Sosyalist Kadın Hareketi, 19 Kasım Pazar günü Kartal Meydanı’nda yapılacak olan İşçi Emekçi Mitingi için çağrı metni yayınladı.
Sosyalist Kadın Hareketi miting günü kadınları kortejlerine çağırarak, “Cüzdanımızdaki üç kuruş bir şey satın alamıyor madem, tıkırdama seslerini direnişe çevirelim, İşçi Emekçi Mitingi’nde bir araya gelelim.” dedi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
Eğer,
Aldığın maaşın yarısından fazlası kiraya gidiyorsa,
Maaşın ertesi günü neredeyse elinde hiç paran kalmıyorsa,
Günde 10 – 12 saat çalışıp geçinemiyorsan, üstüne evin işlerinden dinlenmek hayal oluyorsa,
Markette bazı reyonların önünde durup düşünüyorsan alıp almamayı,
Pazarda üç beş liranın hesabını yapıyorsan,
Pede verdiğin paraya her seferinde söyleniyorsan,
Eczaneye giderken ne kadar ödeyeceğini dert ediyorsan,
Ulaşım için verdiğin paradan şikayetçiysen,
Tüm bunların üstüne bir de sıratına yüklenmiş ev emeği ve bakım emeği varsa,
Üstüne başına yeni bir şey almak sadece indirim günlerine has bir şey olduysa,
Telefonunun bozulmasından bütçen kaldıramayacak diye korkuyorsan,
Yani tenceren boş olmasa bile boş tencerenin sesini duyuyorsan,
Yani cüzdanındaki üç kuruşun hiçbir ederi kalmadıysa senin için de
Bu bildiriyi okumaya devam etmelisin.
Bu ekonomik krizin bedelini ödeyen tek sen değilsin, ekonomik krize rağmen hayata tutunmaya çalışan milyonlardan birisin.
Görmüşsündür elbet, bazen açlık sınırı, yoksulluk sınırı, enflasyon oranı falan açıklıyorlar. Mesela demişler ki bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 13 bin 471 TL. Demişler ki yoksulluk sınırı 33 bin 789 TL. En azından resmi verilerle görüyoruz ki hepimiz yoksuluz, hepimiz açlık sınırındayız.
Elimize geçen para yıldan yıla daha çok eridi, eriyor. Yapılan zamlarla ve vergilerle, bizim yaratmadığımız krizin bedeli bize ödetilmeye çalışılıyor. Her gün karına kar katan patronlar, yani parababaları yaşanan ekonomik krizin tüm yükünü bize yüklemeye çalışıyor.
Yarın hangi ürüne zam geleceğini, maaşımıza ne kadar artış yapılırsa borç batağından çıkacağımızı, iş yerindeki mobbinge daha ne kadar katlanacağımızı, kirayı nasıl ödeyeceğimizi düşünmeye mahkum değiliz. Evet, bu soruların altında sürekli eziliyoruz belki ama böyle yaşamaya mahkum değiliz.
Niye neye zam gelecek acaba sorusunu sorduğumuz kadar birbirimize bu krize karşı nasıl direnebilirim diye sorsak bir şeyler değişir mi peki? Pazardan üç patates az alarak iki domates daha alabilir miyim diye düşünmek yerine yan komşumu da krize karşı direnişe geçirebilir miyim diye düşünsek? Bu ay da maaşı yetiremedim için dertlenmek yerine nasıl bir araya gelsek de krize karşı dirensek diye dertlenebilir miyiz hepimiz? Elimizde poşetlerle birbirimizi gördüğümüzde dert yanmak yerine, öfkemizi sokaklarda örgütlemek iyi olmaz mıydı?
Birbirimizi görürsek ve birbirimizin yanında olursak, yarın daha güçlü hissetmez miydik?
Bizim sırtımızdan geçinenler bize bir hayat borçlular. Açıktır ki onlar bize bu hayatı vermeyecekler, biz o hayatı almakla yükümlüyüz.
Bizi “insan” saymayan, bizi “yaşamak”tan mahrum bırakan, bizi “sefilliğe” mahkum eden bu düzenden başka bir düzen mümkün.
Bu dünya sadece para babaları için değil; bütün bu yaşamı üreten bizsek bu dünya aksine bizler için. Bizim olanı almak için krize karşı direnelim.
Yalnız başımıza, bir köşede çabalamak yerine sokakları, meydanları, geceleri almak için yürürsek başka bir dünya mümkün. Yan yana gelelim.
Cüzdanımızdaki üç kuruş bir şey satın alamıyor madem, tıkırdama seslerini direnişe çevirelim, İşçi Emekçi Mitingi’nde bir araya gelelim.
Emeğimiz ve özgürlüğümüz için Sosyalist Kadın Hareketi kortejinde buluşalım.