Cizre’de polisin hedefi olan 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın ölümünün üzerinden 3 yıl geçti, cinayet görüntüleri ortaya çıktı ama adalet arayışı sürüyor.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Ocak 2015 tarihinde evinin önünde oynarken özel harekat polisi M.N.G.’nin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın ölümünün üzerinden 3 yıl geçti. Kazanhan’ın öncesinde ise, ‘çözüm süreci’ olmasına rağmen ilçede sadece bir hafta içerisinde Yasin Özer, (19) Barış Dalmış, (15), Zeki Ala (32) ve Ümit Kurt (14) isimli gençler, yine polis kurşunuyla yaşamını yitirmişti. Öyle ki kentte öldürülen her insan için gerçekleştirilen protestolarda başka bir insan öldürülür hale gelinmişti. Dava sürecinde tüm karartma girişimlerine rağmen, Nihat Kazanhan’ı polisin öldürdüğü netleşti. Ancak olayda sorumluluğu olan sadece bir polis, olması gerektiği kadar olmasa da ceza aldı. Öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi de davanın avukatıydı.
BARIŞ MESAJI OKUNDUKTAN SONRA VURULDU
Ölümlerin önüne geçmek için Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak kente bir ziyaret düzenledi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mesajını Cizre halkı ile paylaşan DTK heyeti, barış sürecinin devam ettiğini belirtip, provokasyonlara dikkat edilmesi çağrısında bulundu. Bunun üzerine protestolar son buldu. Mesajı paylaşan heyet, kentten henüz ayrılmıştı ki bu kez Kazanhan’ın evinin önünde oyun oynarken vurulduğu haberi yayıldı.
CİNAYETİ MANİPÜLE ETME ÇABASI
Kazanhan’ın birlikte oyun oynadığı arkadaşları ve mahalle sakinleri, cinayetin polis tarafından gerçekleştiğine dair tanıklıklarını ifade etti. Buna rağmen devlet yetkilileri, havuz medyası ve olayı gerçekleştiren polisler, işlenen cinayeti kolektif bir şekilde manipüle etme yarışına girdi.
‘POLİS YAPMADI’ AÇIKLAMALARI
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Burada net olarak ifade etmek istiyorum; bunun, herhangi bir şekilde emniyet görevlilerimizin kurşunlarıyla öldürülmesi söz konusu değil. Orada ne fiili bir müdahale ne de gaz kullanımı söz konusu oldu” açıklamasında bulundu. Yine dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ise, katıldığı bir televizyon programında “Bugün ben hem valiyi hem oradaki yetkilileri aradım. Orada polis hiçbir biçimde, bana verilen bilgi, silah kullanmamıştır, gaz kullanmamıştır. Bir takım sitelerde ‘polisin silahıyla veya gaz bombasının parçasıyla vefat ettiği’ söyleniyor. Bu kesinlikle doğru değil. Zaman zaman orada polise karşı silah kullanılıyor, polis silahla karşılık veriyor. Terör bölgesi, terörün olduğu yerde bu tür çatışmalar da olabiliyor” dedi.
HAVUZ MEDYASINDAN ADRES ŞAŞIRTMA ÇABASI
Devlet yetkililerin bu açıklamasından sonra havuz medyası da Kazanhan’ın YDG-H tarafından vurulduğunu yönünde haberler servis etme yarışına girdi. Kazanhan’ın otopsisinde bulunan mermi çekirdeğin pompalı tüfeğe ait olduğunu ileri süren havuz medyası, ‘Kazanhan Kobani olaylarında YDG-H tarafından çalınan pompalı tüfekle öldürüldü’ manşetleri attı.
CİNAYETİN GÖRÜNTÜLERİ TÜM PLANLARI ALT ÜST ETTİ
Olaydan günler sonra Kazanhan’ın vurulduğu esnada çekilen görüntüler ortaya çıktı. Söz konusu görüntülerde cinayetin polisler tarafından işlendiği açıkça ortadaydı. Resmi açıklamaları boşa çıkaran bu görüntüler üzerine İçişleri Bakanlığı olayın soruşturulması için müfettiş görevlendirdi. Hazırlanan rapor, kamuoyuyla paylaşılmadı. Kazanhan’ın ölümünden sorumlu polislere herhangi bir idari soruşturma da hazırlanmadı. Kazanhan’ın ölümünden sorumlu polislerden M.N.G. dışında diğer polisler halen görev başında.
CEZAEVİNDEN GÖNDERDİĞİ MEKTUPLA İTİRAF ETTİ
Görüntüler sonrası polis memuru H.V. ‘Kasten adam öldürmek’ suçundan tutuklandı. Ancak H.V. bir ay tutuklu kaldıktan sonra mahkemeye bir mektup göndererek ifadesini değiştirdi. Mektubunda cinayetin polis memuru M.N.G. tarafından işlendiğini itiraf eden H.V., suçu arkadaşı için kabul ettiğini, ancak daha fazla dayanamadığını belirtmişti. H.V., yine olay sonrası tüm polislerin Hayati Bilgin Karakolu’nda toplantı aldıklarını ve kolektif bir şekilde olayı gizleme kararı aldıklarını dile getirdi. Olayın gizlendiğinden tüm amirlerin haberdar olduğunu kaydeden H.V. olay yerindeki deliler ve görüntülerin de yok edilmeye çalışıldığını itiraf etmişti. Ancak H.V.’nin tüm itiraflarına rağmen cinayeti işleyen M.N.G. dışında olayı organize eden herhangi bir kimsenin üzerine gidilmedi.
5 POLİS HAKKINDA DAVA AÇILDI
Kazanhan’ın ölümüyle ilgili tutuklu sanık M.N.G. ile tutuksuz sanıklar olan komiser yardımcısı U.İ. ve özel harekat polisleri H.V., O.Ç. ve G.T. hakkında Cizre Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Soruşturma boyunca zırhlı araçların çektiği görüntüler, polislerin telsiz konuşmaları, polislerin telefon kayıtları dosyaya dâhil edilmedi. Dosya kapsamında görülen duruşmalar boyunca polisler skandal ifadeler kullansa da, mahkeme heyeti bunları duymazdan geldi.
4 POLİSE CEZA YOK
Yapılan yargılama sonucunda 11 Kasım 2016 tarihinde karar verildi. Sanıklardan M.N.G.’ye ‘kasten adam öldürme’ suçundan önce müebbet hapis cezası veren mahkeme, verdiği bu cezayı sanığın suçu ‘Haksız tahrik altında olası kasıt ile suçu işlediği’ gerekçesiyle önce 16 yıla, sonrasında da sanığın yargılama süresi boyunca ‘olumlu’ davranış sergilediği kanaatiyle 13 yıl 4 aya düşürüldü. Tutuksuz sanıklar olan O.Ç., U.I., G.T. ve H.V. hakkında ise, ‘kamu görevlisinin suçu bildirmemesi’ suçundan 6’şar ay hapis cezası vermiş, ancak polislerin yeniden suç işlemeyeceğine kanaat getirilerek hükmün açıklanması ertelendi. Yerel mahkemenin verdiği bu karar, Kazanhan ailesi avukatlarının itirazı üzerine gönderilen Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi tarafından da Haziran 2017’de onaylandı. Verilen onama kararı üzerine avukatlar, dosyayı bu kez Yargıtay’a taşıdı.
KAZANHAN’IN AVUKATI ELÇİ ÖLDÜRÜLDÜ, ARKADAŞI YARALANDI
Yargılama boyunca dosyanın avukatı olan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi öldürüldü. Dosyanın diğer avukatları da tehdit edilip darp edildi. Dosyada tanıklık yapan ve Kazanhan’ın yakın arkadaşı olan D.Y. DE 17 Aralık 2015’te polisler tarafından açılan ateş ile ağır yaralandı. Kazanhan’ın ölümünden sonra sadece sokağa çıkma yasakları esnasında 39 çocuk yaşamını yitirdi. Sanık polislerden bazıları ise daha sonra terfi alarak Nusaybin’de çalıştı.
‘CEZALAR YETERLİ DEĞİL’
Sanıklara verilen cezaları yeterli bulmadıklarını belirten Kazanhan ailesi avukatlarından Filiz Ölmez, işlenen cinayetten hemen sonra olayın kolektif bir şekilde kapatılmaya çalışıldığını söyledi. Olay yerindeki delillerin karartılmaya çalışıldığını, dönemin emniyet yetkililerinin failin ortaya çıkmaması yönünde çaba sarf ettiğini belirten Avukat Ölmez, yine dönemin siyasilerinin olayın polis ile alakalı olmadığı yönünde açıklamalar yaparken bazı basın kuruluşlarının da cinayeti başkalarının işlediği yönünde manipülasyona giriştiğini hatırlattı.
‘DEVLET POLİSİ KORUMA REFLEKSİ İLE YAKLAŞILDI’
Görüntüler, tanıklar ve Kazanhan otopsisinden çıkan kovan ile birlikte ise yetkililerin artık olayı gizleyemediğini söyleyen Avukat Ölmez, “Devlet bu tarz olaylarda her zaman yaptığı gibi resmi görevlileri koruma refleksi ile yaklaştı. Siyasiler yargı üzerinde baskı oluşturup, yönlendirici davrandılar. Ancak cinayetin polis tarafından işlendiği kesinleştikten sonra bu kez sadece M.N.G. adlı polise ceza verilip, diğer polislerin üzerine gidilmedi” dedi.
‘HAK ETTİĞİ CEZANIN ÇOK ALTINDA’
Ölmez, sanık polislerden M.N.G.’ye verilen cezanın ise, hak ettiği cezanın çok altında olduğunu belirtti. Ölmez, yargılamaya dair eksiklikleri şöyle sıraladı: “Suçu örtbas etmeye yönelik kolektif hareket eden diğer polislere ceza verilmedi. Bazı polislerin hiç ifadesi alınmadı. Olay yerindeki delilleri yok etmeye çalışan ve cinayet örüntülerini silmeye çalışan polisler ceza almadı. Olay günü sahte belge düzenleyen ve suçu nasıl örtbas edeceklerinin toplantısını yapan çok sayıda yetkili yargılanmadı. Suçun organize olduğunu polislerin kendisi itiraf etti. Ancak üstüne gidilmedi. Sadece M.N.G.’ye verilen ceza ile dosya kapatıldı.”
Bölge İdare Mahkemesi’nin kararını Yargıtay’a taşıdıklarını hatırlatan Ölmez, iç hukuk yollarının tükenmesi halinde dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacaklarını da paylaştı. Ölmez, Kazanhan’ın faillerinin ortaya çıkarılması için her şeyden önce kamuoyu baskısının çok önemli olduğunun altını çizdi.
Mezopotamya Ajansı