Katledilen Mihriban şahsında kadın katliamlarına karşı Kadıköy sokaklarında yürüyen kadınlar, erkek egemenliğine karşı mücadeleyi yükselteceklerini kaydetti.
Kadıköy Sanatkar Sokak’ta FF 0-29 kafenin sahibi erkek Hakan Asilkan gece dükkanı kapatırken aralarında çıkan tartışmanın ardından Mihriban Arduç’u 5 el ateş ederek öldürdü ve kaçtı. Dün gece Mihriban’ı öldürdükten hemen sonra olay yerinden kaçan Hakan Asilkan Mihriban’ın ablasını da öldürmek için Ümraniye’deki evlerine gitti. Polis aranarak durum bildirildi ancak polis “bizim yapacak bir şeyimiz yok” deyip gitti. Mahalleli tarafından ısrarla aranıp görevi kötüye kullanmaktan şikayetçi olunacağı söylenince tekrar mahalleye gelen polis Hakan Asilkan’ı sabaha karşı yakalanarak gözaltına alındı.
Aynı şekilde dün sürekli şiddet gördüğü erkekten kaçmak için evi terk eden Hanife Çakıcı da İzmir Dikili’de otobüs terminalinde evli olduğu erkek tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
“Artık yeter” diyen kadınlar Kadıköy’de kadın katliamlarına karşı yürüdü. “Münferit değil erkek şiddeti”, “Kadınlar birlikte güçlü”, “6280’ü uygula”, “Mihriban Arduç isyanımızdır”, “6284’ü yasayı, anayasayı uygula”, “Erkek vuruyor, devlet koruyor”, “Bireysel silahlanma yasaklansın”, “İstanbul Sözleşmesi bizim” yazılı dövizler taşıyan kadınlar, Kadıköy sokaklarında katledilen tüm kadınlar için ses çıkardı.
Kadınlar yürüyüş sırasında ve eylem boyunca sık sık “Kadın cinayetleri politiktir”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Gelsin baba gelsin koca gelsin devlet gelsin cop inadına isyan inadına özgürlük” sloganlarını yükseltti.
Polisler Mihriban’ın katledildiği sokakta kadınların önüne kalkanlarla barikat kurdu, kadınlara saldırdı. Ancak kadınların iradesi polise geri adım attırdı. Kadınları sloganlarla yürüyüşe devam etti.
Basın metinini Nevruz Tuğçe Özçelik okudu. “Kadına yönelik şiddet karşısında etkin önlemler alınmadığı sürece, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa, transfobi ve homofobiye karşı mücadele edilmediği sürece bu erkek şiddetinin katlanarak devam edeceğini biliyoruz. Bu nedenle bizler yıllardır İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için, bugün de yeniden imzalanması için mücadele ediyoruz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi kadınlar ve LGBTİ+’lara dönük şiddet karşısında henüz şiddet gerçekleşmeden eğitimden, kamusal alanın düzenlenmesine kadar birçok önleyici uygulamayı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadeleyi ve şiddete uğrayan kadınlar ve LGBTİ+’lar için yasaların etkin uygulanmasını sağlar. Erkekleri koruyan cezasızlık politikası karşısında yargıya ve iktidara sorumluluklar yükler” dedi.
“Patriyarkal kapitalizmi yıkana kadar mücadele edeceğiz”
Erkek şiddetinin sıradanlaşmasını kabul etmediklerini kaydeden Özçelik, şöyle devam etti: “Yeldeğirmeni’nin lubunlara yapılan saldırının ‘mahallenin belalı çocukları’nın işi, Mihriban’ın ölümünün bir anlık cinnet olmadığını biliyoruz. Bir adamın bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkabilmesiyle, Danıştay’ın bunu hukuka uygun bulmasıyla, bir imamın bizlere et parçası diyebilmesiyle, bir AKP milletvekilinin evinde ölü bulunmamızla, neredeyse üç yıldır Gülistan Doku’dan haber alınamamasıyla, Aysel Tuğluk’un ağır demans teşhisine rağmen hala tutsak olmasıyla, bir adamın tekbir getirerek bizleri gündüz gözü sokak ortasında bıçaklamasıyla ve Pınar Gültekin’i canice öldürülmesine rağmen katil Cemal Metin Avcı’nın haksız tahrik indirimi alabilmesiyle doğrudan alakalı olduğunu biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi olsaydı ve etkin uygulansaydı Mihriban hala aramızda olabilirdi biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar imzalanmasını ve etkin bir şekilde uygulanmasını istiyoruz. Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, LGBTİ+ fobinin bir sözleşmeyle ortadan kalkmayacağını biliyoruz. Bu nedenle patriyarkal kapitalizmi ve onun erkek egemen kurumlarını yıkana kadar mücadeleye devam edeceğiz.”
Kadınlar eylemlerini slogan, alkış ve zılgıtlarla sona erdirdi.