Hepimiz değil belki ama çoğumuz ne kadar saftık o gün. 7 Haziran’dan söz ediyorum; müthiş bir geceydi! Ekranda yeni sonuçlar gelip HDP’nin oy oranı yükseldikçe, ‘şurayı da aldık burayı da aldık’ diye birbirimize sarıla sarıla bir hal olmuştuk.
Saflık da değil aslında, özlediğimiz bir şeydi bu; çok istediğimiz bir şeydi. Yıllardır defalarca çatı-tuğla diye denenen ve tam istenen sonucu vermeyen girişimler, bu kez çok ciddi bir sıçrama yaratmıştı. HDP nedir ne değildir, isteyen yüzyılın sonuna kadar tartışabilir, beni ilgilendiren şuydu: Halkın gücü ve iradesi ilk kez bu kadar çarpıcı bir şekilde kendisini ortaya koymuştu. HEP de, DEP de, efsanevi HADEP de çok önemliydi. İnsanların patır patır öldürüldüğü, gidenin geri dönmediği zamanlarda insanlar kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde parti örgütlerini kurdular, can pahasına sandıklara gidip iradelerini ortaya koydular, hiç kolay değildi. Kendimi İshak Tepe’nin yerine koymaya hiç cesaret edemedim ben. Zaman zaman aklıma gelir. Ne kadar zor iştir. Gece yarısı bir telefon geliyor ve “Ferhat elimizde” diyor. Şu kadar para falan filan diyor ama bir derdi daha var adamların: Bitlis’te DEP’i kapatacaksın! İl başkanından istiyor bunu, İshak Tepe’den… Çoktan öldürmüşler Ferhat’ı aslında, dalga geçiyor ahlaksızlar ama bir babayı düşünsenize, nasıl bir kalp sıkışmasıdır o…
Hiçbir zaman hiçbir şey kolay değildi yani. Ağır bedellerle gelindi 7 Haziran’a kadar. Geçtim hepsini, daha iki gün öncesini, 5 Haziran’ı kim unutabilir?
Ama maya tuttu. Bu defa sağlam tuttu. Hani ‘acemi şansı’ derler ya, bir kez yaparsın da ikincisi gelmez, öyle değil. İnsanlar istedi bunu, gerçekten istediler. Dünyanın en iyi fikri bile kendisine ihtiyaç duyulmuyorsa boştur. Bu defa öyle olmadı. İyi fikir ile toplumsal ihtiyaç birbirini buldu. İyi ki de buldu. Şimdilerde ‘aman canım şunun ne oyu var, bunun eti ne budu ne’ gibi laflar edilebilir belki, ediliyor da zaten ama o iş öyle değildi. Aritmetik bir şey yaşanmadı o gün. Yani bir araya gelen A, B, C’nin oy sayıları ya da genel olarak fiziksel varlıkları değildi söz konusu olan; yaşanan şey, bütün bunların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan enerjiydi. Siyaset öyledir zaten. Siz A, B, C’yi bir araya getirdiğinizde, sadece A, B, C’nin fiziksel varlıklarını bir araya getiriyorsanız, yaptığınız iş verimsizdir, çünkü ortaya ekstra bir enerji çıkmamıştır. İşte 7 Haziran o enerjiydi; insanlar iyi bir plan etrafında bir araya geldiler ve ortaya çıkan şey, ‘toplama’ işlemiyle değil, ancak ‘çarpma’ işlemiyle anlaşılabilecek bir şeydi.
Düpedüz söylemek gerekiyor; o gün olan şeyden sadece resmen hezimete uğrayan AKP rahatsız olmadı. Bir bütün olarak düzenin sahipleri için hazmedilemez bir şeydi bu. Çok sonraları Meclis’te el kaldırıp Demirtaş’ları zindana yollayan ‘muhalif’ kafanın çalışma şekli de, iktidarınkinden farklı değildi. Çok ileri gitmiştik bu kez! Çok!
O gün bugündür sürüyor o zulüm. Hiç ara vermiyor. Kimilerine kolay geliyordur belki. Binlerce insan içeride şu anda ve biliyoruz ki, bu tutuklamaların büyük çoğunluğu nokta atışlarıyla yapılıyor. Bir siyasi örgütte en önemli gücün ‘orta kademe’ denilen kesim olduğunu biliyorlar. Yani sokağı, evleri, insanları bilen, yerelin iradesini merkeze yansıtıp merkezi yönelimleri yerelde uygulama yeteneğine sahip insanlardır onlar. Zor oluyor belki yerlerini doldurmak ama bir şekilde çaresi bulunuyor, bulunmak zorunda. Ve ne olursa olsun o altı ayda bir savrulan uğursuz kehanetler bir türlü tutmuyor. Yüz tane anket yapılsa, sağdan say soldan say sonuç değişmiyor. Bir, HDP bitmiyor. İki, HDP’siz iktidar değişikliği olamıyor. Türkiye’de her kim, AKP iktidarının değişmesini istiyorum diyorsa, bu iş için kiminle yol yürüyeceğini bilmek zorunda. Ve daha önce de somut bir gözlem olarak söylemiştim, yine söylüyorum, muhalif cephenin tabanında bu konuda ciddi bir sorun filan yok. İnsanlar aptal değil. Matematik denilen şey, daha ilkokulda öğretiliyor ve herkes sayıları uç uca eklediğinde ne olacağını biliyor.
Tam da bu kritik noktada, HDP yeniden bir hamle yapıyor şimdi; yeniden yollara düşüyor. Yürür yürüyemez, olur olmaz, ayrı konu. Ama herkese bir şey söylüyor böylece. Bugün o sözü dinlemeyenlerin, HDP ile aynı karede yer almamak için kırk takla atanların yarın kendilerine yapılacaklardan yakınma hakkı da olmayacaktır.
Hiçbir zaman hiçbir şey kolay değildi yani. Ağır bedellerle gelindi 7 Haziran’a kadar. Geçtim hepsini, daha iki gün öncesini, 5 Haziran’ı kim unutabilir?
Ama maya tuttu. Bu defa sağlam tuttu. Hani ‘acemi şansı’ derler ya, bir kez yaparsın da ikincisi gelmez, öyle değil. İnsanlar istedi bunu, gerçekten istediler. Dünyanın en iyi fikri bile kendisine ihtiyaç duyulmuyorsa boştur. Bu defa öyle olmadı. İyi fikir ile toplumsal ihtiyaç birbirini buldu. İyi ki de buldu. Şimdilerde ‘aman canım şunun ne oyu var, bunun eti ne budu ne’ gibi laflar edilebilir belki, ediliyor da zaten ama o iş öyle değildi. Aritmetik bir şey yaşanmadı o gün. Yani bir araya gelen A, B, C’nin oy sayıları ya da genel olarak fiziksel varlıkları değildi söz konusu olan; yaşanan şey, bütün bunların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan enerjiydi. Siyaset öyledir zaten. Siz A, B, C’yi bir araya getirdiğinizde, sadece A, B, C’nin fiziksel varlıklarını bir araya getiriyorsanız, yaptığınız iş verimsizdir, çünkü ortaya ekstra bir enerji çıkmamıştır. İşte 7 Haziran o enerjiydi; insanlar iyi bir plan etrafında bir araya geldiler ve ortaya çıkan şey, ‘toplama’ işlemiyle değil, ancak ‘çarpma’ işlemiyle anlaşılabilecek bir şeydi.
Düpedüz söylemek gerekiyor; o gün olan şeyden sadece resmen hezimete uğrayan AKP rahatsız olmadı. Bir bütün olarak düzenin sahipleri için hazmedilemez bir şeydi bu. Çok sonraları Meclis’te el kaldırıp Demirtaş’ları zindana yollayan ‘muhalif’ kafanın çalışma şekli de, iktidarınkinden farklı değildi. Çok ileri gitmiştik bu kez! Çok!
O gün bugündür sürüyor o zulüm. Hiç ara vermiyor. Kimilerine kolay geliyordur belki. Binlerce insan içeride şu anda ve biliyoruz ki, bu tutuklamaların büyük çoğunluğu nokta atışlarıyla yapılıyor. Bir siyasi örgütte en önemli gücün ‘orta kademe’ denilen kesim olduğunu biliyorlar. Yani sokağı, evleri, insanları bilen, yerelin iradesini merkeze yansıtıp merkezi yönelimleri yerelde uygulama yeteneğine sahip insanlardır onlar. Zor oluyor belki yerlerini doldurmak ama bir şekilde çaresi bulunuyor, bulunmak zorunda. Ve ne olursa olsun o altı ayda bir savrulan uğursuz kehanetler bir türlü tutmuyor. Yüz tane anket yapılsa, sağdan say soldan say sonuç değişmiyor. Bir, HDP bitmiyor. İki, HDP’siz iktidar değişikliği olamıyor. Türkiye’de her kim, AKP iktidarının değişmesini istiyorum diyorsa, bu iş için kiminle yol yürüyeceğini bilmek zorunda. Ve daha önce de somut bir gözlem olarak söylemiştim, yine söylüyorum, muhalif cephenin tabanında bu konuda ciddi bir sorun filan yok. İnsanlar aptal değil. Matematik denilen şey, daha ilkokulda öğretiliyor ve herkes sayıları uç uca eklediğinde ne olacağını biliyor.
Tam da bu kritik noktada, HDP yeniden bir hamle yapıyor şimdi; yeniden yollara düşüyor. Yürür yürüyemez, olur olmaz, ayrı konu. Ama herkese bir şey söylüyor böylece. Bugün o sözü dinlemeyenlerin, HDP ile aynı karede yer almamak için kırk takla atanların yarın kendilerine yapılacaklardan yakınma hakkı da olmayacaktır.