22.2 C
İstanbul
8 Eylül Pazar, 2024
spot_img

RÖPORTAJ | Ammar Yahya Dünya devrimi dalgasından izlenimler: Sudan Devrimi nereye?

Sudan devrimi yıllardır öğrenerek ve öğreterek ilerliyor. Hatalarından öğrenerek, bize de öğreterek ilerleyen devrim bir ayrım noktasına geldi. Şimdi bulunduğu noktada birçok konuda tartışma, görev ve sorumluluk açığa çıkıyor.

Sudan devrimcileri, darbeyi bertaraf etmek, halk kitlelerinin örgütlülüğünü artırmak ve darbe sonrası yeni Sudan’ın kuruluşu üzerine tartışıyor.

Biz de yola çıktığından beri yanı başında durmaya çalıştığımız ve derslerini Anadolu devriminin de dersleri haline getirmeye çalıştığımız mücadeleyi okurlarımıza aktarmaya çalışıyoruz. Al Kalakla Al Quteia Direniş Komiteleri sözcüsü Ammar Yahya ile röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.

Bu sorun ve dersleri devrimin farklı öznelerinin gözünden aktarmaya devam edeceğiz…

1-Devrimin son devresinin sürecini görmek ve okuyucularımıza anlatmak istiyoruz. Sudan halkının toplumsal, ekonomik ve politik yönlerden durumunu anlatabilir misiniz? Darbe güçleri ne durumda? Ülkeyi yönetebiliyorlar mı?

El-Burhan ve darbe grubunun zor bir çıkmazda oldukları aşikâr. El-Burhan, darbeden beri neredeyse bir yıldır bir hükûmet kuramıyor veya bir Başbakan bulamıyor. Ek olarak, bu darbe uluslararası bir izolasyon durumunda ve ilk gününde bu darbeyi reddettiklerini beyan eden devrimci hareketlerin ve politik oluşumların kahir ekseriyeti tarafından içeriden kuşatma altında.

2-Darbeci liderler ve Sudan’ın yönetici sınıflarına karşı uluslararası emperyalist güçlerin tavrında genel bir değişiklik görüyor musunuz? Devrime karşı Türkiye’nin herhangi önemli bir rolü var mı?

-Emperyalist güçlerin tavrı, aklıselim sahibi herhangi bir gözlemci tarafından iyi bilinir. Bu ülkelerin, demokrasi veya insan haklarına pek saygıları yok. Onlar anlık çıkarları ile ilgilidirler, özellikle de sömürdükleri ekonomik kaynakları olan Afrika ülkelerinde.

Kriz bu güçlerin ikiyüzlülüklerinde yatıyor; üçüncü dünya ülkelerinde demokrasi deneyimlerinin ortadan kalkmasına göz yumarlar ve hatta bir diktatör onların çıkarlarını korumaya devam ettikçe o diktatörü desteklerler.

Türkiye, fikrimce, şu ana kadar karşı-devrimci güçlerle yan yana durdu. Son aylarda, medya Hızlı Destek Güçleri’nden delegasyonların Türkiye’yi, Türk hükûmetiyle birkaç anlaşma imzalamak üzere ziyaret ettiklerini ve Erdoğan hükûmetiyle devrik Beşir rejiminin arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu kaydetti.

3-Peki kitle hareketi nasıl durumda, büyüyor mu yoksa zayıflıyor mu?

-Sudan’daki devrimciler bu darbeyi alaşağı etmek ve demokratik ve sivil bir devlet kurmak için titizlikle çalışmaya devam ediyorlar. Radikal devrimci değişim dümdüz bir çizgi değil aksine inişli çıkışlı bir karaktere sahip. Lâkin, devrimciler yollarına ve yollarını kısaltacak yeni araçlar ve yöntemler geliştirmeye devam ediyorlar.

4-Direniş Komiteleri (DK) örgütlenmesi güç kazanıyor mu?

-Direniş komiteleri görkemli Sudan devriminin en büyük ürünü sayılabilir. Bu yeni örgütlenme, uzun zamandır birkaç elitin tekelinde kalan Sudan politik işleyişinin doğasını kökten değiştirdi.

Siyasi pratik, bu örgütlenme sayesinde, elit bir azınlığın uyguladığı bir şeyden tabana tüm toplum bileşenlerinin katılım sağladığı surette yayılmış bir halk hareketine kaydı.

Direniş komiteleri büyük bir halk desteğine sahipler çünkü halkın çoğunluğu onları meşru temsilcileri olarak görüyorlar ve bu hareketin gerçek liderleridirler.

Benim görüşümce, direniş komitelerinin sadece işçi sendikaları ve toplumsal hareketlerle ağlar kurma ve koordinasyon konularında eksiklikleri mevcut. Eğer bu koordinasyon sağlanırsa darbe kaçınılmaz olarak düşecektir.

5-Bir bütün olarak, FFC (Özgürlük ve Değişim Güçleri), SCP (Komünist Parti) ve SPA’yı(Profesyoneller Birliği) kapsayacak şekilde devrimi nasıl görüyorsunuz? Bunlar devrim sürecinde etkililer mi? Hareketin bütününün başarıları ve zayıflıkları neler?

-Özgürlük ve Değişim Güçleri (FFC) çeşitli vizyon ve ideolojilere sahip sağ ve sol partilerden oluşan önde gelen bir siyasi ittifak. Bu ittifak belli bir hedef için kuruldu, Beşir hükûmetini devirmek. Lâkin, bu ittifakın ana sorunlarından biri sadece minimal taleplerde birleşmeleriydi, Beşir diktatörlüğünün düşmesi. Düşüşten sonra, açık seçik ve spesifik bir hedefte anlaşmadılar aksine genel ve belirsiz bir anlaşmada kaldılar.

Başta, bu ittifak devrimin sesiydi ama Beşir’in düşüşünü ve geçiş hükûmetinin kuruluşunu takiben süreci yönetmedeki kabiliyetsizlikleri apaçık ortaya serildi.

Sudan Komünist Partisi’nin sınıfsal ve doğal pozisyonu halkın gerçek sesi olmalıydı fakat bu parti epey yıldır yönetiminin kitlelerden, işçilerden ve onların öfkesinden tamamen kopukluğundan dolayı bir yolunu şaşırmışlık hâlindeydi.

Sudan partilerinin birincil problemi bence entelektüel çiğlik ve vatandaşların problem ve sorunlarından uzaklıklarıdır.

6-Devrimin hedeflerinin değiştiğini düşünüyor musunuz? Mesela, özgürlük ve değişim deklarasyonu hâlâ aynı kalmalı mı yoksa onu derinleştirmeli ve büyütmeli misiniz?

-Önceki bir noktada belirttiğim gibi, bu deklarasyon sadece en minimal düzeyde talepleri kapsıyor ve geniş ve kritik konuları sığ ve yetersiz bir şekilde tartışıyor, yani bilirsiniz “Şeytan, ayrıntıda gizlidir.”

Bu deklarasyonun kanaatimce uzun bir süredir geçerliliği yoktur. (Bunun yerine) Direniş komitelerinin tüzüğüne bağlı olmalıyız ve onu desteklemeliyiz çünkü o Sudan’ın modern tarihindeki, halk tarafından yetkilendirilmiş, demokratik ve tabana dayanan ilk belgedir.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN TEMMUZ SAYISI ÇIKTIspot_img
İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol