Bakırköy Belediye Tiyatroları ( #BBT ) sahnelerinde 9 ila 20 yıl emek vermiş, konservatuvar tiyatro bölümü mezunu 4 oyuncunun işlerine Mayıs ayında gerekçe gösterilmeksizin son verildi. Yetkili sendika Belediye-İş ve Oyuncular Sendikası üyesi olan sahne emekçileri, seçim sürecinde seslerini duyurmakta çektikleri güçlüğü, sokak röportajları yaparak aşmaya çalışıyorlar. Bir de kampanya başlatmışlar: #SenDeSor. Bu süreçte yaşadıklarını Muhammet Çakır ile konuştuk.
“Hiçbir gerekçe gösterilmedi.”
-İlknur Kavlak (Direnişteyiz.org): Merhaba, öncelikle geçmiş olsun. Özellikle ekonomik sıkıntıların yoğunlaştığı bir dönemde bir anda işsiz kalmak sizler için endişe uyandırıcı olsa gerek. Neden işten çıkartıldınız?
Muhammet Çakır: (Gülümsüyor) Güzel soru. Biz de bilmiyoruz neden atıldığımızı. 36 gündür sormaktan vazgeçmediğimiz bir soru bu.
-Hiçbir gerekçe gösterilmedi mi?
Hayır. Ne işten atıldığımız tebliğ edilirken, ne de sonrasında muhataplarla yapılan görüşmelerde, neden işten atıldığımızı sormamıza karşın hiçbir gerekçe gösterilmedi.
-Muhataplar kim peki?
Yönetmelik gereği, işe alım ve çıkarmada karar mercii Genel Sanat Yönetmenliği ve Yönetim Kurulu. Onay mercii ise Bakırköy Belediye Başkanlığı. Ancak ikili konuşmalarda bize söylendiğine göre Yönetim Kurulu’nun işten çıkartılmamıza ilişkin bir kararı yok. Yine ikili konuşmalarda onay mercii olan Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu tarafından verilen bilgiye göre, atılacakların listesi Genel Sanat Yönetmenliği tarafından hazırlandı.
-Genel Sanat Yönetmeni kim? Konu hakkında bir açıklaması oldu mu?
Şu an Turgay Kantürk Genel Sanat Yönetmeni. Kendisi kurumda bizlere ihtiyaç olduğunu ve bizimle çalışmak istediğini Belediye Başkanına ilettiğini söyledi. Atılma işleminin gerçekleştiği süreçte Alican Yücesoy Genel Sanat Yönetmeni’ydi. İkisinin de kamuoyuna yapılmış bir açıklaması henüz yok.
-Alican Yücesoy “BBT seçim istiyor” kampanyası ile göreve gelen Genel Sanat Yönetmeni değil miydi?
Evet. (Gülümsüyor) İleri demokrasilerde oluyor öyle. Türkiye’nin gerçeği bu. İlk defa bizim başımıza gelmiyor, son da olmayacağız. Bir ayı aşkın zaman geçmesine karşın bu konuda Kamuoyu’na yapılmış resmi bir açıklama olmadığından, söylenenleri karşılaştırmak, işin aslını bilmek güç. Elimizde ben atmadım miki yaptı, geri almaya çok uğraştık ama olmadı ve ben de istemezdim ama öyle takdir ettiler türü söylenceler dışında bir veri yok. Burada söylence sözcüğünü seçerek kullanıyorum. Çünkü somut olarak nasıl bir uğraş verildi, kiminle görüşüldü, ne dendi, ne yanıt alındı, kamuoyuna açıklanmadığından, gerçekte ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok. Örneğin ortada işten atılmamıza ilişkin bir Yönetim Kurulu kararı yoksa, işten atılmamıza ilişkin onay, hukuken nasıl gerçekleşti? Bu bizlerin sahiplenilmesinden öte bir durum. Sanatsal alanın özerkliğinin korunması için sergilenmesi gereken bir duruş. Bu soru, hukuksuzluğun altının çizilebilmesi için sorumlu karar mercisi tarafından kamuoyu önünde sorulmalıydı. Sorulmadı. İkili görüşmelerde de ısrarla es geçilen bir soru bu. Bir tür “hepiniz oradaydınız” vakası bu. Bir tek sorumlusu olmayan ve tarafların sorumluluklarını üstlenmediği bir sac ayağı.
“Biz kendimize de otosansür uyguluyoruz”
-Sokak röportajları yapma fikri bu faili belirsizlikten mı doğdu?
Sayılır. Atılmamızın ardından yanıt arayışıyla, taraflara sorular yönelttiğimiz bir video hazırlamıştık.
-“Neden işten atıldık? Kim, ne gibi kriterler gözeterek bizi işten attı? Sezon başında oynadığımız oyunlar neden kaldırıldı ve yeni görevlendirme neden yapılmadı? Yani atılmamıza bir hazırlık mıydı bu? Atılacaklar listesini kim yaptı? Kim bir takım isimlerin üzerini çizip, yerlerine diğer arkadaşlarımızın isimlerini yazdı? İşten atılmamızın gerçekleşen kadro sınavına ilişkin verdiğimiz itiraz dilekçeleriyle bir ilişkisi var mı? Yoksa atılanların bu itiraz dilekçelerini vermiş kişiler olması bir tesadüf mü?”
Kim tarafından, hangi gerekçeyle işten atıldığına ilişkin herhangi bir yanıt alamayınca, insan kendini sorguluyor, bir başkasının eyleminin gerekçesini arayış sürecinde, olağan olarak yaratıcılık devreye giriyor. Video fikri böyle ortaya çıktı. Sormak, söylemek istediklerim vardı. Bildiğim yoldan sordum ve söyledim. İzleyende bu sürece dair sorular uyanmasını istedim. Başarılı da oldu.
VİDEO : ( https://www.youtube.com/watch?v=BF8Ug5RaL4Q&t=4s )
-Videoda gördüğümüz kadarıyla bir engellemeye de işaret ediyorsunuz.
Evet var öyle bir şey.
-Kim, neden sesinizi bastırmaya çalışıyor sizce?
Birden fazla odak, birden fazla nedenle yapıyor olabilir bunu. Öncelikle hepimizin özenle yaklaşmak istediği bir seçim döneminden geçiyoruz. Hepimiz her şey çok güzel olsun istiyoruz. Ama bir başkasına yapılan adaletsizliği görmezden gelmek, haksızlığı normalleştirmek, hukuksuzluğu meşrulaştırmak biraz da. İşten çıkarmanın yaşandığı Belediyenin CHP’li olması sesimizi duyurmakta güçlük çekmemizdeki başlıca nedenlerden. Yalnızca seçim sürecine sorumluluk duyan sanat ve basın çevresinin konuyu görmezden gelerek uyguladığı sansür değil bu, biz kendimize de otosansür uyguluyoruz.
-Bu otosansür konusu detaylandırabilir misiniz?
Örneğin sokak röportajlarında CHP’li belediyede bunun yapılmış olmasını eleştiren, yakıştıramayan ya da düşmanca bir tutuma bu konuyu malzeme eden içerikleri ayıkladık. Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Belediye Başkanını eleştiren röportajları yayınlamadık. Konu hakkında soru yöneltirken, bilgilendirme yaparken CHP’nin adını olabildiğince geçirmedik. Bu durumdan bahsederken, mutlaka ek olarak seçim sürecine bizim de hassasiyet duyduğumuzu ve hassasiyet gösterilmesini beklediğimizi belirtmek durumunda hissediyoruz kendimizi sürekli. Oysa CHP’nin kendi vaatlerine, kültür sanat politikalarına da aykırı bir icraat bu. Bu sorumluluğu göstermesi gereken, bizlerden önce kendileri olmalıydı. İşten atılma süreci hiç yaşanmaması gereken bir haksızlıktı. Yine de özen ve sorumluluk gösteren, durduk yere ekmeğinden edilen bizler olduk.
-CHP’li yetkililerle görüştünüz mü peki bu konuyu? Haberleri var mı yani?
Elbette. En alt kademeden en üst kademeye kadar. Telefon rehberimde hiçbir zaman milletvekili telefonu olmamıştı. Belki de o nedenle atılmışımdır. (Gülümsüyor) Şimdi CHP grubu Meclis fihristi sanki.
-Sonuç ne oldu?
Sonuç, işsiziz.
– Diğer odaklar demiştiniz?
Sanat çevresi kendi içine kapalı ve kendi lobisini üreten bir meslek grubu. Her alanda olduğu gibi bizde de bir cemiyet söz konusu. Benim için bu cemiyet iş üzerinden, vesileyle yan yana geldiğim, iş bitince yaşam alanımın dışında kalan bir yapı. Bu bir tercih. Oyuncu olmak dışında da bir varlığım ve mesaim var. Hazzo Pulo’da stüdyo işçisiyim aynı zamanda. Burada çay içer birbirimizin derdiyle dertleniriz biz.
-Cemiyette çay içilmiyor mu?
(Gülüyoruz) İçiliyordur elbet. Ama orada çayı kiminle içtiğin daha önemli sanırım.
-Açar mısınız?
Şöyle açayım. Her ne kadar neden atıldığımız ve kimin tarafından atıldığımız belirsizliğini korusa da sonuçta bu işin iki muhatabı var. Ve sanat çevresi, muhataplardan biri CHP Belediye Başkanı olduğu için, diğeri de cemiyetin hatırı sayılır üyesi olduğu için bu konuda söz söylemekten kaçınıyor tanık olduğumuz kadarıyla. Atılmamıza gösterdikleri reaksiyonu, reaksiyon verme süresini ve aşamasını göz önünde bulundurunca, Oyuncular Sendikası’nı da bu cemiyetten bağımsız düşünmek pek mümkün olamıyor. Ayrıca listeler konusunda aydınlığa kavuşturulmamış bazı duyumlarımız var. Yetki ve sorumluluk sahibi biri bir adım öne çıkıp, listelerin nasıl oluşturulup nasıl değiştirildiğini, neler yaşandığını tüm şeffaflığıyla açıklamadıkça da konu şaibeli kalmaya devam edecek bizim için.
Aslında sokak röportajları yapma fikri tam da böyle bir aşamada doğdu. Madem ki sesimizi meslek çevremizde duyuramıyoruz, sokağa çıkıp halka soralım. Zaten amaç en baştan bu değil mi? Normalde süreç “sanatçı” paylaşır, kamuoyunda hassasiyet oluşur şeklinde ilerliyor. Neden tembellik edelim dedik. Barajı aşalım, halkla kucaklaşalım. Derdimizi anlatabilirsek halk bizi sahiplenecektir. Sonrasını “ünlüler” düşünsün dedik. (Gülümsüyor)
-Siz de ünlüsünüz ama?
Kısmen (gülümsüyor).
“Arkadaşlarımız konuşurlarsa maruz kaldığımız aynı haksızlığa uğramaktan korkuyorlar.”
-Halk nasıl karşıladı peki?
Her ne kadar burada (Hazzo Pulo) farklı kesimlerden insanlarla ilişki içinde olsam da benim için ilginç bir deneyim oldu. Röportajlara işten atıldığımız Bakırköy’le başladık. En ayırt edici mesele yaygın bir kaygıydı. Sokakta rastladığımız bir çok insan ne soracağımızı bile dinlemeden ben memurum ya da ben belediye işçisiyim yorum yaparsam başım belaya girer diyerek röportaj yapmayı reddetti. Hatta yaşlı bir amca sonradan beni arayıp buldu, ben konuştum ama yayınlamayın dedi.
Atıldığımız Bakırköy Belediye Tiyatrolarına da gittik röportaj için. Arkadaşlarımız röportaj yapmak istemediler. Farklı kaygılar yaşıyorlar. Konuşurlarsa maruz kaldığımız aynı haksızlığa uğramaktan korkuyorlar. Anlıyorum. İnsan yine de kırılıyor.
Taksim röportajlarından daha iyi sonuç aldık. Mikrofonu uzattığımız insanlar kendi sorunlarını anlattılar, yakınlarının işten atılma deneyimlerini paylaştılar. Yol gösterenler oldu. Ekonomiden, yoksulluktan, ülkenin içinde bulunduğu siyasi iklimden endişelerini iletenler, hiçbir şey söylemeden sarılanlar oldu. Ezilenlerin ortak bir dili, geliştirdikleri kolektif bir bilinç ve cesaret var. Bir çok güzel insan tanıdım sokak röportajlarında. Bakışlarında hep aynı duygudaşlık vardı. Umut oldu hepimize.
-Neler sordunuz, ne yanıtlar aldınız?
“Neden atılmış olabiliriz?” sorusuna “hakkınızı savunmuşsunuzdur, şu anda da hakkınızı savunuyorsunuz sonuçta. Bu yüzden işten atılmışsınızdır” diyen oldu. “Kürt müsünüz” diye soranlar, siyasi ayrımcılığın, partizanlığın gerekçe olabileceğini söyleyenler oldu. Ayrılırken “Asla vazgeçmeyin, hakkınızı savunun. Hakkını savunanın her zaman yanındayız” diyenler oldu. Umudunu yitirmiş insanlar kadar, umut veren insanları tanıma ve onlarla sohbet etme fırsatımız oldu.
Bu arada #SenDeSor hashtagiyle paylaşım yaptığımız sırada CHP aynı hashtagle seçim kampanyası çalışması yaptı. Bu da paylaşımlarımızın görünürlüğüne katkı yaptı.
-Size destek amacıyla mı?
Sanmıyorum. (gülümsüyor) Röportajları yayınladıkça ben de soruyorum deyip video gönderenler oldu. Yakında onları yayınlamaya başlayacağız.
“Belki sokakları sahne etme vaktidir.”
Röportajları bir tür doğrudan eylem olarak mı tanımlıyorsunuz?
Evet. Günümüz koşullarında bildik yollardan hak arayışında bulunmanın önünde bir çok engel var çünkü. Sokağa çıkıp neden işten atıldığımızı halka sormak, var olan koşullar içinde geliştirdiğimiz bir protesto biçimiydi diyebiliriz.
– Şimdi ve bundan sonra neler yapacaksınız?
Sesimizi duyurma ve sorumluları ortaya çıkarma çabamızı sürdüreceğiz. Basın açıklaması için Belediye-İş’le görüşmelerimiz sürüyor. Diğer birimlerde işten çıkarılan arkadaşlarla dayanışmayı büyüteceğiz. Bir yandan hukuksal süreç başladı. Bu tür davalar leyhe sonuçlanmakla birlikte, genellikle işe iade gerçekleşmiyor. Yeni bir sahnede baştan başlayacağız. Belki sokakları sahne etme vaktidir.
– Daha önceki işten çıkarma sürecinde olduğu gibi direnişteyiz olarak da sürecin takipçisi olacağız. Bu vesile ile okurlarımıza başlatılan imza kampanyasını da duyurmak isteriz. Sorularımızı yanıtladığınız ve haksızlıklar karşısında sessiz kalmama tavrınıza insanları ortak etme çabanız için teşekkür ederiz.
#NasilBirAtilma ve #SenDeSor tagi ile hem sokak röportajları hem de destek videolarına ise şu linkten ulaşabilir, çekeceğiniz videoları da yine aynı etiket ile yayınlayarak destek olabilirsiniz.
Sokak Röportajları: https://www.youtube.com/results?search_query=%23NasilBirAtilma
Gerekçe gösterilmeksizin işten atılan BBT oyuncularını twitter hesabı üzerinden de takip edebilirsiniz: https://twitter.com/2019Bbt
#SenDeSor:
videoyu izlemek için: