HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, katledilen Deniz Poyraz’a yönelik suçlamalarda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katil ile dil birliği yaptığını ve katliamı açıkça üstlendiğini söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Meclis Grup Toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Grup toplantısı salonuna, HDP İzmir İl Örgütü’ne yönelik faşist saldırılara katledilen Deniz Poyraz’ın fotoğrafları konuldu. Buldan’ın konuşması öncesi Deniz Poyraz için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
“Acımız büyük, öfkemiz de”
Buldan, “Acımız büyük, öfkemiz de. Canımızı, yoldaşımızı, partimizin emektarı Deniz Poyraz’ı alçakça katlettiler. Bizden, yaşamdan kopardılar. Karanlık tarihlerinin sayfasına bir yenisini daha eklediler. Kirli döngülerinin karanlık yüzünü bir kez daha gösterdiler. Farklılıklarımıza olan düşmanlıklarını bir kez daha sergilediler. Birlikte yaşam irademizi hedef aldılar. Halklarımızın büyüyen umudu olan HDP’ye saldırdılar. Senaryolarını gayet iyi biliyoruz. Katliamlarla, siyasi cinayetlerle, zulümlerle, işkencelerle, çetelerle bu toprakları karanlığa boğmak, yaşanılmaz hale getirmektir. Amaçları geleceği karartmak, umutları söndürmektir. Ama hiçbir zaman başaramadılar” dedi.
“Ne bizlere ne de halkımızı diz çöktüremediler”
“Ne bizlere ne de halkımızı diz çöktüremediler” diyen Buldan, şöyle devam etti: “Çöktüremeyecekler. Barış ve demokrasi umudunu hiçbir zaman söndüremediler, söndüremeyecekler. Onurlu yaşam mücadelesinden bizleri vazgeçiremediler. Vazgeçiremeyecekler! Bizim mücadele tarihimiz, onurlu direniş tarihidir. Tarihimiz, korkaklar karşısında inadına cesaretin tarihidir. İdam sehpalarında baş eğmeyenlerin tarihidir. Teslimiyeti kabul etmeyenlerin tarihidir. Mücadelemiz, savaşın tüm kirlenmişliğine karşı tertemiz bir barış mücadelesidir. Mücadelemiz, faşizmin karanlığına karşı demokrasi mücadelesidir. Yolumuz, inadına barış, inadına özgürlük yoludur. Karanlığın karşısında hakikatin yoldur. Zulmün ve haksızlığın karşısında adaletin yoldur. Yolumuz özgür gelecek yoludur.
“Adımız, direniş ırmaklarının birleştiği Deniz’dir”
“Adımız ayağa kalkan umuttur. Adımız, direniş ırmaklarının birleştiği Deniz’dir. Adımız; Deniz Poyraz’dır. Sana sözümüzdür Sevgili Deniz. Yarım kalan hayallerin milyonların hayalidir ve bu topraklarda mutlaka ama mutlaka yaşam bulacaktır. Senin mücadelen, senin cesaretin hepimizin mücadelesi, hepimizin cesaretidir. Milyonlar seninle tek yürek oldu, seninle Deniz oldu, seninle inanç oldu, seninle kararlılık oldu. Halklar bahçesi İzmir’den doğan güneş oldun. Hepimize ışık oldun. Milyonlara rehber oldun. Yolumuzu aydınlattın. Sana sözümüzdür. Aydınlattığın bu yolda barışı bu ülkede mutlaka gerçekleştireceğiz.
“Kurşunların umudu söndürmesine asla izin vermeyeceğiz”
“Kurşunların umudu söndürmesine asla izin vermeyeceğiz. Kadifekale burçlarında ve yüreklerimizde adın her daim yankılanacaktır. Senin ve binlerce yoldaşımızın adı barış mücadelemizde sonsuza dek yaşayacaktır. Seni özleyeceğiz, seni asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Mekânın cennet olsun, yıldızlar yoldaşın olsun.
“Bu ülkede on yıllardır katiller yaratan karanlığın varlığını bizler çok iyi biliyor ve tanıklık ediyoruz. İzmir katliamını gerçekleştiren tetikçi tabi ki tek başına değildir. Onu örgütleyen, yönlendiren, tetiği çektiren güçlerin varlığını hiç kimse inkâr edemez. Bu ülkede işlenen her bir cinayetin, her bir suçun altından aynı ortak profil karşımıza çıkmaktadır. Katilin profili bizlere ortak bir yüze göstermektedir.
“Örgütlü ve planlı bir birlikteliktir”
“Nedir bu ortak yüz? Sayayım tek tek. Halkların kimliğine, diline, kültürüne, inancına karşı olan nefrettir. Kürt düşmanlığıdır. Barış düşmanlığıdır. Kadın düşmanlığıdır. HDP’ye yönelik ‘haşere temizliği yapılsın’ diyen soykırım dilidir. ‘Daha neler göreceksiniz’ diyen tehdit dilidir. ‘6 milyon kişinin verdiği oy kalaşnikof kurşunudur’ diyen, ‘daha fazla insan niye katledilmedi’ diye üzülen medya tetikçiliğidir. Şemdinli’de ‘İyi çocuktur’, İzmir’de ‘Adın ne abiciğimdir’ Rojava’da IŞİD’dir, Türkiye’de Susurluk’tur, mafya-çetedir! Kobanê davasındaki kumpastır! HDP’yi kapatma darbesidir! HDP’ye oy veren milyonlara yapılan bedduadır! Soma’da madenciye atılan son yargı tekmesidir! Çorlu’daki adaletsizliktir! Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de, Gezi’de yapılan Alevi katliamıdır. Halkı sömüren ve yoksullaştıran soygunculuktur, talancılıktır, hırsızlıktır. Kadınları her gün katleden erkekleri koruma ittifakıdır! Evet, ortak yüzleri budur! Bunların hepsi birdir, beraberdir, kol koladır. İşte Deniz Poyraz’ı katleden de bu örgütlü, planlı birlikteliktir. İstedikleri kadar sorumluluktan kaçmaya çalışsınlar, kurtulamazlar. İzmir katliamında bu ortak yüzün sahiplerinin tamamının parmak izi, nefret izi vardır. Ve İzmir katliamında da tıpkı öncekilerde olduğu gibi suçüstü yakalandılar.
“Bahçeli katil ile dil birliği yaptı”
“İktidarın siyaset adına bu kürsülerden ürettiği HDP düşmanlığıyla, ürettiği nefret diliyle tetikçi arasındaki ilişki açık olarak ortadadır. Gizleyemezsiniz! Katil hangi saiklerle cinayeti işlediğini açıklamışsa Hükümetin küçük ortağı da bugün bu kürsüden çıktı, aynı saikleri Deniz Poyraz’ı hedef gösterdi ve katil ile dil birliği yaptı. Bunu çok açık ve net olarak ifade ediyorum. Cinayet iklimini kürsüden devam ettirdi. Deniz Poyraz’a ‘terörist’ dedi. Ailesine ‘terörist’ dedi. Ve sadece denizi ve ailesini değil, bu ülkede HDP’ye oy veren milyonları hedef gösterdi. Ve Deniz’e sahip çıkan milyonları hedef gösterdi. Neden daha fazla HDP’li öldürülmedi diye adeta yakındı!
“Bahçeli içini soğutmamış”
“Belki küçük ortağın içi henüz soğumamış. Katil ‘ben içimi soğuttum’ demesine rağmen, bugün bu kürsüden iktidarın küçük ortağı içinin soğumadığını alenen ortaya koymuştur.
“Hükümetin küçük ortağı İzmir katliamını açıkça üstlenmiştir! Yeni cinayetlere, yeni katliamlara kapı aralayacak, azmettirecek olan bu tehlikeli söylemler karşısında savcıları buradan derhal göreve çağırıyoruz! Var mı yürekli bir savcı, var mı bu ülkede adaletin kırıntıları, var mı küçük ortağa haddini bildirecek yürekli bir savcı? Her gün partimize saldıranlara sessiz kalan savcıları işte bugün tam da zamanıdır diyerek bir kez daha göreve davet ediyorum.
“Nefret siyasetinin örgütlediği tetikçiler”
“Kendisinden olmayan herkesi ‘Türkiye düşmanı’ olarak gösteren, tehdit eden, hedef haline getiren AKP Genel Başkanının düşmanlaştırıcı diliyle İzmir katliamcısının kurduğu ilişkiyi asla ve asla saklayamazsınız. Hakikatler ortadadır. Her gün manşetlerinde, ekranlarında HDP ve Kürt düşmanlığı yürüten tekçi medyanızın nefret diliyle katil arasındaki ilişki, manşetleriniz kadar size yakındır. Bu gerçeği asla gizleyemezsiniz! Demokratik siyaseti suçmuş gibi gösterip yargılamaya çalışan taraflı yargınızın işlettiği düşmanlık hukukuyla katil arasındaki ilişkiyi asla örtbas edemezsiniz. Tetikçi, Kürtlerden nefret ettiğini ta 1998 yılına kadar giderek detaylı bir biçimde anlattı. ‘Kim olsa vuracaktım’ dedi. Yıllardır bu cinayet iklimini inşa edenler işte bu nefret dilini el birliğiyle yayan iktidar zihniyetidir. Oradaki katiller ise, bu nefret siyasetinin örgütlediği birer tetikçileridir! Daha katliamın üzerinden iki gün geçmişken; AKP Genel Başkanı Antalya’da ‘Askerimize kurşun sıkanlarla ittifak halindeler’ diyerek, demokratik siyaseti bir kez daha hedef göstermiştir. Açık hedef tarifi yapmıştır.
HDP fobia üretildi
“Bir de ‘Kınadık, benzerlerini de kınayacağız’ demiştir. Ne demek benzerleri? Yeni katliamlar mı yaşanacak bu ülkede? Bunu mu demek istedi AKP Genel Başkanı Antalya’da yaptığı açıklamada? Siyaseti rekabet değil, kin ve düşmanlık olarak gören işte bu zihniyetin yarattığı zehirli iklim, katliamlara zemin sunmaktadır, bunu önemle hatırlatmak isterim. Özellikle son yıllarda iktidar tarafından, medyadan kamusal alana sokaktan siyasete kadar bu ülkede adım adım adeta bir HDP fobia üretildi. Peki, nedir bu HDP fobia? Demokratik siyasete düşmanlıktır. Farklılıklardan korkudur. İnsan haklarından korkudur. Kadının gücünden korkudur. Kürtlerin eşitlik taleplerinden korkudur. Barıştan korkudur. Yoksulların sesinden ve gücünden korkudur. Hak mücadelesinden korkudur. Onurlu ve eşitli şekilde bir arada yaşamaktan korkudur. Farklı inançlardan kokudur.
“İktidarın HDP’ye saldırılarının nedeni işte bu korkulardır! İşte saldırıların zemininde bu HDP fobia kampanyası vardır. Kobanê kumpası ve kapatma davasında siyasi tetiği çekenlerle, Deniz’in bedenine sıkılan nefret kurşunlarının aynı namluda birleştiğini çok iyi biliyor ve görüyoruz. İzmir katliamına giden yolların taşlarını Minbiç’ten itibaren sizin iktidarınız döşedi. Eline silah verdiniz, üzerine üniforma giydirdiniz.; Suriye’yi ÖSO ve IŞİD tetikçilerini devşirme alanı olarak kullandığınızı dünya âlem bilmektedir. Eğitip donattıklarınız her yerde iş başındadır.
“Minbic’te yetiştirildiği laboratuvardan İzmir’e getirildi”
“2015 sonrası saldırıların odağı, ÖSO-IŞİD-Suriye hattından başlamıştır. Bu hat, Suruç’tan Ankara’ya kadar uzanmaktadır, şimdi bir kez daha kendisini İzmir’de göstermiştir. Kurduğunuz bu hat tüm Türkiye’ye bir tehdittir. İzmir katliamcısı da Antep ve Minbic’ten, yetiştirildiği laboratuvardan İzmir’e gelmiştir. Bu ülkede gayri nizami harp aparatlarının bulunduğunu söyleyen iktidar sözcüleri, tüm bunlardan habersiz olabilir mi? Tetikçi, bugün büyük bir güven ortamı içerisinde Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin il binasına girerek katliam gerçekleştirmek için günlerce plan ve hazırlık yapmıştır. Üstelik bunu tüm emniyet birimlerinin gözü önünde yapmıştır. Elindeki çanta katliam çantasıdır. Büyük bir katliam yapmak için il binamıza girmiştir. Katilin yürüttüğü keşif faaliyeti; HDP binasının karşısındaki çadırın etrafında bulunan emniyet güçlerince görülmemiş olabilir mi? Bu soruyu elbette ki sormak isteriz. Sürekli GBT uygulaması yapan polisler, keşif halindeki bir tetikçiyi fark etmemiş olabilir mi? Mümkün değildir. Mümkün değildir sevgili halklarımız, Türkiye kamuoyu, sevgili haklarımız. Parti binamıza bir çay içmeye gelen vatandaşa daha üyelik cezası verenler, tetikçiye ise katliam için yol vermiştir. Bu çok açık ve nettir. Hiç kimse, hiçbir yetkili bunun aksini iddia edemez.
“Katliama uygun ortam yaratıldı”
“Katliam esnasında ve katliam sonrasında yöneticilerimizin binaya girmesini engelleyenler, katilin içeri girmesini ve katliam yapmasını engellememiştir. Bunu da açık ve net olarak ifade ediyorum. Katilin katliam yapması için ortam uygun hale getirilmiştir. Bundan şüphe yoktur. Şüphe var diyenlere, ‘ismin ne abiciğim’ sözünü bir kez daha hatırlatırız. Katili VİP olarak karşılayanların, başını okşayanların görüntüsünü hatırlatırız. Partimizin önünde tek bir slogan atıldığında insanları yaka paça işkence yaparak gözaltına alıp günlerce gözaltında tutanların, Deniz yoldaşımızın katiline nasıl saygı gösterdiklerini bütün dünya izledi ve gördü. Biz bunların katillerle kardeşliğini Ogün Samast’lardan, Ömer Güneyler’den, Ahmet Şahbaz’lardan, Mustafa Muğlalılardan, Musa Çitil’lerden, Mehmet Ağarlar’dan ve ağababalarınızın ‘iyi çocuk’larından biliyoruz. Bunları iyi tanıyoruz. İzmir Emniyet Müdürü, il yöneticilerimize ‘kesinlikle arkasında örgüt yok’ demiş! Soruyorum; nereden biliyorsunuz? Soruşturdunuz mu? Araştırdınız mı? Gözaltında ne kadar tuttunuz? Bütün bunları Bir günde mi anladınız, birkaç saati içinde mi anladınız?
“İçişleri bakanı neden tek kelime etmedi?”
“En ufak itirazı ve hak talebini işkenceyle bastıranlar, üniversite öğrencilerini dahi günlerce gözaltında tutanlar, Deniz yoldaşımızın katilini 24 saat geçmeden önceden hazırladıkları hapishanedeki odasına gönderdiler. Bu acele nedendir? Sebebini elbette ki biliyoruz. Arkasındaki güçler, ağababaları açığa çıkmasın diye apar topar katili tutukladılar ve cezaevine gönderdiler. Elbette bu iş burada bitmedi! Bitmeyecektir! Arkasında kimler var ortaya çıkacaktır! Çıkarılacaktır! Biz bunu ortaya çıkaracağız.
“Araştırma komisyonu kurulması için önerge veriyoruz”
“Buradan iktidara şu kritik soruları sormak istiyorum. Bu ülkenin can güvenliğinden sorumlu olan İçişleri Bakanı, 17 Haziran’dan bu yana neden tek bir kelime etmedi! Bu suskunluğun sebebi nedir? Tetikçi, sağlıkçı kılıfıyla Minbiç’e nasıl gitti? Kim görevlendirdi? Orada ne tür faaliyetler yürüttü? Hangi eğitimlerden geçirildi? Tetikçinin, Türkiye’nin Suriye’deki üslerinde ne işi vardır? Halep’te Kürtlere karşı kurulan cephe hattında niçin bulunmuştur? Minbiç’e farklı meslek grubu adı altında başka kimler gönderilmiştir? Katliam öncesi kim ya da kimlerle görüşmüştür? Kimlerle irtibatı vardır? Bu katil kime ya da kimlere bağlıdır? Hangi devlet birimleriyle irtibatlıdır? Büyük bir katliam planını yapmak için kimlerden destek almıştır? Katilin en çok gittiği otelin aynı zamanda İzmir Valisinin, Yönetim Kurulu Başkanı olduğu kamuya ait bir otel olması tesadüf müdür? Tüm bunların çok yönü soruşturulup açığa çıkartılması gerekmektedir. Soruşturulmuyorsa, işbirliği var demektir. Bu kadar açık ve net söylüyorum.
“Bireysel cinayet diyenler bu saldırının ortağıdır”
“İzmir katliamına bireysel cinayet diyenler, bu saldırının ortağıdır! Hükümetin küçük ortağı bugün bu kürsüden “işlenen cinayetin sağını, solunu, önünü, arkasını araştıralım” dedi. Biz de hodri meydan diyoruz. Bugün grubumuz araştırma komisyonu kurulması için önerge verecek. Görelim bakalım! Kuralım bir komisyon ve bu işin arkasında önünde, sağında solunda kim varsa açığa çıksın! Çıkartmayan namerttir!
“Adını doğru koyalım. İzmir’de yaşanan bir provokasyon değildir, bir katliamdır. Kürtlere ve demokrasi güçlerine, muhalif herkese yönelen bir tehdittir. Deniz’i katledenlerin ortak hedefi, barışın gelişme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Deniz’in ömrü, henüz çocukken yaşadıkları zorunlu göçle, Mardin’de ve İzmir’de maruz kaldıkları baskı, şiddet işkence, gözaltı ve tutuklamalarla, yoksullukla ama hiç vazgeçmediği bir direnişle dolu ömürdür. Deniz’in hikâyesi Kürt halkının yaşam hikâyesidir. Deniz’in yaşamı; mücadele ve direnişle dolu bir yaşamdır.
“7 Haziran-1 Kasım sürecini yeniden başlatmak istiyorlar”
“İzmir’deki saldırıda hedef alınan da Deniz’in şahsında Kürt halkının yaşamı, mücadelesi ve direnişi olmuştur. Gerek iç gerekse dış siyasette savaş politikaları ile ayakta kalmaya çalışan ve giderek bir savaş makinesine dönüşen devlet- iktidar aklının tek ürettiği savaş ve yıkımdır. Kürtlerin kazanımına karşı Türkiye’den Rojava’ya kadar her yerde saldırıdır. Kürt halkı kaybederse Türkiye kazanır denklemi tarihi bir yanlıştır. Kürt halkı kaybettikçe Türkiye de, Türkiye halkları da kaybetmektedir! Kürt halkı kazandıkça, Türkiye halkları da elbette ki kazanır! En doğru denklem budur! Evet, bu katliam HDP’ye yöneltilmiş bir saldırıdır. Tıpkı 5 Haziran Diyarbakır katliamı gibidir. İzmir katliamıyla 7 Haziran-1 Kasım arasındaki karanlık süreci yeniden işletmek isteyenlerin harekete geçtiğini biliyor ve görüyoruz.
Kapatma davası
“Partimiz hakkındaki kapatma davası da bu karanlık senaryonun önemli bir aşaması olarak devreye konulmuştur. Kapatma davası, çete-mafya ve talan düzenlerini devam ettirmek isteyenlerin ortak planıdır! Hükümetin küçük ortağı, bugünkü konuşmasında baştan sona ‘HDP kapatılmalıdır’ naraları atarak, HDP’yi kapattırma dışında bir varlık sebebinin olmadığını tüm Türkiye halklarına bir kez daha göstermiştir. Bu ülke yangın yeriyken, işsizlikten, yoksulluktan, açlıktan insanlar kırılırken, hükümet ortağının topluma tek vaadi HDP’nin kapatılmasıdır, demokratik siyasetin tasfiyesidir. Ben de diyorum ki, asıl kapanacak olan sizin soygun düzeniniz olacaktır. Siz zaten siyaseten bitmişsiniz, kapanmışsınız. Bu çağrıları yapsanız ne olur yapmasanız ne olur? Sizin iktidar ortağınıza barajı indirin diye yalvardığınızı çok iyi biliyoruz. Gelecek seçimlerde siz bu kürsülerde, bu sıralarda olmayacaksınız. Biz bunu da çok iyi biliyoruz. Kirli ve karanlık düzeninizle birlikte geri dönmemek üzere gideceksiniz. Türkiye halkları sizi tarihin çöp sepetine atacaktır.
“Türkiye halkları izin vermeyecektir”
“Anayasa Mahkemesi, MHP Genel Merkezi’nde hazırlanan, Saray’da da son hali verilen siyasi darbe amaçlı bu kapatma iddianamesini reddederek, demokrasinin önünü açabilir, iktidara bir hukuk dersi verebilirdi. Önünde önemli bir fırsat vardı. Ne yazık ki bu fırsatı heba etti. İddianameyi kabul ederek, hukukun tabutuna bir çiviyi de AYM çakmıştır.
“AYM’nin bu tavrı hukukla izah edilemez. Çünkü ortada hukuk yoktur. Hukuki bir dava yoktur. Kapatma davası siyasidir. Siyasi intikam davasıdır. 7 Haziran davasıdır ve Türkiye’yi kapatma davasıdır. Elbette biz bu davayı boşa çıkaracağız! Hep birlikte tüm demokrasi güçleriyle birlikte ortak mücadele ederek bunu boşa çıkaracağız. Çünkü kapatma davasıyla tüm demokrasi güçleri hedef altındadır. Toplumsal muhalefet ve hak talep eden milyonlar hedef altındadır. Demokratik siyasetin kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Bizim savunmamızı ve avukatlığımızı da Türkiye halkları yapacaktır. Bundan hiçbir kaygımız ve şüphemiz yoktur.
“HDP’yi kapattırmayacağız”
“HDP’yi kapattırmayacağız. Daha da güçlendireceğiz. Daha da büyüteceğiz. Milyonların ortak mücadele partisine dönüştüreceğiz! HDP sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da demokratik birlikte yaşamanın teminatı olan ve güçlü kökleri olan bir fikriyattır. Bu fikriyat, bu topraklarda tutmuştur ve filizlenmiştir. Bu filizin koparılmasına asla izin vermeyeceğiz. İnanıyorum ki Türkiye halkları da izin vermeyecektir.
“Kimse karamsarlığa kapılmamalıdır”
“Biz halklarımızla birlikte önümüze çıkarılan engelleri birer birer aşacağız. Hiç kimse karamsarlığa kapılmamalıdır. Sonuç ne olursa olsun, HDP fikriyatı, bu ülkede yaşam bulacağı gibi bu ülkenin yönetiminde de mutlaka ama mutlaka yer alacaktır. Varsın onlar bizi kapatmaya çalışsınlar. Biz bu ülkeyi halklarımızla birlikte yönetmeye geliyoruz ve yöneteceğiz de. Onlar iddianamelerde yazdıkları senaryoların peşinden gitmeye devam etsinler. Biz, halklarımızın barış hayallerinin ve demokrasi rüyalarının peşinden gitmeye devam edeceğiz. Onlar kapatmaya çalıştıkça biz daha da güçleneceğiz, daha da büyüyeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar, cesaretimizi kıramayacaklar. Başaramayacaklar. Vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.
“HDP demokratik siyasetten asla vazgeçmeyecektir”
“Ne tetikçileri, ne yargısı, ne polisi, ne ordusu, ne medyası, HDP’yi susturamayacaktır, HDP’yi onurlu yolundan geri adım attırmayacaktır, durduramayacaktır. Çünkü HDP Türkiye’dir! HDP, faşizmin halklara kapatmaya çalıştığı demokrasi kapısını açacak tek anahtardır! HDP, demokratik siyasetten asla vazgeçmeyecek ve bu ülkeyi kilitlemek isteyenlere izin vermeyecektir. HDP Türkiye halklarının gelecek umududur! Bu toprakların gerçek yaşam gücüdür! HDP’nin fikriyatı ve mücadelesi yok sayılan, inkâr edilen, baskıya maruz kalmış, zulme uğramış, siyasetin dışında tutulmuş herkesin gelecek hayalidir! HDP’nin dayandığı güçlü zemin, demokrasi zeminidir, barış zeminidir, adalet zeminidir. Bu zemini yok etmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
“Muhalefetin tutumu anlamlıdır”
“İzmir katliamı aynı zamanda halklarımızın adalet ve barış talebine, hak ve hukuk mücadelesine, bir arada eşitçe yaşama iradesine yönelmiş bir saldırıdır. İzmir üzerinden tüm Türkiye’ye, tüm demokrasi güçlerine yöneltilen bu tehdidi tüm toplum ve demokrasi güçleri, vicdanlı insanlar görmüştür. Deniz yoldaşımızın şehadeti demokrasiden, barıştan, adaletten yana olan tüm vicdanları birleştirmiştir, ortak gelecek umudunda buluşturmuştur. Bu buluşma; çete-mafya-tetikçi-katliamcı çete düzenine karşı, demokrasi cephesinin zemini ve toplumsal dayanışma her geçen gün daha da güçlenmekte ve büyümektedir. Özellikle muhalefete de buradan seslenmek istiyorum. İzmir katliamı karşısında gösterdikleri tutum önemlidir, anlamlıdır. Ancak sadece bir tutumla sınırlı kalmamalıdır. Bu tutumun demokratik bir Türkiye için ortak mücadeleye, demokrasi için birliğe dönüştürülmesi tarihsel bir görev ve sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır.
“Gerçek adaleti sağlamak halklara olan borcumuzdur”
“İnsanlarımızı canından bezdiren, nefes aldırmayan, yaşam hakkına, ekonomik sosyal hakkına saldıran talancı, katliamcı, çeteci düzen karşısında hep birlikte ortak mücadeleyi geliştirmek zorundayız. Bu, halklara olan tarihsel bir borcumuzdur ve sözümüzdür. Halkların farklılıklarını içine sindirmiş, haklarını teslim eden ve bu hakları demokratik bir anayasa ile güvence altına alan demokratik bir cumhuriyet halklara borcumuzdur. Çete mafya düzeni değil, halkın tam katılımı ile güçlenen demokratik bir hukuk düzenini kurmak, gerçek adaleti sağlamak, barışı tesis etmek halklara olan borcumuzdur ve sözümüzdür. Bu sözümüzü yerine getireceğiz.
Biz Deniz’iz; seliz, akarız, akacağız
“Deniz Yoldaşımıza ve bu mücadele uğrunda yaşamını yitirmiş bütün yoldaşlarımıza sözümüzdür: Sizin mücadelenizi zafere ulaştırmak boynumuzun borcudur! Biz Fehime annenin ve milyonlarca annenin sesiyiz. Onların sözlerinin gereğiyiz. Onların inancıyız. Biz Deniz’iz, seliz, akarız, akacağız. Başımız diktir, dik kalmaya devam edecektir. Yolunuz ve yolumuz açık olsun! Hızır yoldaşımız, Allah yardımcımız olsun! Bir kez daha tüm halkımızın başı sağolsun.”