Kaç milyon lira harcandığı açıklanmayan konserler, bahçesine kebapçı çağıran, eşine pahalı hediye almakla övünen şarkıcılar zor durumda kalmasın diye yapılıyormuş.
Coronavirus salgını ile mücadele sırasında muhalefet belediyelerinin vatandaşa yardımını engelleyen Saray iktidarı ardından “Biz bize yeteriz” diyerek vatandaştan para toplamaya başladı.
O paralarla ne yapılacak derken milyonlarca lira harcanarak İstanbul Kuruçeşme’de boğaza nazır dev bir sahne hazırlatıldığı ortaya çıktı. Bu sahnede seyircisiz çekilecek konserlerle vatandaşlara “moral“ verilecekti. Bir ay boyunca 60 şarkıcı sahne alacak, konserler Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın youtube hesabından yayınlanacaktı.
Elbette konserleri yayınlanacak şarkıcılar “Saray çevresinden“di.
İlk konseri Ajda Pekkan verdi, ardından Sibel Can, Alişan, Demet Akalın gibi isimlerin konserleri yayınlandı.
Bu sırada bazı medya organlarında konserlerin maliyetinin 30 milyon lira olduğu ve ilgi çekmediği yönünde eleştirel haberler yer aldı.
Ardından her zaman olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, kurumsal olarak bir açıklama yaptı. Her konuda adını kullanarak açıklama yapan Fahrettin Altun’un bu kez kurumsal bir açıklama yapması da dikkat çekiciydi.
Açıklamada konserlerin maliyetinin 30 milyon lira olduğu yönündeki haberlerin “yalan” ve “gerçek dışı” olduğu vurgulanıyordu. Bu yöndeki haberlerle söz konusu etkinliğin “karalanmaya çalışıldığı” belirtiliyordu ama ne hikmetse gerçek maliyet açıklanmıyordu.
Açıklamadan öğrendik ki, bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla başlatılmıştı bu konserler (zaten başka türlüsünü düşünmemiştik ya).
Amaç ise “Kovit-19 ile mücadele tedbireri nedeniyle evde kalmak zorunda olunan dönemde müzik camiasına destek” imiş…
Açıklama alışkın olduğumuz şekilde “İstanbul Yeditepe Konserlerine ilişkin asılsız iddia, yalan ve çarpıtma ile algı operasyonu yapanlar hakkındahukuki yollara başvurulacaktır” diye tehditle bitirilmişti.
İletişim Başkan Yardımcısı Çağatay Özdemir de bir açıklama yapmış bu konuda. O da söz konusu haberleri “yalan” ve “iftira” diye nitelemiş. Ve demiş ki:
“Her sektördeki emekçi kardeşlerimizin hakkını gözetmek ve korumak devletimizin aslî görevidir.
Milletimizin salgın nedeniyle içinde bulunduğu sıkıntılı ortamı bir nebze olsun hafifletmek ve uzun zamandır durgun olan müzik sektörüne destek olmak amacıyla düzenlediği konserleri siyasi malzeme olarak kullanmak samimiyetten uzak bir eylemdir.
Her sektöre destek olduğumuz gibi müzik sektörüne de destek olmak ve o sektördeki emekçilerin ailelerini düşünmek bir mecburiyettir. Emekçileri sadece kirli siyasetlerine alet edebildikleri sürece seven sözüm ona emekçi dostu çevreler bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir.
Buradan tekrar ifade etmek isterim ki her sektörün yanında olduğumuz gibi sanat emekçilerimizin de yanında olmaya devam edeceğiz.”
Hadi biraz magazincilik yapalım ve Saray’ın kendilerini ve “ailelerini düşündüğü” şarkıcılara bakalım.
Biri Demet Akalın. Söz konusu konseri “hiçbir dünya liderinin akıl edemediği”ni söylüyor şarkıcı. Haklı, çünkü tüm dünyada şarkıcılar, sanatçılar kendileri ücretsiz konserler verdiler, veriyorlar pandemi sürecinde. (Elbette Türkiye’de de bunu yapan şarkıcılar olduğunu ekleyelim)
Hale bakın ki, bu zor durumda olan şarkıcı yani Demet Akalın, karantina günlerinde evine “ünlülerin kebapçısını” çağırmış, bahçesinde kebap yaptırmış, fotoğraflarını da sosyal medya hesabından paylaşmıştı. Tepki toplayınca da “Çok yanlış anlaşıldım, ben o kebapları yardım amaçlı yaptırıyordum, ihtiyaç sahipleri için 20 bin kebap kolisi yaptırdım” demişti! (yerseniz)
Diğeri kim? Alişan…
O da karantina günlerinde sosyal medyada paylaştığı evinin büyüklüğü nedeniyle eleştirilere maruz kalarak “mağduriyet“ yaşamış bir şarkıcı. Demiş ki:
“23 yıl aralıksız, köpek gibi çalıştım. Büyük evde oturuyorsam kime ne! Nasıl bir evde yaşadığım kimi, niye ilgilendirir? Keşke herkes eşit şartlarda para kazanabilse ama dünyadaki eşitsizliğin suçlusu ben değilim.”
Haklı. Çalışmış, kazanmış, oturmuş…
Benim derdim de o değil zaten. Gerçekten ne kadar “yardıma“ ihtiyacı varmış diye taradım magazin haberlerini.
Karantina günlerinde eşi kocası Alişan’ın ne kadar bonkör olduğunu anlatmış bir söyleşide:
“Asla cimri değil. Özel günlerimizde bana çok pahalı hediyeler alır. Her defasında ‘Buna bu kadar para vermene ne gerek var. Zaten bin tane çantam var‘ diyorum ama o ‘Bu model yeni çıkmış. Bunu takmanı isterim, sana yakışır‘ der. En pahalısını alır. Alişan cimri değil ama ben ona göre daha bonkörüm.“
İşte Cumhurbaşkanlığı’nın pandemi nedeniyle zor duruma düştüğü için destek verdiği şarkıcı taifesinden iki örnek. Gerisinin de farkı yok.
TİP Milletvekili Barış Atay, soru önergesi vererek söz konusu konserlerin maliyetini sormuş ama bir kez de biz soralım Saray’a:
Müzik sektörünü kaç milyon lira harcayarak canlandırdınız?
O paralarla ne yapılacak derken milyonlarca lira harcanarak İstanbul Kuruçeşme’de boğaza nazır dev bir sahne hazırlatıldığı ortaya çıktı. Bu sahnede seyircisiz çekilecek konserlerle vatandaşlara “moral“ verilecekti. Bir ay boyunca 60 şarkıcı sahne alacak, konserler Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın youtube hesabından yayınlanacaktı.
Elbette konserleri yayınlanacak şarkıcılar “Saray çevresinden“di.
İlk konseri Ajda Pekkan verdi, ardından Sibel Can, Alişan, Demet Akalın gibi isimlerin konserleri yayınlandı.
Bu sırada bazı medya organlarında konserlerin maliyetinin 30 milyon lira olduğu ve ilgi çekmediği yönünde eleştirel haberler yer aldı.
Ardından her zaman olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, kurumsal olarak bir açıklama yaptı. Her konuda adını kullanarak açıklama yapan Fahrettin Altun’un bu kez kurumsal bir açıklama yapması da dikkat çekiciydi.
Açıklamada konserlerin maliyetinin 30 milyon lira olduğu yönündeki haberlerin “yalan” ve “gerçek dışı” olduğu vurgulanıyordu. Bu yöndeki haberlerle söz konusu etkinliğin “karalanmaya çalışıldığı” belirtiliyordu ama ne hikmetse gerçek maliyet açıklanmıyordu.
Açıklamadan öğrendik ki, bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla başlatılmıştı bu konserler (zaten başka türlüsünü düşünmemiştik ya).
Amaç ise “Kovit-19 ile mücadele tedbireri nedeniyle evde kalmak zorunda olunan dönemde müzik camiasına destek” imiş…
Açıklama alışkın olduğumuz şekilde “İstanbul Yeditepe Konserlerine ilişkin asılsız iddia, yalan ve çarpıtma ile algı operasyonu yapanlar hakkındahukuki yollara başvurulacaktır” diye tehditle bitirilmişti.
İletişim Başkan Yardımcısı Çağatay Özdemir de bir açıklama yapmış bu konuda. O da söz konusu haberleri “yalan” ve “iftira” diye nitelemiş. Ve demiş ki:
“Her sektördeki emekçi kardeşlerimizin hakkını gözetmek ve korumak devletimizin aslî görevidir.
Milletimizin salgın nedeniyle içinde bulunduğu sıkıntılı ortamı bir nebze olsun hafifletmek ve uzun zamandır durgun olan müzik sektörüne destek olmak amacıyla düzenlediği konserleri siyasi malzeme olarak kullanmak samimiyetten uzak bir eylemdir.
Her sektöre destek olduğumuz gibi müzik sektörüne de destek olmak ve o sektördeki emekçilerin ailelerini düşünmek bir mecburiyettir. Emekçileri sadece kirli siyasetlerine alet edebildikleri sürece seven sözüm ona emekçi dostu çevreler bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir.
Buradan tekrar ifade etmek isterim ki her sektörün yanında olduğumuz gibi sanat emekçilerimizin de yanında olmaya devam edeceğiz.”
Hadi biraz magazincilik yapalım ve Saray’ın kendilerini ve “ailelerini düşündüğü” şarkıcılara bakalım.
Biri Demet Akalın. Söz konusu konseri “hiçbir dünya liderinin akıl edemediği”ni söylüyor şarkıcı. Haklı, çünkü tüm dünyada şarkıcılar, sanatçılar kendileri ücretsiz konserler verdiler, veriyorlar pandemi sürecinde. (Elbette Türkiye’de de bunu yapan şarkıcılar olduğunu ekleyelim)
Hale bakın ki, bu zor durumda olan şarkıcı yani Demet Akalın, karantina günlerinde evine “ünlülerin kebapçısını” çağırmış, bahçesinde kebap yaptırmış, fotoğraflarını da sosyal medya hesabından paylaşmıştı. Tepki toplayınca da “Çok yanlış anlaşıldım, ben o kebapları yardım amaçlı yaptırıyordum, ihtiyaç sahipleri için 20 bin kebap kolisi yaptırdım” demişti! (yerseniz)
Diğeri kim? Alişan…
O da karantina günlerinde sosyal medyada paylaştığı evinin büyüklüğü nedeniyle eleştirilere maruz kalarak “mağduriyet“ yaşamış bir şarkıcı. Demiş ki:
“23 yıl aralıksız, köpek gibi çalıştım. Büyük evde oturuyorsam kime ne! Nasıl bir evde yaşadığım kimi, niye ilgilendirir? Keşke herkes eşit şartlarda para kazanabilse ama dünyadaki eşitsizliğin suçlusu ben değilim.”
Haklı. Çalışmış, kazanmış, oturmuş…
Benim derdim de o değil zaten. Gerçekten ne kadar “yardıma“ ihtiyacı varmış diye taradım magazin haberlerini.
Karantina günlerinde eşi kocası Alişan’ın ne kadar bonkör olduğunu anlatmış bir söyleşide:
“Asla cimri değil. Özel günlerimizde bana çok pahalı hediyeler alır. Her defasında ‘Buna bu kadar para vermene ne gerek var. Zaten bin tane çantam var‘ diyorum ama o ‘Bu model yeni çıkmış. Bunu takmanı isterim, sana yakışır‘ der. En pahalısını alır. Alişan cimri değil ama ben ona göre daha bonkörüm.“
İşte Cumhurbaşkanlığı’nın pandemi nedeniyle zor duruma düştüğü için destek verdiği şarkıcı taifesinden iki örnek. Gerisinin de farkı yok.
TİP Milletvekili Barış Atay, soru önergesi vererek söz konusu konserlerin maliyetini sormuş ama bir kez de biz soralım Saray’a:
Müzik sektörünü kaç milyon lira harcayarak canlandırdınız?