Tüm dünyanın tanıdığı ve solcu olduğunu bildiği Breitner, Dr. Sokrates gibi futbolculardan söz etmemeyi düşündüm. Anlamsız olurdu bu. Çizgi Metin de bu nedenle yazıya konu edeceğim futbolculardan biri olmayacaktı. Dünyada olmasa bile Türkiye’de onu tanımayan, solcu olduğunu bilmeyen yok ki.
Ancak onu solcu yapan bir detayı öğrenince değiştirdim fikrimi. Bu nedenle Türkiye futbol sahalarının gladyatörü ile başlıyorum yazıya. Fikrimi değiştirmeme neden olan detay ise onun John F. Kennedy tarafından yazılmış bir kitabı okuduktan sonra sola sempati duymaya başlaması idi.
Maruz kaldığı bir suikast sonucu yaşama veda etmiş olan ABD başkanı yazmış olduğu bir kitap nedeni ile Türkiye’de bir insanın komünist olduğunu öğrense mezarında ters dönerdi mutlaka.
Ama gerçek tam da bu. Çizgi Metin’in PTT’de futbol oynadığı ve yıldızının parlamak üzere olduğu dönem. Okumaya çok meraklı. Aslında ailenin geçim yükü genç yaşında omuzlarına binmiş olmasa futbolcu olmayacak öğrenimini tamamlayacaktı. Ama hayat işte. İnsana neler hazırladığı belli değil ki..
Yine de merakı kesilmedi okumaya karşı. Yönlendiren olmadığı için belirli bir plan dahilinde değildi okumaları. PTT’de kulüp malzemecisinin kendisine vermiş olduğu Sefiller’i bir çırpıda bitirmiş, içindeki insan sevgisi Jean Valjean’ın yaşadıkları ile harmanlanınca ruhunda fırtınalar kopmuştu. İşte tam bu sırada “Zafer Çarşısı” içinde bulunan sahaflardan birinden aldığı “Cesaret Profilleri” adlı kitap onun yolunu belirledi.
Kennedy henüz senatör olduğu dönemde yazmıştı bu kitabı. Konu ilginç. “Adil olduğuna inandıkları şeyin peşinden gidebilmek için seçmenlerine ve kendi partilerinin politikalarına ters düşmüş sekiz politikacının yaşam öyküsü” vardı kitapta. (Çalışma Pulitzer ödülü kazanmış belki de bu yönü ile ilgisini çekmiştir kitap kim bilir?)
O kitaptan bir cümle: “Doğru olduğuna inandığın şeyi söylemekten çekinme er ya da geç zafer senindir”
Bu cümle belirledi yaşam çizgisini, doğru olanı aramaya ve bulduğu doğruları söylemeye koyuldu. İşte böyle komünist oldu “Çizgi Metin”.
Koşulları şöyle idi, driplingleri böyle idi tadında bir şeyler yazmayacağım. O iş futbol ile ilgisi seyirci düzeyinden daha ilerilere ulaşmış olanlara ait. Üstelik bu dizinin amacının da dışında.
Onun yaşamına yön veren cümle nedeni ile başına gelenler yazının ilgi alanı.
PTT’de oynarken bir maç sonrasında soyunma odasında kulüp yöneticilerinden birinin karıştığı bir yolsuzlukla ilgili görüşlerini bildiriyor ve ertesi hafta kadro dışı bırakılıyor.
Neyse ki Türkiye’nin çorak futbol tarlasında açmış nadide bir çiçek o. Sezon sonunda Galatasaray’ın teklifi kulüp tarafından kabul ediliyor. Artık Galatasaraylıdır.
Sarı Kırmızılı takımın, 3 yıl üst üste şampiyon olan takımının değişmez ismidir o aralar. Bazı aykırı davranışları ise hoş görülür başlangıçta. Örneğin bir devre sağ kenarda bir devre de sol kenarda oynar. Nedeni ilginç, VIP tribününün önünde oynamak istememektedir. “Halka yakın olmak için çizgide oynuyorum” demektedir. “Çizgi Metin” adı buradan gelir.
Bu arada siyasi görüşlerini her fırsatta dile getirmekten çekinmez ve futbolu ile olduğu kadar siyasi görüşleri ile de ün yapmaya başlar. Marks ve Engels’in eserleri elinden düşmez bu dönemde. Alman futbolunun efsanelerinden Paul Breitner ile politika konuşmakta bahse konu isim Metin ile görüşebilmek için sık sık Türkiye’ye gelmektedir.
Ancak bu durumun bir gün sona ereceği bellidir.
İlk kıvılcım Galatasaray’dan transfer alacağını tahsil edemediğini kamuoyu ile paylaşması sonucu parlar.
Devam edecek…