Trendyol’un Esenyurt deposunda çalışan işçiler kötü çalışma koşullarına karşı PTT-SEN’de örgütlenmişti. Küçülme bahanesi ile sendikaya örgütlü ve örgütlü olmayan işçiler işten atıldı. Esenyurt depo önünde direniş başlatan işçiler direnişlerinin 15. Gününde PTT-SEN ve DGD-SEN ile birlikte direnişi Maslak’ta bulunan Trendyol Genel Merkezi önüne taşıdı.
25/2 maddesi ile işten ilk atılan işçi ve PTT-SEN temsilcisi Emre Özdek Direnişteyiz.org’a süreci değerlendirdi.
Özdek, yasak olmasında rağmen Trendyol deposunda birçok farklı taşeron firmanın olduğunu; bunun örgütlenmenin önüne geçmek için yaptıklarını, kendisinin de diğer işçilere gözdağı vermek için atıldığını belirtti. Trendyol’un bir günde 54 işçiyi “küçülme” bahanesi ile işten attığını fakat işe alım yapıldığını söyleyen Özdek, işten atmaların diğer depolara da sıçrayacağını kaydetti.
“Trendyol rüyasından çatının çökmesiyle uyandık”
İki yıldır Trendyol’da çalışan Emre Özdek, işe ilk girdikleri zaman şirketin çalışanlarına hitap eden, çalışanların fikirlerine değer veren bir şirket olduğunu fakat bu değerden işçileri fişlemeye doğru giden Trendyol rüyasının kısa sürdüğünü belirtti:
“Bunu anladığımız zaman iş yerinde çalıştığımız deponun çatısının çökmesi ile başladı. Gece vardiyasında çalışan arkadaşlarımız ölümden döndüler. Arkadaşlarımıza destek olmak yerine içerde çatının çökmesine şahit olmuş, bunu videoya ve kameraya çekmiş arkadaşlarımıza hemen görüntüleri silmelerini söylediler. Bunun duyulmaması için, bir yerde konuşulmaması için baskılara şahit olduğumuzda biz aslında bize verilen değeri, bize yutturulmaya çalışılan Trendyol rüyasından uyanmış olduk.
Bunun neticesinde işte eski olan arkadaşlarımızla, samimi olduğumuz arkadaşlarımızla da neler yapabiliriz, kendimizi nasıl garanti altına alabiliriz gibi ufak tefek konuşmalarımız oluyordu. Mesai dışında, iş yerinde, fırsat bulduğumuz vakit boyunca. Bunun hemen arkasından keyfi sebeplerle işten çıkartılan bazı arkadaşlarımız oldu.”
Baskı, mobbing, keyfi tutanaklar…
İşe girerken 5 buçuk aylık belirli iş sözleşmesinin dayatıldığını ve sözleşme bitmeden, mazeret gösterilmeksizin işçilerin işten atılmasına karşı ortak tavır konusunda arayış içine girdiklerini belirten Özdek Trendyol’un kendileri için nasıl kabusa dönüştüğünü anlattı:
“Arkadaşlarımıza şartları piyasada iyi diyebileceğimiz şartları, asgari ücretin biraz üstünde maaş sunmuşlardı. Trendyol bir süre sonra baskıyla, mobbingle verilen ekstra hakları geri almaya başladı. çalışan arkadaşlarımıza keyfi sebeplerle ortada hiçbir şey yokken havadan sudan tutanaklarla primlerinin kesilmesine, ikramiyelerinin kesilmesine sebep oluyorlardı. İşin özünde tekrar asgari ücret aldığımız bir sürece girdik.”
Yaşananlardan sonra işçilerin kendini savunacağı bir hat kurmanın ve ortak bir direnç göstermenin gerekliliğini anlatan Özdek, sendikanın örgütlenme sürecine değindi:
“Esenyurt’ta bulunan ofisine toplantı için gittiğimizde ne yapmamız gerektiğini, nasıl mücadele etmemiz gerektiğini, haklarımızı ne çerçevede savunabileceğimizle ilgili durum bilgilendirme toplantısı yapıldı. Üyeliklerimizi yaptık. Bu arada anayasal olan hakkımız sendika üyeliğimizi yaptıktan sonra mevzuat gereği içerde çoğunluğu ya da sendika üyeliğini arkadaşlara anlatmamız gerektiği ile ilgili ben öncü oldum. İçerdeki arkadaşlarımızın çoğuna sendika ile ilgili iş yerindeki mobbinglere, baskılara kesilen primlere, paralara karşılık ortak bir duruş sergilemek için sendikayla hareket etmemiz gerektiğiyle ilgili bazı konuşmalar yapmaya başladık.”
“Şirket sırlarını dışarı taşımak”tan 25/2 maddesiyle işten atıldı
Trendyol’un örgütlenmeye karşı farklı önlemler aldığını, 5.5 aylık sözleşme süreci olduğu için hızlı bir örgütlenme süreci yürüttüklerini belirten Özdek şirketin bunu anladıktan sonra özellikle kendisine ve çevresindekilere dönük ekstra mobbingin başladığını ifade etti:
Yani mola girişinde takım lideri gelip kırk kişinin içinde beni seçip ‘Sana tutanak tuttum’ diyebiliyordu. Tutanak benim bir aylık emeğimin karşılığını, almam gereken ve hakkım olan primin kesilmesine sebep oluyordu. Sonrasında bir takım lideri veya bir yönetici gelip ‘Vardiyan değişti seni bu vardiyadan gönderiyoruz’ diyordu. Örgütlenmeyi engellemek için, beni arkadaşlarımla kurduğum o samimiyeti engelleyebilmek adına vardiyamı değiştiriyordu. O vardiyaya gidiyorduk. O vardiyadaki arkadaşları örgütlemeye gittiğimizde yine bir takım lideri veya operatörü, sorumluyu göndererek ‘Lavaboya gittin, iki dakika geç girdin. Sana yine tutanak tutuyorum’ diyerek; ‘Bak çok göze batıyorsun, işten çıkarılacaksın, dikkat etmen gerekiyor’ denilerek beni bu yoldan çevirmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
Kararlı bir şekilde yolumuza devam ettiğimizi gördüklerinde son radde olarak Temmuz zamlarından sonra yöneticimle ofiste bir görüşme yaptık. Yapılan zamlardan önce bize verilen bazı sözler vardı. Bana uygulanan mobbingin artık dayanılmaz bir hal almasından ötürü ben bu konuyu yöneticimle çözebileceğimi düşündüm. Samimi ve düzgün bir lisanla oturup verilen zamları anlamsız olduğunu, bize verilen sözleri karşılamadığını, sorumlu olarak başımıza bıraktığınız kişilerin, liderlerin ve operatörlerin çalışanlara çok farklı yaklaştığını, davrandığını, paraların kesildiğini, keyfi işten çıkarmaların olduğunu söyledim. Bütün bunları duymazdan gelip tam aksine ‘İstediğin zammı veremiyoruz, insan kaynakları da bu konuda haklı. Ben de İK’ya katılıyorum yani bu işine geliyorsa. Gelmiyorsa kapı orada’ diyerek beni işimle tehdit etti.
Ben de kendisine bu yaklaşımı, üslubu kabul etmediğimi bunun neticesinde bana yapılan mobbingi, tehdide varan konuşmaları her platformda dile getireceğimi, hakkımı arayacağımı söylediğimde ‘Keyfin bilir’ dedi. Sonraki gün tekrar ofise çağrıldım ve aynı yöneticim bana olay yeri tespit tutanağının tutulduğunu söyledi. Ne amaçla tutulduğunu sorduğumda bana işverenin sırlarını her platformda dile getireceğimi söyleyerek işvereni tehdit ettiğimi söyledi.
İtiraz ettiğim zaman bana açıkça ‘İşten çıkarılacaksın zaten, vereceğin savunmanın da hiçbir önemi yok’ dedi. Ertesi günlerde mesai bitiminde taşeron firma tarafından işverenin sırlarını dışarıya taşıdığım için 25/2’den tazminatsız, habersiz iş akdimin feshedildiğini bildiren mesajı aldım.
Bir günde 54 işçi işten çıkarıldı
Bu mesajdan sonra hemen mücadeleye başladıklarını ve depo önünde ihtar amaçlı basın açıklaması düzenlediklerini aktaran Özdek, sendikalı veya örgütlenmek isteyen işçiye mesaj verildiğini belirtti.
Basın açıklamasından sonra Özdek’e destek veren, videoları beğenen hatta kendisini tanımayan 54 işçi eylemden sonraki hafta bir günde işten çıkarıldı. Bunun üzerine işçiler eylem kararı aldı ve depo önünde direnişe başladı. Bu süreç içinde işten çıkarmaların devam etti ve diğer depolara da sıçradı.
Şirketin, 5 buçuk aylık sözleşmeyle ve taşeron firmalarda sendikal örgütlenmenin önüne geçmeye çalıştığını kaydeden Özdek, “Deponun içerisinde halen 8 tane taşeron firma var. Bu firmalar halen daha yasak. Yasak olmasına rağmen belirli iş sözleşmelerini yapmaya devam ediyorlar. Aynı şekilde insanların emeklerini sömürmeye devam ediyorlar. Bizim buradaki amacımız aslında kendi haklarımızdan ziyade bu belirli iş sözleşmeleriyle emekleri sömürülen arkadaşlarımızın sesi olmak bir yerde.” şeklinde konuştu.
Trendyol’un değerlemesi 16,5 milyar dolar
Tech Inside’da yer alan habere göre Trendyol’un kurucuları altın hisseler de dahil olmak üzere hisselerin yüzde 20’sine, Alibaba’nın ise yüzde 70’ine sahip. Diğer yatırımcılar arasında General Atlantic, Japonya’nın SoftBank Vision Fund 2, Almanya’nın Princeville Capital ve Katar Yatırım Otoritesi yer alıyor.
Trendyol’un 2021 yılında gerçekleştirdiği e-ihracatın yüzde 66’sı Avrupa ülkelerine, yüzde 23’ü ise Orta Doğu’ya gerçekleşti. Trendyol’un 2021 yılında gerçekleştirdiği e-ihracatın yüzde 66’sı Avrupa ülkelerine, yüzde 23’ü ise Orta Doğu’ya gerçekleşti.
Aldığı son yatırımlarla Trendyol’un değerlemesi 16,5 milyar dolara yükseldi. Şirket değerlemesi 10 milyar doları aşan şirketler için kullanılan ‘decacorn’ kategorisine ulaştı.
“14 kişinin sesi duymak istemeyen kulakları sağır edecek”
Özdek, 14 işçinin 16,5 milyar dolarlık bir firmaya karşı istikrarlı bir şekilde direndiğini ve direnmeye devam edeceklerini ifade etti. Trendyol ile reklam anlaşması olan ulusal kanalların direnişi görmemek için ellerinden geleni yaptığını kaydeden Özdek, direniş alanına başka bir konu için haber yapmaya gelen bir kanalı davet ettiklerini kanalın “Genel merkez bize bilgi vermeden buraya gelemeyiz, bir şey yapamayız” diyerek kendilerini savuşturduğunu söyledi.
Kendilerine destek olan herkese teşekkürlerini ileten Özdek şunları söyledi:
“Görmemekte ısrar edenlere söylüyoruz, duymamakta ısrar edenlere söylüyoruz bu 14 kişinin sesi gün gelecek duymak istemeyen bütün kulakları sağır edecek. Bize destek olan kişilere yani toplumun her kesiminden herkese çok çok teşekkür ediyoruz. Bizi gerçekten sahiplendiler, bizi duydular, ellerinden geldiğince duyurmaya çalıştılar. Trendyol boykot konusunda bize Türkiye’nin birçok yerinden destek geldi. Onların destekleri zaten bizim için çok önemliydi. Motivasyonumuz açısından çok önemliydi. Burada yalnız olduğumuzu hissettiğimiz anlarda sizin gibi ziyaretimize gelen, bizi duymaya, duyurmaya çalışan hiç fark etmez tanıdık tanımadık, yoldan geçerken bile yanımıza gelip oturan, davanızda sizi destekliyoruz diye dönüşler aldığımızda bu bizim motivasyonumuz açısından olayı farklı yönlere taşıdı.”
“Mücadeleye devam edeceğiz”
Patronların 25/2 maddesini kırbaç gibi kullandığını, bakanlığın ve devletin denetimi olmadığını belirten Özdek, “Buradan çıkan sonuç ya devletin patronları koruma ile ilgili yasası var ya da yani bir çıkar alışverişi var burada. Biz işçiler olarak merak ediyoruz yani bizim sesimiz neden duyulmuyor? Bu Trendyol neden denetlenmiyor?” şeklinde tepki gösterdi.
Görevini yerine getirmeyen insanlar yüzünden memlekette birçok direniş olduğuna değinen Özdek, direnişlerin seslerini duyurmak gerektiğini söyledi ve şunları ekledi:
“Bugün bizim başımıza gelen, yaşadığımız sıkıntıların çoğu bizi görmezden gelmeleri. Bu kaçınılmaz. İşçilerin payına düşen görülmemek, duyulmamak, haklarının devlet eliyle alınması gereken yerde direnişle almak. 45 gün içerisinde 3 kere gözaltına alındık. Her defasında çok ciddi arkadaşlarımız darp edildi, dövüldü, bir arkadaşımızın dirseği kaydı, sendika başkanımızın kolu kırıldı.
Patronlar bu konuda dışardaki görüntüden dolayı rahatsız olduğunda polise kendi güvenlikleriymiş gibi bizi koruyacakları yerde biz hak mücadelesi veriyoruz. Biz bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz.”