Bahçelievler katliamı davasının avukatı Erşen Sansal, “42 senedir Bahçelievler Katliamı gündemde düşmedi. Önümüzde 20 sene, 30 sene, 40 sene daha mı devam eder bilemem ama toplumsal vicdanı tatmin etmeyen bir yargı uygulaması aradan ne kadar geçerse geçsin toplumda ‘intikamcı’ duyguları diri tutar” dedi.
Ankara’nın Bahçelievler Semti’nde, 8 Ekim 1978 tarihinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi 7 gencin katledilmesinin üzerinden 42 yıl geçti. Bahçelievler 15’inci sokaktaki 56 numaralı apartmanın kapısından kendisi gibi Ülkü Ocakları’na üye olan Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz ile giren Haluk Kırcı, yaptıkları katliamı 42 yıl sonra katıldığı bir televizyon programında “intikam aldık” diyerek savundu. Kırcı hakkında yapılan suç duyuruları ise takipsizlikle sonuçlandı.
Kırcı’nın “ülkücülerin intikamı” dediği 8 Ekim gecesinin planlayıcısı olan Abdullah Çatlı, sokağın girişinde bir otomobilin içinde beklemekteydi. Bodrum katındaki iki numaralı dairenin kapısı “açın polis” denilerek çalındı. Kapının aralanmasıyla birlikte, ülkücü arkadaşlarıyla birlikte silahlarıyla içeri giren Kırcı, “Böyle devrimcilik mi olur? Yanlarına silah bile almamışlar” diyecekti. Evde TİP’e üye Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar ve Serdar Alten vardı. Silahsızdılar. Saldırganlar evdekilerin ellerini arkadan bağlayıp yüzükoyun yere yatırdılar. Kırcı, talimat almak üzere dışarıda bekleyen Çatlı’nın yanına gitti. Çatlı, eter ve pamuk bularak eve getirdi. Kırcı ve ekibi, beş genci de eterle bayılttılar. Bu esnada evdekilerin iki arkadaşı daha gelmişti. Silah tehdidiyle otomobilde bekleyen Çatlı’nın yanına götürülen Faruk Erzan ve Salih Gevence de, Balmumcu yolunun 13’ünü kilometresinde katledildiler.
‘Yanlışlıkla şartlı tahliye edildi’
Evde bulunan gençlerden birini önce boğarak öldürdüler. Zaman aldığı görülünce diğer dört genç silahla vurularak öldürüldü. O gece 6 genç katledildi, evde vurulup öldüğü düşünülen gençlerden Serdar Alten ise yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Yaralı olmasına rağmen Alten, savcılığa ifade vermeye zorlandı ve katliamdan 8 gün sonra yaşamını yitirdi.
Kırcı, katliamdan 10 yıl sonra, 1988 yılında idama mahkum edildi. 1991 yılında “yanlışlıkla” şartlı tahliye ile serbest bırakıldı, 1996’da tekrar yakalandı. Yakalandığı gün firar eden Kırcı, 1999 yılında bir kez daha yakalandı. Dört yılda yeniden 2 kez “yanlışlıkla” tahliye edilen Kırcı, 2005’te tekrar cezaevine girdi ve 2010 yılında salıverildi.
Dava kapsamında, 1982’de Abdullah Çatlı için “katliamın planlayıcısı” olduğu gerekçesiyle yakalanma kararı çıkarıldı. Kırcı, davada “Beş kişiyi ben infaz ettim, iki kişiyi Abdullah Çatlı” dedi. Çatlı, 1980’lerde bazı dönemlerde yurtdışında farklı suçlamalarla tutuklu kaldı, 1990’da İsviçre’de bulunduğu cezaevinden firar ederek sahte pasaportla Türkiye’ye girdi. Bu süreçte yakalanmayan Çatlı, 3 Kasım 1996’da Susurluk kazasında öldü.
2012’de tahliye
Dava kapsamında hakkında idam cezası verilen faillerden Ünal Osmanağaoğlu, 1999’da yakalandı. Ankara 3’ünü Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren üçüncü yargı paketi doğrultusunda faillerden Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı hakkında infazın durdurulması kararı verildi. Osmanoğlu 2014 yılında hayatını kaybettiğinde cenazesine katılanlar arasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bulunuyordu. Dava sürecinden beraat eden katliamın sanıklarından İbrahim Çiftçi, günümüzde MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi.
‘Dönemin yargısı Demirel’den farksız değil’
Sıkıyönetim davalarından darbe yargılamalarına, Deniz Gezmiş davasından Sivas Katliamı davasına kadar toplumun belleğinden derin izler bırakan davaları takip eden, 55 yıllık avukat Erşen Sansal (80), Bahçelievler Katliamı davasını tam 42 yıldır takip ediyor.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in, “Bana sağcılar suç işliyor, cinayet işliyor dedirtemezsin” demesinden iki yıl sonra 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleştiğinde “Sağcıların da suç işlediğini, cinayet işlediğini ben de biliyordum. Ama bana oy veren sağcı tabanı karşıma almaktan çekindiğim için bunu söyleyemedim” dediğini anımsatan Sansal, dönemim yargısının Demirel ile söylediklerinden farksız olmadığını belirtti.
‘Katiller serbest dolaşıyor’
MA’dan Emrullah Acar’a konuşan Sansal, “Ağır cezalar aldılar, bu cezaların adil olup olmadığı ile ilgili değişik değerlendirmeler yapılabilinir. Hakkında ölüm cezası verilen Ünal Osmanağaoğlu daha sonra yargılamanın yenilenmesi nedeniyle tekrar yargılandı ve bu sefer beraatına karar verildi. 42 yıl sonra geldiğimiz noktada verilen idam cezalarına rağmen adaletin yerini bulduğu söyleyemeyiz. Bugün katiller serbest olarak hala dolaşıyorlar” dedi.
Sansal, katillerin serbestçe dolaştığı günümüz siyasi atmosferinin Bahçelievler Katliamı dönemiyle benzer olduğunu ifade etti.
Haluk Kırcı tutuklu bulunduğu sırada 3 kez “yanlışlıkla” tahliye edildiğine dikkati çeken Sansal, Bunun toplumsal vicdanı zedelediğini belirtti. Kırcı’nın “Adaleti gerçekleştirmek için bizi serbest bıraktılar” sözlerini anımsattığımız Sansal, “Onu muhatap alıp yanıt vermeyeceğim. Onunla ilgili 7 sefer ölüm cezası veren yargıyı bugün işlevsiz kılan anlayışın cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Aradan geçen 42 yıla rağmen hala davanın bitmediğini dile getiren Sansal, şöyle konuştu: “Hala devlet kademelerinin yüksel bir yerinde oturanlar, ‘ölüm idam geri getirilsin, adaleti sağlamanın yolu budur’ diyorlar. 4 kişi hakkında ölüm cezası verilmiş olmasına karşın hiçte infaz edilmediler. 7 kişi öldürüldü, hakkında idam cezası verilenler 7 sefer ölüm cezasına çarptırıldı. Bir olayın 40 seneden fazladır yargı gündeminde kapanmamış açık bir mesele olarak kalması keza devletin bir başka zaafını gösteriyor. 42 senedir Bahçelievler Katliamı gündemde düşmedi. Önümüzde 20 sene, 30 sene, 40 sene daha mı devam eder bilemem ama toplumsal vicdanı tatmin etmeyen bir yargı uygulaması aradan ne kadar geçerse geçsin toplumda ‘intikamcı’ duyguları diri tutar.”
Katliamın yaşandığı gündem bu yana kitlesel anmaların olduğu ancak salgından kaynaklı bu sene kitlesel anmaların olmayacağı bilgisini veren Sansal, “Aradan 42 yıl geçti anmalar devam ediyor, unutulmadılar unutulmuyorlar. Bugün onları anan genç insanlar, onları görmediler ama nasıl bir vahşet yaşandığını biliyorlar ve kuşaktan kuşağa aktarıyorlar” ifadelerini kullandı.