Devrimin son döneminin ilerleyişini anlamak için, Sudanlıların sosyal, ekonomik ve politik durumunu görmek için yoldaş Fadl’la röportaj yaptık.
Darbeciler ülkeyi yönetebiliyor mu?
Sudanlı ve diğer bütün siyasi gözlemcilere göre 25 Ekim darbesi hedeflerine ulaşmada başarısız olmuştur. Şimdi ise elebaşılar ya da darbeciler bir hata olarak geçen yıl 25 Ekim’de gerçekleştirdikleri askerî eylemin çözümlerini aramaktadırlar. Şu anda darbe liderleri, generaller ve bazı sivil siyasi liderler arasında aracılık yapmak Sudan’da bir BM misyonu olan Troyka, Afrika Birliği ve Mısır gibi aktörlere bırakılmış durumdadır; ayrıca ABD’nin yeni Sudan büyükelçisi sivil idareli bir yönetim kurma olasılığı üzerinden, diğer yandan da ordu, polis, güvenlik ve hızlı intikal güçlerinden oluşan Yüksek Askerî Konsey adını verdikleri oluşum üzerinden bir tür siyasi çözümü zorlamak için çalışmalarını artırmaktadır.
Ancak ABD büyükelçisi, troyka ya da bölgesel hükümet tarafından önerilen bu siyasi çözüm Sudan’daki radikal güçlerce tamamen reddedilmekledir. Bu radikal güçler Sudan Komünist Partisi, direniş komitelerinin koordinasyonları, sendikal hareket ve sivil toplum örgütleridir. Bugünden başlayarak Sudan’da gördüğümüz şey, 1964’te diktatörlüğü deviren Ekim Devrimi’nin 58’inci yıldönümünde tüm ülkede kitlesel gösterilerin olacağıdır.
Bu süreçte bugün, yarın, 25 Ekim’e kadar, bir diğer büyük planla, durdurmak ve devirmek için çok büyük kitlesel eylemlerle devam edecektir.
Sudan egemen sınıflarına ve darbecilere dönük, uluslararası-emperyalist güçlerin tavrında bir değişim gözlemliyor musunuz?
Emperyalist güçler ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır gibi bölge devletleri; bunların hepsi Sudan’daki devrimci sürece karşı komplo kurmaktadır. Bu devrimci süreçte ilk olarak bağımsızlık ve kapitalist pazardan bağları koparmak hedeflenmektedir.
İkincisi, emperyalistlerin hedeflediklerinden farklı bir yöne doğru ilerlemektir. Kaynaklarımızı yeniden elimize almak ve Sudan halkının denetimine almak istiyoruz, Sudan’a doğrudan müdahalenin önüne geçmek istiyoruz.
Bağımsız bir dış politikaya sahip olmak istiyoruz. Sudan askerleri Yemen’dedir. Sudan toprakları kuzeyde Mısır, doğuda Avrupa devletleri tarafından işgal edilmiş durumdadır. Kızıl Deniz’den topraklarımıza müdahale olasılığı varlığını sürdürmektedir. BAE, Kızıl Deniz kıyılarını ya da Sudan’ın ana limanı olan Port Sudan’ı almak istemektedir. Amerikalılar ülkeye ayak basmaya çalışmaktadır. Afrika’daki en büyük CIA üssüne sahipler. Burada önemli olan, demokrasi ve sivil hükümete yönelik söylemlerine rağmen sivil hükümetle, belli başlı siyasetçilerle, generallerle ve çeşitli komitelerle hâlâ ortaklıklarını güçlendirmeye çalışmaktadırlar.
Kitle hareketi gelişiyor mu?
Kitle hareketi hiç olmadığı kadar büyük biçimde sürmekte. Devrimimizin 58’inci yıldönümüne yönelik kitlesel gösteriler daha şimdiden başkentte ve büyük şehirlerde büyük kitle gösterileri ile kutlanıyor.
Bir diğer önemli nokta da bugün Komünist Parti demiryolu işçilerinin şehri Atbara şehrinde büyük bir miting örgütlemektedir. Kitle hareketi büyümekte ve yayılmaktadır. Önemli olan birlik olmak ve kitlenin farklı yapıları arasında diyaloğun sağlanmasıdır, bu yolla da umarız ki ortak bir program noktasında uzlaşmaya varmak ve devamında iktidarı, halkın iktidarını kurmak ve ulusal, sivil, demokratik bir hükümeti kuracağız.
Komünist Parti güç ve etki alanını artırıyor mu?
Sudan Komünist Partisi 6’ncı kongresinin ana sloganları “özgürlük”, “barış” ve “adalet”ti. Kongre tarafından ortaya dökülen siyasi hat kitle hareketinin omurgasıdır ve ülkedeki kitle hareketinin ve kitle örgütlerinin bakış açısını yansıtmaktadır.
Komünist parti, iki katı oranda büyüdü, yeni gelen üyelerin kabulünde ve yerleştirilmesinde bu büyük akın sebebiyle zorluklar yaşanmaktadır. Sendikaları kurmakta, sendikal hareketi güçlendirmekte elimizden geleni yapıyoruz. Kadrolarımız öğrenci ve gençlik hareketi içinde ve de kadın hareketi içinde sıkı biçimde çalışmaktadır.
Sözün özü, kitle hareketinin yeniden oluşturulmasında güçlendirilmesinde elimizden gelenin en iyisini ortaya koymaktayız. Ve kitle hareketinin ve komünist partiye ilişik olan bu yardımcı yapının güçlendirilmesiyle işçi sınıfı, devrimci aydınlar ve kitle arasında bir omurga oluşturuyoruz.
Devrimci hareketi; Özgürlük ve Değişim Güçleri (FFC), Direniş Komiteleri (RC), Meslek Örgütleri Birliği’ni (SPA) de dahil ederek bir bütün olarak yorumlar mısınız? Etki oranları nasıl? Güçlü ve zayıf yönleri ne ve ne yapılmalı?
Soruya ilişkin olarak bir tür sınıf farklılığının ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Şu anda genel anlamda bir SPA ya da FFC yapısından bahsedemeyiz. Evet SPA hâlâ varlığını koruyor ancak tamamen farklı bir durumda. Şu anda gözlemimiz şu: SPA bir şemsiye örgüt olmaktan çıktı ve farklı iş alanlarından, ister profesyoneller ya da işçi sınıfı ve köylülük olsun işçilerin yeniden sendikaları kurması noktasında.
FFC ikiye bölündü. Bir parçası muhtemel siyasi çözümün bir parçası olacak. Bir de gerici olan FFC var. Bu parça hükümetten bir pay kapmak istiyor.
Daha önce söylediğim gibi, sınıf farklılaşması toplumun kutuplaşmasına yol açıyor ve şu anda devrimci durum, iki gücün arasındaki mücadele keskinleştikçe daha açık hâle geliyor. Bu nedenle, ilerleme olanakları geçmişte olduğundan daha büyük.
Devrimin hedeflerinde değişiklik yaptınız mı? Hedefleriniz ve bir sonraki adımınız ne?
Değişiklik yapmıyoruz ve aynı çizgide devam ediyoruz. Örneğin, şimdi partinin son iki veya üç aydan beri 12’den fazla farklı siyasi ve toplumsal örgütle çalıştığını ilan ettik. Muhalefetin birleşik merkezi olarak adlandırdığımız yapıyı kurmak için çalışıyoruz. Ve bu sadece sivil siyasi güçlerle olmayacak, aynı zamanda partimiz, Juba barış anlaşmasının parçası olmayan bazı silahlı gruplarla, silahlı isyancılarla konuşmak için delegasyonlar gönderdi. Ve yakın gelecekte, muhalefetin birleşik merkezinde böyle geniş bir cephe kurulacağını düşünüyoruz.
Evet. Aralık ayaklanmasının başarısızlığının temel olarak özgürlük ve değişim cephesinin kurulmasında bize katılan güçlerin devrimin ana hedeflerine ihanet etmelerinden kaynaklandığını düşünüyoruz ve bu da esas olarak üretici güçlerin varlığının eksikliğinden kaynaklanıyor; burada özellikle Ocak 2018’den bu yana gerçekleşen kitlesel ayaklanmanın içindeki işçi sınıfını, köylülüğü ve devrimci aydınları kastediyoruz. Şimdi ilerlediğimiz daha geniş ittifakın temeli olarak bu yolu düzeltiyoruz ve bu tür bir ittifak yaratmanın doğru yolunda gittiğimizi düşünüyoruz. İşte bu yüzden başarı ve zafer olasılıklarının geçmişte olduğundan çok daha fazla olduğunu düşünüyoruz.
Ek olarak, Direniş Komiteleri hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?
Direniş komiteleri hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Her şeyden önce, 2010 yılında farklı siyasi partilerin genel seçime katılma anlaşmasının çökmesinden sonra parti inisiyatif aldı ve bunun sahte bir seçim olacağını keşfettik. Parti, yerleşim bölgesindeki halk komiteleri hakkında konuşmaya başladı. Ve oradan yerleşim alanları olan insanlarla çalışmaya başladık, ardından iş yeri ve eğitim kurumları hakkında konuşmaya başladık. Ancak, mevcut Direniş Komitelerinin bizim inisiyatifimizden oluştuğunu iddia etmiyoruz, ancak kesinlikle parti inisiyatifi, bugünün direniş komitelerinin kurulduğu çerçeveyi oluşturmuştur. Bu bir.
Direniş komiteleri, bizimkiler için konuşuyorum, genel olarak genç devrimcilerden, nüfusun deneyimsiz genç insanlarından oluşmaktadır, ancak bunların çoğu küçük burjuvaziye dahildir.
Üçüncüsü, aralarında çok iyi olanları da olmakla birlikte direniş komitelerinin iç ilişkileri birbirinden farklıdır, başkent merkezindeki ile kentin dış çeperlerindekiler de birbirinden farklıdır.
Yani direniş komiteleri, yoğunlukları ve siyasi yönelimleri bazında farklılaşabilir ancak direniş komitelerinin genel yönü halkın tarafında olmalarıdır. Şimdilerde halkın otoritesinden bahseden yeni bir metin yayınladılar ve bizce bu metin direniş komitelerinin, onların da koordinasyon komitelerinin bütün ülkedeki çalışmalarını üzerine inşa edebilecekleri bir metindir.
21-25 Ekim gösterileri direniş komiteleri tarafından ortaya konan eylem programına dayalıdır.
Darbe yönetiminin devrilmesiyle birlikte işçi sınıfı yönetimi ihtimaliyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Yalnızca darbe rejiminin devrilmesi ya da yenilmesinden söz etmiyoruz, aynı zamanda ülkenin geleceğini, sivil, demokratik vatansever iktidarının nasıl kurulacağı üzerine de konuşuyoruz. Bu da ulusal demokratik cephe ile halkın geniş birliğinin ittifakıyla kurulacaktır. Daha önce muhalefetin birleşik merkezi güçlerinden bahsetmiştim, bu yapı da rejimi yıkacak ve halk iktidarını kuracak olan eylemleri koordine eden, genel grevi ve sivil itaatsizlik eylemlerini hazırlayan devrimcileri, devrimci demokrat ve vatansever güçleri temsil edecektir. Hedefimiz budur.
Son olarak, dünyada çok sayıda isyan var. Bu isyanların birbiriyle ilişkilenmesi ve enternasyonal dayanışmayı güçlendirmek için ne yapılmalı ve nasıl?
Son olarak, sorduğunuz sorulardan birisi de tüm dünyadaki devrimler, isyanlar ve eylemler hakkındaki düşüncemiz. Yardımcı olabileceğini düşündüğümüz platformlardan birisi, 22’ncisi Küba’da gerçekleşecek olan komünist ve işçi partilerinin uluslararası toplantısıdır. Bu toplantı deneyim aktarımı ve olası ortak eylemler için zemin sağlayacaktır.
Ancak bölgesel düzeyde, Ortadoğu, Avrupa ya da Afrika’da hareketlerin ve kitle eylemlerinin koordine edilebilmesi için bir ağ kurmak devrimci partilerin sorumluluğudur. Sudan’da Afrika Ulusal Kongresi, Güney Afrika Komünist Partisi, Madagaskar Devrimci Partisi ve Botswana Komünist Partileri ile çalışıyoruz ve bir Afrika devrimci ağı kurmayı umuyoruz.
Elbette bu yeterli değil. Afrika’daki diğer demokratik ve vatansever güçler ile de çalışmamız gerekiyor, ancak başlamanın ve farklı ulusal inisiyatifleri ve mücadeleleri şimdi olduklarından daha güçlü bir düzeyde birbirlerine bağlamanın tek yolu bu.