Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli İzmir, Ankara, Bursa, Aydın, Mardin, Konya, Malatya, Elazığ, Edirne, Tekirdağ, Bartın, Çanakkale ve Balıkesir başta olmak üzere 48 şehirde 100 yeraltı barajı inşa edeceklerini açıkladı. İlk ‘müjdeyi’ 2019 Temmuz ayında veren Pakdemirli, “Yeraltında çok büyük bir alan var ve bunlar haritalanmış durumda. Yerüstü barajına harcayacağımızın yüzde 5-10’unu geçmeyecek rakamlarla yeraltında başarı sağlamamız mümkün” diye belirtti.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın iddiasına göre bu barajlar kuraklığa karşı inşa ediliyor. Ocak ayı sonuna kadar 25’i, 2023 yılına kadar da 100 yeraltı barajının tamamlanacağı ve bu projelerle toplam 40 milyon metreküp suyun depolanacağı, 600 bin kişiye içme suyu, 60 bin dekar arazinin sulanması ve 45 milyon lira gelir artışı sağlanacağı vurgulanıyor!
Dünyanın büyük nehirlerinin üçte ikisi üzerinde, su depolamak ve asıl amacı enerji sağlamak olan 50 binden fazla baraj kurularak nehir ekosistemleri yok edildi. Su; enerji, maden, endüstriyel tarım vb. nedenlerle doğadan çalınıp kontrol altına alındı ve buna bağlı olarak ciddi ekolojik yıkımlar yaratıldı. Özellikle suya ihtiyaç duyan tüm canlılar ile Afrika, Ekvator, Ortadoğu gibi bölgelerde yaşayan milyonlarca insan suya erişemez duruma getirildi ve dünyada ciddi bir ekolojik kriz yaşanırken bu krizi bertaraf etmek adına hiçbir şey yapılmadı.
Bugün gündeme getirilen yeraltı barajları ise yerüstü barajlaryla birlikte çok daha büyük sorunları ortaya çıkaracak ve susuzluk adeta kaderimiz haline getirilecek. Başta endemik türler ve biyoçeşitlilik üzerinde büyük tehditleri ortaya çıkaracak. Sismik hareketlere yol açıp depremleri tetikliyecek. Yeraltı sularının kalitesini bozarken, yapılacak indüklemelerle yeraltı suları kendine yeni oyuklar ve yollar oluşturarak binlerce yıllık su ekosistemi bertaraf edilecek ve büyük heyelanlara yol açılacak.
Sınır ülkelerle paylaşılan karst akiferlerine ilişkin yeni ihtilafları ortaya çıkaracak. Kireçtaşı ve dolomit bölgesi olan karst flaş patlamalarının yoğunlaşmasına neden olurken, kıyı karst akiferlerine ise deniz suyunun karışmasına yol açacak. Kuraklığa asla çözüm olmayacağı gibi, su taşkınlarını ve kuraklığı çok daha hızla arttıracak. Mevcut rezervuarlarda su kayıplarına yol açarken, yerüstü sularıyla yeraltı sularının arasında milyarlarca yılda oluşmuş olan ilişkiyi-alışverişi bozarak büyük bir ekolojik yıkım yaratacak.
Türkiye’de kurulmuş olan devasa barajların tarımsal üretim yapan çiftçiye bir katkısı olmadığı, bu barajlarla birlikte çiftçinin suya erişemediği, eriştikleri noktada ise yüksek enerji – su bedelleri nedeniyle üretim yapamaz hale geldikleri bilinen gerçeklerdir. Şimdi yeraltı sularına da göz diktiler ve bu yolla suyun tamamen sermaye eline verilme süreci işletilecek. Yeraltı barajları şiddetli yay boşalma değişimine özgü birçok büyük ve öngörülmesi çok zor olumsuz sonuçlara yol açacak.
Allayıp pullayıp bizlere yedirmeye çalıştıkları şey su varlığının yerüstünden sonra yeraltına inilerek tamamen ticarileştirilip metalaştırılmasından başkaca bir şey değildir. Türkiye’de nehirlerin ve akarsuların tamamında büyük barajlar kuruldu ve en ufak dereler dahi HES’lere bağlandı. HES’lerin inşa edilemeyeceği küçüklükte olan sular ise su şirketleri tarafından şişelenerek pazarlanmaya başlandı. Yeraltı suları ise Bursa, Konya ve Trakya gibi bölgelerde 500 metre derinliklere çekildi ve kuruma noktasına ulaştı.
Mardin, Urfa ve Diyarbakır coğrafyasında dereler ve akarsular barajlara bağlandığından bu yana bölge halkı kentsel ve tarımsal su ihtiyacını yeraltından karşılarken, bu suyu pompalar yoluyla elde etmekte ve dolayısıyla üretimler enerji şirketlerinin çıkarlarına bağlanmaktadır. Bakanın, yeraltı baraj maliyetlerinin yerüstüne göre yüzde 5-10 seviyesinde olduğunu belirtmesinde amaçlanan şeyin sermayeye az para ile çok para kazandırma hedefi olduğu anlaşılabilmektedir. Bu amaçla yeraltına basacakları binlerce metreküp betonla suların önüne set çekilirken, suya erişimi şirket faturasına bağlayacaklar.
Ayrıca bilinen bir gerçek var ve o da Midilli Adası’nın suyunun Kazdağları’nda birikip yeraltından adaya ulaştığı gerçeğidir. Balıkesir ve Çanakkale’ye inşa edileceği belirtilen 4 yeraltı barajıyla özellikle Midilli Adası, Bozcaada ve Gökçeada ile birlikte birçok ada susuzluğa mahkum edilirken, 48 ilde suya erişmek parası olanların dışında hiç kimsenin nasip olamayacağı bir sürece sürükleniyoruz. Buna karşın belli başlı konularda yüksek ses çıkaranların böylesi yaşamsal bir sürece dair tek söz etmemesi ise manidar bir duruma işaret ederken, manidarlığa neden olan şeyin ne olduğunu gelecek yazımıza bırakıyoruz…