Erdoğan’ın, ‘seçme’ işçilerle Saray’da buluştuğu gün, Çin’dekinden bile ucuz olan asgari ücreti dahi ödemeyen Çin şirketi Xaomi-Salcomp, İstanbul’daki fabrikasında çalışan 200’e yakın işçiyi sendikaya üye oldukları için tazminatsız işten çıkardı. Türkiye’nin bugününe dair temel sorun da, eğer daha iyi bir geleceği olacaksa onun yolu da burada.
18 Aralık 2020…
Türkiye’de Covid-19 salgını ‘resmi’ olarak altı aydır sürüyor. Ekonomi berbat durumda. Trump ABD seçimlerini kaybetmiş. Damat Bakan, ekonomi yönetiminden gizemli bir “affını dileme” süreciyle yeni uzaklaştırılmış. Mart ayında, salgının resmen kabulünün ilk günlerinde, “tedarik zincirlerine hâkim olacağız, ucuz işgücümüzle avantaj sağlayacağız, ihracat üssü olacağız” diye diye saçılmış iyimserlik tohumları, hakikatin bozkırında çürüyor. Ama o vaatlerin, gerçekte Türkiye toplumu ve emekçileri için ne anlama geldiğine dair hızlı bir hikâyenin de ilk somut adımı atılıyor o gün. Dünya gazetesinin başlığı şöyle: “Salcomp’tan Türkiye’ye teknoloji yatırımı”…
Haberden öğrendiklerimiz özetle şunlar:
“Elektrik ve elektronik cihazların yedek parça imalatı üzerine 1973’te Finlandiya’da kurulan ve Çin başta olmak üzere dünya genelinde birçok üretim ve montaj fabrikası bulunan Salcomp, Türkiye’de gerçekleştireceği ilk yatırım için çalışmalara başladı. Avcılar Ambarlı Limanı yakınlarında 14 bin metrekarelik kapalı bir alanda cep telefonu fabrikası kurmaya hazırlanan Salcomp, yaklaşık 2 bin kişiye istihdam yaratmayı planlıyor. Fabrikanın tüm teknik çözümlerini ise Kontrolmatik ve Molen Grup üstelenecek. Beklenen yatırım için imzalar atıldı.” (1)
Burada geçen üç şirkete, bu yazının sınırları kapsamında çok kısacık bakalım.
Salcomp, 1973’te kurulmuş olduğu Finlandiya ile hemen hiçbir ilişkisi kalmamış bir Çin şirketi aslında. 2004’ten beri Finlandiya’da hiçbir üretimleri yok. 1983’te Fin tekeli Nokia tarafından satın alınmış ve Nokia’nın muazzam pazar payına sahip olduğu bir dönemde, 1995’te, mobil telefonların şarj ekipmanlarına odaklanmak üzere ‘stratejik’ bir karar almışlar. Üç yıl sonra, 1998’de, Çin’de “fason üretime” başlıyorlar. (2) Rusya’yı ve Asya ekonomilerini vuran, kısa sürede Türkiye’ye ulaşacak olan küresel kapitalist krizin ortasında, Çin’in ‘özgün kapitalizmi’ ile büyüyen bir küresel şirkete dönüşüyorlar sonra. Brezilya, Çin, Hindistan ve Tayvan’da yatırımlar yapıyorlar. Hong Kong, ABD, Güney Kore ve Japonya üzerinden küresel batıyla ilişkileri geliştiriyorlar. Ve nihayet 2019’da Salcomp’u, Çin küresel şirketi Lingyi ITech satın alıyor. En büyük kapitalist ülkede Biden seçeneği, “Çin kapitalizmiyle mücadele”yi de temel alacak şekilde, eski ‘yeni dünya düzeni’ni restore ve ihya etmek üzere işbaşına gelmekteyken Türkiye’de yatırıma girişen bir Çin şirketi…
Kontrolmatik, hiç değilse hakkında bir miktar somut bilgi edinebildiğimiz bir yerli şirket. Bugünkü imtiyaz sofrasının etrafındakilere göre oldukça ‘erken’ bir tarihte, 2008 başında kurulmuş. İlk işlerini Microsoft ile yapmışlar. ABB ve GE gibi küresel tosunlarla ortaklıkları var. Devletin büyük altyapı projeleriyle, Zorlu’yla, Limak’la, dönemin tüm bal kovanlarıyla iş ilişkisindeler. Girişimlerinin özgün yanı onlara bir ayrıcalık tanımış gibi görünüyor; yüksek teknoloji alanında Türkiye için görece erken bir girişimle pazarda yer tutmuşlar.
Ve Molen Grup; bu bileşkenin en esrarengiz, en ‘gölgedeki’, en ‘spekülasyona açık’ bileşeni. Haklarında kayda değer hemen hiçbir bilgi yok. İnternet sitelerinde İstanbul Cağaloğlu’ndaki Nuruosmaniye Caddesi’ndeki bir adres ve bir e-posta dışında iletişim bilgisi verilmemiş. Avcılar’da ‘akıllı telefon’ üretecek bir küresel yatırımın iki ‘yerli’ partnerinden biri durumundalar, ama irtibat kurulacak bir ofis telefonları bile yok! İnternet sitesi, bu müphem şirketin müphem “yatırımları” ve “faaliyet” alanlarına ilişkin, demode ve ucuz işletme klişelerinden oluşan laf kalabalıkları yapmış. (3) “İş dünyasının parlayan yıldızı”, “Türkiye’nin dünyaya açılan yüzü” gibi sloganları var, ama tam olarak “ne iş yaptıkları” anlaşılmıyor. Sitenin “Başkanın Mesajı” bölümünde, yine beylik laflarla yuvarlanmış, ama söz konusu şirketin “ne iş yaptığını” yine anlayamadığımız bir metin yer alıyor. Bu metnin altına Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla Samir İskander imzası atılmış. Şirketin tepe yöneticisi Samir İskander, ‘bu çağda’, internette pek bir iz bırakmamayı başarmış. Samir İskanderov isimli, Azeri ordusu ve devletiyle ilişkili biriyle aynı kişi olduğu izlenimi uyanıyor. Bu iştah açıcı hikâyeyi bu yazının çerçevesi açısından burada bırakalım. Velhasıl, Molen Grup’un, 2020 sonu Türkiye’sinde Xiaomi-Salcomp’un gizemli partneri olduğunu biliyoruz sadece –şimdilik.
29 Mart 2021
Aralık ayında ilan edilen yatırım faaliyete geçiyor. Xiaomi-Salcomp, İstanbul Avcılar’da, “yıllık 5 milyon akıllı telefon üretim kapasitesine sahip” fabrikayı açıyor. Bu, Xiaomi’nin Salcomp ile üretim yaptığı dördüncü fabrika. Önceki üçü Çin, Hindistan ve Endonezya’da. Salcomp Kıdemli Başkan Yardımcısı Travel Xue, bu fabrikayla ilk yıl yaratılacak 200 milyon dolarlık katma değeri her yıl artıracaklarını söylüyor açılışta. Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönderdiği mesaj okunuyor: “Yıllık 10 milyonun üzerinde cep telefonu satışının gerçekleştiği; Avrupa, Rusya ve Ortadoğu pazarlarının birleşme noktası Türkiye, akıllı telefon üreticileri için bölgenin üretim üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Xiaomi ve iş ortağı Salcomp’un yaklaşık 30 milyon dolarlık yatırımla, 14 bin metrekare arazi üzerinde kurduğu bu fabrika, yıllık 5 milyon üretim kapasitesiyle 2 bin kişiye de istihdam sağlayacak.”
Şirketin başkanıyla ülkenin başkanını konuşmalarını yan yana koyunca, 30 milyon dolar yatıran Xiaomi-Salcomp’un daha ilk yıl 200 milyon dolar kâr (ve her yıl bunu artırmayı) beklediği ortaya çıkıyor. Birkaç ay sonra görevden alınacak olan dönemin Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Xiaomi ve Salcomp’u, “Türkiye’nin başarı serüvenine dâhil oldukları için” tebrik ediyor, “aramıza hoş geldiniz” diyor. (4)
Temmuz-Ağustos 2021
Xiaomi-Salcomp fabrikasının yatırım-kâr-istihdam gibi sözcüklerle süslenmiş peri masalının arkasındaki emek cehennemine ilişkin haberler çıkmaya başlıyor. Patronların Ensesindeyiz Ağı’na (PE) ulaşan işçiler, hafta sonları zorunlu mesaiye çağırıldıklarını, gelmek istemeyen işçiler için tutanak tutulduğunu, bazı işçilerin mesai ücretlerinin hiç yatırılmadığını, bazılarına da eksik yatırıldığını; “performans düşüklüğü”, “dedikodu”, “mesai saatlerine geç gelinmesi” gibi gerekçelerle işten çıkarmalar yaşandığını aktarıyor. (5)
Xiaomi-Salcomp işçilerinin Evrensel gazetesine gönderdiği mektup, fabrikadaki çalışma koşullarını, ortaya çıkan emek cehennemini gösteriyor: “Salgının pik yaptığı dönemde geceli gündüzlü çalışmaya devam ettik, yüzlerce çalışan Covid oldu, daha ilk aydan maaşlarımız eksik yattı. Nisan ayında maaşlar tekrar eksik yatınca montaj hattı üretimi durdurdu. Çinli yetkililer fabrikaya gelip sözler verdiler ve üretim tekrar başladı. Sözlerin birçoğu tutulmadı, 8 saat çalışma dediler, 11 saat bile çalıştık…” (6)
Yılda 200 milyon dolar kâr hedefleyen şirket, asgari ücretle işe aldığı işçilere bu ücreti bile ödemiyor, maaş olarak 1.600, 1.900 TL yatıyor işçilere. Ucuz emek cehennemi Çin’den bile daha düşük olan asgari ücreti dahi ödemiyor Çinli patron. Üç vardiya denerek başlanmış çalışma düzeni hemen iki vardiyaya düşmüş ve 11 saatlik ‘zorunlu çalışma’ dayatılmış. İstihdam vaat edildiği gibi 2 bin değil, 800 kişi civarında. Çoğunluğu kadınlardan oluşan işçiler tüm bu sorunlar karşısında sendikalaşma yoluna gidiyor ve Türk-İş’e bağlı Türk-Metal sendikasında örgütlenmeye başlıyor. Bakanların, “Aramıza hoş geldiniz” diyerek karşıladığı Çinli kapitalistler de sendikaya üye olan işçileri işten çıkarmaya… 26 Ağustos’ta Evrensel’den Deniz Tezel’e konuşan işçiler, en az 15 işçinin sendikalı olduğu için çıkarıldığını, ama vazgeçmeyeceklerini söylüyor. (7) 2 Eylül’den itibaren fabrika önünde eylemler başlıyor.
6 Eylül 2021
Xiaomi Salcomp işçileri, yüzde 50+1’lik işyeri barajını aştı ve Türk Metal sendikasının yetkili sendika olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından da kabul edildi. Ancak patron sendikayı tanımama tavrını sürdürdü; işçilere ‘rüşvet’ niteliğinde bazı sözler verdi, ama muhatabın sendika olduğu yanıtını aldı. Sendikaya üye olan işçilerin işten çıkarılması devam etti.
13 Eylül 2021
Patronun tutumu karşısında işçiler 13 Eylül Pazartesi günü direnişe geçerek iş bıraktı. Yüzlerce işçinin katıldığı bu eyleme patronun yanıtı sert oldu. Tuvalet kapılarını dahi kilitleyerek, direnişteki işçilerin en temel ihtiyaçlarını engelledi.
14 Eylül 2021
Bir gün önce başlayan direnişe katılan, sendikaya üye ve ezici çoğunluğu kadınlardan oluşan çok sayıda işçi, gece yarısından sonra telefonlarına gelen mesajlarla kovulduklarını öğrendi. 14 Eylül sabahı fabrika önüne gittiklerinde içeriye alınmadılar. Yönetim, fabrika etrafındaki tel çitleri yükselterek, içeride ve dışarıda direnen işçileri birbirinden koparmaya çalıştı. Sendikaya üye olduğu için işten çıkarılan işçilerin sayısı 170’e ulaştı. Türk Metal sendikası, örgütlü olduğu diğer fabrikalardan işçilerle birlikte eyleme geçti.
O gün Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Erdoğan “İşçi Buluşması” düzenliyordu! Xiaomi-Salcomp fabrikasında örgütlenen ve direnişe geçen Türk Metal’in de bağlı olduğu Türk-İş konfederasyonuna bağlı, farklı sektörlerden işçilere konuşan Erdoğan, “2023 hedeflerimizle, Türkiye’yi her alanda olduğu gibi çalışanlarımızın gelir seviyeleri konusunda da en üst sıralara çıkarmayı planladık” diyor, ama sonra bu planın, “Son yıllarda yaşanan darbe girişimleri, ekonomik saldırılar, salgın ve afetler sebebiyle geciktiğini” söylüyordu.(8) Oysa 2017’de, aynı darbe girişiminin olanağıyla ilan edilmiş OHAL’i patronlara anlatırken, “OHAL sayesinde grevleri erteledik” diyen de kendisiydi. Erdoğan, buluşma için ‘seçilmiş’ işçilere, makroekonomik göstergelere dair pembe tabloyu tekrar ettikten sonra müsamere sona erdi. Aynı saatlerde, en temel anayasal haklarını kullanarak sendikalı olduğu için işten atılan 200’e yakın işçi fabrika önünde, yükseltilmiş çitlerin önünde, polisin ‘dağılın’ anonsları arasında meşakkatli bir yola çıkmıştı.
14 Eylül günü ortaya çıkan bu tablo Türkiye’nin en temel sorunlarından birine, birincisine ilişkin çarpıcı bir tablodur: Diyanet eliyle kışkırtılan kültürel-dinsel ‘gerilim’; göçmen emeğinin toplam sömürüye nasıl eklendiğini gizleyen bir milliyetçilik; siyasal ufku sandık aritmetiğine ve artık onun küsuratlarına dair pazarlık-taviz denklemlerine hapsolmuş bir restorasyon muhalefeti bu sahici tablonun dışındadır. Muğla Akbelen’de, Rize İkizdere’de, Dersim’de, Kaz Dağları’nda ormanları, toprakları için direnen köylüler ve halk; Trakya’da, İstanbul’da Kocaeli’nde, Bursa’da, Konya’da kölelik koşullarına karşı örgütlenmeye çalışan ve direnen işçiler; üniversitelerinin özerkliğini ve bilimsel özgürlüğünü savunan öğrenciler; milyonlarca işsiz ve geleceksiz genç… Eğer ülkenin ışıklı bir geleceği olacaksa, bunun baş aktörleri burada. Xiaomi-Salcomp’ta, Carrefour-Sa’da, Sinbo’da, Baldur’da, Indomie’de, Kentpar’da, Şişli Belediyesi’nde ve daha pek çok yerde direnişler sürüyor. Ülkeyi gerçekten değiştirmek isteyenlerin gözü, kulağı da, kendisi de oralarda…
NOTLAR
1- Dünya gazetesinin haberi şurada: https://www.dunya.com/sirketler/salcomptan-turkiyeye-teknoloji-yatirimi-haberi-604155
2- Salcomp şirketinin kendi internet sitesindeki tarihçe bölümünden bu gelişim izlenebilir..
3- Molen “Grup”un internet sitesi şurada: https://molengroup.com/
4- https://www.dunya.com/ekonomi/xiaomi-turkiyede-uretime-basladi-2-bin-kisiye-istihdam-haberi-616120
6- https://www.evrensel.net/haber/439754/xiaomiye-is-kapisi-dedik-kolelik-cikti