Kültür Sanat-Sen, devlet sanat kurumlarında uzun yıllar çalışan sanat emekçilerin güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek işten atılmasına ve sonrasında açtıkları davayı kazanmalarına rağmen bir yıllık sözleşme yapılmamasına tepki gösterdi. Açıklamada “İşten atmaların gerçek sebebi ne görevlerine ihtiyaç olmamasıdır ne de güvenlik soruşturmasıdır. Mesele torpillilere yer açma meselesidir. ” denildi.
İlerhaber’de yer alan habere göre Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Kültür, Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası’nın (Kültür Sanat-Sen), devletin sanat kurumlarında işten atılan sanat emekçilerine ilişkin yürüttüğü hukuksal mücadelenin sonunda 20’den fazla davada yürütmeyi durdurma kararı alınmasına rağmen idareler mahkeme kararını uygulamamakta direniyor.
Devletin sanat kurumlarının bu emekçi düşmanı politikalarla açıkça yasa ihlali yaptığını söyleyen Kültür Sanat-Sen, işten atmaların gerçek sebebinin kurumlara torpille gireceklere yer açma meselesi olduğunu ifade ediyor.
Kültür Sanat-Sen tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamanın tamamı şu şekilde:
”Sanat kurumlarında, 1800’lü yılların çalışma koşullarına benzer koşulların ağırlığı altında ezilerek ve günde 16-17 saat çalışmaya zorlanan; doğum, ölüm, bayram, tatil bilmeden aralıksız çalışan, bu şekilde çalışmaya da ücretleri kesilmesin diye razı olmak zorunda bırakılan sanat emekçileri tüm bu sıkıntılı sürecin biteceği daha iyi mali ve özlük haklara kavuşacakları hayalini kurarken 54 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi sonrası sorgusuz sualsiz hatta mesnetsiz iddialarla işten atılarak açlığa mahkûm edilmişlerdir.
İşten atmaların gerçek sebebi ne görevlerine ihtiyaç olmamasıdır ne de güvenlik soruşturmasıdır. Mesele torpillilere yer açma meselesidir. İşten atmalar yaşandıktan sonra yeni başvurular alınması ve sınav yapılacağı son olarak teftiş kurulunun memuriyete engel teşkil etmeyeceği yönünde raporlarının varlığı söylemleri de bu durumu kanıtlar niteliktedir.
Anayasamızın 2. Maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir’ der. Hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilmemektedir.
20 yılı aşan sürelerde hizmet vermiş sanat emekçileri; anayasa mahkemesinin de iptal ettiği güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek işten atıldılar. Bu süre zarfında Kültür Sanat Sen olarak gerek hukuksal süreçlerin takibinde gerekse fiili meşru mücadele temelinde arkadaşlarımızın hep yanında olduk. Davasını açtığımız arkadaşlarımızdan bazıları yürütmeyi durdurma kararı alarak işe dönmeye hak kazandılar. Yalnız bu seferde sanat kurumlarının başındaki yöneticiler hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmek yerine intikamcı politikalarla arkadaşlarımıza yapmaları gereken yıllık sözleşmeyi yapmaktan imtina ettiler.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü bir arkadaşımıza 1 aylık sözleşme yaparken Devlet Opera Ve Balesi Genel Müdürlüğü ise önce yıllık sözleşme imzalatmış sonrasında ise tekrar çağırarak 6 ay ile sınırlı sözleşmeler yapmışlardır. Yani hakkıyla davasını kazanmış gelmiş insanlara kazansanız da çalıştırmayacağız denmiştir.
Ki daha önce Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı ile görüşmeye giden arkadaşlarımıza davayı kazansalar dahi sözleşmelerinin sezon sonuna kadar yapılacağını yani 30 Hazirandan sonra işten çıkarılacakları sözlü bir şekilde ifade edildiği bilgisi tarafımıza gelmiştir.
Yürütmenin durdurulmasının uygulama zorunluluğuna ilişkin olarak 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. Maddesi açıktır. Yürütmeyi durdurma kazanarak idareye başvuru yapan arkadaşlarımıza yapılması gereken yıllık sözleşme gereği gibi yerine getirilerek sanat kurumlarında yapılan bu haksızlıklara bir an önce son verilmelidir. Konuyla ilgili görevini yerine getirmeyen idareciler hakkında da hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizin kamuoyunca bilinmesini isteriz.”
İlerhaber’de yer alan habere göre Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Kültür, Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası’nın (Kültür Sanat-Sen), devletin sanat kurumlarında işten atılan sanat emekçilerine ilişkin yürüttüğü hukuksal mücadelenin sonunda 20’den fazla davada yürütmeyi durdurma kararı alınmasına rağmen idareler mahkeme kararını uygulamamakta direniyor.
Devletin sanat kurumlarının bu emekçi düşmanı politikalarla açıkça yasa ihlali yaptığını söyleyen Kültür Sanat-Sen, işten atmaların gerçek sebebinin kurumlara torpille gireceklere yer açma meselesi olduğunu ifade ediyor.
Kültür Sanat-Sen tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamanın tamamı şu şekilde:
”Sanat kurumlarında, 1800’lü yılların çalışma koşullarına benzer koşulların ağırlığı altında ezilerek ve günde 16-17 saat çalışmaya zorlanan; doğum, ölüm, bayram, tatil bilmeden aralıksız çalışan, bu şekilde çalışmaya da ücretleri kesilmesin diye razı olmak zorunda bırakılan sanat emekçileri tüm bu sıkıntılı sürecin biteceği daha iyi mali ve özlük haklara kavuşacakları hayalini kurarken 54 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi sonrası sorgusuz sualsiz hatta mesnetsiz iddialarla işten atılarak açlığa mahkûm edilmişlerdir.
İşten atmaların gerçek sebebi ne görevlerine ihtiyaç olmamasıdır ne de güvenlik soruşturmasıdır. Mesele torpillilere yer açma meselesidir. İşten atmalar yaşandıktan sonra yeni başvurular alınması ve sınav yapılacağı son olarak teftiş kurulunun memuriyete engel teşkil etmeyeceği yönünde raporlarının varlığı söylemleri de bu durumu kanıtlar niteliktedir.
Anayasamızın 2. Maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir’ der. Hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilmemektedir.
20 yılı aşan sürelerde hizmet vermiş sanat emekçileri; anayasa mahkemesinin de iptal ettiği güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek işten atıldılar. Bu süre zarfında Kültür Sanat Sen olarak gerek hukuksal süreçlerin takibinde gerekse fiili meşru mücadele temelinde arkadaşlarımızın hep yanında olduk. Davasını açtığımız arkadaşlarımızdan bazıları yürütmeyi durdurma kararı alarak işe dönmeye hak kazandılar. Yalnız bu seferde sanat kurumlarının başındaki yöneticiler hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmek yerine intikamcı politikalarla arkadaşlarımıza yapmaları gereken yıllık sözleşmeyi yapmaktan imtina ettiler.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü bir arkadaşımıza 1 aylık sözleşme yaparken Devlet Opera Ve Balesi Genel Müdürlüğü ise önce yıllık sözleşme imzalatmış sonrasında ise tekrar çağırarak 6 ay ile sınırlı sözleşmeler yapmışlardır. Yani hakkıyla davasını kazanmış gelmiş insanlara kazansanız da çalıştırmayacağız denmiştir.
Ki daha önce Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı ile görüşmeye giden arkadaşlarımıza davayı kazansalar dahi sözleşmelerinin sezon sonuna kadar yapılacağını yani 30 Hazirandan sonra işten çıkarılacakları sözlü bir şekilde ifade edildiği bilgisi tarafımıza gelmiştir.
Yürütmenin durdurulmasının uygulama zorunluluğuna ilişkin olarak 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. Maddesi açıktır. Yürütmeyi durdurma kazanarak idareye başvuru yapan arkadaşlarımıza yapılması gereken yıllık sözleşme gereği gibi yerine getirilerek sanat kurumlarında yapılan bu haksızlıklara bir an önce son verilmelidir. Konuyla ilgili görevini yerine getirmeyen idareciler hakkında da hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizin kamuoyunca bilinmesini isteriz.”