“Nükleer santral istemiyoruz” diyen Sinoplular, mitingin yasaklanmasına rağmen bir araya gelerek “Yasaklardan korkmuyoruz ve yılmayacağız. Bugün, burada ve alanlardayız. Mücadelemiz Nükleer Güç Santralleri projeleri tozlu raflara değil, tarihin çöp sepetine atılıncaya kadar sürecekti” dedi
“Nükleer santral istemiyoruz” diyen Sinoplular Şehir Kulübü önünde bir araya geldi. Sinop’ta kurulacak olan nükleer santrale karşı Sinoplular’ın dün yapmayı planladığı panel ve bugün yapmayı planladığı miting İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklandı. Bunun üzerine Nükleer Karşıtı Platform (NKP) bugün aynı saatte basın açıklamasına çağrı yapmıştı.
Şehir Kulübü önünde bir araya gelen Sinoplular, “Yasaklardan korkmuyoruz ve yılmayacağız. Yine bugün, burada dostlarımızla alanlardayız” dedi.
Eylemde basın açıklamasını Sinop NKP Sözcüsü Kayhan Konukçu okudu. Konukçu 6 Şubat’ta Sinop Üniversitesi Uygulama Oteli’nde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talimatıyla Sinop Nükleer Güç Santrali ÇED Başvurusuna yönelik olarak “halkın katılımı toplantısı” adı altında bir toplantı yapıldığını ve bu toplantıya Sinop’un sahipleri olan kendilerinin Sinop Valiliği ve görevli ekiplerin engellemeleri neticesinde salona alınmadıklarını, konuyu Sinop Valisine anlatmak için toplanan halka ise Valilik önünde TOMA’larla biber gazları ile saldırıldığını hatırlattı.
Sinop’ta Nükleer Güç Santrali (NGS) kurulmasına, birçok temel ve anlamlı gerekçelerle karşı çıktıklarını söyleyen konukçu, bu risklerden bazılarını şöyle sıraladı:
Çevresel Riskler
- Havada, suda, toprakta Radyoaktif kirlilik,
- Suda ısıl kirlilik,
Ekonomik Riskler
- Kurulumu, işletmesi, bakım ve söküm aşamalarında son derece pahalı bir enerji türü olması,
- Yerel ve bölgesel geçim kaynaklarını yok etmesi
Güvenlik Riskleri;
- Terör ve sabotaj
- Teknoloji ve kaza riski.
Bu başlıkları tek tek incelediğimizde;
- Enerji üretirken yaydığı radyoaktif kirlik, insan sağlığına son derece zararlı, deyim yerindeyse yaşamı felç etmektedir.
- Santralde kullanılması planlanan su Karadeniz’den çekilecek ve ısıl olarak kirletilen, radyasyon bulaştırılan su da yine Karadeniz’e deşarj edilecektir. 4 Reaktör için kullanacak olan günlük su miktarı 28 milyon m3 /gün olacaktır. Oysa Türkiye’nin bir günde kullandığı su miktarı 15,5 milyon m3/gün. Özetle İstanbul’un 11 günde tüketeceği suyu Sinop NGS sadece bir günde kirletip tüketecektir. Diğer bir deyişle, iki Kızılırmak Nehri büyüklüğündeki bir su havzasına ihtiyacı olacaktır.
- Yerli, Milli ve Ucuz (!) denilen nükleer enerji son derece pahalı bir enerji çeşididir. Radyoaktif atık sorunu henüz dünyanın hiç bir yerinde çözülememiştir. Tahsis edilen arazi açısından baktığımızda 1415 Futbol sahası büyüklüğündeki araziye atıkların da depolanması akla gelmektedir.
- Sinop NGS’nin yapılması halinde; yerelde yaşayan insanların geçim kaynağı ve Türkiye’nin balık ihtiyacının %20 sinin karşılandığı balık üretiminin yok olmasına neden olacaktır.
- Proje üreteceği elektrik açısından incelendiğinde; 31 Mart 2015 tarihinde 10 saat gibi uzun bir zaman diliminde Türkiye genelinde bir elektrik kesintisi yaşandığını hatırlayalım. Buna biz “Sistem Çökmesi” deriz ki şebekenin “yönetilebilir” olmaktan çıkması anlamına gelir. Açıkça ifade edersek bu süreçte Türkiye’de bir Nükleer Güç Santrali olsaydı, ülkemizde bir Çernobil veya Fukuşima benzeri bir kaza yaşanıyor olacaktı.
Konukçu riskleri sıraladıktan sonra açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:
Türkiye’nin pahalı, riskli, kirli ve dışa bağımlılığımızı artıracak nükleer santrallere ihtiyacı yoktur. Mücadelemiz Nükleer Güç Santralleri projeleri tozlu raflara değil, tarihin çöp sepetine atılıncaya kadar sürecektir. Hangi koşulda olursa olsun, ne Sinop’ta ne Akkuyu’da ne de Türkiye’nin bir başka yerinde nükleer santral yaptırmayacağız!
“Nükleer santral kurmak ülkeye ihanet demektir”
Konukçu’nun ardından söz alan CHP Sinop Milletvekili Barış Karadeniz mitingi engelleme sebeplerinin korku olduğunu ifade ederek “Ne kadar engellerlerse engellesinler biz Sinop’a ve ülkemize nükleer santral kurdurmayacağız. Bu kadar güneşin, rüzgarın olduğu bir ülkede nükleer santral kurmak ülkeye ihanet demektir” dedi.
CHP Denizli Milletvekili Kazım arslan da “İşçilerin çalışacağı, istihdamın artacağı bir fabrika yerine neden nükleer santral kurulmaya çalışılıyor, şeker fabrikaları satılıyor. Bunlar bir şeyler yapmak için değil Türkiye’yi batırmak için çalışıyorlar. Herkesi 24 Haziran’da göreve davet ediyorum” diye konuştu.
Eylemdeki diğer konuşmalar şöyle:
“Mücadele yaşam mücadelesidir, hayatta kalma mücadelesidir”
CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca
Yasaklar Sinop’u susturamadı, susturamayacak. Sinop’ta ormanlık alan ortalaması %67. Bu iktidar doğa dediğimizde dolar anlıyor. Sinop’un suçu %67’lik bir ormana sahip olması. Diyorlar ki dış güçler nükleer santral istemiyor. Nükleer karşıtları da dış güçlere destek veriyor. Kurdukları nükleer santrallerle Rus, Fransız ve Japon firmalar zengin olacak. Dünyada nükleer atığın depolanma çözümü bulunabilmiş değil. Sinop bunun için kullanılacak. Nükleer atık deposu olacak. Mücadele yaşam mücadelesidir, hayatta kalma mücadelesidir.
Sinop Elektrik Mühendisleri Odası başkanı Sadi İpek
Fukuşima’da Çernobil ‘de felaket olduğu zaman çeşitli ülkeler bu enerjiden hızla vazgeçmişlerdir. Bu enerji ülkemize katkısı olacak enerji değildir. Bu tartışma enerji tartışması değil politik tartışmadır.
KESK Eğitim ve Örgütlenme Basın Yayın Sekreteri İlhan Yiğit
16 yıllık AKP iktidarının sağlığa, doğaya, emeğe ne kadar zararlı olduğunu gördük. Emek, eşitlik, barış, doğa mücadelesini sürdürüyoruz. İktidarın en küçük bir mücadelede ne kadar korktuğunu görüyoruz. Sandığı sokaktan kuşatan tüm emek, demokrasi güçleri ile birlikte sandıkları kuşatmaya çağırıyoruz.
Prof. Dr. Hayrettin Kılıç
Ben bir bilim insanıyım. Fakat size özür borçluyum. Nobel alan bir bilim insanının yaptığı hatadan dolayı özür diliyorum. Nükleer enerji temiz değildir.
Fukuşima tanığı Masumi Kowata
Nükleer santrallere kesinlikle karşıyım. Bu benim temel felsefem. Nükleer felaketten sonra tahliye edilenlerin yarısı bile geri dönmedi. Devletin politikası nükleerin etkilerinin bittiği yönünde. İnsanların geri dönmesi için çağrı yapıyor. Ancak durum değişmedi. Dağlarda biriken radyasyon yüzyıllarca kalacak. Radyoaktif kirliliğin doğaya karışması yeni bir felaket demek. Yağmur, fırtına bunun yayılması için etkili. Bir kez toprağa karıştığında onu çıkarmak mümkün değil. Sinop’a geldiğimde gördüm ki tam bir balıkçı kasabası. Cıvıl cıvıl bir yaşam var. Ama benim balıkçı kasabam artık öldü. Ben bundan sonra ne kadar yaşarım bilmiyorum ama balıkçılığın düzelmeyecegini göreceğim için çok üzülüyorum.
Kaynak: Sendika.Org/ Sinop