19.9 C
İstanbul
25 Mayıs Pazar, 2025
spot_img

Suriye’de gerilimin odağında artık Kürtler var – Vecih Cuzdan

İdlip mutabakatı, sahadaki tansiyonu düşürmesi ve cihatçıları zapt etme sorumluluğunu AKP’ye yüklemesi sonuçları itibariyle Rusya için kazançlı bir “geçici çözüm” oldu. Bu süreçte Rusların, “çözülmemiş bir diğer konu” olarak niteledikleri Kürtlerin Suriye’deki pozisyonuyla ilgili çıkışları da artıyor.

“Fırat’ın doğusu”nu “Suriye’nin bütünlüğüne yönelik ana tehdit” olarak nitelendiren Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’dan sonra Suriyeli mevkidaşı Velid Muallim de “İdlip’ten sonra hedefimiz Fırat’ın doğusu… Kürtler, ABD ile hareket etme konusunda ısrar ettiği sürece görüşmeler vakit kaybı” diyerek Kürtlere basıncı artırdı.

Kürtler ve Şam yönetimi arasındaki görüşmelerde, müzakere komitelerinin kurulmasıyla aşama kaydedildi ancak iki aydır yeni bir adım atılmadı. Suriye’de İdlip’le sınırlı kalmayacak olan önümüzdeki süreci anlamak için tarafların son dönemdeki tutumlarına bakmakta fayda var:

1- Kürtler için Şam’la anlaşana kadar…

Suriye’nin yaklaşık üçte birini kontrol eden Kürtler için bölgedeki ABD varlığının birden fazla anlamı var: Rusya’nın talepleri karşısında dengeleyici, Türkiye karşısında caydırıcı bir güç, Şam’la devam eden müzakerelerde ise masada elini güçlendiren bir faktör.

Ancak İdlip’e dair gelişmeler arttıkça Şam yönetiminin “ABD’yle müttefiksen müzakere etmem” tutumu ve buna karşılık Kürtlerin “ABD’den vazgeçmem ama müzakere de ederim” tavrı iyice belirgin olmaya başladı.

Rojavalı yetkililerin yanı sıra son günlerde PKK’den de benzer çıkışlar gelmesi dikkat çekiyor.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Rıza Altun, 20 Ekim’de Medya Haber televizyonunda yayınlanan röportajında, Rusya ve Şam’ın çıkışlarına karşı “(Fırat’ın doğusunda) Mevcut rejimden daha güçlü bir siyasal güç var. Uluslararası koalisyonun orada faaliyetleri var. Uluslararası koalisyon da Rusya’dan çok daha güçlü bir güç” dedi.

Altun, müzakere sürecine ilişkin sözlerinde ise ABD’nin siyasetiyle PYD-YPG’nin yürüttüğü siyasetin ayrı olduğunu vurguladı: “Kuzey Suriye güçleri, Suriye sorununun demokratik temelde çözümü için çaba sarf ediyorlar. Savaş ve bölünme tercih ettikleri bir şey değildir.

2- ABD, Kürtleri kendine tabi kılma çabasında

ABD’nin, Fırat’ın doğusundaki askeri yığınağını her geçen gün biraz daha artırması kısa vadede Suriye’den çekilme gibi bir planının olmadığına işaret ediyor. Bu da Pentagon’un etkili olduğu Suriye savaşında, YPG-YPJ öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri’yle (QSD) ortaklık etrafında şekillen uzun vadeli hedeflerin olduğunu gösteriyor.

Son dönemde ABD’nin, Şam ve Kürtler arasındaki görüşmelere paralel olarak, Kürtlerle diplomatik temaslarını sıklaştırması, “Kürtleri kendine tabi kılma – Şam’dan uzak tutma” çabası olarak okunabilir. ABD Savunma Bakanı James Mattis’in “Diplomatlarımızın sayısı ikiye katlandı ve onlar alandalar. (IŞİD’e karşı) Askeri operasyonlar azalırken diplomatik çabaların arttığını göreceğiz” açıklaması bunun en somut kanıtı.

Ancak kendi güçlerinin bulunmadığı Afrin’deki operasyona onay veren ancak güçlerinin bulunduğu topraklarda bugüne kadar TSK operasyonlarına kapı aralamayan ABD’ni, Münbiç ve Fırat’ın doğusuna yönelik AKP tehditleri karşısında ise sessiz kalması dikkat çekiyor.

3- Rusya, Kürtleri “tehditle kazanma” derdinde

Moskova’nın bu konudaki tavrı net: “Sorun Kürtlerle değil, Amerika’yla.”

Kürtlerin kanton modelini olumlu bulan, PYD-YPG’yi siyaseten tanıyan Moskova için asıl mesele, onları ABD’den uzaklaştırmak ve Şam’la müzakereden başka seçeneklerinin olmadığını anlamalarını sağlamak. Rusya, bu hususta ne kadar ciddi olduğunu göstermek için AKP’nin saldırılarına alan açmakta da tereddüt etmeyeceğini daha önce göstermişti. Kürtler Rakka ve Deyrizor’a ABD desteğiyle gidince Ruslar TSK’nin Afrin operasyonuna yeşil ışık yakmış, kentin düşmesinin ardından Kürtler Şam yönetimiyle müzakerelere başlamıştı.

Dolayısıyla Rusların, son günlerde sıklaştırdıkları “Fırat’ı doğusu” çıkışlarının karşılık bulmaması durumunda, Kürtlerin ABD’yle ilişkilerini sorgulatacak sınırlı bir AKP saldırısına yol vermeleri işten bile değil.

4- AKP herkesin emrine amade…

Saray-AKP iktidarının mevcut koşullarda “Fırat’ın doğusu”na saldırması kolay değil. Bu noktada hem Rusya’nın hem de ABD’nin isteklerini cevap vermeye çalışan iktidar, manevra aralığını muhafaza etmeye çalışıyor. AKP için 31 Mart 2019’daki yerel seçimler öncesi yapılacak bir operasyon, iktidar blokunu tahkim edip, muhalefeti baskı altına almaya yönelik de işlevlendirecek bir hamle olarak görülüyor.

Erdoğan’ın gözüne kestirdiği yerlerin başında Tel Abyad (Girê Spî) var. Bu kasabanın tam karşısında yer alan Urfa’nın Akçakale ilçesine son dönemde ciddi bir askeri yığınak yapıldı.

Nihayet İdlip’te her şey bittiğinde ise AKP, Şam tarafından meşru görülmeyen askeri varlığını da pazarlık unsuru yapacak ve büyük ihtimalle geri çekilme şartı olarak Kürtlerin taleplerinin reddini isteyecektir.

5- Şam’ın “federasyon” yerine “sınırlı bir özerklik” hesapları

Kürtleri “yerel güç” olarak gören, Kürtlerle olan meseleyi de iç siyasi süreçlerde çözmek isteyen Şam yönetimi de asıl sorunun ABD’nin bölgedeki varlığı olduğunu öne sürüyor.

Ancak taraflar arasındaki müzakerelerden de anlaşıldığı üzere Şam, Kürtlerin özerk yönetim talebine karşı çıkıyor. Şam, askıya alınan yerel yönetimler yasasının yeniden yürürlüğe girmesi, ana dil hakkı gibi bazı adımları açıktan dillendiriyor ancak Kuzey Suriye ve Rojava’daki özerk yönetim komitelerinin geleceği, YPG-QSD’nin durumu, petrol ve doğalgaz gelirlerinin paylaşımı gibi konularda Şam’ın ne kadar taviz verebileceği pek kestirilemiyor.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN ŞUBAT SAYISI ÇIKTIspot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 222. SAYISI ÇIKTI!spot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol