Arap basınının geçen haftaki gündeminde, Mısır ve Etiyopya arasında Nil Nehri üzerine inşa edilen baraj nedeniyle artan gerilim vardı. Sisi’nin açıklamaları “savaş ilanı” olarak yorumlandı.
Bu hafta Arap dünyasının gündeminde öne çıkan ülkelerin başında Mısır, Lübnan ve Filistin yer aldı. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Etiyopya’ya yönelik tehdit içerikli açıklamaları, Lübnan’da kurulmayan hükümet ve Filistin’de mayıs ayında yapılması kararlaştırılan seçimler.
Dünya ticaretinin önemli bir bölümünün geçiş güzergâhı olan Süveyş Kanalı’nda karaya oturan geminin tekrar yüzdürülmesinin ardından Mısır’da gündem yine Etiyopya ile olan Nahda Barajı’na döndü. Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Nahda Barajı’yla ilgili yaptığı son açıklamada, “Mısır’ın sularının kırmızı çizgi” olduğunu söyledi.
Sisi’nin açıklamaları birçok Arap gazetesinde “savaş tamtamlarının çalınması” olarak yorumlanırken, Mısır basınında Mısır’ın Nil Nehri’ndeki hakkından feragat etmeyeceği ve bu konunun barışçıl yollarla çözülmemesi durumunda savaş seçeneğinin masada olduğu mesajları verildi.
Ancak Mısır’ın Sudan’la beraber Nahda Barajı’na veya Etiyopya’ya yönelik bir askeri müdahalesinin pek mümkün olmadığını savunan kesimler de oldu. Bazı yazarlara göre savaş seçeneği Nahda Barajı’yla ilgili hiçbir zaman realist bir seçenek olmadı.
Hükümet kurma çalışmalarında bir türlü yol alınmayan Lübnan’da bu hafta gündem Fransız Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarıydı. Fransız bakan Jean Yves Le Drian, ülkede hükümetin kurulamasının ülkedeki ekonomik çöküşü daha beter hale getirdiğini belirtti. Meclis başkanı Nebih Berri’nin hükümetin kurulamaması durumunda ülkenin “Titanic gibi batacağı” açıklaması da dikkat çekiciydi.
Filistin’de mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimleri için 36 farklı aday listesi başvurusu yapıldı. En dikkat çeken liste ise Yaser Arafat’ın yeğeni olan eski bakan Nasır El Kudve ismi ile İsrail hapishanelerinde esir olarak tutulan Mervan Barguti’nin ortak listesi oldu.
‘Sisi’nin açıklamaları savaş ilanı niteliğindeydi’
“Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’nin 6 gün boyunca Süveyş Kanalı’nda takılı kalan dev konteyner gemisinin yüzdürülmesinin ardından yaptığı basın toplantısında yaptığı flaş açıklamalar ‘savaş ilanı’ niteliğindeydi ve belki de Etiyopya’ya son uyarıydı.
Sisi yaptığı açıklamada, ‘Mısır’ın eli uzundur, kimse de kendisine ulaşılamayacağını düşünmesin. Mısır’ın suları dokunulmazdır. Ona dokunmaya çalışmak kırmızı çizgidir ve sularımıza dokunmak isteyenlere karşı cevabımızı bütün bölgeyi etkileyecektir.
Rai Al Youm gazetesine bilgi veren Mısırlı kaynaklar, Mısır’ın askeri komutası diplomasi seçeneğinin askeri seçeneğin gerisine düştüğü son haftalarda üç önemli adım attığını belirtti. Bunlar:
– Sudan’a Etiyopya’dan gelecek herhangi bir saldırıya karşılık hava savunma sistemleri gönderilmesi.
– Sudan-Etiyopya sınırına askeri müsteşarlar gönderilmesi ve Sudan güçlerine yardımda bulunulması.
– Nahda Barajı’nın, inşa edildiği yere yakın sınır bölgesinde topoğrafya incelemeleri için uzmanlar gönderilmesi.
Etiyopya’nın Nahda Barajı’nın geri kalanını herhangi bir anlaşma olmadan iki yıl içinde doldurmaya kalkması 20 milyon Sudanlının ve 5 milyon Mısırlı ailenin susuzluk ve açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalması demek. Sellerden kaynaklı Sudan barajlarının yıkılmasına neden olacak ve Mısır’ın elektrik üretiminin yarıya düşmesi gibi tehlikeli dengeler yaratacaktır.” (Abdulbari Atvan/Rai Al Youm gazetesi)
‘Mısırlılar Mısır’ın susuz kalmasına izin vermeyecek’
“Etiyopya elektrik üretmek için, Nahda Barajı’nı inşa etmeye harcadığının daha azıyla elektrik üretim tesisleri inşa edilebilirdi. Hem de daha güvenli bir şekilde. Tabi Mısır’ı bir çıkmaza sokmak ve provoke etmek yerine bunu isteseydi.
Önümüzdeki süreç, Etiyopya’nın Nahda Barajı krizini çözmeye yönelik olmalı. Yine Mısır devletinin de yönü bu tehlikeye barışçıl yollarla veya savaşla karşı koymak olmalı. Zamanında Firvaunlar Nil Nehri’nin sularının kesilmesini önlemek için en uzak yerlere kadar koşardı. Ve Nil’in suları tekrar akmaya başlayana kadar geri gelmezlerdi. Biz de Firavun’un çocukları olarak Heredot’un Nil’in hediyesi olduğunu söylediği Mısır’ın susuz bırakılmasına izin vermeyeceğiz. Süveyş’te takılı kalan gemiyi tekrar yüzdüren yönetim ile nehri kurtaracak olan aynı yönetimdir.” (Muhammed Emin/Mısr Al Youm gazetesi)
‘Nahda Barajı’nın vurulması olası değil’
“Dünya kamuoyu Nahda Barajı’nın Mısır tarafından vurulması seçeneğine sıcak baksa dahi, bu seçenek uygulanabilirlik açısından pek mümkün görünmüyor. Bu seçenek ancak ‘Samson seçeneği’ olabilir çünkü barajı yerle bir etmek, Sudan ve Mısır’da da geniş alanları yok edebilecek sellere neden olacaktır.
Mısırlılar, barajı vurabilecek uçaklara sahipler. Hatta bunların bazıları Sudan’daki Merva hava üssünde Mısır ve Sudanlı komando birlikleriyle beraber konuşlanmış durumda. Bu da barajın işleyişine zarar vermek için bir indirme operasyonu ihtimali üzerinde durulduğunu gösteriyor ama bu da nüfusu yüz milyonu aşkın olan bir ülkeyle bir kara savaşına girmek anlamına gelir.
Mısır’ın daha önce Nahda Barajı’nı vurabilecek durumda olması da pek gerçekçi değil. Çünkü Mısır dünya kamuoyu önünde bunu gerekçelendirecek bir argümana sahip değildi.” (Sameh El Maharik/Kuds El Arabi Gazetesi)
‘Lübnan Titanic gibi batıyor’
“Fransa, Lübnan’ı kemiren ve devletin en derinliklerini vuran siyasi yolsuzluk kanserini ortadan kaldıramayacağını bildiği halde bu ülkeyi boğulmaktan kurtarmak için baskı kurmaya devam ediyor. Ancak Fransız Dışişleri Bakanı’nın son açıklaması bir Avrupa-Arap mutabakatı sonucu geldi. Lübnanlı siyasilere daha fazla baskı kurulması ve malvarlıklarının dondurulması gibi yaptırımlarla karşılaşabilecekleri uyasını yaptı. Ama görünen o ki bu baskılar hiçbir işe yaramayacak.
Geçtiğimiz günlerde meclis başkanı Nebih Berri, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın bir buçuk sene önce söylediği sözleri tekrarladı: ‘Lübnan, hükümetin kurulamaması halinde Titanic gibi batacak ve hepimiz istisnasız onunla beraber batacağız.’ Peki neden endişe ediliyor ki? Birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Avn’a hükümet kurulmazsa ülkenin nereye gideceği soruldu. Cevabı ise ‘Cehenneme’ oldu.
O günlerden bu yana Lübnan cehenneme doğru koşa adımlarla gidiyor sanki. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un teknokrat hükümeti kurulması girişiminin başarısızlığa uğramasından yedi ay sonra bile hükümetteki koşullar ve kotalar ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Bu da Lübnanlı Titanic’in dibe battığını kanıtlıyor. Dibin buz mu cehennem ateşi mi olduğu ise önemli değil.” (Racih El Khuri/Suudi Şark’ül Evsat Gazetesi)
‘Filistin’de denklemleri bozan ittifak’
“Filistinli liderler Nasır el Kudve ve İsrail’in elinde esir olan Mervan Barguti, aynı anda hem dost hem de düşman ateşine maruz kalıyor. Bu ikiliyi eleştirenler daha önce Fetih Hareketi ve Hamas’ın kurmaya çalıştığı seçim denklemini tersine çevirmeyi başaracağından korkuyor.
Nasır El Kudve’yi mayıs ayında yapılması kararlaştırılan seçimlerde Fetih Hareketi’nin listelerinden katılmayı reddetmesinin ardında en başta Fetih ve Hamas arasında kulislerin arkasında varılmaya çalışılan uzlaşma var.
Nasır El Kudve’nin Mervan Barguti ile ittifakı sadece Fetih Hareketi ve lideri Mahmut Abbas’ı endişelendirmiyor. Aksine Hamas da bu ittifakı parlamento seçimlerinde önemli bir rakip olarak görüyor.” (El Arab Gazetesi)