Irak Kürdistan siyaseti çetrefilli bir dönemden geçiyor. Zorluğun olmadığı dönem de yok ya! Jeopolitiğin dayatmasıyla Türkiye’ye yaslanan Erbil yüzünü Tahran’a; İran’a yaslanan Süleymaniye ise Washington’a döndü. Konjonktürel kayışlar mı, stratejik tercihler mi? Jeopolitik gerçeklikten söz ettiğimize göre bunlar çapraz ilişkilerden medet uman dönemsel arayışlar olarak görülebilir.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani, 6-7 Mayıs’ta Tahran’da tam anlamıyla bir lider olarak ağırlandı. Resmi temaslar Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı, Meclis Başkanı, Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devrim Muhafızları Genel Komutanı ile sınırlı kalmadı; dini lider Ali Hamaney tarafından da ağırlandı. Hamaney, Barzani’yi genellikle özel ve mahrem görüşmeler için tahsis edilen bir odada kabul etti.
Bu ihtilaf için “stratejik kırılma” abartılı bir tespit olabilir ama ağırlanmanın düzeyi bir tür kırılmayı hedefliyor. Barzani’nin Kürdistan’daki genel seçimlerin ertelenmesi konusunda İran’dan Bağdat ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) üzerindeki etkisini kullanması yönündeki beklentiye odaklananlar var fakat açıkçası bunun için bu çapta bir ziyaret gerekmiyor. Uzun zamandır çalışmayan ve normalde görev süresi 2022’de dolan Kürdistan Parlamentosu için seçim tarihi 10 Haziran olarak belirlenmişti. KYB’nin Irak Federal Yüksek Mahkemesi’ne itirazı üzerine Kürdistan’da Türkmenler ve Hıristiyan azınlıklar için ayrılan 10 vekillik kota iptal edilmişti. Türkmen ve Hıristiyan nüfus Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) kontrolü altındaki bölgelerde olduğundan Barzaniler, Kürt oylarıyla seçtirdikleri azınlık adaylarıyla parlamentoda üstünlüğü garantiliyordu. Ayrıca seçimlerin Irak Yüksek Bağımsız Seçim Komisyonu tarafından denetlenmesi de Kürdistan’daki siyasi tekelin keyfini kaçırdı. Kürt kaynaklara göre 2 Mayıs’ta İranlı bir heyet KYB’ye seçimlerin KDP’nin katılımı olmadan yapılamayacağı mesajı verdi. Bilahare Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin önceki kararlarıyla ilgili yürütmeyi durdurması ve Seçim Komisyonu’nun hazırlıkları askıya alması İran’la temaslara bağlandı. Fakat bu resmin küçük bir parçası. Mesele bundan daha büyük.
***
Kürdistan siyaseti Bağdat, Tahran ve Ankara üçgeninde sıkışmış durumda. Tahran, İsrail’in Kürdistan’ı üs olarak kullandığı suçlamasıyla Erbil’i cendereye aldı:
2022 ve 2024’te “Mossad üssü” diyerek iki Kürt iş adamının konutlarını balistik füzelerle vurdu. Böylece İsrail’in Kürdistan’daki varlığını kırmızı çizgi ilan etmiş oldu.
ABD’yi Irak’tan çekilmeye zorlamak için Iraklı Şii milis grupları üzerinden geliştirilen saldırılardan Kürdistan nasibini alıyor. Kor Mor gaz tesislerine yönelik saldırılardan da kanıtlanmamakla birlikte örtülü olarak İran bağlantılı milisler sorumlu tutuluyor.
İran içinde saldırılarla bağlantılı oldukları suçlamasıyla İranlı Kürt partilerin Irak Kürdistanı’ndaki kamplardan çıkartılması ve sınırlardan uzaklaştırılması da İran’ın füze diplomasisinin diğer ayağını oluşturuyordu. Dahası 2023’te Bağdat’la sınır güvenliğine dair bir anlaşma imzalayıp merkezi hükümetin Kürdistan üzerindeki kontrolünü artırdı.
***
Cenderenin diğer tarafındaki Türkiye ile başlık çok:
Ankara bir taraftan askeri operasyonları genişletirken diğer taraftan KDP gibi KYB’yi de iş birliğine zorluyor. KYB Terörle Mücadele Birimi SİHA ile vuruldu, PKK’yle arasına mesafe koyması yönünde Süleymaniye açıkça tehdit edilmeye başlandı.
Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinde şekillenen yeni ortaklık konsepti, Kürdistan’ın geleceğini etkileyecek bazı belirsizlikler içeriyor. Görünüşe göre Kalkınma Yolu, Kürdistan’ın aleyhine işleyecek bir planlamayla Bağdat’ın kontrolünü yeni sınır kapısı ve güzergahlar dahil edilerek kuzeye taşıyacak. KYB’nin kontrol alanı Türkiye ile sınırları paylaşmadığından birinci dereceden endişelenmek KDP’ye düşüyor. İran’la işleyen 7 kapı var: Erbil’e bağlı Hacı Umeran KDP’nin, Süleymaniye’deki Başmak ve Germiyan’daki Perwez Han kapıları KYB’nin kontrolünde. Bunlar uluslararası kapılar. Bunun dışında Şuşmi, Seyranban, Kele ve Piştay Tawela kapıları yarı resmi ve hepsi KYB’nin elinde. Geçmişte KYB’nin Türkiye’den bir sınır kapısı açma umuduyla kuzeye doğru başlattığı harekât İran’ın desteğiyle PKK tarafından bloke edilmişti. İran’ın Irak ve Kürdistan Bölgesi ile ticaret hacmi 13 milyar dolar civarında. Mal geçişinin yarıdan fazlası Kürdistan’daki 7 kapıdan sağlanıyor. Kürdistan’la ticaret hacmi 6 milyar dolar. İran, Türkiye’nin hemen ardından en büyük ikinci ticaret ortağı. Hedef bunu ikiye katlamak.
Ankara’nın Bağdat’ta pişirmeye çalıştığı yeni stratejik güvenlik anlaşması sadece Irak’ı askeri operasyonlara ortak etmeyi değil aynı zamanda Türkiye’nin fiili askeri varlığını ve üslerini meşrulaştırmayı hedefliyor. Kalkınma Yolu’yla tahkim edilen bu stratejik çerçeve İran’ın çıkarlarını baltalayabilir. Haliyle Tahran’dan ‘bozucu’ hamleler gelebilir.
***
Cenderenin Bağdat tarafına gelince:
Hem İran hem Türkiye’nin müdahaleleri merkezi hükümetin onlarca yıldır kontrolünün dışında kalan Kürdistan’da daha fazla müdahil olmasının önünü açıyor.
Kürdistan’ın Türkiye ile yaptığı petrol ve doğalgaz anlaşmaları ters tepti. Bağdat’ın uluslararası tahkimden elde ettiği zafer ve federal mahkemenin kararları petrol ve doğalgazın çıkarılması ve ihraç edilmesinde merkezin yetkisini tescilledi. Petrolün doğrudan ihracı Bağdat’ın Kürdistan’ın bütçe payını kesmesine de neden olmuştu. Petrol gelirlerinin gitmesi, bütçe payındaki anlaşmazlıklar, memur maaşlarının kime ne kadar ödendiğine dair tartışmalar, ödenekler ve seçimlerin düzenlenmesi dahil bir dizi konuda merkezin denetim kurma girişimleri Erbil’in elini peyder pey zayıflattı. 2017’de bağımsızlık referandumunun ardından Kerkük’te kontrolün yeniden merkeze geçmesi de Kürdistan’ı zayıflattı. Barzani, Tahran’a gitmeden önce Irak Başbakanı Muhammed Şii el Sudani, eski başbakanlar Nuri el Maliki ve Haydar el İbadi ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el Hekim ile görüşmüştü. Bu temaslar da Tahran’dan resmi davetin gelmesini temin etti.
***
KDP için Türkiye hayati bir kapı ama ticarette ikinci büyük ortak olan İran’ı kızdırmanın çok boyutlu sonuçlarını göz ardı etmek mümkün değil. Evet güvenlik ve statünün korunmasında KDP ve KYB Amerikan ortaklığına bel bağlıyor. Fakat ABD ile yakın mesai ve Erbil yakınlarındaki Amerikan üssü İran’ın füze diplomasisini engelleyemedi.
Ayrıca dış ilişkiler, iki Kürt parti arasındaki güç mücadelesinde araçsallaştırılıyor. Geçtiğimiz yıllarda KDP dışarda Türkiye-ABD-Avrupa-Körfez ekseninde geliştirdiği ilişkiler, içerde ise İran karşıtı Sünni ve Şii bloklarla dirsek temaslarıyla kendini sağlama almaya çalıştı. KYB ise İran’la yakın ilişkilerini sürdürürken IŞİD ile mücadele sırasında ABD ile kurduğu ortaklığı geliştirmeye çalıştı. Ayrıca İran destekli Şii partilerle Bağdat’taki yerini sağlama alırken cumhurbaşkanlığını garantiledi. KYB’nin bir diğer hamlesi Kürtler arasındaki liderlik yarışında mesafe alabilmek için PKK çizgisiyle yakınlaşmaktı. Daha da önemlisi ABD’nin yönlendirmesiyle Rojava ile askeri-teknik ilişkiler geliştirdi.
Fakat iki parti açısından da bu denklemin sürdürülemez tarafları ortaya çıktı. Türkiye ile ortaklık KDP’ye mutlak anlamda ekonomik güvence ve saldırmazlık garantisi sunmuyor. Bu bir eşitler arası ilişki değil. Bu süreç KDP açısından “daha bağımlı”, “daha edilgen” ve “işbirlikçi” bir rol tanımlıyor. Neticede KDP Kürtler arasında Türkiye’nin güdümüne girmekle eleştiriliyor. KYB liderliği ise ‘Kürdistanî’ hassasiyetlerle hareket etmemek, İran-Irak projesinde yer almak ve fevri davranmakla suçlanıyor.
***
Barzani’nin üç yıl aradan sonra Tahran’a gitmesi ilişkileri yeniden kurma niyeti taşıyor. Son ziyaret 2021’de Reisi’nin yemin töreni vesilesiyleydi. İran’ın Kürdistan’a karşı pozisyonunun değiştirilmesi, baskıların hafifletilmesi, Bağdat’taki siyasi denklemde KDP’nin yerinin güçlendirilmesi, bütçe, petrol, maaşlar, seçimler ve Kerkük dahil kritik dosyalardaki düğümlerin çözülmesinde İran’ın olumlu katkısının temin edilmesi, Kürdistan-İran bağlantısında KYB-KDP dengesinin gözetilmesi, bölgesel bağlamda ilişkilerin çeşitlendirilmesi, Türkiye ile İran arasında bir dengenin kurulması, Türkiye ile artan trafiğe dair endişelerin giderilmesi ve bir tarafla ilişkinin öteki aleyhine olmadığının temin edilmesi amacı güdülüyor.
İran da füze diplomasinin çıktısını almak istiyor. Hamaney’in ziyaretle ilgili “Gerek İran’da gerekse Irak’ta olsun, Kürt toplumuyla aramızda diğer tüm milletlerden daha yakın bir ilişkimiz var. Onlar bizim bir parçamız” sözleri yankı uyandırdı. Tahran’daki görüşmelerde İran tarafının özellikle güvenliği öne çıkardığı anlaşılıyor.
Reisi görüşme sırasında Mart 2023’te İran ve Irak arasında imzalanan güvenlik anlaşmasının tam olarak uygulanmasını istedi. “Irak hükümeti ve Kürdistan Bölgesi, Siyonist düşman ve devrim karşıtı unsurların bu bölgenin topraklarını istismar etmesini ve buradan İran’a karşı saldırıya geçmesini kesinlikle engellemelidir. Devrim karşıtı unsurların silahsızlanması ve varlığının son bulması zarurettir” dedi. Devrim karşıtlarından kasıt, İranlı Kürt partiler. Barzani de ikili anlaşmanın tamamen uygulanacağı taahhüdünde bulunup ekledi: “Hiçbir tarafın Kürdistan bölgesini İran’a zarar vermek için bir fırlatma rampası olarak kullanmasına izin vermeyiz.”
Kürdistan Bölgesi’nin Tahran temsilcisi Nazım Debbağ “İranlı politikacılar Kürtlerin haklarının Irak anayasası çerçevesinde ele alınması konusunda ısrar ediyor. İran, Iraklı Kürtleri stratejik bir müttefik olarak görüyor” vurgusu yaptı.
İran’ın beklentileri açık: İsrail’in Kürdistan’daki faaliyetlerine izin verilmemesi, ABD’nin burayı ileri karakola dönüştürmemesi, İranlı Kürt partilerin silahsızlandırılması ve dağıtılması… Bölgesel rekabet açısından da Tahran, Irak üzerinde Türkiye ile girdiği nüfuz savaşında Kürdistan’ı kendi çizgisinde konuşlanmaya zorluyor. İran, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ve Erbil ziyaretini fazla renk vermeden izledi. Bu “kemanın sesi sonradan çıkar” sözünü hatırlatacak cinsten bir sessizlik. Iraklı siyasi kanatların da bu ziyareti olumlu karşıladığı düşünülünce Kürdistan’ın Bağdat’la yaşadığı krizlerin aşılmasında yapıcı yaklaşımlar beklenebilir. Ama İranlılar bu tür bir katkı için Barzani’nin icraatına bakacaktır. Barzani’nin İran’ın beklediği bazı önlemleri alması o kadar kolay olmayabilir.
***
KDP, Tahran’la bu hesapları güderken KYB lideri Bafıl Talabani de ABD’nin kapısını çaldı. ABD Dışişleri Bakan Yardımcıları Barbara Leaf ve Kimberly Harrington’ın yanı sıra Terörle Mücadele Koordinatörü Elizabeth Richards ve Kongre üyeleriyle görüştü. Temaslarında Irak denklemindeki herkesle görüşme ihtiyacına vurgu yaptı. Ayrıca KYB’nin KDP’den neden farklı olduğunu anlatmaya çalıştı. KDP-Türkiye ilişkilerine dair sarkastik tavırlarıyla dikkat çekti. Kürdistan Başbakanı Mesrur Barzani de kısa bir süre önce ABD’deydi. Kürdistan’ın özellikle KDP tarafı, ABD’de çok iyi ödenmiş avukatlar eliyle açtırılmış kapsamlı bir hak ihlalleri davasıyla köşeye sıkıştırılmış durumda.
KDP ve KYB’nin temas trafiği sorunların çözümünü dışarıda arayan bir kısır döngüyü yansıtıyor. Her iki parti de Amerikan desteğini bir sigorta olarak görüyor. KYB, Türkiye’nin tehditlerine karşı ABD’den güvence almaya çalışıyor. Fakat KDP ve KYB, Kürdistan’daki siyasi ve güvenlik şemsiyesinin dönüşümü konusunda Amerikan beklentilerini henüz karşılayabilmiş değil. Bu dönüşümün başında iki partiye özgü peşmerge ve istihbarat birimlerinin birleşmesi geliyor. Amerikalılar Irak’ta hesabı tutturmak, Bağdat’ta siyasete etki edebilmek, İran’ı dengelemek ve ayağına sağlam bir yer açabilmek için iki yakası birbirine kavuşmuş bir Kürdistan istiyor. Türkiye ve İran’ın istekleri de belli. Kürdistan geleceğini güvenceye almaya çalışırken birbirine zıt hedef ve beklentileri olan birkaç adrese birden bakıyor. Siyaseten yürümesi zor bir jeopolitik denklem.