23.6 C
İstanbul
27 Temmuz Cumartesi, 2024
spot_img

21 Mart faiz kararı: Hücum borusu öttü – Hakkı Özdal

Merkez Bankası’nın, daha kapsamlı söylenirse Erdoğan-Şimşek programının dünkü faiz artışı, toplumun çok geniş kesimlerince zaten beklenmekte olan, 31 Mart’taki seçimden sonra, yani 1 Nisan’da başlayacak taarruzun kararlılık gösterisi oldu. Yabancı sermaye ve sözcüleri memnun, yerli büyük sermaye ve finans kapital memnun, düşük faizden nemalanmış sermaye kesimleri de mecburiyetin farkında ve direnç göstermiyor

Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltmesi, para politikası çerçevesini aşan bir politik-ekonomi tercihini ve Erdoğan iktidarının özellikle 1 Nisan sonrası dozunu artıracağı emeğe saldırı programının boyutlarını gösteren işaret fişeği gibi oldu.

14-28 Mayıs 2023’teki seçimlerin ardından kurulan Saray kabinesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek, daha önceki yaklaşık 5 yıl boyunca çeşitli biçimlerde tartışma konusu olan para politikası konusunda ‘Ortodoks’ olarak adlandırılan bir yol izleyeceğini önceden duyurmuştu. Nitekim geçen yılki seçimler öncesi yüzde 8,5 olan politika faizi, Ocak 2024’e gelindiğinde, yani Şimşek göreve başladıktan sadece 6 ay sonra yüzde 45’e kadar çıktı. Şubat ayında faiz artırımı yapmayan Merkez Bankası dünkü mart toplantısında 500 baz puan daha artırıma gidince, seçimden bu yana TL politika faizindeki artış 41 bin 500 puanı buldu. Faiz yüzde 8,5’tan yüzde 50’ye fırladı.

Kimi kesimlerce ‘sürpriz’ olarak değerlendirilen bu karar, Erdoğan-Şimşek yönetimi açısından büyük oranda bir ‘mecburiyet’ anlamına geliyor. Yılın ilk iki ayında olumsuz gelen enflasyon ve işsizlik verileri, özellikle emekçiler arasında “IMF’siz IMF programı” olarak anılan Şimşek politikalarının beklenen sonuçları yaratmadığını gösteriyordu. Faiz artışlarına ve ücretli emeğin ezilmesi yoluyla gidilen enflasyonla mücadele programına rağmen, arzu edilen ‘yabancı kaynak’ girişi gerçekleşmiyordu. 2018’den beri uygulanan bol U dönüşlü politikalar sonucunda sermayenin çeşitli kesimlerinde de yüksek borçluluk, özellikle birikmiş döviz borcu kırılganlık yaratıyordu. Düşük faiz politikasının uygulandığı yıllar boyunca ‘beleş kredi’ ile fonlanan şirketler alarm veriyordu. 11 Mart’ta açıklanan işsizlik verileri yılın ilk iki ayında işsizler ordusuna 1,8 milyon kişinin daha katıldığını gösterdi.

Tüm bunlara mart ayı itibariyle tüm kesimlerin dövize yönelmesi eklendi. ‘Sıcak para’ girişinin olmaması yanında Erdoğan’ın 31 Mart’tan sonraki 4 yıllık seçimsiz sürede Şimşek programından geri adım atabileceği yönündeki yaygın kanaat adeta bir ‘dövize hücum’ ortamı yarattı. Merkez Bankası buna, kendisinden önceki yönetimler gibi rezervden satışlarla karşılık vermeye çalıştı. Merkez Bankası’nın 19 Şubat ile 20 Mart arasında 21 milyar doları bulan döviz satışı gerçekleştirmesi ve rezervlerin eksi 62,8 milyar dolar ile tarihi dip seviyeye ulaşmasına rağmen dövizi tutamadılar.

Dünkü sert faiz artışı, bu açmazlardan kaynaklanan bir mecburiyet olmasının yanı sıra özellikle yabancı sermaye ve içerideki finans sermayesine bir taviz niteliğinde görülmeli. Erdoğan-Şimşek yönetimi, seçime 10 gün kalmasına rağmen 500 baz puan faiz artırarak “seçimden sonra da devam edecek” bir kararlılığı vurgulamak, yabancı fonlara bunun garantisini sunmak istedi. Mesaj açık: Ekonomik darboğazın faturasını, başta ücretli emek olmak üzere tüm halk sınıflarına çıkaracak bir “acı ilaç” hatta “zehirli ilaç” reçetesi seçimden sonra da kararlılıkla uygulanacak!

Londra’daki Trium Capital’da portföy yöneticisi olan, iktidar jargonunun sevdiği biçimiyle söylersek “Londra’daki faiz lobisinin” görevlilerinden olan ekonomist Peter Kisler’in, dünkü faiz kararı için Reuters ajansına söyledikleri konuyu daha açık hale getiriyor. Kisler 500 puan artış için, “Memnuniyet verici bir sürpriz” diyor, “Bu kararı, seçim var ya da yok, Şimşek ve Merkez Bankası’nın daha güçlü adımlar atabileceğinin işareti olarak yorumlayabiliriz.”

Merkez Bankası’nın, daha kapsamlı söylenirse Erdoğan-Şimşek programının dünkü faiz artışı, toplumun çok geniş kesimlerince zaten beklenmekte olan, 31 Mart’taki seçimden sonra, yani 1 Nisan’da başlayacak taarruzun kararlılık gösterisi oldu. Yabancı sermaye ve sözcüleri memnun, yerli büyük sermaye ve finans kapital memnun, düşük faizden nemalanmış sermaye kesimleri de mecburiyetin farkında ve direnç göstermiyor.

Bu koşullarda 21 Mart’taki faiz kararı 1 Nisan itibariyle hızını artırması beklenen emeğe saldırı programının hücum borusu gibi öttü. Saldırı başladı.

KaynakEvrensel

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN TEMMUZ SAYISI ÇIKTIspot_img
İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,700AboneAbone Ol