Küba Devlet Başkanı Diaz-Canel, ABD saldırısına ilişkin ‘Bu ülkenin egemenliğini ve bağımsızlığını teslim etmeyeceğiz. Devrimi yok etmek için cesetlerimizi çiğnemeleri gerekir’ dedi.
Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, ülkede gerçekleşen ABD destekli eylemin ardından konuştu.
Diaz-Canel’in açıklamasının tamamı şöyle:
Şu an yaşananların karmaşıklığını halka açıklama sürecinin her anında samimi, şeffaf ve açık olduk. Hatırlatmak istiyorum: Bir buçuk yıl önce, yani 2019’da zor bir sürece girdiğimizi açıklamıştık. O dönemden bu yana Trump yönetimindeki ABD hükümetinin Küba’yla ilgili faaliyetlerinin sonucu olarak bu zorlu süreç devam etti.
ABD, bu dönemde ekonomimizi çökertmek amacıyla yaptırımları yoğunlaştırdı, ablukayı daha sıkı hale getirdi, enerji sektörüne mali yaptırımlar getirdi. Böylece ülkemizde büyük bir toplumsal ayaklanma çıkacağını uman ABD, askeri müdahaleyle sonlanacak ve halkın egemenliğini, bağımsızlığını ve yurttaşlık haklarını olumsuz etkileyecek bir “insani yardım çağrısı” için ortam hazırlama girişimlerinde bulundu.
Bu durum devam ederken, sonrasında bildiğimiz 243 yaptırımlar yürürlüğe girdi ve son olarak Küba’yı terörizmi destekleyen ülkeler listesine aldırlar. Bu liste, kendisinin dünyanın imparatoru zanneden ABD hükümetinin hazırladığı yapay, gayrimeşru ve tek taraflı bir listedir.
Birçok ülke aniden bu kararlara boyun eğdi, ama şu da görülmeli ki bazı ülkeler bu kararların kendilerine dayatılmasına izin vermedi. Bu yaptırımlar turizm, Küba-Amerika seyahatleri ve para transferi gibi çeşit dış gelirlerin kesilmesine neden oldu. Önemli miktarda döviz girişi sağlayan Kübalı sağlık tugaylarının ve Küba’nın sağladığı dayanışma çalışmalarının itibarının zedelenmesi için planlar yapıldı.
Tüm bu durumlar, ülkede kıtlığa yol açtı. Özellikle ekonomik kalkınma ve üretim sürecinde ve ihracata katkıda kritik önemde olan gıda, ilaç, ham madde ve tedarik alanlarında kıtlıklar yaşandı. İki önemli öğe kesintiye uğradı: İhracat ve kaynaklara yatırım. Üretim sürecinden ürün geliştirmeye ve halkımıza hizmet sağlamaya kadar büyük çapta bir kesinti yaşandı.
Aynı zamanda, akaryakıt ve yedek parçalarda sınırlamalar yaşadık. Tüm bunlar biriken sorunlarla birlikte bir memnuniyetsizlik düzeyi yarattı. Parti, devlet ve halkı bölmeye çalışan bir gayri nizami harp kapsamında medyada güçlü bir itibar zedeleme kampanyasıyla birlikte gelen bu dönemde söz konusu sorunları çözmeyi başardık. Bu süreçte halk hükümetin başarısız ve Küba halkının refahını sağlamakta yetersiz olduğu ve bu durumun yalnızca ABD’yle aşılabileceğine inandırılmaya çalışıldı.
Bunlar, ABD’nin tarihten de çok iyi bildiğimiz Küba’ya dönük ikiyüzlülük ve çifte standartları. Ülkemize nasıl müdahale ettiler, 1902’de adamızı nasıl ele geçirdiler, sözde cumhuriyet evresinde adamızda nasıl hakimiyet sağladılar ve tüm bunlar Küba Devrimi’nin zaferiyle nasıl yok oldu?
Küba Devrimi örneği onları 60 yıl boyunca çok rahatsız etti. Saldırganlıklarıysa gün geçtikçe artıyor. Haksız, suç teşkil eden ve zalim bir abluka devam ediyor. Bu abluka, pandemi koşullarında daha da yoğunlaştı. Bu abluka tüm art niyetleri gösteriyor. Bize, başka herhangi bir ülkeye ve baş düşman olarak gördükleri unsurlara bile hiç bir zaman uygulamadıkları abluka ve yaptırımları uyguluyorlar.
Her şeyden önce bu, yalnızca bağımsızlığını ve egemenliğini savunmaya ve kendi kaderini tayin eden toplumunu oluşturmaya çalışan küçük bir adaya dönük ahlaksızlık politikasıdır. Küba Cumhuriyeti Anayasası’nın son hali, birkaç yıl önce halkın yüzde 86’dan fazlasının demokratik ve geniş yöntemlerle desteğiyle onaylanmıştır
Bu koşulların olduğu süreçte pandemi geldi. Bu pandemi, yalnızca Küba’yı değil, ABD dahil olmak üzere tüm dünyayı etkiledi. Pandemi, zengin ülkeleri olumsuz etkilerken, bu pandemi sürecinde ne ABD’nin ne de diğer zengin ülkelerin başlangıçta bununla baş edecek kapasitesi yoktu. Çok daha fazla refah düzeyi, sağlık sistemi ve yoğun bakım odası olan tüm birinci dünya ülkeleri bu dönemde çöküntüye uğradı. Yoksullar olumsuzluklar yaşadı, çünkü onların kurtuluşuna dönük kamucu politikalar yoktu. Bu dönemde bu ülkeler çoğu durumda pandemiyle mücadelede Küba’dan daha kötü durumdaydı.
Biz bu şekilde ilerledik, halkımızın, bilim insanlarımızın ve sağlık çalışanlarımınız müthiş kapasitesiyle salgını kontrol ettik. Neredeyse tüm ülke bu sürece dahil oldu. Beş aşı adayı oluşturduk, bunlardan biri aşı olarak tanındı. Latin Amerika’da bu bir ilk oldu. Küba halihazırda halkını aşılıyor. Bu zaman alan bir süreç. Aşılar üretilmeli, ancak şu anda dünyada en yüksek aşılama oranına sahip ülkelerden biriyiz. Birkaç haftada halkın aşılanmasında yüzde 20 düzeyi aşıldı. Bu süreç devam ediyor.
Son aylarda salgın daha da şiddetlendi ve hastalığın bulaşımı arttı. Bu vaziyetin ortasında bir grup komplikasyon ortaya çıktı. İlk dönemde vakalar hızla arttı ve devlet kurumlarında tedavi kapasitemizi aşmaya başladı. Bu nedenle vakalar için diğer sağlık merkezlerinde yeni kapasiteler oluşturduk. Daha fazla sağlık merkezi açarak elektrik sorunlarının yaşandığı bir dönemde elektrik kullanımına da öncelik vermek durumunda kaldık. Covid hastalarını korumak için kullandığımız elektrik miktarı, elektrik kesintilerine de neden oldu, çünkü elektrik üretim kapasitesini de artırmak durumunda kaldık. Bu durum son günlerde toplum içinde memnuniyetsizliğe, yanlış anlaşılmaya, endişelere ve olumsuz düşüncelere neden oldu.
Hastaların artmasıyla, ilaç tüketiminde de artış oldu. İlaç stoklarımız tükenmeye başladı. İlaçları yeniden temin etme olasılıkları da çok zor oldu. Tüm bunlar yaşanırken iradeyle, herkesi düşünerek, herkes için çalışarak devam ettik. Şimdiyse bazı bölgedeki yetersizliklerden dolayı vakaları evde kalarak deneyimlemek durumundayız. Bu durum içinde halkımızın yaratıcı direniş kapasitesini takdir etmekten yorulmadık. Bu değerlerle, sorumluluklarımızı ve birliğimizi korumamızla, mümkün olan en kısa zaman içerisinde aşılama ve sorumlu davranışlarımızla, hijyen, izolasyon ve sosyal mesafe tedbirlerine uymamızla pandemi zirvesini en kısa sürede aşacağız. Bu, yalnızca Küba için geçerli bir durum değil.
Küba’nın başardığı şey, pandeminin zirvesini tüm çabalarımızla ertelemek oldu. En kısa zamandaysa bu pandemiyi aşacağız. Bugünlerde doğruladığımız şey bu oldu. Vilayet turlarımızda pandemiyle mücadeledeki stratejilerimizi belirlemiş olduk.
Matanzas ve Ciego de Ávila gibi karmaşık durumların en çok görüldüğü vilayetlerde, ablukayı onaylayan ve sokaklarda Yankee ablukasının paralı askerliğini yapanlar aşırı korkak, itaatkar, fırsatçı ve sapkın bir şekilde insani yardım ve “insani koridor” çağrıları yapmaya başladılar. Bunların nereden geldiğini hepimiz biliyoruz.
Bu kişiler, Küba hükümetinin bu durumdan çıkacak yetisi olmadığı iddiasını güçlendirme çabası içerisindeler, halkımızın sağlığını çok dert ediyormuşçasına.
Küba’nın gerçek desteğini istiyorsanız, halkı dert etmek istiyorsanız, ablukayı kaldırın ve nasıl katılım sağlıyoruz görün. Neden yapmıyorlar? Neden ablukayı kaldıracak cesaretleri yok? Bu olumsuz vaziyette küçük bir ülkeye bu politikaları uygulayan bir yabancı hükümeti destekleyecek meşru ve ahlaki dayanakları nedir?
Bu bir soykırım değil mi, bu insanlığa karşı bir suç değil mi? Bizim bir diktatörlük olduğumuzu iddia ediyorlar. Bu ne garip bir diktatörlük ki, tüm yurttaşlarına sağlık hizmeti sunuyor, herkesin refahını düşünüyor ve bu vaziyet içerisinde herkesi kapsayan programlara ve kamucu politikalara sahip oluyor. Herkesi Küba aşısıyla aşılanmaya teşvik eden bir diktatörlük, çünkü kimsenin bize aşı satmayacağını ve aşı satın almak için uluslararası piyasalara girecek paramız olmadığını biliyoruz.
Şimdi bizim katil olduğumuzu haykırıyorlar. Öldürülenler nerede? Kaybolanlar nerede?
Neden pandeminin zirvesinde bu durumları yaşayan diğer ülkeler basın tarafından saldırıya uğramadı? Neden onlara insani müdahale çözümü önerilmedi, onlara bize başlatılan itibarsızlaştıma kampanyasıyla saldırılmadı?
Hayat, tarih ve gerçekler, bunun arkasında neyin olduğunu gösteriyor: Bunun amacı Devrim’i boğmak ve sonlandırmak. Bu nedenle yanlış yönlendirmelerle halkımızın cesaretini kırmaya çalışıyorlar. Halk, bizim şu an içinde olduğumuz zorlu koşullarla karşılaşınca, bugün San Antonio de los Baños’ta gördüğümüz olaylar yaşanır.
San Antonio de los Baños’ta bir grup insan, kentin en merkezi parklarından birinde toplanarak protesto ve taleplerde bulundu. Bu insanlar kim? Bu insanlar, bazı eksiklik ve zorluklar yaşayan, devrimci olup kafası karışan, tartışma ihtiyacı duyan veya memnuniyetsizliklerini dile getiren insanlar.
Bu iki grup insan farklı bir yönteme başvurarak tartışma içerisine girmek istediler ve açıklama istediler. Söyledikleri ilk şey “Ben bir devrimciyim” ve “Devrim’i destekliyorum” oldu.
Bu, sosyal ağlarda ortaya çıkan kampanyalarda yer alan bir grup manipülatör tarafından yönetildi. Ünlü SOSMatanzas veya SOSCuba’yla, tencere tava çağrısıyla, Küba’nın bazı kentlerinde buna benzer gösteri ve toplumsal ayaklanma olmasını beklediler.
Bu suç teşkil eden, çok acımasız bir olay, özellikle insanların kendini pandemi döneminde koruması için evde kalmasını sağlamamız gerek şu dönemde. Devrim’in getirdiği moralle, San Antonio de los Baños’un devrimcileri, vilayet yönetimi ve ülke yönetiminden bir grup yoldaş San Antonio de los Baños’ta bizi temsil etti.
Bu devrimci kitle, karşı devrimcilerin karşısına çıktı. Devrimcilerle ve bazı devrimci olmayan ancak tartışmak isteyenlerle konuştuk. Daha sonra Küba’ya sokakların devrimcilere ait olduğunu göstermek için kentte yürüyüş ve tur gerçekleştirdik.
Bu gerçekleşirken, ülkenin başka kentlerinde insanların böylesine sağlıksız amaçlarla motive olarak belli sokak ve meydanlarda toplandığını biliyorduk.
Devlet, diyalog ve aynı zamanda katılım için tüm siyasi iradeye sahiptir. Bu ülkenin egemenliğini ve bağımsızlığını teslim etmeyeceğiz. Devrimi yok etmek için cesetlerimizi çiğnemeleri gerekir.