Sosyalist Kadın Hareketi (SKH) yayınladığı açıklamada 25 Kasım’da sokağa çağrı yaparak “Öfkemizi sokağa taşıma, sokakta sesimizi büyütme, öfkemizin kaynağı olan bu düzeni yıkmak için adım atma vakti.” dedi.
Sosyalist Kadın Hareketi’nin yayınladığı açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Birkaç dakika boyunca yarınını düşün.
Bazılarımız, muhtemelen yarın sabah erken saatte kalkacak, koştur koştur işe gidecek. Ay ortasını bile görmesine imkan vermeyen maaşı için tüm gününü iş yerinde harcayacak, patronların mobbingine maruz kalacak. İstifa etmeyi düşünecek ama işsiz kalırım korkusuyla vazgeçecek.
Bazılarımız ise, belki okullara gidecek. Derslere girecek, sınavlardan nasıl geçeceğini düşünecek. Mezun olunca iş bulabilecek miyim sorusunu hiç düşünmüyormuşçasına.
Bazılarımız ise, uyanacak, çocukları okula gönderecek. Evi temizleyecek, bulaşıkları yıkayacak. Pazar alışverişine parayı nasıl yetireceğini planlamıyormuş gibi akşam yemeğini yapmaya başlayacak.
Bunları yaparken hepimiz sokaklarda yürüyeceğiz, her an şiddete uğrayabileceğimizi bilerek. Parasız, geleceksiz ve ümitsiz bir şekilde birbirimizin yanlarından geçeceğiz.
Şimdi bir durup bakalım. Hiçbirimizin yarınında bugünden daha iyi bir şey yok. Kriz, yoksulluk, şiddet ve yalnızlık sarmalında gerçekten kaybedecek bir şeyimiz olmadan günleri geçiriyoruz.
Bu sistem bize gelecek vadetmiyor, umut vadetmiyor, yaşayabileceğimiz günleri vadetmiyor. Bize vaatleri her gün yaşadıklarımızdır: Korku, şiddet, sefalet. Ve bize yaşattırılana karşı tek bir duygu besliyoruz: Öfke.
Bir de şunları düşün.
Sokaktaki tacizcileri birlikte cezalandırsak, birbirimizin güvenliğini sağlasak ve sokakta başımıza bir şey geldiğinde yanımızda duracak kadınlar olduğunu bilseydik sokaklarda nasıl yürürdük?
Her mahalleye ortak yemekhaneler, ortak çamaşırhaneler kursaydık ve ev içi yüklerimizi ortak alanlarda çözseydik nasıl bir yaşamımız olurdu?
Temel hijyen ürünleri için her yıl karına kar katan zincir marketlerin önünde ihtiyaçlarımızı bize ücretsiz vereceksiniz, almadan hiçbir yere gitmiyoruz desek kaç kadının ve çocuğun ihtiyacını çözmüş olurduk?
Katillere ceza vermeyen mahkemelere karşı adliye koridorlarını, meydanları doldursak, adalet biziz susmayacağız desek, yasaları uygulatana kadar dirensek, kaç mahkeme cezasızlık politikalarına devam etmeye cesaret edebilirdi?
İşyerindeki mobbinge, sömürüye karşı greve gitsek, üretimi durdursak ve iş yerlerimizin önünde açıklamalar yapsak bizi tekrar aşağılayabilmeyi akıllarından geçirebilirler miydi?”
“Gücümüz öfkemizdedir. Güçsüzlüğümüz örgütsüzlüğümüzdedir.”
“Bunları yapabilmenin yolu, gündelik hayatımızda sürekli duyduğumuz o öfkeyi başka kadınların öfkesiyle birleştirip harekete geçmektedir.
Patronuyla, medyasıyla, yargısıyla, polisiyle, erkek egemen politikalarıyla sürekli biz kadınları, bu kıskacın içinde yaşayanın sadece kendimiz olduğuna ikna etmeye çalışanlara karşı, güçsüz olduğumuzu düşünenlere karşı, öfkemizi örgütlemektedir.
Öfkemizi; yaşamımızın ötesine taşıyarak tüm bu sömürüye ve aşağılanmaya duyulan bir öfke haline getirme, sorunun sistem olduğunu diğer kadınlara da anlatarak öfkemizi büyütme vakti. Öfkemizi sokağa taşıma, sokakta sesimizi büyütme, öfkemizin kaynağı olan bu düzeni yıkmak için adım atma vakti.”