Ukrayna’ya Rusya’nın müdahalesi sonrası ortaya döktük avcumuzdakileri. Klavyeye ve kâğıda işledik bugünü ve yarını.
2014’ten beri coğrafyada binlerce insan vahşice katledilirken susan diller, kemiğini bıraktı. Kemiksiz diller ve kör gözler melekler ve şeytanlar atıyor ya da ilk gördüğü şeytandan konuşuyor. Direnenler kim peki, nerede yaşıyor, ne istiyorlar? Muamma mı?
Sosyalizmin ilk büyük yenilgisi sonrası dünya kapkaranlık. Savaşlar, yıkım, sömürü boğaza kadar. Bedenimizdeki kelepçelerin hepsi kolayca kırılacaktır. Ama en kötüsü aklımıza ve ruhumuza takılıyor.
Bu karanlığın içinde kızılı arıyor yoldaşlar. Yoldaşlarımız, bu karadan kızılı süzmeye, onu büyütmeye ter döküyorlar. Direniyor, savaşıyor, can veriyorlar.
Kara ile kızılı ayırmak
Evet tabii ki, Ukrayna ve Donbas meselesini; emperyalizmi, NATO’yu, Rusya’yı konuşuyoruz. Ancak öncelikle ilkeler ve hatalar üzerine konuşmak gerek. Ezilen halklar ve işçi sınıfının kurtuluşu perspektifinden bir görüş ve yola ulaşmalıyız.
Bu noktada birçok kez tökezlendiğini, yanlış okumalar ve hamleler yapıldığını iddia ediyorum. Marksizm ve Leninizmden, devrimci teori ve praksisten sapıldığını öne sürüyorum. Bu sapmaların bir kolu NATO’culuğa kadar varırken diğeri ulusalcılıkla kardeşleşiyor.
Daha az kötü senaryoda bile önemli bir gövdemiz bu iki eğilimden etkileniyor. Tabii buna karşı mücadele edenler var. Sade, net ve kolay olandan kaçmayıp, kolaycı bir sapmaya girmeyenler. Yani iki uçlu kapitalist-emperyalist propagandayı görüp, bunu yarmaya çalışanlar.
Belirleyici cephe: Propaganda savaşı
Son süreçte emperyalizmin propaganda kapasitesine dair önemli doneler edindik. Aklın ne kadar kuşatılabileceğini, karanlık pompalama gücünü gördük. Evet ekonomik yaptırımlar, askerî destek önemli ama sanırım ana savaş propaganda alanında sürüyor.
Abartmadan sayfalar dolusu örneğini doldurabiliriz bu cephenin; ancak Anadolu’dan iki örnekle bahsedeceğim sadece. Solcu görünme çabasına sahip iki kanal olan Artı Gerçek ve T24’ten birinde ABD askerlerinin Kiev’e bağlı bir köyü “kurtardığı” yazarken; diğeri de savaş suçlusuna ağıt yakıyor bugün. 500 binden fazla Iraklı çocuğun katili Madeleine Albright’a…
Bunu okuyup bu medya organlarının zaten fonlarla çalıştığını, liberal olduğunu ve aslında solla alakası olmadığını haklı olarak söyleyenler olacaktır. Ancak bu örnekler buzdağının maalesef ki görünen yüzü.
Öyle bir karanlık pompalandı ki, bizim cephenin eski kavgalarına, içimizdeki faylara dokunuldu. Bu fayların depreştirilmesi sonucu eski bagajlar bizim cephenin içinde emperyalist propagandalara payanda olunmasına ve körleşmeye neden oldu.
Özellikle 60’lar ve 70’lerde gerçekleşen ÇKP-SBKP ayrımı o dönem dünya işçi hareketini temelde iki damara bölmüş; bağımsız konum almak isteyenler, Arnavutluk Emek Partisi çizgisi vb. birkaç küçük ayrım da oluşmuştu.
İşte bugün bu tarihsel gerçeğin etkisi, emperyalist paylaşım savaşı ve gelişen direnişle ilgili devrimci tutum geliştirilmesinin önünde engeller açığa çıkarıyor. Bu eksiklikler kızılı bulmayı, kızılı kurmayı zorlaştırıyor.
Bu arayışa küçük bir katkı sunmak için bu yazıya çalıştım.
Metod: Bilgi çöplüğünden elmas çıkarmak; arayış, kaynak ve zorluklar
Ukrayna’daki durumu incelerken en önemli konulardan birinin Donbas meselesi olduğunu düşünüyorum. Kiev’deki kukla hükümete karşı gelişen direniş, Novorossiya (Yeni Rusya) ve Malorossiya (Küçük Rusya) projeleri önemli.
Ancak bu konuda bir araştırma yapmaya başlayınca çok büyük bir mücadele içerisinde kalıyorsunuz. Bilgi çöplüğünden, gerçek bilgiyi süzmek çok zor oldu. Özellikle son yıllarda bu noktaya eğilen yüzlerce makale, tez, haber vs. buluyorsunuz.
İlk aşamada ABD ordusuna bağlı birimler, “düşünce kuruluşları”na bağlı olan ve bunların logosunu taşıyanları elemek kolay oluyor. İkinci aşamada NATO, AB ve ABD kaynaklı hazırlanmış ama bunu okurken anladığınız tezleri eliyorsunuz. Son aşamada çok sayıda çalışma yapılmadığı için elinizde gene objektif veya ezilen halklar ve işçi sınıfının tarafında yazılan pek bir şey kalmıyor.
Ancak gene de bu kaynakların içerdiği bilgileri süzerek bir akış hazırlamaya çalıştım. Öncelikle bir adım geri giderek Çarlık Rusyası’nın yıkıldığı ve Sovyet Ukraynası’nın henüz tesis edilemediği döneme gideceğim ve o zamanın tarihsel-politik durumuna değineceğim.
Ardından Perestroyka hareketi, liberalizasyon ve SSCB’nin çöküş dönemine geçiş yaparak dönemin durumuna dair birkaç fotoğraf aktarmaya çalışacağım.
Son olarak turuncu devrimler ve Ukrayna’nın bugününe dair yaptığım araştırmalarımı paylaşacağım. Bu yazıda kaynaklardan aldığım Mozgovoy ve Litvinov röportajlarının ilgili kısmını aktaracağım.
Konuya çalışırken yaptığım okumaların bir kısmını paylaşıyorum.
“Donetsk olmasa sosyalizmin inşası hayalden ibaret kalır”
Donetsk’teki Lenin heykelinin yanında vaktinde söylediği şu söz yazıyor: “Donetsk sıradan bir şehir değildir. Donetsk olmasa sosyalizmin inşası hayalden ibaret kalır.”
Ekimde devrimin kendisini örgütlemesinde ve devrimi kalıcılaştırmasında Ukrayna ve Donbas bölgesi önemli. Burası için tartışmalar yapılmış, savaş verilmişti. Bolşevikler içinde de tartışılarak ilerledi tüm bu süreç.
- yüzyılda bugünün Ukrayna’sının yer aldığı bölge üçe bölünmüştü: Kuzeybatıda Kiev hükümeti; kuzeydoğuda Küçük Rusya (Malorossiya); doğu ve güneyde yer alan Yeni Rusya (Novorossiya).
Şubat Devrimi çarlığa son verirken; imparatorluğun tümünde olduğu gibi, Ukrayna’da da işçi sovyetleri ve geçici hükümet iktidar mücadelesine başladı. Ancak Kiev’de iktidar mücadelesinde üçüncü bir aktör yer alıyordu: Ukrayna’nın özerkliğini savunan partilerin bir araya geldiği Rada.
Merkezî hükümetin tasfiyesinden sonra bu bölünme derinleşti. Çarlıktan bakiye olan bu fiilî bölgeler Şubat ve Ekim Devrimi’nden sonra hemen ortadan kaybolmadı.
İleride Ukrayna olarak kurulacak coğrafyada 1917’de üç işçi sovyeti vardı: Biri Kiev bölgesinde, diğeri Odessa, üçüncüsü de Donetsk-Krivoi Rog sanayi bölgesinin sovyetlerini bir araya getiriyordu. Ancak Ekim 1917’de, Kiev’deki geçici hükümeti alt eden Bolşevikler değil, kendi gücünü pekiştiren Rada oldu.
Bolşeviklerin yeni bir planı doğaçlamaları gerekiyordu ve “proletaryanın daha kalabalık, daha yoğun, daha bilinçli olduğu bir yer aramaya” karar verdiler.
Böylece Bolşevik temsilciler doğuya, büyük bir sanayi şehri olan Kharkov’a gitti. Yeni gelenler, yoldaşlarını hepsinin ortak bir hedefle -Ukrayna’yı bir bütün olarak sovyetleştirmek- bağlı olduklarına ikna etmeye çalıştılar.
Ancak doğudaki Bolşevikler, batı eyaletlerindeki Ukraynalı köylülerin “kendi isteklerine göre” bir hükümet seçmelerine yol verirken, önce kendilerini sanayi ve işçi sınıfı Donetsk-Krivoi Rog bölgesinde kalıcı olarak kurmak istediler.
Kievli Bolşevikler, yoldaşlarının yaklaşımını eleştirdiler ve onları “Donbas’la yetinmek” istedikleri için suçladılar.
Donbas ise, tersine, Sovyet propagandasını büyütebilen, Sovyet iktidarına sadık bir bölgeydi. Planları temelde aynıydı: Donbas’ı işçi devletine dâhil etmek ve güçlerini düşmanı kendi ana bölgelerinden kovmak için kullanmak.
Ocak 1918’e gelindiğinde ise Sovyet güçleri Ukrayna başkentinin kontrolünü ele geçirdi. Rada hükümeti kaçtı. Kharkov’daki Bolşeviklere göre, taktik görevi -Ukrayna üzerinde kontrolü ele geçirmek- yerine getirildiğinden, Sovyet Ukraynası’nı korumaya artık gerek yoktu.
Böylece Yekaterinoslav, Kharkov, Tauride (Kırım hariç) ve Don Oblastı’nın bir bölümünün artık ayrı bir cumhuriyet – Donetsk-Krivoi Rog Sovyet Cumhuriyeti (DKRSR) olduğuna karar verdiler.
DKRSR fikrini savunanlar, sosyalist devrimle birlikte “sınıf ilkesi, ulusal ilkenin önüne geçmiştir” diyerek devlete ulusal bir biçim vermenin yalnızca “uzak geçmişe dönüş” anlamına geldiği, “Ukrayna’yı, hatta bir Sovyet Ukraynası’nı yaratmanın gerici bir karar olacağı” konusunda ısrar ettiler.
1917-18’de Bolşevik Parti üyelerinin çoğunluğu olmasa da önemli bir kısmı, sosyalist devrimin ve getirdiği eşitliğin “ulusal sorun”u geçersiz kıldığına inanıyordu.
Bolşevik Parti Merkez Komitesi birleşik Ukrayna projesini destekledi ve sonunda net bir talimat verdi: “DKRSR Ukrayna’nın bir parçası olmalı ve temsilcilerini kongreye göndermeli.”
Ayrıca Sovyetler Birliği’nin tesis edilmesinde doğu şehirleri, endüstriyel döküm potaları çarlık döneminin sanayi merkezleri olarak, metropoller ile “köylü” Ukrayna çevresi arasında bir tür geçiş kuşağı hâline gelebilirdi.
Moskova’nın artık bu bölgeyi Ukrayna’dan ayırmayı planlamamasının nedenlerinden biri buydu. Yoksa ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve Bolşeviklerin ulus sorununa geliştirdiği halkların kardeşliğine dayalı projenin genel hatları nedeniyle bu anlamıyla sosyolojik ve demografik yapısıyla birleşik bir Ukrayna’ya illaki gerek yoktu.
Devrimin yıkılışına doğru Donbas: Ekonomide dönüşüm ve madencilik
1986’da Donbas’tan çıkarılan kömür hacmi, tüm SSCB kömür üretiminin yaklaşık yüzde 39’unu oluşturuyordu. Sonuç olarak, Donbas’taki madenciler, Ukrayna’nın SSCB’deki işgücünün önemli bir parçasıydı. 1989’a kadar ortalama 450 rublelik bir gelirle, aynı zamanda Sovyet nüfusunun daha iyi ücret alan kesimindeydiler.
1 Aralık 1991’de yapılan referandumda Donbas’ın büyük bir kısmı Ukrayna’nın bağımsızlığı için oy kullandı ve ekonominin liberalleşmesini umdu. Beklemedikleri şey, tam olarak bu liberalleşmenin onlara daha fazla zorluk getirmesiydi: 1993’ün sonunda, Ukrayna’daki gayri safi yurtiçi hâsıla (GSYİH) yüzde 40’tan fazla düştü. Hâlâ kötüleşen ekonomik durum nedeniyle, madencilerin grevleri, birçoğunun sonunda kömür endüstrisinden ayrılmak zorunda kaldığı 1998 yılına kadar sürdü.
Çözülüş sonrası Ukrayna
Sovyetler Birliği’nin çöküşünden ortaya çıkan on beş devletten, en büyükleri sırasıyla 150 ve 50 milyon nüfusa sahip Rusya ve Ukrayna’ydı (Dünya Bankası 2019-05-20). Ülkeler ortak bir tarihî ve kültürel kimliğe sahipti ve Rusça ve Ukraynacanın yakından ilişkili diller olmasının yanı sıra, Ukrayna’da Rusça da yaygın olarak konuşulmaktadır.
Günümüz Ukrayna toprakları, son derece farklı tarihsel geçmişe sahip bölümlerden oluşmaktadır. Batı bölgeleri, Polonya ve Avusturya-Macaristan topraklarından alındı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Ukrayna Sosyalist Cumhuriyeti’ne dâhil edildi. Kharkov, Donetsk ve Odessa gibi büyük Rus şehirlerinin bulunduğu güneydoğu, Rus imparatorluğunun bir parçasıydı ve 1922’de Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’ne dâhil edildi. Kırım ise 1954’te, Rus-Ukrayna birliğinin 300. yıldönümü için Ukrayna’ya verildi.
Tarihsel algıda da derin bir ayrılık var: Nazi Almanyası ile işbirliği içinde Kızıl Ordu’ya karşı savaşan Ukraynalı milliyetçi Stepan Bandera, batı Ukrayna’nın bazı kesimlerinde kahraman olarak kabul edilirken, doğuda faşist olarak algılanıyor. Buna bağlı olarak, Sovyet mirası, İkinci Dünya Savaşı kahramanları, ülkenin tümünde ama daha fazla doğu bölgelerinde oldukça saygıyla anılıyor.
Kapitalizasyon Sovyet insanının yaşamını trajik bir şekilde etkiledi
Sosyalizmin çöküşünün sosyal etkisi felaket oldu ve Ukrayna özellikle sert darbe aldı. 1989’dan 1995’e, ortalama ömür beklentisi dört yılda kadınlar için 71’den 67’ye; erkekler için 66’dan 61’e düştü (Dünya Bankası 2019-05-20).
Elimizde Ukrayna ve Donbas’a dair çok sayıda kaynak yok. Ancak çözülüşün bu etkisi hayatın her alanına yansırken, biz burada bir örnek olarak kadının toplumsal yaşamdaki yerini özellikle inceleyeceğiz:
Gorbaçov’un kadın politikasındaki değişikliğinden önce, 1980’lerde SSCB dünyadaki kadın istihdamında en yüksek oranlardan birine sahipti: Uygun yaş gruplarında yaklaşık yüzde 86; aynı dönemde, ABD ve İngiltere yüzde 60 civarındaydı.
1931’de Donbass’taki kömür madenlerinde çalışan kadınların yaklaşık yüzde 72’si sendika üyesiydi. Bu yüzde, erkeklerden biraz daha yüksekti.
Madenlerde çalışmayan sendika üyeleri, maden personeli için kültürel faaliyetler için eğitim ve dil kursları ve gruplar düzenlerdi. Ayrıca kreşler, okullar, çamaşırhaneler, kantinler ve hastaneler gibi kamu kurumlarının hijyenini sağlamak için denetim görevlisi oluyorlardı.
Çözülüş, aile kurumunun yeniden tesisi, mevcutta da olan ama devrimin etkisiyle zayıflatılan toplumsal cinsiyet rollerinin güçlendirilmesinden başka anlam ifade etmiyordu. Erkekler kayıt dışı ekonomide sıklıkla ikinci bir iş ararken, kadınlar işten sonra enerjilerini ev işlerine harcamak zorunda kaldılar. Giderek artan kıtlık ve fiyat artışı, artan çocuk ve akrabalara bakma zorunluluğu, kadınların rolünü daha da stresli hâle getirdi.
1990’larda birçok aile yoksulluk sınırının altına düştü ve yaşam koşullarının kötüleşmesi ve yaşanan dönüşüm ve çürüme, evli kadınların istismarının artmasına ve tecavüz vakalarının ortaya çıkmasına neden oldu.
1995’te verdiği bir demeçte Donbaslı Samofalova, belki de zamanın politik, ekonomik ve ideolojik ruh hâlini anlatan bir portreydi. Kardeşleri gibi Donetsk Kimya ve Teknoloji Okulu’ndan mezun olan Tatiana, işini ailesi için iyi yaşam koşullarını sürdürmek için mutlak bir gereklilik olarak gördü. Kocası bütün aileyi besleyecek kadar kazansaydı, bundan kaçınırdı: “Bu işi sevdim; araştırma yapıyorduk. Bize hiçbir zaman çok para vermediler ama bu iyi bir işti. […] Ama elimde olsaydı, işe gitmemeyi, sadece evi idare etmeyi ve çocuklara bakmayı çok isterdim. Bence bir kadın kaderine bağlı kalmalı, ocağı kollamalı.” (Walkowitz; Siegelbaum 1995: 195–196).
Ukrayna’nın dönüşümünde Turuncu Devrimler
SSCB’nin çözülüşünden sonra Rusya ve NATO arasında bir uzlaşı sağlanmıştı. NATO doğuya doğru yayılmayacaktı. Ancak onursuz koşullarda rotayı tam hız kapitalizme kıran ülke güçsüzleşmişti. NATO ve batı bu durumdan faydalanıp, Yugoslavya, Baltık ve Doğu Avrupa’yı yağmalayıp, üslendi.
Hızla eski Sovyet ülkelerine yayılan NATO resmî ve gayrı resmî olarak etki alanını genişletip Rusya’yı çembere aldı. Bu yayılmanın duraklarından biri de elbette Ukrayna’ydı. İlk olarak 2004’te başlayan Turuncu Devrim’in ikincisi 2013 sonlarında başlayıp ve 2014’te Maidan darbesiyle tamamlandı.
2004 sonlarında turuncu devrim olarak bilinen kitlesel protestolarda Viktor Yuşçenko cumhurbaşkanı olmuştu.
Dokuz yıl sonra senaryo tekrarlandı, ancak bu sefer riskler çok daha yüksekti. Başkan Yanukoviç’in Kasım 2013’te Avrupa Birliği ile bir ortaklık anlaşması imzalamama kararı, Ukrayna’nın başkentinde büyük protestoları başlattı ve polis güçlerinin -Berkut- protestoları bastırma girişimi, yalnızca protestoları ateşlemeye hizmet etti. Bastırma girişiminin üzerindeki sis perdesi ise hâlâ aralanmadı.
Protestolar 2014 kışı boyunca devam etti ve 18-21 Şubat arasında kimliği belirsiz keskin nişancılar protestoculara ateş açarak yaklaşık yüz kişiyi öldürdü ve Yanukoviç rejiminin kaderini belirledi.
Darbeyle iktidara gelen yeni rejim değişime hızlı başladı: “İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere eşlik etmiş Stepan Bandera ve Roman Şukheviç’in mirası yasallaşırken, Sovyet mirasının sembolleri yıkılıyor. Rusça konuşmak yasak. Yani Donbass’ın neredeyse yüzde 100’ünün konuştuğu dil… Banderistlerin Sağ Sektör, Azov Taburu gibi Nazilerin Wolfsangel sembolünü logosu kılmış Ukrayna parlamentosunda ırkların karışmasının yasaklanmasını talep edebilen neo-faşist çeteleri Ukrayna ordusunun yanı sıra Donetsk ve Lugansk sınırlarında kol gezmekte.”
Ancak Ukrayna’nın bir kısmında yaşanan olaylar madalyonun sadece bir yüzüydü: “Batılılar fazla yazıp çizmeyince bizim memlekette de fazla bilinmiyor. 2013 Kasım’ndan başlayarak 2014 boyunca Kiev’de Meydan kurulduğunda, Donetsk ve Lugansk’ta Anti-Meydan gösterileri yaşanmıştı. O günleri yaşamışlar çoluk çocuk ahalinin orak-çekiçli bayrakları kapıp caddelere dökülmesini, Halk Konseyi’nin bağımsızlık deklarasyonu ilan etmesini ‘İkinci Ekim Devrimi gibiydi’ diyerek anmakta.”
Darbeden bir hafta sonra, ülkenin güneydoğusundaki Kırım’ın her yerinde, amblemsiz askerler dolaşmaya başladı. Birkaç gün içinde yarımadanın kontrolünü ele geçirdiler ve 16 Mart’ta yapılan bir referandumla Kırım, Rusya Federasyonu’na bağlandı. Batı, o dönem Rusya’ya ilk yaptırımları uyguladı.
Donbas’ta Maidan karşıtı isyan patlak verdi. Kiev doğuda bir Terörle Mücadele Operasyonu ilan etti. Mayıs ayının ikinci günü, Ukrayna’nın güneyindeki liman kenti Odessa’da Maidan yanlısı Neonaziler, Maidan karşıtı eylemcilere saldırdı; Maidan karşıtları, bir yangının ortalığı kasıp kavurduğu ve 40’tan fazla kişinin ölümüne neden olan yerel sendika binasına çekildi. Katliam Donbas ve Kırım’daki isyanın büyümesinin temel nedenlerinden biri oldu.
Sert süren savaşın ardından yapılan ateşkes anlaşmalarından sonra Donetsk ve Lugansk (Donetskaya i Luganskaya Narodnyie Respubliki – bundan böyle DNR ve LNR olarak anılacaktır) Halk Cumhuriyetleri kuruldu. İsyan bölgesinde ve halk cumhuriyetlerinin kuruluşu ve savunmasında pek çok önemli figür var.
Mozgovoy’un yanı sıra, uzun süre DNR’nin başkanlığını yapan ancak Ağustos 2018’de öldürülen Aleksandr Zakharchenko, Vostok taburunun lideri Aleksandr Khodakovskiy, Mikhail Tolstykh (takma adı Givi) gibi öne çıkan başka isimler de vardı. Somali taburunun başında, Sparta taburunun başında Arseniy Pavlov (Motorola takma adı), Igor Bezler (isim adı Bes) ve DNR’nin 2014’te istifa eden ilk başkanı Aleksandr Boroday. Denis Pushilin, Igor Plotinskiy ve diğerleri…
İdeolojik motivasyonları birbirinden çok farklı olan ulusal yönü olan bir halk hareketiydi patlak veren. Bütün bu heterojen hareketin içerisinde Donbas’ın nasıl bir coğrafya olduğunu ise Ceyda Karan’ın izlenimlerinden aktaralım:
“Sadece Sovyet Ukraynası değil, bizatihi Sovyetler Birliği sanayisinin ana damarı olmuş, her yerinden kaliteli kömür fışkıran, metalürji ve sanayi merkezinde artık sosyalizm yok. Oysa örneğin Sovyetler’in şehircilik ve mühendislik dehasının ürünü olarak adeta orman içinde yarattığı 1960’lara kadar anılan ismiyle ‘Stalino’, yani Donetsk’i dolaşırken, sosyalizm nostaljisine kapılmamak elde değil. Dört yanda Sovyet liderlerinin anıtları, onların isimlerini taşıyan semtler, sokak ve cadde isimleri var. Lenin’in yahut KGB’nin öncülü Çeka’nın kurucusu Leh asıllı Bolşevik lider Felix Djerzinski’den kömür ve metalurji proleterlerine uzanan anıtlarla… Merkezdeki Krupskaya Kütüphanesi gurur kaynağı. İnsanlar Leninski, Varoşilovski, Kalininski, Budyanovski, Proletarski, Kievski, Kirovski, Petrovski diye sıralanan ilçelerde yaşıyorlar. Tarihi miraslarıyla gururlu görünüyorlar.
“Ortada tarihi miras ve semboller çok, ancak sosyalist sistem yok. Ukrayna’nın bağımsızlığı ve küresel kapitalizmle flörtü döneminde oligarkların eline düşmüş bir coğrafya burası. Hissiyatı ‘sosyal adalet’ fikri eşliğinde küçük girişimcilik belirliyor.
“Onlara göre bu direniş Meydan’daki emperyalist işbirlikçiler ve neo-faşistlere karşı. Sosyalizmin eksikliği anımsatılınca ‘Venezüela’da da yok. Suriye’de de yok. Ama onlar direniyorlar’ diyorlar. Sağcısı solcusu Donbass’ta nasyonalistlere karşı birleşmiş. Bunu 1990-1991’de Moskova’da komünistler ile monarşistlerin ülkeyi çökerten Boris Yeltsin’e karşı birlik olmasıyla kıyaslıyorlar. Bu gelenek Halk Milisleri’nin komünist Prizrak (Hayalet) Taburu ile emperyal üniformalı Motorola Sparta taburunu buluşturuyor. Ünlü Vostov (Doğu) Taburu ile suikassta öldürülen Gigi’nin (Mikail Tolstıh) Somali taburları da var.”
Ceyda Karan Donbas’ta Ukrayna Komünist Partisi’nden ayrılan Donetsk KP’sinin genel sekreteri Litvinov’la röportaj yaptı. Litvinov’un sözlerinden aktarırsak: “Ukrayna’daki olayların hedefi Donbass’tı. Burası tarihi açıdan üretim ve ağır sanayi merkezi, emekçi kollektivizmi karakteri. Tabii ki Sovyetler sonrası çok sayıda işletme kapatıldı. Ama vasıflı işçi ve teknisyenler kaldılar. Onlarda ağır basan sosyal adalet duygusuydu. Sosyalizmi kastetmiyorum. Ama Kiev’deki nasyonalist, faşizan ideoloji, Donbass’takinin tam zıttıydı. Kaçınılmaz olarak karşı karşıya geldiler. İki sene önce Paraşenko savaşın temel hedefinin Donbass’taki sosyalist bilinci yok etmek olduğunu açıkça söylemişti. Savaşın başka amacı yoktu.
“Yanukoviç 1990’larda her yerde ortaya çıkan mafyatik adamların temsilcisiydi. Tabii ki politik kapasitesi vardı. Ama oligarkları zenginleştirmek için kullandı. 2010 sonrası yine başkan seçildiğinde Rusya-Avrupa ilişkilerini dengeli idare etmek, halkın refahı için imkânları vardı. Halk onu destekledi. Çünkü halk 2004’te Batı destekli kalkışmaya karşı durmuştu. 2014’te Meydan’daki kaosu sonlandırmak için elinde tüm yetkiler vardı. Kullanamadı, yapamadı. Çünkü malını mülkünü ve kendi çıkarını düşünüyordu.
“Kime sorsanız, hele de eski kuşaklara sosyalizm taraftarıdır. Ama her sıradan vatandaş kendi işini kurma güdüsüyle hareket eder. Bu ikilemden ötürü sosyalizmin doğru ve kollektif iktidar yönlendirmesini sağlayamıyoruz. Bunun için partiler gerekiyor. Şu anda bu yok. Parti olmayınca küçük burjuva eğilimler baskın çıkıyor.”
Mozgovoy: Zafer sadece askerî bir şey değildir
DNR ve LNR’nin örgütlenmesi ve savunulmasında birçok önemli milis gücünden biri Hayalet Tugayları (Prizrak Brigade) idi.
Tugayların komutanı Aleksey Mozgovoy, yaptığı sosyal adalet vurgusuyla diğer figürlerden farklıdır. Lugansk eyaletine bağlı Satovo’da doğdu ve savaş öncesi aktörlük ve şarkıcılık dâhil birçok işte çalıştı.
YouTube’da yaptığı bir dizi konuşmayla öne çıktı. Donetsk’te bir halk mahkemesi kurdu, Ukraynalılara ortak bir mücadeleye katılmaları için çağrıda bulundu. Bu yönüyle genel atmosferden farklı davranıyordu.
Medyaya verdiği röportajda Maidan’ı “senaryo” olarak tanımladı. Darbenin sömürü ve tekelci paylaşım ilişkileriyle ilgili olduğunu belirtti.
Bunun üzerine DNR ve LNR’nin proje olup olmadığıyla ilgili gelen soruya ise “Bu senaryo Maidan ile başladıysa, dün bittiğini size kim söyledi? Bu senaryo daha uzun süre devam edecek. Ve ancak halk iktidarı inşa edildiğinde tüm bu senaryolu, sahnelenmiş gösterilerin sonundan bahsedebilirsiniz. O zamana kadar, güç… tam olarak insanların değil…. [DNR ve LNR’de] seçimlere karşıydım. Çünkü savaşlar sürerken kitlesel bir seçim düzenlemek mümkün değildir. Aynı şekilde Ukrayna’da da seçimler yapılmamalıydı. Nasıl bakmayı seçerseniz seçin, mükemmel ayarlanmış bir senaryoda yaşıyoruz.” sözleriyle cevap verdi.
Hayalet Tugaylarının bu projede yer alıp almadığına dair soruya ise Mozgovoy kısa bir cevap verdi. “‘Hayalet’ tüm senaryolara karşı çıktı. Biz var olmamalıydık. Herkesi şaşırtarak ortaya çıktık. O yüzden adımızı Hayalet koyduk.”
Röportajın devamında zaferin sadece savaşın sona ermesiyle kazanılamayacağını, insanların düşünme biçimlerinin gelişmesi ve değişmesi gerektiğini, yoksa bütün savaşın ve bedellerin boşa verileceğini belirtiyor. Yozlaşmış güçlerin halkı ittiği kölece koşullardan kurtulunması ve özgür düşünceye ihtiyacı belirten Mozgovoy çözümün makinalı tüfeklerle gelişmeyeceğini ifade ediyor.
“Makinalı tüfekler zaten her iki taraftan da çalışıyor. Aynadaki yansımanda kendinle savaştığını anlamak yeterli değil mi? Bir yanda işçi, diğer yanda işçi, bir yanda taksici, diğer yanda taksici. Ne için veya neye karşı savaşıyorlar? Oligarklara karşı, özgürlük için, daha iyi bir yaşam için. Tek fark, bazılarına ‘toprağınız için savaşıyorsunuz’, bazılarına da ‘faşizme karşı savaşıyorsunuz’ denmesidir. Örnek bulundu, anlatılıyor. Bu haliyle hiçbir taraf farklı düşünmeye başlamaz. Aksi takdirde sonsuza kadar savaşacağız.”
Mozgovoy kendi mücadelesini, iktidarı halka vermek olarak çerçeveliyor ve halk ile mafya arasındaki farkta ısrar ediyor. Onun için oligark yapılardan kurtulmanın yolu hem silahlı bir mücadele hem de bir fikir mücadelesiydi.
Hayalet Tugayları komutanı Aleksey Mozgovoy, Givi ve Zaharchenko gibi suikastle öldürüldü.
Sonuç yerine
Maidan darbesinden sonra yaşanan çok yönlü süreç bize kolay bir mücadele ve kolaycılıkla bulunamayacak doğrular olduğunu anlatıyor. Kapitalist-emperyalizmin en büyük güçlerinden biri karanlık yaratma ve sanal gerçeklikler yaratma kapasitesi.
Bu karanlığın içinde gerçeğin her yönünü görmek bu kadar zorken, karanlığın yayılmasına paydaş olmamak, onu engellemek can alıcı önemde. Ve mutlaka var olan direnişçileri arayıp -karanlığın içindeki kızıl- sesini duymak, ses vermek ve omuz vermekse vazgeçilemeyecek bir görevdir.