Kaldıraç dergisi Ankara’da Aydınlar Nesnellik ve Tarafsızlık başlığı altında Mülkiyeliler Birliğinde panel düzenledi.
Etkinliğe Fikret Başkaya, Dinçer Demirkent Cenk Yiğiter ve Pınar Ünal katıldı.
İlk sözü alan Fikret Başkaya: ‘Türkiye aydını bol olan bir ülke üniversite mezunu olan herkes aydın olduğunu iddia ediyor. Aydın olmak entelektüel olmayı gerektirir ve bu aydına bir sorumluluk yükler. Aydın ve entellektüel taraftır ezilenlerin, sömürülenlerin, İşçi sınıfının safında yer alır. Üniversiteside kendine aydın diyenler bir alanda uzmanlaşır ve bütünü görmekten uzaktır. Aydın ve entellektüel bütünü ve parçayı görebilen gerçeği eylemiyle gösteren sınıf mücadelesinin organik bir bileşenidir” dedi.
Ardından söz alan Dinçer Demirkent ise şu noktalara değindi. “Fikret Başkaya, İsmail Beşikçi gibi aydınların yaşamı bizlere yol gösteriyor. Türkiye’de aydın olmak gerçekten çok zor bugün gerçek bir aydın olmak devletin baskılarına boyun eğmemeyi gerektiriyor. Aydınların toplumdaki durumu toplumsal mücadele ile paralel ilerliyor. Bütün baskılara rağmen barış için akademisyenler gibi bir gerçekliği engellememiş bugün hala mahkemelerde o duruş devam edilmektedir. İmzalar atıldığında bir çok insan tehdit edildi imzası geri çektirilmesi için baskı yapıldı. Bir kaç zorunlu istisna dışında kimse tutumundan geri adım atmadı. Aydınlar her zaman hakikatin peşindedir bu nedenle hep yalnızdır. Aydınlar her zaman mücadelenin içindedir” dedi.
Ardından söz alan Cenk Yiğiter ise: aydın kelimesinin Türkiye’ye nasıl geldiğinden ve tarihsel süreçte nasıl bakıldığına değindi. Osmanlı döneminden geri kalan ordunun modernizasyonu ile başlayan süreçte batıya eğitim amaçlı gönderilen eğitimli kadroların yetiştirilmesi başlar. Darülfünun kapatılıp yeni döneme uygun kadrolar yetiştirmek için kurulan üniversitelerin kurulması ile süreci hızlandırır.
Sonrası süreçte iktidarı elinde bulunduran her güç, egemen ideolojinin yerleşmesi ve topluma anlatılması için sisteme uygun burjuva aydınlara ihtiyaçtan başlayarak daha sonra cumhuriyet döneminde aydınlara belli görevler yüklenmiş.
İktidarı kaybedeceğini düşünen partiler, aydınların kendilerini eleştireceğini düşündükleri için belirli özerklikler vererek aydınları tarafsız olmaya zorlamışlardır. 80 de birçok aydın, akademisyen iktidara muhalif olduğu için ihraç edilmiş. Ama 2016- 2017 sürecinde Khk ile ihraç edilen akademisyen sayısı dünyanın başka bir ülkesinde görülmemiş en kapsamlı saldırının olduğu dönem. Ama buna rağmen ihraç edilenler hiçbiri geri adım atmadı. Belirli deneyimler geliştiriyorlar. Fikret hocanın kurduğu Özgür Üniversite deneyimi önemli bir deneyim olarak önümüzde duruyor.” dedi.
Son olarak Kaldıraç dergisi adına söz alan Pınar Ünal ise :”Aydınlar Nesnellik ve Tarafsızlık başlığında böyle bir tartışmayı neden başlatıldığını aydınların tarafsız olmayacağını örgütlü mücadelenin bir parçası olması gerektiğini vurguladı.”
Sözlerinin devamında ise ; “Bugün, Saray rejimi toplumu bastırmak, susturmak için medya eli ile yarattığı karanlığı, baskı ve şiddeti kullanmaktadır. Bunların yanına bir de aydınların susturulmasını, baskı altına alınmasını bir ekleyebiliriz.
Aydınların susturulması ya da iktidara biatı halk için yaratılan karanlık ortamın oluşumuna en az baskı kadar etkilidir. Aynı şekilde tersinden aydınların toplumsal mücadele içinde aldığı tutumlar da bir o kadar yol gösterici ve mücadeleyi yükselten bir tarafta durmaktadır.
Bugün burada aydınları toplumsal mücadele içindeki rolünü, karanlığın dağıtılmasında nasıl mücadele edilmesi gerektiğini birlikte konuşmak istiyoruz.” dedi.
Panelin sonunda ise “Aynı zamanda Aydınlar Nesnellik ve Tarafsızlık başlığında Kaldıraç Dergisi’nin 215. Sayısında bir dosya bulunmakta. Bugün burada bizimle olan sevgili Hocalarımızın dışında da yazılar yer alıyor.”
Bununla birlikte aydınlarda yılgınlık da gözlemek mümkündür.
İçinden geçtiğimiz dönemin, karanlığın dağıtılmasında aydının, hiç de azalmayan bir rolü vardır.
Saray Rejimi, toplumun önde gelenlerinin, aydınların tam bir biatını istemektedir. Bu da yetmemekte aydınları, sanatçıları kendi etrafında toplamaya çalışmaktadır.
Böylece, kendi korkusunu, bu tanınmış simalara bulaştırarak, işçi ve emekçilerin mücadele azmini kırmaya çalışmakta. Aydının ya da “tanınmış simaların” iktidara biatı, halk Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurma savaşımı için yol gösterici bir mücadelenin içine girer, girmelidir. Bu, aydının görevidir.
Toplumsal sorunlar karşısında “politika benim işim değil” türünden bir tutum alınca, kendini “tarafsız” hâle getirmiş olmaz. Toplumsal mücadele içinde aldığı tutumlarla yoluna devam edebilir
Kaldıraç dergisi olarak bir sonraki dosya konumuzu Toplumsal Mücadele ve Demokratik Kitle örgütleri olarak belirledik. Bunun yanı sıra Sanatın, Edebiyatın, Dünü, Bugünü ve Nesnel Gerçeklik, Milliyetçilik, Popülizm ve Din başlığı altında iki ayrı dosya konumuz daha olacak. Her bir dosya konusu ile ilgili paneller yapmayı planlıyoruz.” denildi.