bir yılgınlığımız yok ve mutlaka kazanan biz ve işçi sınıfı olacak. Bundan da eminiz, sağ olsunlar, bizi yalnız bırakmayan sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve partilerden yöneticiler olsun desteklerini esirgemiyorlar ve bizlere moral oluyor bu anlamda. Devam eden süreçteki desteklerinden ötürü onlara da emekleri için ayrı ayrı teşekkür ederiz. Kazanımlarımızın, alın terimizin, emeğimizin karşılığını alana kadar da mücadeleyi sürdürmekte arkadaşlar olarak kararlıyız.
“Birçok erkekten daha iyi bir şekilde mücadeleye sahip çıkıyorlar”
43 kadın işçi arkadaşınız var ve kadın işçilerin greve yönelik artıları ne oldu?
Baktığınız zaman az bir sayı değil. İşletmenin dörtte birini oluşturuyorlar. Kadın arkadaşlar grevin başından beri ekmeğinin, alın terinin karşılığını almak için mücadele ediyorlar. İşveren ilk etapta şunu düşündü: “Kadın arkadaşlar biraz daha zayıf kalır, orada bir kırılma durumu oluşabilir”. Gerçekten birçok erkekten daha iyi bir şekilde mücadeleye sahip çıkıyorlar. Bu çok önemli bizim için. Direnişe kadın çalışanlar alanından baktığımızda, mücadele anlamında ekmekleri hiçe sayılamayacak kadar çok. Onlara da ayrı ayrı teşekkür ederiz. Çoluğunu, çocuğunu bırakıp, buraya gelip mücadele ediyorlar. Çocuklarıyla beraber mücadeleye katılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki, bu ekmeğinin mücadelesinin yanında çocuklarının geleceğinin mücadelesi. Onlarda bu bağlamda çok değerli ve teşekkür ederiz.
Aslında kadınlar çocuklarıyla eğitim, gelişim anlamında daha fazla temas halinde oldukları ve diğer taraftan çalışırken burada kazandıklarında çocuklarına yansımasını bildikleri için ve kadınların diğer grev ve direnişlerdeki tutumları gözlemlendiğinde daha direngen durduklarını söyleyebiliriz.
“Direnişler, sözleşmelerde biraz daha kazanmak açısından çok önemli”
98 gündür direniyorsunuz. Direnenlerin kazandıklarını yakın zamandaki ek protokol, zam taleplerinde oluşan grev ve direnişlerde gördük. Grev kararınızın öncesi ve sonrasında, bu gelişmeleri izlediğiniz de nasıl bir düşünceye sahiptiniz? Bunları gördüğünüzde greve çıkmadan önce süreci nasıl okudunuz?
Bizim ocak ayında ek sözleşmeyle ilgili atmosferin değişmesiyle birlikte talebimizde oldu. Bu şartlarda artık o ücretlerle geçinmek imkansız hale gelmişti. Hızlı giden ve gerçeği yansıtmayan bir enflasyon alım gücüyle baktığınız zaman hayatın gerçek anlamındaki enflasyonuyla devletin açıkladığı enflasyon tutarsızdı ve bu aşikar olan bir şeydi. Gerçekleri görerek işverene taleplerimizi dile getirdik. Ama buna olumlu bir yanıt alamadık.
Daha sonra bizim greve başladığımız dönem itibariyle emekçilerin, işçi sınıfının hayatı reel enflasyonu yansıtmadığı zaman işçiler de işverenlerine ek taleplerinde dile getirdiler. Burada ileriye dönük sözleşme manasında bir şekilde bu sübvansiyon yapabilirse ara zamlarla sözleşmenin gidişatlarını da etkiliyor. Bunlar çok önemliydi. Sözleşmelerde biraz daha kazanmak açısından. Bizim burada ocakta belki bir ara ölçekte işverenin yaklaşımı olmuş olsaydı, belki bu grev yaşanmayacaktı. Biz işverenlere ne kadar bunu yansıtmaya çalışsak da işverenlerden istediğimiz sonucu alamadık ve bu sonuçlara dahil direnişler oluyor.
“İşçiler dirayetli durursa, mevcut iktidarın başaramayacağına inanıyorum”
Yönetenler kıdem tazminatına göz dikmiş durumda. İşsizlik fonunda yaptıkları gibi patronları ve hazineyi buradan aktaracakları işçilerin parasıyla besleyerek hırsızlıklarına devam, ekonomiyi de işçilerin sırtlarına yıkmak istiyorlar. Örgütlü işçiler bu saldırıya nasıl yanıt vermeli? Bu yanıtın içindeki eylem biçimleri neler olmalı, olabilir?
Her dönem böyle ısıtıp ısıtıp karşımıza çıkartıyorlar maalesef. Kıdem tazminatının dışında da ayrıca ufak ufak da eritiyorlar. Şu anda tavanı 23 küsür lira. Geçmişte babalarımız oradan aldığı tazminatı ile evini, arabasını falan alıyordu, şimdi mümkün değil. Artık bunun da bir başka modeli işte ufak ufak, kısa kısa bir şekilde onu bitirme yani. Baktığımız zaman kıdem tazminatında ki bu fona devrilmediği olayını biz hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz, ucube bir sistem. Tamamen kendi kasalarını doldurmak için yapılmış olan bir model istedikleri sistem ama burada işçi sınıfının birlik ve beraberliği çok önemli. Geçenlerde biz bu bağlamda Sendikalar Birliğiyle beraber meydanlarda bunu ilgili beyanatlarda verildi. Oradaydık, basın açıklaması yapıldı. İşçiler burada dirayetli durursa, bunu mevcut iktidarın başaramayacağına inanıyorum. Bizim önemli olan kendi gücümüzün farkına varmamız o şekilde hareket etmemiz.
Gerçekten düzen itibariyle baktığımız zaman biraz daha birleştirici, işçi sınıfı olarak toparlayıcı olmamız lazım. Burada bir yaptığımız grev ateşi, çoban ateşi gibi. Her tarafı yakıp bir yerde söndüğü zaman hepimiz bir yerde toparlanmamız lazım. Onu kaçırıyoruz bazen. Önemli olan o birlik beraberliği sağlayıp topyekûn olarak bunu karşısında durabilmeliyiz. Eğer bize dayatılmak istenen modeller karşısında duracaksak, birlik olmamız lazım işçi sınıfı olarak. Bunun bilinciyle hareket edersek, ben bunu bir şekilde başaracağımıza ve bu mevcut haklarımızın gaspına izin vermeyeceğimizi inanıyorum. Umut ediyorum tekrardan işçi sınıfı olarak ayağa kalkarız.
Gerçek anlamda işçi sınıfının vermiş olduğu geçmişteki mücadeleler, ödenen bedeller sonucu bu kazanımları elde ettik. Bu bayrağı bizden sonra kuşağı devretmemiz lazım. Onun için bu mücadelenin ruhuna uygun olarak hareket edersek bizim başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.
‘Birleşen işçiler asla yenilmezdir’ boşuna söylenen söz, slogan değildir’
Fabrikalarda örgütlenme çalışması yapan ya da yapmak isteyen öncü işçilere, işçilerle iletişim ve örgütlenme bağlamında ne gibi tavsiye veya önerilerde bulunmak istersiniz?
Baş temsilci olarak daha önce temsilcilikle yaptım. Bunu örgütleme döneminden beri başındayım. Yani 10 senedir beri burada sendikal ve örgütlü yapı var. Örgütlenmenin temelinden beri buradayım. Çünkü öncü olarak başladık. Arkadaşlara örgütleme döneminden beri mücadelenin içindeyim ben. Bu örgütleme döneminde işverenden bu konuyla ilgili çok tehditkar duruşlarda aldık. Yani işten çıkartılma da dahil olsun işte buradaki baskılar, mobbingler… Bunlara hiçbir şekilde taviz vermedik. Çünkü günün sonunda bir şekilde kazanacağımızı biliyoruz ve sendikasız, örgütsüz çalışmak ne demek, işverenin iki dudağı arasında kalmak ne demek olduğunu biz daha önce çok iyi yaşadık. Tamamen ucu işverene dayalı yürüyen bir modeldi. Biz buna arkadaşlarımla beraber kazan kaldırdık.
Arkadaşlarla beraber o dönem itibariyle e-devlet gibi bir sistem olmadığı için noter üzerinden üyelikleri gerçekleştirip, öncü arkadaşları da o grupların başına koyarak küçük küçük gruplar halinde birleştik ve süreci başlattık. İşçinin belki kendi evindeki eşi bile bundan bilgisi yoktu. Artık o sürecin başında biz mücadeleyle beraber her gün sendikayla ne yapmamız gerekiyorsa istişareler yaparak beraber örgütleme içinde nasıl yol yürüyeceğimizin haritasını çizdik. Yetkiyi aldıktan ve işveren duyduktan sonra o bile ne olduğunu anlamadı. Sendika yetki evraklarını teslim etmişti ve burada işveren tekrardan böyle bir sorti yaptı, yıldırabilir miyim diye. Arkadaşların dirayetli duruşu sayesinde yapamadı ve biz başardık.
Arkadaşlara tavsiyem korkmasınlar. Sendikalı toplu sözleşme hakkına sahip olmak yüzde dört oranında ve yüzde yedilerde bir sendikalaşma oranı var maalesef ülkemizde. İşverenin sendikanın “S”sini duysa bir şekilde kapı dışarı koyma durumu var ama biz korkularla ne kadar daha yaşayabiliriz? Her gün ölmektense bir gün ölmeyi yeğleriz, o şekilde hareket etmek bence daha uygun olacak. Belki zor olacak ama ben arkadaşların birlikte mücadele ederek yarınlar için sendikalaşma anlamında başaracaklarına inanıyorum. Yeter ki o güvenini kendilerini de duysunlar, hissetsinler. Arkadaşlarla beraber birlik olsunlar. Mücadele olsun. Çünkü “Birleşen işçiler asla yenilmezdir” boşuna söylenen söz, slogan değildir. Bizler olmazsak o hatlar, makinalar çalışmayacak. Bizler olduğumuz sürece o hatlar çalışacak. Sermaye de bunun bilincinde, bizler de bunun içinde bilincinde olursak, bizim de hiçbir şekilde bu kavgadan mağlup çıkma durumumuz yoktur. Bunun kazananı olacağız. Kendilerine inansınlar.
“Arkadaşların bazı şeyleri gördüklerine inanıyorum”
Ekonomik kriz malum ortada bir taraftan insanları zor oluyor diğer taraftan hükûmetin, devletin bir yarattığı bir korku iklimi var. İnsanlar sözünü söyleyemez duruma getirildi. 20 yılı geçen bir AKP iktidarı var ve ülkenin yarısını sağcı diyebileceğimiz bir topluluk oluşturuyor. Bu olgular öncü işçiler açısından örgütlenmeyi kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı?
Biz 98 gündür buradayız ve bu çadırda her partiden kendine göre görüşü olan arkadaşlarımız mevcut. Bu süreç itibariyle arkadaşların bazı şeyleri gördüklerine inanıyorum. Mevcut iktidar kanadından herhangi bir gelip de “durum nedir, ne değildir?” sorduklarını ya da ziyarete geldiklerini görmedik ve yalnız kaldık. Bizim buradaki temel amacımız ekmeğimizin mücadelesi, başka bir mücadele yok. Yani bu mücadele ne parti, ne de ideolojiden bağımsız. Bizim burada her görüşten arkadaşımız mevcut ve günün sonunda arkadaşlarımız tek amacı ekmeğini, kazanımlarla beraber alıp, hatların başına geçip çalışmasıdır.
Toplumda aslında bu bilinç yok. Biz toplum olarak bu konularda uzağız. Sadece mevcut iktidarla alakalı değil. Bugün hak ve hukukumuzu söylemek için bir eyleme gittiğimizde, bildiri, afiş, yürüyüş ve yelekleri giydiğimiz zaman toplumda bizlere “vatan haini” gibi bir algı var. Ama o önlüğü çıkartıp, beraber marketin raflarına baktığımız zaman aynı psikoloji ve duyguları yaşıyoruz. Bugün de “şu ürüne zam gelmiş, şöyle olmuş” şeklinde tepki veriyoruz. Ama buradaki ayrışma insanların algılarıyla ilgili. Toplum olarak halen kavramış değiliz. Ne zaman toplum olarak gerçek anlamda 98 günden beri grev yaşanıyor. Grevin amacı nedir, bizden dinlemediği, o atmosferi yaşadıkça dışarıdan bakışlar değişebiliyor.
Temelinde anayasal hakkın var senin. Sendikalaşmak senin anayasal ve en doğal hakkın. Bir şekilde elinden alma veya esnetme durumları oluyor. Bu insanlarda devlete vergi veriyor ve senin halkın. Binlerce kilometreden gelmiş, Amerika’daki bir güç. Buradaki parayı da zaten kendi kasalarına aktaran bir durumda. Kendi vatandaşımıza, burada toplumu her kesimden, görüşten, temsil eden insanlar var. İnşallah bu duyguları biraz daha hisseder ve yaşarız. Çünkü bizim birbirimizden başka dostumuz yok.
Teşekkür ederiz.