4.9 C
İstanbul
23 Kasım Cumartesi, 2024
spot_img

BDS: İsrail yerleşimci sömürgeciliğine ve Filistin’deki apartheid’a direnmek – Omar Barghouti

İlericiler, İsrail apartheid’ına karşı duydukları ahlaki öfkeyi, süregiden Filistin Nekbe’sini en sonunda bitirebilecek stratejik bir basınca kanalize etmelidir

BDS hareketinin kurucularından Omar Barghouti [Ömer Barguti], Filistin’deki durumu değerlendiriyor ve dünyanın her yerindeki ilericilere devletler, şirketler ve kurumlar düzeyinde İsrail’in apartheid rejimiyle yapılan suç ortaklığına meydan okuma çağrısı yapıyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Filistin’in yıkıntıları üzerinde Avrupalılar tarafından İsrail yerleşimci kolonisinin kuruluşunun 75. yıldönümünü kutladığı mesajında, AB yapısının en karanlık sömürgeci ırkçılığının sesini yükseltti. Von der Leyen, “Siz kelimenin gerçek anlamıyla çölü yeşerttiniz”, dedi. Bu, hem Siyonist yerleşimci sömürgeciliğinden önce var olan, filizlenmekte olan yerli Filistin toplumunu silen, hem de İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki süregiden yıkımını ve Filistin halkına uyguladığı etnik temizliği aklayan ırkçı bir mecaz.

Von der Leyen’in sömürgeci ikiyüzlülüğünün kökleri, dünya üzerindeki beş yüz yıllık Avrupa hegemonyasında, Atlantik ötesi köleliğin ve üzerinde yaşanan her kıtada gerçekleştirilen çok sayıda soykırımın da dahil olduğu vahşi bir mirasta yatıyor. Onun şu anda saldırgan bir işgali ve Gazze’deki iki milyon Filistinliyi açlığın eşiğine getiren bir ablukayı da içeren Siyonist sömürgeciliği kibirle övmesi, 1930’ların Avrupa’sından karanlık çağrışımlar yapıyor. Avrupalılar, kendi sömürgeci güçleri tarafından Aimé Césaire’in tabiriyle “Avrupalı olmayan halklara” karşı uygulanan soykırımı “meşrulaştırmış” ve “temize çıkarmış”, ancak kısa süre sonra sömürgeciliklerinin soykırım araçlarının Avrupa’daki ırksallaştırımış topluluklara dönmesinin şokunu yaşamıştı.

Ancak Batı hegemonyası en sonunda solmaya başlarken, İsrail’in Filistin’in yerli halkına karşı uyguladığı yerleşimci sömürgeciliği ve apartheid rejiminin varlığını sürdürme olasılığı da solmaya başlayacaktır.

Ufukta altüst oluş gören Filistinliler yanılsama içinde değiller. Biz şu andaki İsrail hükümetini -bu devletin bugüne kadar kurulmuş en aşırı sağcı, ırkçı, köktenci, otoriter, yoz, cinsiyetçi ve homofobik hükümetini- hem bu yaklaşan sonun belirleyici bir göstergesi, hem de bugüne kadar ortaya çıkmış en güçlü katalizörü olarak görüyoruz.

Güçlü faşist ve soykırımcı eğilimleriyle bu fanatik hükümet, İsrail’in sürmekte olan sömürgeci baskı rejiminin maskesiz bir devamını teşkil ettiği gibi, aynı zamanda da İsrail Yahudi yerleşimci sömürgeci toplumunu baskın bir şekilde etkileyen hukuki, toplumsal ve kültürel “reformları” için hazırladığı kapsamlı planlarla statükodan kopuşu da teşkil ediyor.

Bu politikalar, süregiden Filistin direnişi bağlamında, finansal ve iktisadi sektörleri çarpıcı şekilde etkiledi. Sermaye kaçışı, teknoloji göçü, Moody’s’in kredi görünümünün derecesini düşürmesi, kaybolan yatırımlar ve yatırımcı güvenindeki çöküş gibi faktörlerin tümü, İsrail’in Ulusal Ekonomi Konseyi’nin eski başkanını İsrail ekonomisinin karşı karşıya olduğu iki senaryoyu “kalp krizi veya kanser” olarak öngörmeye sevk etti.

İsrail’in baş ekonomisti Shira Greenberg, İsrail’in kredi notundaki düşüşün önümüzdeki beş yılda GSYİH cinsinden büyümeyi yarıya indireceği değerlendirmesinde bulundu ve iki yüz elliden fazla Amerikalı Yahudi iş lideri, İsrail ekonomisinde “yıkım” ikazında bulunarak “stratejik bir yatırım hedefi olarak İsrail’e duydukları güveni yeniden değerlendirmek” zorunda kalabileceklerini söyledi.

Bütün bunlar Filistinlilere ve Filistin’in kurtuluşunun dünya çapındaki destekçilerine, özgürlük, adalet ve eşitlik için verdiğimiz mücadeleyi ileri taşımak için eşi görülmemiş bir fırsat sunuyor. Ancak fırsatlar kendi başlarına değişime yol açmazlar; yalnızca bunun için verimli bir zemin sunarlar. Halen ahlaken tutarlı çalışmamızı azami noktaya çıkarmamız, halkın gücünü ve farklı kesimler arasında, Filistin’in kurtuluşu mücadelesini küresel çaptaki ırksal, ekonomik, toplumsal adalet, cinsiyet, yerliler ve iklim adaleti için yürütülen mücadelelerle bütünleştirecek güçlü ittifaklar kurmamız gerekiyor.

İsrail rejimiyle devlet, şirket ve kurum düzeyinde kurulan suç ortaklığı bağlarını kesmeye odaklanan bir teoriden hareket eden ve bugüne kadar kurulan en geniş Filistinli koalisyonunun öncülük ettiği Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) hareketi, yerleşimci sömürgeciliği ve apartheid rejimini dağıtmak için verdiğimiz mücadeledeki en etkili uluslararası dayanışma biçimidir.

2005 yılında tarihsel Filistin’de ve sürgünde bulunan Filistin toplumunun mutlak çoğunluğu tarafından kurulan BDS, İsrail’in askeri işgalinin ve apartheid sisteminin son bulması için ve Filistinli mültecilerin evlerine dönmesi ve tazminat alması için çağrıda bulunuyor. Ayakları İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne basan BDS hareketi, İslamofobi ve anti-semitizm dahil her tür ırkçılık biçimini kategorik olarak reddediyor. BDS kimliği değil, suç ortaklığını hedef alıyor. Artan sayıda sömürgecilik karşıtı Yahudi-İsrailli BDS destekçisi harekette önemli bir rol oynuyor ve 2022 yılında düzenlenen bir anket, Yahudi Amerikalıların %16’sının BDS’yi desteklediğini, 40 yaşın altındakiler arasında ise bu oranın çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Geride kalan 17 yıl içinde BDS hareketi, dünya genelinde on milyonlarca insanı temsil eden, sendikaların, çiftçi koalisyonlarının, ırksal, toplumsal adalet ve iklim adaleti hareketlerinin desteklediği büyük çaplı bir ağ inşa etti. Aralarında Veolia, Orange, G4S, HP ve başkalarının da olduğu büyük çokuluslu şirketlerin İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği suçlarda olan dahlini kısmen veya tamamen sonlandırmasını sağladı. Geçen yıl Ben and Jerry’s birlikte iş yaptığı yerlerden İsrail’i çıkardı.

Norveç, Lüksemburg, Hollanda, Yeni Zelanda ve başka yerlerdeki dev ulusal fonlar ve Bill ve Melinda Gates Vakfı, İsrail işgalinde dahli bulunan İsrailli veya uluslararası şirketlerden ve bankalardan yatırımlarını çekti.

Oakland-Kaliforniya ve Durban-Güney Afrika’daki liman işçisi sendikaları, İsrail gemilerini boşaltmayı reddetti.

Güney Afrika’daki ana akım kiliseler BDS’yi desteklerken, ABD’deki önde gelen kiliseler suç ortağı şirketlerden ve İsrail bankalarından yatırımlarını çekti.

Günler önce Belçika’daki Liège Belediyesi İsrail’le olan tüm bağlarını sonlandırma kararı aldı. Yılın başlarında apartheid İsrail’iyle olan tüm bağları askıya alan Barcelona Belediyesi’nin yolundan izleyerek aldığı kararda İsrail’in Filistinlilere uyguladığı “apartheid, sömürgeleştirme ve askeri işgal” rejimine gönderme yaptı.

Yukarıda sayılan örneklerin tümü, İsrail’in dünyadaki aşırı sağın çoğu için bir model teşkil ettiği, yalnızca Filistinlilere değil, dünya çapındaki milyonlarca insana da zarar verdiği yönündeki büyüyen bir anlayışı yansıtıyor. İsrail, Batı’da bulunan ve çoğu çekirdeği itibariyle anti-semitist olan faşist gruplarla ve aşırı sağcı ve otoriter rejimlerle ortaklık yapıyor. Askeri-güvenlik teknolojilerini ve sömürgeci doktrinlerini “savaşta test edilmiş” olarak satıyor. İsrail örneğin askeri teknolojilerini ve NSO’s Pegasus gibi silah haline getirilmiş casus yazılım teknolojilerini ve öteki siber savaş, dezenformasyon ve seçim hilesi servislerini dünya çapına bir diplomasi aracı olarak ihraç ediyor.

Buna karşın pek çok devlet, şirket ve kurum halen İsrail apartheid’ıyla derin bir suç ortaklığı içindedir. Bu sebeple mücadelemizle kurulacak anlamlı bir dayanışma, suç ortaklığının sonlandırılmasıyla başlamalıdır. Bu, bütün sahalarda, geniş koalisyonlar temelinde, İsrail’i bir apartheid devleti olarak yaftalamayı ve buna uygun şekilde, kapsamlı bir askeri ambargodan/güvenlik ambargosundan başlanacak şekilde, adil, hedefe yönelik yaptırımları önüne amaç olarak koyan, ilkeli, stratejik, kademeli ve amaca odaklı boykot ve yatırımların geri çekilmesi kampanyalarını gerektirmektedir.

Belediyelere ve kamu kurumlarına, İsrail apartheid’ı da dahil olmak üzere ağır insan hakları ihlallerine bulaşmış bütün şirketlerden yatırımlarını çekmeleri ve bunları hizmet alımının dışında bırakmaları için basınç uygulanmalıdır.

Filistinliler, dünyanın her yerindeki ilericilere, İsrail’in baskı rejimine duydukları ahlaki öfkeyi stratejik basınca kanalize etme ve halkımıza 75 yıldır musallat olan Nekbe’nin en sonunda bitirilmesine anlamlı bir katkı yapabilecek halk gücünü inşa etmeye çağırıyor.

[Progressive International’da 16 Mayıs 2023 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Selim Sezer tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir]

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol