Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Akbelen Ormanı’nda ağaç kesimine karşı başlatılan direnişin 5’inci gününde sabah erken saatlerde jandarma timleri nöbet alanının etrafını sararak, alana giriş çıkışı kapattı. Gün boyunca devam eden kesim işlemi nedeniyle alanda gerçekleşen eylemlerde 24 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar jandarma karakolunda ve savcılıktaki ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi üyesi, Deştin Çevre Platformu Sözcüsü Haluk Özsoy’un gözaltına alınma biçimi ise dikkat çekti.
Sivil giyimli şahıslar tarafından zorla araca bindirilmek istendi
Jandarmanın alandaki ablukayı hafiflettiği öğle saatlerinde giriş kapısında arkadaşı ile birlikte gelenleri karşılayan Özsoy’un yanına içinde sivil giyimli dört kişinin bulunduğu “48 EM …..” plaka beyaz bir araç yanaştı. Özsoy’u kolundan çekip “Gel lan buraya” diyerek zorla araca bindirmeye çalışan sivil giyimli şahıslar, başarılı olamayınca alandaki jandarmadan destek aldı. Alandaki yaşam savunucularının tümünün gözü önünde yaşanan olay tepkiye neden olurken, jandarma tepki gösterenlere biber gazı ve copla müdahale etti. Yaşanan olay sonucunda Özsoy ise darp edilerek gözaltına alındı.
“Kimlik göstermediler, darp ettiler”
İfade işleminin ardından serbest bırakılan Özsoy, yaşananları şu sözlerle anlattı:
“Arkadaşımla kapıda muhabbet ediyorduk ve gelenleri karşılıyorduk. Beyaz bir araç gelerek önümde ani bir frenle durdu. İki sivil insan bana araca binmemi söyledi. Ne kimlik gösterdiler ne de herhangi bir şey söylediler. Durum böyle olunca binmemek için direndim. ‘Siz kimsiniz?’ diyerek bağırmaya başladım. Arabaya sokmaya çalıştılar. Daha sonra kapıda duran diğer jandarmalar geldi. Beni yere doğru eğerek enseme iki tane yumruk attılar. Daha sonra 4-5 kişi karga tulumba diğer jandarmaların bulunduğu yere götürdüler. Yere atıp tekmelediler. Daha sonra etraftan insanlar da gelip tepki gösterince biber gazı sıkmaya başladılar. Bana da biber gazı sıktılar, tıkandım. Daha sonra da hızlıca götürüp aynı araca bindirdiler”
“Tehdit edildi: “Çok sivriliyorsun, böyle giderse bir daha çıkamazsın”
Sağlık kontrolüne götürülmeden karakola götürüldüğünü söyleyen Özsoy, “Yüzlerini gördüm, görsem tanırım. Jandarma olup olmadıklarını söylemediler. Arabada kamu görevlisi olduklarını fark ettim. O siviller jandarma mı, polis mi yoksa istihbaratçı mı hâlâ bilmiyorum. Önce hastaneye sağlık kontrolüne götüreceklerini söylediler. Daha sonra karakola götüreceklerini söylediler. Karakola da arka kapıdan soktular. Gözaltına alındığımda herhangi bir eylem esnasında değildim ve hakkımda bir yakalama kararı yoktu” dedi. Yolda ise tehditlere maruz kaldığını söyleyen Özsoy, “Yolda ‘Ben seni Deştin’den de biliyorum, bütün oklar seni gösteriyor, çok sivriliyorsun’ gibi söylemleri oldu. Bütün bunlarla bir sindirme çalışması yaptılar. Bunların haricinde yolda cinsiyetçi küfürler de ettiler. Yine ‘Çok sivriliyorsun, böyle giderse bir daha çıkamazsın, bak Gezi’ye adamlar hâlâ yatıyor’ gibi tehditleri de oldu” diye konuştu.
Daha önce de Akbelen’deki eylemler esnasında benzer tehditlere maruz kaldığını ifade eden Özsoy, “Akbelen’deki eylem esnasında daha önce de onlardan biri ‘Haluk buraya gel’ dedi. Gitmedim. ‘Gel bak adam gibi söylüyorum, sonra karışmam’ gibi tehditlerde bulundu” dedi.
“Eylemin örgütleyicisi olduğumu iddia ettiler”
Karakolda ifade alma işlemi yapıldığını ve alakası olmayan suçlamalar yöneltildiğini söyleyen Özsoy, “Karakolda ifadem alındı. Akbelen’de olan yol kesme olayına ilişkin sorular sordular. Bu eylemin örgütleyicisi olduğumu iddia ettiler, reddettim. Köylülere destek verdiğimi söyledim. Bir de jandarma 18 yaşında bir genci darp etti. Onunla ilgili sosyal medya paylaşımı yapmıştım. Bunu önüme çıkardılar. ‘Halkı kin ve nefrete sürükleme’ suçunu işlediğimi iddia ettiler. Suçlamaları reddettim” ifadelerini kullandı.
Binbaşı “haberim yok” diyerek yalan söylüyor
Olay anında Özsoy’un yanında bulunan görgü tanığı Melis Tantan da şehir dışından gelenleri karşılamak için nöbet alanının girişine gittiğini ve Haluk Özsoy ile onları beklediklerini söyledi. O sırada önlerinde açık renkli sivil bir aracın durduğunu aktaran Tantan, “Arabadan iner inmez ‘Gel bakayım sen buraya’ diyerek Haluk’un üstüne çullandılar. Ben Haluk’un koluna sarıldım. Biraz daha jandarma üstümüze geldi. Daha sonra beni oradan ayırdılar. İnsanların girişe doğru yönelmesi sonucu yine bir çatışma oldu ve insanlar gözaltına alındı. Ardından buradan sorumlu binbaşıya giderek, bir insanın özel bir araba ile darp edilerek gözaltına alınmasının provoke girişimi olduğunu söyledim. O da haberinin olmadığını söyledi” dedi.
Bu yöntemin 1990’lı yıllarda yapılan kaçırma ve kaybetme uygulamalarına benzediğini hatırlatan Tantan, dünkü durumun tek farkının bütün insanların gözü önünde yaşanması olduğunu ve psikolojik olarak gözdağı verilmek istendiğini ifade etti.