Metal sektöründe MESS ile yürütülen toplu sözleşme süreci, patronların %8 zam oranı ve üç yıllık sözleşme dayatması nedeniyle greve doğru evriliyor. İşçiler, fabrikalarda hemen her gün uyarı eylemleri gerçekleştiriyor.
Yine bu hafta sonu, 19 Ocak Pazar günü, Bursa’da Türk-Metal sendikası miting düzenlerken, Birleşik Metal-İş Sendikası da Gebze’de bir yürüyüş düzenliyor.
Bu gelişmeler karşısında İşçi Gazetesi, metal işçilerine yönelik bir açıklama yaparak, metal işçilerinin kazanmak için, genel grev genel direniş çağrısı yapmalarını önerdi.
Açıklama şöyle…
Metal işçileri tüm işçi sınıfına çağrı yapmalıdır;
Topyekün saldırıya topyekün yanıt için; genel grev genel direniş!
Metal patronları örgütü MESS ile grup sözleşmesi kapsamındaki 130 bin işçi arasında geçtiğimiz Ekim ayından beridir devam eden irade savaşında ipler kopma noktasına geldi. Bir süredir uyarı eylemleri yapan işçiler greve hazırlıklarına başladı.
İşçi sendikalarının, ücretlerde ilk 6 ay için ortalama yüzde 30 artış, sosyal haklarda iyileştirme ve 2 yıl süreli sözleşme teklifine karşılık MESS, yüzde 6 zam, 3 yıllık sözleşme süresi, sosyal hakların mevcut haliyle kalması ve kazanılmış bazı hakları ortadan kaldıran teklif dayattı.
Görüşmeler, 7 Aralık’ta yapılan son toplantıdan da bir uzlaşma çıkmayınca sona erdi. Uyuşmazlık zaptı tutuldu. Yasa gereği havale edildiği arabulucu sürecin de sonuç çıkmadı. İşçiler, uyarı eylemlerini yoğunlaştırdı.
Sendikalar, grev sürecini başlatmak için arabulucu sonuç raporunu beklerken, fabrikalarda üretimi yavaşlatma, kısa süreli durdurma gibi eylemler devreye girerken MESS, 10 Ocak’ta sendikalara görüşme çağrısı yaptı.
Görüşmeden çıkan sendikalar, MESS’in ciddiyetten uzak bir noktada durmaya devam ettiğini, öncesinden teklif edilen yüzde 6 zam oranının yüzde 8 olarak revize edildiğini, işçilere açlığı, yoksulluğu reva gören bu yaklaşıma üretimden gelen güçlerini kullanarak yanıt vereceklerini açıkladı.
Metal patronlarının pervasızlığı nereden geliyor?
MESS Grup Sözleşmesi, 186 işyerinden 130 bin işçiyi kapsıyor. Ülke ekonomisinin can damarı olarak değerlendirilen çok sayıda büyük işletme bu sözleşme kapsamındadır. Buradaki sözleşme süreçleri her zaman iki sınıf açısından da kritik önem taşır. İşçiler cephesinden her kazanım ya da kayıp tüm işçi sınıfının kazanımı ya da kaybı anlamına gelir, süreçlere etki eder.
Başını Koç Grubu’nun çektiği metal patronları örgütü MESS, son yıllarda Ak Parti’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’da ifadesini bulan, pervasızlık boyutundaki işçi-emekçi-halk düşmanı politikalara paralel bir yaklaşımla metal işçilerinin taleplerini hiçe saymıştır. Gerçek enflasyon oranı en az yüzde 50 iken, yüzde 6 teklif etmek, 3 yıl süreli sözleşme dayatmak, kazanılmış bazı haklara göz dikmek hem açık bir hiçe saymadır hem açıkça meydan okumadır.
Bu pervasızca tutumunun bir yanı, bir dediklerini ikiletmeyen grev yasakçısı Saray Rejimi ise, esas sebebi, sadece metal işçilerinin değil bir bütün olarak işçi sınıfının örgütlenmesindeki zayıflıktır. Kuşkusuz, grup sözleşmesinde yaklaşık 120 bin işçiyi temsil eden Türk Metal yöneticileri ile olan ‘geleneksel derin bağlarından’ güç aldıkları da bir gerçek.
Ücretleri aşağı çekme, hak gaspı saldırısı
2015 yılında Bursa’dan başlayarak tüm sektöre yayılan ‘Metal Fırtına’nın, metal işçilerine ve genel manada işçi sınıfına taşıdığı psikolojik üstünlük, ülkede toplumsal yaşamı alt-üst eden bir dizi gelişmeyle beraber çoktandır kırılmış durumdadır.
2019 ortalarında başlayan TÜPRAŞ sözleşmesi bu kırılmayı tersine çevirme potansiyeline sahip iken, kırılmayı derinleştiren bir sonuçla noktalandı. MESS’te belirleyiciliği olan Koç Grubu TÜPRAŞ’ın da sahibidir. Dört rafineride 4.000 civarı işçiyi kapsayan bu sözleşmede de ücretlere yüzde 6 artış, 3 yıl süreli sözleşme ve bazı kazanımlardan feragat etme dayatılmış, devlet destekli, sendikacı takviyeli zorbalıkla kabul ettirilmiştir. İşçiler direnmiş ancak sendikanın (Petrol-İş) o dönem başında yer alan AKP ve sermaye icazetli sendikacılar, işçilerin yeterince güçlü olmayan örgütlülüğünün boşluklarından yararlanarak direnişi kırmışlardır.
Ardından, benzer sonuçlarla; kamuda 200 bin işçiyi kapsayan sözleşme, yine kamuda 3 milyon 200 bin memur ve 1 milyon 800 bin dolayında memur emeklisini kapsayan sözleşme ile Tekstil’de 30 bin dolayında işçiyi kapsayan grup sözleşmesi yüzde 6 gibi zam oranlarıyla kapatılmıştır.
MESS grup sözleşmesi süreci, milyonlarca işçi-emekçiye açlığı, yoksulluğu reva gören bu dayatmaların ardından başlamış; üzerine, benzer biçimde sefalet zammı ile kapatılan asgari ücret tablosu eklenmiştir.
Metal işçilerinin direnişi işçi sınıfının direnişidir!
Ağır ve yoğun iş temposu altında alınteri dökerek, gün be gün beden sağlıklarını yitirirlerken patronlara büyük zenginlikler kazandıran metal işçileri, şimdi istemeseler de tüm işçi sınıfının yükünü de omuzlarında taşıyarak ciddi bir sınavla karşı karşıya kalmışlardır. Metal işçilerinin direnişi tüm işçi sınıfının direnişidir. Her işçi bunu böyle bilmelidir.
MESS Grup sözleşmesi kapsamındaki işçilerin büyük çoğunluğu, 2015 isyanında, “defol” deyip istifa ettikleri Türk Metal sendikasının üyeleridir. İşçiler daha ileri bir örgütlülükle süreçten çıkmayı başaramadılar ama ‘Metal Fırtına’ ruhu hala bu fabrikalarda gezinmektedir.
İşçiler, MESS patronlarına öfkelidir. Nasıl çalıştıklarının, nasıl bir zenginlik ürettiklerinin ve kendilerine düşen payın ne anlama geldiğinin gayet bilincindedirler. Talepleri, esasında olması gerekenin zaten altında idi. Emek güçlerinden, alınterlerinden kârlarına kâr katan patronlar kendilerini hiçe saydılar.
Bizi hiçe sayanlara net yanıt verme zamanıdır!
Tüm işçi-emekçiler, halklar, başımıza çöreklenmiş egemenler tarafından yok sayılmaktadır. Bir avuç sömürücü-rantçı-savaş vurguncusu, hem ülke zenginliklerini hem üzerinde yaşayanların emeğini, canını, geleceğini pervasızca yağmalamaktadır.
Giderayak çatlayıncaya, patlayıncaya kadar yalayıp yutmak istiyorlar. Ama bu devranın da sonu olacaktır.
Sonun yakınlaşması, başta işçi sınıfı olmak üzere toplumsal örgütlenmenin hızına, niteliğine bağlıdır.
İşçi sınıfı, hayatın akışını belirleyen üreten muazzam bir güçtür. Şalterleri indirdiğinde hayatın akışı durur.
Metal işçileri tüm işçi sınıfına çağrı yapmalıdır
Şimdi zamanıdır. İşçi sınıfı; kendisini hiçe sayarak açlığa yoksulluğa mahkûm eden, halkı birbirine düşmanlaştıran, üzerinde yaşadığı coğrafyayı talan eden sermaye düzenine net bir yanıt vermek için sorumluluk almalı, “Genel Grev-Genel Direniş” örgütlemeye girişmelidir.
Bu görev; ne sürdürdükleri hayat itibarıyla, ne niyetleri itibarıyla işçi sınıfıyla alakası kalmamış Türk-İş vb. gibi konfederasyonların başına çöreklenmiş asalaklardan asla beklenemez.
Başta sınıf davasından yana olan mücadeleci sendikacılar ve öncü işçiler olmak üzere, “köleliğe yeter” diyen tüm işçi-emekçiler sorumluluk almalıdır.
Metal işçileri tüm işçi sınıfına, bu kavganın hepimize ait olduğunu haykırmalı; Genel Grev-Genel Direniş çağrısı yapmalıdır.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!
İşçi Gazetesi / 14 Ocak 2020