Türkiye’de büyüyen adaletsizlik sarmalının en çarpıcı örneklerinden birini, 23 gündür adliye önünde çığlıklarını yükselten Şenyaşar ailesi yaşıyor. Babası ve iki kardeşini yitiren Ferit Şenyaşar, AKP’li Yıldız ailesinin şikayetlerinden vazgeçmeleri için kendilerine aracı gönderdiğini anlattı.
“Bir ülkede halk bunalmış ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse, oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir. Adaleti kaybettiğimizde her şeyimizi kaybedeceğimizi de bilmek zorundayız.” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2018 yılında Yargıtay’ın 150. Yılı Sempozyumu’nda sarf etmişti bu sözleri. Devamında Mevlana’ya atıfta bulunup, adalet dağıtmayan savcı ve hakimlerin “zalimler sınıfı”na girdiğini vurgulayarak.
İsmindeki iki kelimeden biri “adalet” olan bir partinin Genel Başkanı olarak, yine daha önce Hz. Ömer’e ait olduğu sanılan bir cümle ile “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun benim mesuliyetim altındadır” diyen Cumhurbaşkanı, Avrupa Birliği’nce fonlanmış “yargı reformu” açıklayadursun, bugün “ülkedeki en büyük sorun nedir?” sorusuna kuşkusuz en yaygın yanıt: Adaletsizlik.
Siyasetçisinden emekçisine, kadınından öğrencisine, yaşlısına, işsizine hemen herkesin ve birçok kesimin yaşadığı haksızlıklar-hukuksuzluklar karşısında dile getirdiği bu yoksunluğu, bugün bir çığlık halinde haykıranların ön saflarında Şenyaşar ailesi var.
Neler yaşandı?
Urfa’nın Suruç ilçesinde yaşayan ve esnaflık yapan Şenyaşar Ailesi ile seçim çalışmaları kapsamında 14 Haziran 2018’de işyerlerini ziyaret eden AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız arasında yaşanan tartışma, aile fertlerine dönük linçe dönüştü. Dükkanlarının bulunduğu çarşının ve ilçenin içerisinde bulunduğu duruma dair eleştirdikleri Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının saldırdığı Şenyaşar ailesi fertlerinden Adil ve Celal Şenyaşar ile olayı duyup, çocuklarının yaralı olarak kaldırıldığı hastaneye koşan baba Hacı Esvet Şenyaşar katledildi. Olaylarda yine AKP’li vekilin üvey ağabeyi Mehmet Şah Yıldız hayatını kaybetti.
Saldırıda kardeşi Ferit ile birlikte ağır yaralanan Fadıl Şenyaşar, tedavisi tamamlanmadan tutuklanarak cezaevine konuldu.
Yaşanan ölümlere dar hazırlanan otopsi raporlarına göre, Celal Şenyaşar’ın vücudunda 6 adet farklı çaplarda ateşli silah mermi çekirdeği, kardeşi Adil’in vücudunda yine farklı çaplarda 17 silah mermisi ile 14 ayrı bölgede kesici, delici alet ve sert cisimlerle darp izleri, baba Hacı Esvet’in ise vücudunun 7 hayati bölgesinde kesici aletlerle büyük çapta yaralar oluştuğu ve 23 noktada öldürücü nitelikte olmayan yaralar tespit edildi.
Savcı değişti teslim oldu
Bu olaydan 18 ay sonra sadece “işyerinde” yaşananlara ilişkin 13 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin kabulüyle açılan dava dosyası “güvenlik” gerekçesiyle Malatya’ya nakledildi. O süre zarfında polislerce aransa da telefon dinlemesine takılan AKP’li vekilin kardeşi Enver Yıldız, bu kayıtta görüştüğü kişiye dosyada savcı değişikliğini beklediğini söyleyip, beklediği değişiklik olduktan sonra ancak gidip teslim oldu. Dava kapsamında tutuklu bulunan iki isimden Fadıl Şenyaşar’a 150 yıl, Enver Yıldız’a ise 12 yıl dolayında hapis cezası isteniyor. 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin baktığı davanın 2 Nisan’da görülecek duruşmasında karar çıkması bekleniyor.
Baba ve iki oğlunun öldürüldüğü hastane kısmına dair soruşturma ise 2,5 yılı aşkın süredir hala tamamlanmış değil.
Adalet nöbeti
2 Nisan’da görülecek duruşma öncesinde anne Emine ve oğlu Ferit Şenyaşar’ın Urfa Adliyesi binası önünde başlattığı ‘adalet nöbeti’ 23. gününe ulaştı. Anne ve oğlunun bu adalet arayışının bir gününe yakından tanıklık etmek üzere daha güneş doğmadan Urfa’nın yolunu tutuyoruz. Ailenin bizimle paylaştığı kent merkezindeki adres bir yakınlarına ait. Eylemlerine başladıkları günden bu yana haftanın bazı günleri burada kalan anne ve oğlu, söz konusu adrese ulaşmamızdan kısa bir süre sonra sabah 9 gibi evden çıkıyor.
Adliyeye doğru yol alıyoruz
Yaşadıkları acının her ikisinin de yüzlerine oturmuş görüntüsü ve adalet arayışı içerisinde geçen günlerin belli ettiği yorgunlukla adliye binasına doğru yol alırken, anne ve oğlunun yaşadıkları iki kaygıdan biri çalacakları kapıların bir kez daha yüzlerine açılmaması. Diğeri ise seslerinin duyurmalarını önüne geçmek üzere gözaltına alınmaları. Biri AKP Urfa İl Teşkilatı, ikisi adliye önü olmak üzere daha önce 3 kez gözaltına alınan anne ve oğlunun AKP önündeki eylemleri sonrasında haftanın iki günü karakola gidip, imza atma şartı ile serbest bırakıldıklarını öğreniyoruz. Atılan birkaç imza sonrası avukatlarının itirazıyla ancak bu denetimli serbestlik sona ermiş.
Emine Şenyaşar: Gözlerimin önünde katlettiler
Adliyeye doğru uzanırken anne Emine Şenyaşar, aklından hiç çıkmayan o günü şu sözlerle anlattı: “Oğullarımı dükkanımızda yaraladılar, hastanede öldürdüler. Biz o gün çocuklarımızın peşinden hastaneye gittik. Yangın tüpü ve serum askısıyla vurdukları eşimi gözlerimin önünde katlettiler. 200’den fazla kişi ailemden 3 kişiyi öldürdüler, iki kişiyi de yaraladılar.”
Saldırıdan sağ kurtulan oğullarından Fadıl’a 150 yıl hapis cezası istediğini dile getiren anne Şenyaşar, “Oturma eylemi yaptık, Ankara’ya gittik ancak boş. Perişan haldeyiz. Ne Tayyip Erdoğan ne de Süleyman Soylu bize acımıyor. Bunları bize her ikisi yapıyor. Onların arkasını kolluyorlar. Bu aile (Yıldız) Suruç’ta herkesten haraç alıyor, faizcilik yapıyorlar. İnsanların malına mülküne toprağına el koyuyor. ‘Biz Suruç’un sahibiyiz’ mesajını veriyorlar. Her gün gidip adliye önünde oturmak istiyoruz ama izin vermiyorlar. Adliyeye yakın kaldırımdan geçtiğimizde dahi ‘buradan geçme’ diyorlar” diye belirtti.
Çekilmez acı
2 buçuk yıldır hala soruşturma aşamasında tutulan hastanede yaşananlara görüntülerin ortaya çıkarılmasını isteyen anne Şenyaşar, “O kayıtları çıkarsınlar, biz de eylemimize son vereceğiz. Çünkü çocuklarımı hastanenin içinde öldürdüler. Günahımız boynunuzda kalmasın. Artık bu acıyı çekemiyoruz. Kayıtları çıkarın eğer bizim suçumuz varsa kalan iki oğlumu da alın. Ama bu görüntülerin çıkarın ortaya, bize neden bunları yapıyorsunuz?” diye isyan etti.
Bir kitap!
Adliye önüne vardığımızda aileye ait aracın ön panel kısmında yer alan bir kitap dikkatimizi çekiyor. Avukat M. Ufuk Tekin’in kaleme aldığı bu kitabın ismi ise “Bir Dilekçenin Anatomisi”. Park ettikleri araçlarından inip ağır ağır adliyenin girişine doğru yürüyen anne ve oğluna polisler ve adliye çalışanları artık aşina. Her ikisi de adliyenin girişindeki merdivenlere çömeliyor. Yabancı olan biz gazeteciler ise polislerce GBT kontrolüne tabi tutulup, basın kurum kartlarımız kontrol ediliyor hemen. Olayların hastane kısmıyla ilgili soruşturmayı yürüten savcı ile görüşmek üzere adliye içerisine giren Ferit Şenyaşar, bu talebi yine karşılıksız bırakılarak gerisin geri dışarı çıkıyor. Her ikisi bir süre sonra merdivenler kalkıp, adliyenin girişinin sol tarafında bulunan Atatürk kaidesinin önüne oturuyor. Kaidenin üzerinde Atatürk’ün “İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir” sözü yazılı.
Sessiz bekleyiş
Anne Emine Şenyaşar, bu kaidenin önünde üzerinde ‘adalet’ yazan bir A4 kağıdını hırkasının cebinden çıkarıp, elinde tutuyor sessizce. Binaya gelip giden yurttaşların ve avukatların büyük bir bölümü tanıdıkları aileye geçmiş olsun dileklerini dile getirerek önlerinden geçip gidiyor. Aralarından ailenin yanlarına gelip, kendilerini adliye binasına getiren haksızlıklar karşısında adalet arayışlarını anlatanlar da oluyor.
Polis amirinin aktarımı
Eşi ve iki çocuğu hastanede gözleri önünde canice katledilip, sadece kadın olduğu için sağ bırakılan annenin kendi yaşadıklarının üstüne binen bu ağırlıklarla feryatları yükseliyor bir süre sonra. Adliyenin girişinde yankılanan o feryatlar soruşturma savcısının kulağına ulaşmış mıdır bilinmez ama bir amirlerinin talimatı ile harekete geçen polisler, aileyi bina önünden çıkarı çıkarmak istiyor. Zorla adliye önüne çıkarılma tehditleri arasında neden burada olduklarını anlatmaya çalışan anne ve oğlu ile polisler arasında sözlü tartışma yaşanıyor bir süre. O anlarda anne, elinde tuttuğu üzerinde adalet yazılı kağıdı çakmakla yakmak istese de oğlu engel oluyor. Polis amirinin üst amiri ile yaptığı telefon görüşmesi dikkatimizi çekiyor o sıra. Bu görüşmede polis amiri, aileye fiziki müdahale gerekçesi üretmek için annenin çakmakla kendisini yakmaya çalıştığını aktarıyor üst amirine.
Gözaltı gerekçesi adalet!
Bu görüşme akabinde amirlerinden aldıkları talimatla kadın polisler zorla yerden kaldırmak üzere her iki koluna girmeye çalıştıkları annenin hışmıyla karşılaşıyor. Biriken kalabalığın seyirciliğinde adliyenin dışına çıkarılmak istenen anne ve oğlunun bahçe dışına çıkmayacaklarını söylemeleri üzerine polis amiri gözaltı yapacağını söylüyor. Avukatlar gerekçe sorduğunda ise polis amiri anne Şenyaşar’ın elinden çekip aldığı adalet yazılı kağıdı gösteriyor.
Gözaltına alınıp, bindirildikleri polis otosuyla emniyete götürülen anne ve oğlunun ifade işlemleri sürerken, avukatlarından bazıları İnsan Hakları Derneği (İHD) Şubesi’nde düzenledikleri basın toplantısında ailenin verdikleri adalet mücadelesinde karşılaştıkları ve yargısal sürece dair kaygı ve endişelerini dile getiriyor. Anne ve oğlu, yaklaşık iki saat sonra ifadeleri alınıp savcılık talimatı ile serbest bırakıldıktan sonra yeniden adliye önüne geliyor avukatları ile birlikte. Aileye verilen gözaltı tutanağına baktığımızda gözaltına alınmalarının gerekçesi olarak annenin çakmakla kendisini yakmaya çalıştığı ile karşılaşıyoruz.
Ferit Şenyaşar: Adliye ikinci evimiz oldu
Daha önceleri ücretli öğretmenlik yaptığını öğrenip, mikrofon uzattığımız Ferit Şenyaşar’a öncelikle arabasında yer alan ‘Bir Dilekçenin Anatomisi’ kitabından yola çıkarak, “Daha önce hiç adliyelerle işiniz oldu mu?” sorusunu yöneltiyoruz. Aldığımız yanıt ise “40 yaşına yaklaşıyorum, bu güne kadar ne benim ne de ailemin mahkemelerle işimiz olmadı. Hiçbir karakola yolumuz düşmedi, ifade dahi vermedik. AKP’li vekil akrabaları ile dükkanımıza girdikten sonra şuan ikinci evimiz adliye olmuş, mahkeme salonları olmuş” şeklinde oluyor.
Ferit Şenyaşar’a akabinde yönelttiğimiz sorular ve bunlara verdiği yanıtlar şöyle oluyor:
Dünya duydu, savcı duymadı
Bugün de adliye önündesiniz. Çıktığınız adalet arayışında yine gözaltına alındınız, bu konuda mücadelenize dair neler söylemek istersiniz?
Adliye önündeki mücadelemizi olayın ardından başlattık. Günlerdi adliye önündeyiz. Dünyanın birçok yerinden insanlar ve Avrupa basını adalet çığlığımızı duydu, ancak yanı başımızda duran savcı her gün önümüzden geçip gidiyor, bize bakıyor ama bu adalet çığlığımızı duymuyor. Devlet hastanesinde katliam yapıldı, bir insanlık suçu işlendi. Bu suç işlenirken, hastanenin güvenlik kameraları kayıttaydı. Olayın tanığı Şanlıurfa Valisi’dir. Babamı annemin gözü önüne linç ederek katlediyorlar. Dava üzerinde hala gizlilik kararı var. Bu katliamı yapanlar ile ilgili herhangi bir soruşturma, herhangi bir gözaltı yapılmamış. 22 gündür buradayız, bugün 3’üncü defa gözaltına alındık. Gözaltına alınmamızın tek sebebi de üzerinde ‘adalet’ yazan A-4 kağıdı ve adalet isteme talebimizdir. Bizim bundan anladığımız bu ülkede adalet istemek suç olmuş. Bu suçtan dolayı biz gözaltına alındık, serbest bırakıldık ve adalet mücadelemize devam ediyoruz.
2 Nisan’da sizin de sanık olarak yargılandığınız dava görülecek. Ağabeyiniz tutuklu, hakkında 150 yıla yakın hapis cezası isteniyor. Bu dava ve 2 yıl 9 aydır tamamlanmayan diğer soruşturmaya dair temel talebiniz nedir?
Bütün dünya, bütün Türkiye biliyor ki bu dava üzerinde büyük bir siyasi baskı var. Buradaki savcılar da giden, tayini çıkan savcılar da bunu itiraf ediyor. Bu dava üzerinde büyük bir siyasi baskı var ve bu baskı halen devam ediyor. İşyerinde yaşanan katliamla ilgili 2 Nisan’da Malatya’da görülecek davanın üzerinde de siyasi baskı olduğu mütalaayla beraber ortaya çıkmıştır. Hazırlanan mütalaada işyerimize bir silahlı saldırı oluyor ve grup halinde bir saldırı oluyor, bütün işyerimizin güvenlik kameraları önünde bu katliam yapılıyor. Kamera görüntüleri bilirkişi tarafından raporlaştırılıyor. Savcı bütün bunları bir kenara itmiş, karşı tarafın istediği tarzda bir mütalaa hazırladı. Mütalaada suçlu biziz, sanki biz onların işyerlerine gitmiş ve onlara saldırmışız.
Görülecek dava üzerindeki siyasi baskıyı kırmak için öncelikle hukuk örgütlerine, barolara, milletvekillerine sesleniyorum; eğer bizim aleyhimize bir karar çıkarsa, kara bir leke olarak tarihe geçecektir. Bu yaşadıklarımızı adil bir yargılamadan sonra romana dönüştüreceğim.
Size yönelik bugüne kadarki destekler yeterli miydi? Kamuoyundan bu noktada beklentileriniz var mı?
Burada sadece ben ve annem ön planda görünüyoruz ama arkamızda milyonlar davamızı takip ediyor. Sosyal medya üzerinden her türlü destek sağlanıyor. Buradan Şanlıurfa Barosu yönetimi ve başkanı bütün avukatlarıyla her zaman yanımızda. Her gün, her dakika, bir sorun çıktığında bize destek oluyorlar. Buradaki STK’ler, siyasi partiler, il başkanları bizleri ziyaret ediyor. Herkese teşekkür ediyoruz fakat bu davaya daha çok sahip çıkılmasını istiyoruz. Burada bir insanlık suçu var. Bu insanlık suçu sadece bize karşı yapılmamış. İnsan olan herkes bu davayı sahiplenmelidir.
Aileye ne teklif edildi
Yargıdan ve kamuoyundan beklentilerini bu sözlerle ifade eden Ferit Şenyaşar ve annesi, sonrasında adliye bahçesinin dışında adalet nöbetlerini sürdürmeye devam ediyor. Polislerce el konulsa da yazıcıdan yeniden çıkardıkları üzerinde adalet yazılı kağıtları kimi zaman ellerinde kimi zaman ise hemen önlerinde yere bırakarak eylemlerini sürdüren ailenin bina önündeki bekleyişi, kentte artık yavaş yavaş etkisini göstermeye başlayan yakıcı sıcağın altında adliyedeki mesainin bittiği 5’e kadar devam ediyor. Öyle ki mesaisini erken bitiren Başsavcı, içerisinde bulunduğu korumalarının eşliğindeki zırhlı aracının motor gürültüsü arasında ailenin önlerinden geçip gidiyor.
Yanıtını merak ettiğimiz bir soruyu yöneltmek üzere Ferit Şenyaşar’ın yanına yaklaşıyoruz yeniden. O soru da yaşanan olay sonrasında AKP’li Yıldız ailesinin kendilerine hiç aracı gönderip göndermedikleri oluyor. Yönelttiğimiz bu soru üzerine Yıldız ailesinin Suruç’ta herkesin tanıdığı bir iş insanını aracı olarak, kendilerinden şikayetlerinden vazgeçmelerini istediğini paylaşan Şenyaşar, karşılık olarak tutuklu ağabeyinin serbest bırakılmasının teklif edildiğini ifade etti. Siyasetin yargı üzerindeki tahakkümünü ortaya seren aldığımız bu yanıtla, ne cevap verdiklerini sorduğumuzda ise Ferit Şenyaşar, önce ağabeyinin serbest bırakılması şartı koştukları aracının bir daha yanlarına uğramadığını dile getirdi.
Anne ve oğlu sonrasında adalet mücadelelerine yarın kaldıkları yerden yeniden devam etmek üzere adliye önünden ayrılıp, araçları ile evlerinin yolunu tutuyor.
Ailenin bir gününe tanıklık eden bizler açısından, günlük rutinin dışına çıkan gözaltı olayına rağmen yavaş akan bu zaman aralığı boyunca ailenin yaşadıklarının yanı sıra can acıtıcı olan bir diğer şey, kimi ziyaretler olsa da ailenin adliye önünde çoğunlukla yalnız başlarına kaldığı gerçekliği oluyor.
MA / Ömer Çelik – Arjin Dilek Öncel
Kamera: Mehmet Erol