5.5 C
İstanbul
12 Ocak Pazar, 2025
spot_img

Sermayenin sınıf savaşı programından kesitler – Kansu Yıldırım

2025 yılı işçiler ve emekçiler için zor başladı. Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan IMF politikaları sonucunda ücret artışları baskılanmakla kalmadı, asgari ücret zammı TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon oranının da altında kaldı. Yaklaşık her 10 işçiden 6’sının asgari ücretin yüzde 20 üzerinde ücretle çalıştığı, asgari ücretin ortalama ücrete dönüştüğü bir dönemde ücret zammı oranı yüzde 30, 2024 yılı “resmi” enflasyonu yüzde 44.38 oldu. Buna karşılık 2024 yılı enflasyonunu İstanbul Ticaret Odası yüzde 55.27; ENAG ise yüzde 83.40 olarak hesapladı.

Bir devlet aygıtı olarak TÜİK, enflasyon verilerinde “hata” yapmıyor; sermaye sınıfının emek maliyetlerini düşürmesine imkan tanıyan matematiksel müdahalede bulunuyor. Darell Huff’ın “İstatistik ve Yalan” kitabında yazdığı üzere “Üç çeşit yalan vardır; yalan, kuyruklu yalan, istatistik” ve “İyi ambalajlanmış bir istatistik hem yanlış yere götürür hem de kimse suçlanamaz.” TÜİK’in ambalajları her ne kadar yırtık veya çizik de olsa “resmi” sıfatını alması dolayısıyla operasyonel şekilde kullanılıyor.

2024’ün son 6 aylık “resmi” enflasyonunun yüzde 15.75 hesaplanması sonucunda memur ve memur emeklilerine yüzde 11.54, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine yüzde 15.75 zam yapılacak. Asgari ücret ve yakın ücretle çalışmak zorunda olan milyonlarca işçiye ilaveten, memur ve emekliler de bu sınıf cenderesinin içerisine sıkıştırıldı. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan’ın açıklamalarından anlaşıldığı üzere ücretler ve aylıklarla ilgili 2025 yılı içinde iyileştirme gibi bir tasarruf da söz konusu değil.

İktidarın “enflasyonla mücadele” politikalarının emekçileri hedef alması, sınıf mücadelesindeki açık pozisyonu, küresel kapitalizmin ve IMF’nin programına uyumlu “agresif büyüme” stratejisinin sonucudur. Türkiye kapitalizmi -her zamanki gibi- makroekonomik göstergelerdeki mevcut veya potansiyel sorunları çözerken öncelikle emek rejimini ve onunla bağlantılı idari ve hukuki mekanizmaları, üretim ilişkilerini düzenleyerek işe koyuluyor. Sermayenin 2025 yılı ajandasındaki belli başlıklar da bunu doğrular niteliktedir.

Sefalet ücreti

Asgari ücret zammından birkaç ay önce IMF Türkiye Masası Şefi James Walsh, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantısında “Asgari ücrete yapılacak zammın enflasyon beklentileri için büyük bir çıpa oluşturduğunu” söylemişti. Ücretlerin sefalete endekslenmesi, “Yatırım ortamını iyileştirme” adı altında Türkiye kapitalizminin rekabetçi yapısını koruma amacını taşır. Bu nedenle -erken seçim veya benzeri bir pazarlık süreci olmadıktan sonra- 2025 yılında da ücretleri baskılamaya devam edecekler. Bu da sermaye açısından yapısal bir zorunluluk.

Kapital’in ilk cildinde Marx’ın izah ettiği üzere rekabet savaşı metaları ucuzlatarak yürütülür ve bu ucuzluk -diğer her şey sabit kalmak kaydıyla- emeğin üretkenliğine bağlıdır. Kâr, kapitalistin üretim süreci sonunda artık değere el koymak suretiyle elde ettiği sermaye genişlemesidir. Ücret oranındaki genel bir yükseliş, kâr oranında düşüşe yol açar. Kapitalizmde ücretlerin düşmesi, kapitalistler arası rekabetle ilişkilidir. Kapitalist üretim tarzının işleyişi gereği düşük ücretler olmadan şirketler ne rekabetçi yapılarını koruyarak pazar ölçeğini genişletebilir, ne de yeni birikim imkanlarına kavuşabilirler. Marx’ın belirttiği üzere, kapitalist üretimin genel eğilimi ücretlerin ortalama düzeyini yükseltmek değil, düşürmektir.

Enflasyonla ve diğer verilerle oynayarak sefalet ücretinin istikrarlı yapıya kavuşturulması, emek yoğun olanlar başta olmak üzere tüm sektörlerde genel kâr oranını korumanın yollarından biridir. Merkez Bankasının 2021 yılında yayımladığı ‘enflasyon rapo­ru’nda sefalet ücretinin sistemin temel kolonlarından biri haline geldiği gözler önüne seriliyor. Tarım dışı sek­törlerde işçilerin yüzde 43’ü asgari ücret ve altında ücret alırken, sektörler özelinde incelendiğinde bu oran sanayi sektöründe yüzde 50, inşaatta yüzde 71, hizmetlerde yüzde 38’dir.

TEPAV’ın hazırladığı “Türkiye’de maaş ve ücretlerin asgari ücrete yakınsaması raporu” da bu eğilimin sağlaması niteliğindedir. İş gücü havuzunun büyük kısmını oluşturan imalat sanayisindeki ortalama ücret ve maaş ödemeleri, 1974-2002 yılları arasında asgari ücret bandından ortalama yüzde 5 ila 8 yüksekte iken, 2005 yılından itibaren yüzde 2.5’ten aşağı düşerek asgari ücrete 1.5 seviyelerinde yakınlaşmıştır.

Esnek çalışma

Bu yıl içerisinde “yeni nesil esneklik” olarak esnek çalışma modeline dair idari ve hukuki düzenlemeler gelecek. 2024-2028 yıllarını kapsayan 12. kalkınma planında ve 2025-2027 yıllarını kapsayan orta vadeli programda (OVP) çerçevesi oluşturulan yeni nesil esnek çalışma modelleri küresel kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiriliyor.

12. kalkınma planının 253. maddesinde Yeşil ve dijital dönüşümle beraber yeni iş yapma biçimlerinin ve farklı mesleklerin ortaya çıkmasından hareketle uzaktan, bağımsız ve esnek çalışmanın norm haline gelmesinden bahsediliyor. 405. maddede sosyal güvenlik mevzuatı ve uygulamalarının yeni nesil esnek çalışma modellerine uyumlu hale getirileceği, 697. maddede uzaktan çalışma gibi esnek çalışma modellerinin kayıtlı ve “güvenceli” şekilde yaygınlaştırılacağı belirtiliyor.

OVP’de ise kalkınma planıyla eş güdüm içerisinde yeni nesil esnek çalışma modellerine ilişkin hazırlıklar takvimlendirilmiş halde: 2025’in birinci çeyreğinde “Uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması” gibi yeni nesil çalışma modellerinde yaşanan gelişmeler doğrultusunda iş dünyasının ihtiyaçlarına göre yasal düzenleme yapılacağı yazıyor.

Yine 2025 yılının birinci çeyreğinde “İş Kanunu’nda sosyal taraflarla diyalog halinde yapılacak değişiklikler” ve bu doğrultuda gerçekleştirilecek ikincil mevzuat çalışmaları ile iş gücü piyasalarında güvenceli esneklik için başka bir yasal düzenlenme yapılması planlanıyor. 2025’in ikinci çeyreğinde ise “Sosyal güvenlik mevzuatı değişen iş gücü piyasası koşullarının yeni nesil esnek çalışma şekillerine daha uyumlu hale getirilmesine” dair yasal düzenlemeye hazırlanıyorlar.

Avrupa Konseyi ve Avrupa istihdam stratejisnne kadar uzanan atipik yeni (“güvenceli”) esnek çalışma modelleri, fiilen uygulanan esnek istihdam tiplerinin yasal bir çerçeveye alınarak tamamen resmi kontrol ve denetim altına alınmasına yöneliktir. Bu yolla, emek piyasasının ulusal sermayeli ve çok uluslu şirketler için düzenlenmesi, emeğin üzerindeki dolaysız denetimin artırılması amaçlanıyor.

Yargı reformu

2024-2028 dönemini kapsayan yargı reformu strateji belgesinde sermayeyi lehte ve emekçi sınıfları aleyhte ilgilendiren düzenlemelerle karşılaşacağız. Uzun zamandır patronların şikayet ettiği konulardan biri davaların uzaması, bir diğeri davaların işçiler lehine sonuçlanmasıdır. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Bahçıvan 2024 yılında verdiği demeçte “Mahkemelerde görülen iş davalarının büyük çoğunluğunun işveren aleyhine sonuçlanmasının istihdam yaratmanın önündeki önemli bir sorun” olduğunu söylemiş, sermaye çevrelerinden de sıklıkla “Dava süreleri uzamamalı” itirazları yükselmiştir.

Basına yansıdığı kadarıyla yeni yargı reformu kapsamında ara buluculuğun kapsamı ve yetkisi genişletilirken, Yargıtay yolu açık davalarda istinaf aşaması devre dışı bırakılacaktır. Avukat Ahmet Ergin’in belirttiği üzere ara buluculuğun tüm türleri iş hukukuyla uyumsuzdur çünkü ara buluculuk menfaat, iş hukuku ise hak temellidir. Ara buluculukta taraflar eşit kabul edilir, iş hukukuna göre ve gerçek hayatta ise işçi zayıf taraftır. Bu nedenle neredeyse tüm ara buluculuk anlaşmalarında işçiler yasal haklarının bir kısmından feragat ederek anlaşmaya varabilmektedir. Yargı yetkisinin yürütme eliyle başka oluşumlara devrinin hızlanması anlamına gelen bu düzenleme gerçekleştiği takdirde işçilerin eşitsiz kurulan bir masadan kazanımla ayrılması daha da güçleşecek, formel hukuk zırhını bırakarak tamamen piyasa koşullarına teslim alınacaktır.

AKP iktidarı, 2025 yılında da “agresif büyümenin” sürdürülebilirliğini garanti altına almak amacıyla sermayenin ücret, emek rejimi ve yargı sistemi taleplerini yerine getiriyor. İç pazarı ve dış pazarı korumak dışında, uluslararası yatırımı çekme planlarının parçası olan bu üç başlıktaki düzenlemeler, sınıf savaşımının doğrudan iz düşümleridir. 2024 yılını grev ve eylem yasaklarına rağmen mücadeleyle ve direnişlerle kapatan işçi sınıfı, 2025 yılında da mücadeleye devam edecektir. İşçi sınıfının mücadele potansiyelini gördükleri için yangından mal kaçırırcasına ücret, emek rejimi ve yargı reformu hamlelerini öne sürüyorlar.

KaynakEvrensel

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN OCAK SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol