Sincan Kadın Cezaevi’ne sevk talebiyle 207 gündür ölüm orucunda olan Didem Akman’ın ablası Ayten Akman, kardeşinin sağlık durumunun kritik aşamaya geldiğini belirterek, talebinin karşılanması için Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulundu.
İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nden Sincan Kadın Cezaevi’ne sevk edilmek talebiyle 207 gündür ölüm orucunda olan Didem Akman’ın sağlık durumu her geçen gün kötüye gidiyor. İradesi dışında dokuz gün önce savcılık kararıyla Yeşilyurt Hastanesi’ne kaldırılan Akman, tedaviyi reddetti. Akman’ın ablası Ayten Akman, kardeşinin tek talebinin bir an önce karşılanması gerektiğini belirterek, “Kardeşimin nefes alabileceği bir yere götürülmesini istiyorum” dedi.
‘Beni yavaş yavaş öldürüyorlar’
Mezopotamya Ajansı’ndan Esra Solin Dal’ın haberine göre, kardeşinin sağlık durumunun kritik aşamaya geldiği uyarısında bulunan Akman, Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nin şartlarının iyi olmadığını söyledi. Kardeşi Akman’ın kaldığı koğuşun disiplin cezası almış tutukluların kalabileceği bir yer olduğuna dikkat çeken Akman, “Kız kardeşim en temel hakkı olanı alamadı ve bir odada 4 buçuk yıldır hava almıyor. Günde bir saat havalandırmayla, 5 adımlık bir hücrede tutuluyor. Kardeşim bu dayanılmaz koşullar yüzden ölüm orucuna başladı. Kardeşim anneme ‘Ben ölüm orucuna girmeseydim de en fazla 3 yıl yaşardım. Devlet beni yavaş yavaş öldürüyor’ demiş. Bir insan bir suç işlerse, devlet hukuken onun cezasını verir. Fakat cezaevinde iken devlet onun yaşama hakkını sağlamak zorundadır. Yaşam hakkı için gerekli ortamları da sağlamak zorundadır” diye konuştu.
İletişim kurduğu tek canlı fare
Kardeşinin cezaevinde yaşadığı kötü koşulları arkadaşına yazdığı mektupla aktardığını ifade eden Akman, “Kardeşim arkadaşına, ‘Burada nefes alamıyorum. Hücreye bir fare geliyor ve fare ile konuşuyorum. Fare gelip ses çıkarıyor ve iletişim kurduğum tek canlı o fare, her gün gelsin gitmesin diye ona ekmek kırıntıları bırakıyorum. Ölüm orucuna başladıktan sonra yemekte gelmediği için, o fareye kırıntılar bırakamadım ve o da gelmedi. Pencereme kuşlar için kırıntılar bırakıyordum. Ben en son kuşları ölüm orucuna başlamadan önce Şubat ayında görmüştüm’ yazmış. Biz cezaevine görüşe gittiğimizde de 45 dakikalık bir görüş süresi var. Aile üyelerinden iki kişi gittiysek, her birimiz 20 dakika görüşebiliyorduk. Şakran Cezaevinde hep birlikte görüşmek mümkün değil” diye anlattı.
Hukukta olmayan kurallar
Şakran Cezaevi yöneticilerinin özel seçilmiş olduğunu dile getiren Akman, cezaevinin kendi hukuklarını oluşturduğunu söyledi. Şakran Cezaevi’nde yakın zamanda iki kişinin ölüm orucuna girdiğini anımsatan Akman, “İnsanlar kolay kolay ölümü göze almazlar, eğer ölümü göze alıyorlarsa, orada bir sorun vardır” dedi.
Yaşanabilecek ölümlerden Adalet Bakanını sorumlu tutan Akman, “İnsanları yıllarca beş adımlık bir hücrede tutmak gibi bir yetkiniz var mı? Eğer bu yetki sizde varsa, bunların ölümünden siz sorumlusunuz. Eğer kız kardeşimin nakli Sincan Cezaevine kabul edilirse, ölüm orucunu bırakmaya hazır” diye seslendi.
Durum kritik evrede
Kardeşinin durumunun kritik aşamaya geldiğini söyleyen Akman, “Dün doktoru, ‘Eğer ölüm orucunu bırakmazsa, vücudunda oluşan hasarın tedaviye cevap veremeyecek noktaya gelmiş olacağız’ uyarısında bulundu. Kardeşim ağzında oluşan yaralardan dolayı konuşamıyor, görme ve işitme bozukluğu yaşıyor. 33 kiloya düşmüş ve artık ayakta duramıyor. Kardeşim herkese nefes alamadığını söylüyor. Lütfen nefes alabileceği bir yere götürsünler. Tahliye talebimiz yok, kimseden bir şey dilenmiyoruz. Sadece kanunda yer alan hakları verin. Didem’in Şakran Cezaevi’nde kaldığı koğuş, bir insanın kalabileceği koğuş değil. Sadece Didem değil, kimsenin kalabileceği bir koğuş değil” şeklinde konuştu.
‘Adalet aramak zorunda kalabilirsiniz’
Kardeşinin Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edilmesi talebinin kabul edilmesi için Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunan Akman, şunları söyledi: “Lütfen kardeşimi istediği yere nakil edin. Lütfen kör, sağır, dilsiz olmayın. Kimin adalete ihtiyacı olduğunu kestiremezsiniz. Göz yumanlar, yarın kendileri bu adaleti aramak zorunda kalabilir. Kendiniz bu ilahi adaletin cenderesine düşmeseniz bile, çocuklarınız, torunlarınız böyle bir durumda kalabilir.”