DW Türkçe, Türkiye’de sayıları 70 bini bulan tutuklu öğrencilerin yaşadıkları sorunları araştırdı. Tutuklu öğrencilerin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlarının başında öğrenim hayatlarının akıbeti geliyor.
Adalet Bakanlığı’nın, CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin soru önergesine geçen sene Eylül ayında verdiği yanıta göre, Türkiye cezaevlerinde 69 bin 301 tutuklu öğrenci bulunuyor. Tutuklu öğrencilerin yaşadığı sıkıntıların başında, öğrenim hayatlarının kesintiye uğraması geliyor. Hatta bazı öğrenciler için başlatılan ceza soruşturmaları veya haklarında açılan davalar, eğitim hayatlarının sona ermesi demek oluyor.
Hüseyin Boğatekin, Türkiye genelinde tutuklu bulunan öğrencilerin haklarını savunan avukatlardan biri. Avukat Boğatekin, müvekkili olan tutuklu öğrencilerin çoğunluğunun dosyasında üniversiteler bünyesindeki öğrenci derneklerine üye olmanın silahlı terör örgütü üyeliğine delil sayıldığını söylüyor. Ayrıca, öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ya da Şırnak’ın Uludere ilçesinde meydana gelen katliam için yapılan ve polis müdahalesinin yaşanmadığı anma etkinliklerinin de dava dosyalarında delil olarak yer aldığını ifade ediyor.
HALAY ÇEKMEK, ÖRGÜT ÜYELİĞİNE DELİL
Avukat Boğatekin’in müvekkilleri arasında Nevruz’da üniversite kampüsünde halay çektikleri için örgüt üyesi oldukları iddiasıyla tutuklanan Aydın’daki Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden öğrenciler de var. Söz konusu iddianamede, “Öğrencilerin ellerini havaya kaldırarak iki parmaklarıyla zafer işareti yaptıkları, slogan attıkları, ateş yakılarak Kürtçe şarkılar eşliğinde gerilla halayı oyunu oynadıkları tespit edilmiştir” ifadesi yer alıyor. Yine müvekkileri arasında yer alan, Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi’nde okurken tutuklanan öğrenciler için hazırlanan iddianameye, “Şırnak İli Uludere İlçesi Ortasu (Roboski) köyünde 34 kişinin hayatını kaybetmesini protesto etmek amacıyla gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamasına ilişkin video kaydı” ifadesiyle söz konusu etkinliklerin delil olarak girdiği görülüyor.
Tutuklu bulunan öğrencilerin kayıt yaptıramadığını ve sınavlara giremediğini hatırlatan Boğatekin, “İçeri alındığınızda eğitim hayatınız sekteye uğruyor” diyor. Ancak bir öğrencinin eğitim hayatının sekteye uğraması için tutuklanması da gerekmiyor. “Üniversitelerde açılan idari soruşturmalar, ceza soruşturmasını beklemiyor. Öğrenciler haklarında bir ceza soruşturması olduğunda ya da tutuksuz yargılandıklarında da okuldan uzaklaştırılıyorlar” diye konuşuyor.
“MASUMİYET KARİNESİNİN İHLALİ”
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSST) Kadir Selamet, tutuklu öğrencilerin bir kısmının öğrenim hakkının ihlal edildiğini, öğrenimine devam edenlerin ise birçok problemle karşılaştığını ifade ediyor. Yaşanan sıkıntılardan bazılarını ise öğrenimin ücretli olması, sınav nakil masraflarının karşılanmaması, uzun tutukluluk sürelerinden kaynaklı yaşanan hak gaspları şeklinde sıralıyor.
Kasım 2016’da yürürlüğe giren 677 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK), örgüt üyeliğinden tutuklu ve hükümlü bulunan kişilerin sınava girme haklarını elinden aldı. İlgili maddede, “Terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar sebebiyle tutuklu veya hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunanlar, olağanüstü halin devamı ve kurumda barındırıldıkları süre zarfında, ülke genelinde uygulanan merkezî sınavlar ile örgün veya yaygın her türlü eğitim ve öğretim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan ya da yaptırılan sınavlara giremezler” deniliyor.
Kadir Selamet, tutuklu öğrencilere yargılandıkları dava maddelerine bakılarak yaptırım uygulanamayacağını ve infaz sürecinde ayrımcılık yapılamayacağını vurgulayarak, “Bir kişinin tutuklu veya hükümlü olması, yargılandığı yasa maddeleri eğitim alma ya da öğrenim görme hakkını etkilememelidir” diyor. 677 Sayılı KHK ile sadece hükümlü değil, tutuklu olanların da öğrenim hakkının elinden alındığını belirterek, “Yasalara göre de ‘suçları sabit görülmeyen’, henüz kovuşturma aşamasında olan ve beraat etmesi olası kişilerin hakları da ellerinden alınmaktadır, bu masumiyet karinesinin de ihlâlidir” diyor.
TUTUKLU ÖĞRENCİLERE VASİ ATANAN ÖĞRETİM ÜYESİ
MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi İpek Özel, aileleri Diyarbakır ve Adana’da olan üç tutuklu öğrencinin vasisi. “Bir vasi atanması lazımdı, aileleri yeterince koşturamıyordu” diyen Özel’in tutuklu öğrencilerle tanışması, bir kitap kampanyası kapsamında cezaevine kitap yolladıktan sonra öğrencilerin kendisine teşekkür mektubu göndermesiyle olmuş.
“Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla 19 yaşında tutuklanan Ege Üniversitesi öğrencileri Ufuk Aydın Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde, Fatih Kurt ve Barış Okutucu ise Şakran L Tipi Cezaevi’nde bulunuyor. İşletme okuyan Ufuk Aydın ile okul öncesi okul öncesi öğretmenliği okuyan Fatih Kurt, cezaevinde tekrar üniversite sınava girmiş ve ikisi de hukuk fakültesini kazanmış. Ancak kayıt yaptıramadıkları için eğitimlerine devam edememişler.
“Adil yargılamanın bu kadar sabote edildiği bir sistem olamaz. Haksızlığın ne kadar büyük olduğunu gördükten sonra öğrenci davalarını takip etmeye başladım” diyen İpek Özel, vasisi olduğu öğrencilerin üniversitede düzenlenen izinli bir basın açıklamasına katıldıkları için özel yetkili mahkeme tarafından 12 yıl hapis cezasına çarptırıldığını söylüyor. “Üniversiteye kayıt yaptıramıyorlar. Kitap yasağı var. Sınavlara giremiyorlar. Öğrenciliğe dair hiçbir hakları yok” diyen Özel, OHAL öncesinin de zor olduğunu ancak en azından tutuklu öğrencilerin hakları olduğunu ifade ediyor.
Burcu Karakaş / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe