Gerçeğin politikleştirilip siyaset alanına çekilemediği, siyasetin siyasal olanı bastırdığı günlerden geçiyoruz. Planla değil rastlantılarla yaşamaya zorlanmamız kaygı ve korku arasındaki ince duvarında yıkılmasına yol açıyor. Olacak şeylerden duyulan korku yerini olabilecek şeylerden duyulan korkuya bırakmış durumda…
Piramit şekli örgütlenmiş toplumsal yapının dayattığı bu sis perdesini aralayıp var olduğumuz sistematik şekle daha yakından bakalım.
Kapitalist üretim ilişki ve biçiminin hakim yapısını anlamak sanırım aşmak için çok önemli. Bugün karşımızda dört boyutlu bir inşa var. Bunlar ; en – boy – derinlik ve zaman. Aynı zamanda sistemin ana kurgusu da diyebiliriz bunlara. Kısaca inceleyelim.
EN : Kapitalizmin coğrafi / ekolojik sınırını gösteriyor. Bugün sistem doğaya , çevreye verdiği saymakla bitmez yıkım ve tahribatı sonucu coğrafi / ekolojik sınırına dayanmış durumda. Bir ötesi başka bir gezegeni gerektiriyor ki bu imkansız. Gezegenin sınırlı kaynakları tükeniyor ve aşılamaz eşiğe dayanmış durumdayız.
BOY : Kapitalizmin ekonomik sınırını gösteriyor. Bugün kapitalizm finans ekonomisine dayanmış durumda. Paradan para kazanma biçimi hakim. İçine girdiği krizler bir türlü yakasını bırakmıyor. Öte yandan kapitalizm yeni değerlenme alanları yaratamıyor. Fazladan değer , artı değer yaratamadığı içinde sermaye genişleyemiyor. Buda ekonomik sınıra dayandığını gösteriyor.
DERİNLİK : Kapitalizmin toplumsal sınırını göstermekte. İnsan – insan , insan – doğa etkileşiminin dumura uğrayıp sürdürülemez hale getirdiği günleri yaşıyoruz. Yoksulluk, açlık, sefalet, her türlü eziyet, düşünsel ve fizyolojik şiddet dönemidir bu. İnsanın insanla arasındaki metabolik çatlak , insanın doğayla olan ilişkilerini de sömürü ilişkilerine çevirmiş durumda. Bunu sosyokültürel, politik, ideolojik eskitme ve bilinçli yok etme dönemleri izliyor. Derinliğin kaybolduğu süreç sınırlarında tükendiğinin göstergesi.
ZAMAN : Kapitalizmin tarihsel ömrünü, bu ömür sürecinde hangi evrelerden geçtiğini dolayısıyla son evresine yani zamanının sınırına dayandığını göstermekte. Özellikle son iki yüz yıllık serüveninde kâr ve büyüme hırsının yarattığı krizlerinin toplamı olarak çöküşe girdi, özetle tarihsel ömrünü doldurdu.
Günümüzde işleyen ; ekonomi – toplum – doğa – zaman ilişkisi yönüyle ekonomi toplumu, doğayı ve zamanı işgal etmiş durumda. Zamanın toplumdan ve doğadan çalınması sistemin yok edici göstergelerinden bir tanesi. Yukarıdaki dizilişte zaman zorlayıcı ve sınırlayıcıdır.
Buna karşılık; zaman – doğa – toplum – ekonomi dizilişi olması gerekendir. Eko – Sosyalist bakışın ürünü olan bu dizilişte zaman özgürleştirici ve sınırlamayandır.
Bu dört koordinatın üzerine oturduğu Piramit şeklinde bir yapı ile karşı karşıyayız. İnsan – insan ve insan – doğa ilişkisi finansal işlem yapmaya indirgenmiş durumda. Sınıfsal temelde ayrıma uğramış bu düzende eşitsizlik piramidin üzerindeki mesafeleri göstermekte. Piramidin tepesindeki finans oligarşisi şimdiki zamanı yaşarken, tabandaki çoğunluk kendilerinden çalınan zamanın getirdiği sorunlarla boğuşmakta.
Kapitalist sistemde sömürü emekten doğaya doğrudur. Başka bir şekilde ifade edersek; doğanın sömürüsü emeğin sömürüsü ile başlıyor. Kapitalizmin ekolojisinde yıkmak yapmaktan daha kolay.
Normal bir hal, normal bir durum olmayan bu sistemde ters orantı kanunu geçerli. Yani, bir şeyin artması başka şeylerin azalıp yok olması ile mümkün. Ya sermaye genişlemeye, büyümeye devam edecek ( başka seçeneği yok ) insanlık ve doğa yok olacak yada tam tersi olacak, kapitalizm veda edecek.
Kapitalist sistemin temel yapı taşlarından bir tanesi de rekabet. Sermayedarlar arası rekabeti insanın insanla ve doğayla olan rekabeti izlemekte. Doğal olmayanın doğal olana üstünlüğü bu rekabetin acı bilançosu olsa gerek.
Kapitalizm insan doğasına uygun bir sistem değil. Bunun birinci nedeni ekonomi – toplum – doğa – zaman dizilişindeki ilişkinin belirleyici yönünün üretimden ihtiyaca doğru olmasıdır. Aslında bunun tam tersinin geçerli olması, ilişkinin ihtiyaçtan üretime doğru olması gerekiyor. İkinci nedende paranın ekonomiyi, ekonominin de insan, doğa ve zamanı ele geçirmiş olmasıdır.
Buna karşılık kapitalizmi son sürat çöküşe taşıyan en önemli iç etmeni büyüme biçimidir. Kapitalizm aritmetik değil geometrik olarak büyür. Rekabetinde dayattığı bu iç çelişkiden bu sefer pek kurtulamayacak gibi.
Bu sonu hazırlayan en önemli etmenlerden bir tanesi de kapitalizmdeki kaynak akış yönüdür. Sistemde bu yön; zamandan doğaya, doğadan insana, insandan ekonomiye doğrudur.
Zaman; insanın -insan ve doğa için verdiği mücadeleyi hızlandırması gerektiği konusundaki alarm zillerini çalmaya başladı.
John Donne ‘nın dizeleriyle bitirelim;
BİR İNSANIN ÖLÜMÜYLE EKSİLİRİM BEN
ÇÜNKÜ İNSANOĞLUNUN BİR PARÇASIYIM
İŞTE BU YÜZDEN SORMA ;
ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR DİYE
ÇANLAR SENİN İÇİN ÇALIYOR…