Migros Şekerpınar depoda çalışan yaklaşık 70 işçi haksız, hukuksuz bir şekilde ücretsiz izne çıkarıldı. İzne çıkarılan 40 işçi ise DGD-SEN ile beraber depo önünde cesaretle, azimle 4 Ocak’tan beri direniyorlar
Migros Şekerpınar depoda, içlerinde DGD-SEN üyelerinin de bulunduğu yaklaşık 70 işçi ücretsiz izne çıkarıldı. Kendilerine hiçbir evrak verilmeden, önceden bildirilmeden pandemi bitene kadar ücretsiz izinde oldukları söylenen işçilerin yerine ise hızlıca yeni işçiler alınarak depo 24 saat aralıksız çalıştırılmaya devam edildi.
Pandemiyi bahane eden patronlara devletin sunduğu koz olan ücretsiz izin ile sefalet ücretine mahkum edilen 40 Migros depo işçisi, depo önünde direniyor ve çeşitli Migros mağazalarında kasa kilitleme eylemleri yapıyor. UMUT-SEN direnişçi kadın işçilerle beraber işten çıkarılma süreçlerini, DGD-SEN’i ve direnişleri üzerine röportaj yaptı.
“Bir anneyi kimse ağlatamaz!”
Fatma YİĞİT: İşler yoğunlaşıp işten çıkanlar da olunca dışardan eleman almaya başladılar. İşler yetişmediğini söyleyince yapacak bir şey yok dediler. Ama bu sefer de performans düşüklüğünden bize tutanak tutmaya başladılar. Ve ben oraya girdim gireli yüksek performans yapan prim alan biriydim. En son Kasım ayında bana prim vermediler ve bunu da tutanak tuttular, tabii ben tutanağı imzalamadım ve “Kendi eksiklerinizi bana mal edemezsiniz” dedim. Yeni işe girenlerden yanıma eleman verdiler. Ben yeni elemana işi mi öğreteceğim iştirak mı bekleyeceğiz derken artık iyice bunaldım ve amire gittim. “İştirak bekliyorum hala, yarım saat sonra yükleme yapmam lazım” dedim. “Yapacak bir şey yok herkes gibi sen de bekleyeceksin” dediler. Bu defalarca oldu. Birkaç kez tartışma yaşanınca tekrar tutanak tuttular hakkımda. Beni işten çıkaracakları zaman bunu bahane etmek için yaptılar. Kesinlikle tutanakları imzalamadım.
O tutanaktan ertesi gün, oğlum staj gördüğü yerde eline çekiç vurmuş, kazanın boyutunu öğrenemedim eve gidene kadar. Saat 16.18’de oğlumun yanındakilerden gelen mesajı görür görmez ağlamaya başladım. Mesaj hala duruyor. Patrona söyledim, “Servise bin 17.30’da kalkacak” dediler ama eve gitmem 18.30 oldu. Ben evde iki saat boyunca gözyaşı döktüm. Bir anneyi kimse ağlatamaz. Patron ya da başka biri asla ağlatamaz. Sonrasında toplantı yapıldı, konuyu yöneticilere anlattım. Dedim ki, “Siz bize değer verdiğinizi söylüyorsunuz ama benim oğlum kaza geçirdiğinde neden beni hastaneye yetiştirmediniz” dedim. Haberimiz yoktu dediler. Ertesi gün tekrar tutanak tutuldu performansım düştüğü için. Daha bir gün önce bana değer vermemişse ertesi gün benden nasıl iyi performans görebilirler ki.
“Sendikalı olduğumu asla saklamadım”
Gülhan ALBAYRAK: Ağır çalışma koşulları ve bitmeyen mobbinglere, haksızlıklara karşı sendikaya üye olalım, böylece çalışma koşullarımızı değiştiririz, daha iyi şartlarda çalışmaya başlarız dedik. Çok da arkadaşımız hemen DGD-SEN’e üye oldu. 1 hafta sonra nasıl olduysa yönetimin kulağına gitmiş. Tek tek bizi yanlarına çağırarak sendikalı mıyız diye sormaya başladılar. Ben hiçbir zaman sendikalı olduğumu saklamadım ve yaklaşık 15 gün öncesinde işten çıkarılan arkadaşlarımızın yanında olduğumu söyledim. Sendikalı olmanın bizim yasal hakkımız olduğunu savundum. İnkar etmeyip savunduğumuz için göze çarptık. Biz de işten çıkarılan 15 kişilik bir gruptuk, bizden sonra bir grup daha ücretsiz izne çıkarıldı.
“Artık herkes Migros’un pisliklerini biliyor”
Şeyma NUR: Sesimizin duyulmasını istiyoruz. Biz burada mobbing, taciz gibi olaylar altında çalıştırılan işçileriz. Amirlere karşı baskı uygulanan işçileriz. Eylemlerimiz çok güzel gidiyor, sonuna kadar devam da edeceğiz. Sesimizi herkes duyacak. Bu eylemlerimizle Migros’un pisliklerini, bizi ne koşullarda çalıştırdıklarını gün yüzüne çıkarıyoruz.
Direnişteyiz ve giderek direnişimiz büyüyecek ve büyüyor da. Halkımız, milletvekilleri, diğer direniş dostlarımız bizi ziyaret ediyor, yalnız bırakmıyorlar. Artık herkes Migros’un pisliklerini duyuyor. İçerdeki her şeyin düzelmesi için çalışıyoruz. Ve düzelteceğiz de. Artık şiddet ve baskı olmayacak. Biz dışarda olsak da içerde kadın arkadaşlarımız hala o koşullar altında çalıştırılıyorlar. Onların o şartlarda çalışmalarını istemiyoruz. Bizi soğuk hava deposuna gönderdiklerinde kıvranarak çalıştık. Biz buna mahkum edildik. O kadar söylememize rağmen patronlar “Hayır, çalışacaksınız!” dediler. Biz hakkımızı almak için buradayız. Direne direne de kazanacağız!
Kübra ŞAHİN: Direnişin başlamasıyla çok fazla yol katlettik. Usgrupun patronlarıyla bir görüşme gerçekleştirdik. Kasa kilitleme eylemleri yaptık, yapıyoruz da. Direnmek ile hayatı biraz daha öğrendim, artık haklarımı biliyorum. Şimdiye dek Migros’ta o kötü koşullar altında ne kadar bilinçsiz çalıştığımı fark ettim. Fakat öğrendim, artık daha dik duruyorum ve bundan sonra gireceğim işlere de haklarımı bilerek başlayacağım.
“Güneşli günlerde daha çok burada olacağız!”
Gülhan ALBAYRAK: Biz direnişe başladıktan sonra Çalışma Bakanlığı’ndan müfettişler geldi depoyu denetlemek amacıyla. Biz işverenlerin tüm hatalarını yüzlerine vurduğumuz için ücretsiz izindeyiz. Fakat depoda bir şeyleri düzeltmeye çalışıyorlar. Sadece bizim söylediklerimizin duyulacağından, bizim sosyal medyada paylaştıklarımız Migros’un adının lekeleneceği için içerde bir şeyleri düzeltmeye çalışıyorlar.
İnsanın hakkını sonuna kadar savunması kadar güzel bir şey yok. Çeşitli yollarla direnmemiz, eylemler yapmamız, direniş çadırında bulunmamız kadar güzel bir şey yok. Arkadaşlarımızın hakkımızda söylenen karalamalara kulak asmadıklarını, kalplerinin bizimle olduğunu biliyoruz. Çünkü akşam telefonda görüştüğümüzde, “çok iyi yapıyorsunuz sesiniz geliyor” diyorlar, böyle cümleler kullanınca bizim de hoşumuza gidiyor. Biz gücü birbirimizden alıyoruz. Herkesin inancı, direnci, dik duruşu yerinde artık havalar da ısınacak. Karda buradaydık güneşli günlerde çok daha burada olacağız. Güneş açmasına gerek yok, çünkü biz kendi güneşimiziz!
Fatma YİĞİT: Hiçbir açıklama yapmadan ücretsiz izindesin dediler. Yetmişe yakın işçiyi işten çıkardılar. Yerlerine ise 200 kişiyi işe aldılar. Madem iş azdı neden yeni işçi aldılar? Biz bunun hesabını soracağız. Bir teneke yağ 70 lira. İnsanların faturaları, borçları var. Kış günü ben o parayla faturamı mı ödeyeceğim, 3 tane çocuğumun eğitimini mi karşılayacağım, evimi mi geçindireceğim? Ben o parayla ne yapacağım? Eğer kendileri öyle geçinebileceklerse ben onlara vereyim, bir ay onlar geçinsin o parayla. O parayı geri de istemiyorum, onlara sadaka olarak vereyim çok istiyorlarsa. Ben sadece hakkımı istiyorum. Devletin verdiği esnek çalışmayı onlar işçilere karşı art niyetli olarak kullanıyorlar. İnsanların tazminatlarına konmak istiyorlar. Buna sonuna kadar karşıyım ve sonuna kadar da direneceğim. Bunu böyle bilsinler.