İHD İstanbul Şubesi önünde gerçekleşen açıklamaya TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Efe ve İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Yeşil Sol Parti Milletvekili Ceylan Akça Cupolo da katıldı.
“İşkencesiz bir dünya mümkün” pankartı açan insan hakları savunucuları “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Susma suça ortak olma” dövizleri taşıdı.
İşkenceye karşı mücadeleyi sürdüreceklerini kaydeden insan hakları savunucuları, Türkiye’ye imzacısı olduğu sözleşmenin gereğini yerine getirme çağrısında bulundu. Açıklama da, “Devletler, her şeyden önce işkenceyi bir sindirme aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeli, işkence suçlarını etkin bir biçimde soruşturmalı ve cezasızlıkla mücadele etmelidirler” denildi.
“Tüm ülke adeta işkence mekânı haline geldi”
Ortak açıklamayı TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Efe gerçekleştirdi. Türkiye’nin “İşkenceye Karşı Sözleşme”yi 1988 yılında kabul ettiğini, Anayasa ve Ceza Kanunu’nda işkencenin yasakladığını hatırlatan Efe, “Maalesef ülkemizde de işkence ve diğer kötü muamele sadece askeri darbeler döneminde değil tüm cumhuriyet tarihi boyunca sistematik bir devlet pratiği olarak varlığını korumuştur. Ancak, ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren mevcut siyasal iktidarın, her geçen gün daha da artan baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu, günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir. Paylaştığımız veriler, mutlak yasağa ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Söz konusu veriler “İşkenceye sıfır tolerans” sözünün tarihsel ve olgusal olarak sadece bir propaganda söylemi olduğunu göstermektedir” dedi.
“İşkence ve kötü muamele uygulamaları arttı”
Efe, 2022 yılında TİHV’e 32 yıllık tarihinde görülen en yüksek sayıda işkence gören ve yakınının başvuruda bulunduğunu dile getirerek, “Kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları da önceki dönemlerde görülmeyen bir boyuta varmıştır” ifadelerini kullandı.
“Asgari talepler ivedilikle gerçekleştirilmeli”
İnsan hakları savunucuları olarak hükümete seslenildi, Efe, taleplerini ise şu şekilde sıraladı:
- İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni, işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce, sıradan bir kural haline getirilmeye çalışılan cezasızlık politikalarına son verilmelidir.
- Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
- Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır. - Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir ulusal önleme mekanizması oluşturulmalıdır.
- Kolluk Gözetim Komisyonu tarafsız ve bağımsız hale getirilmelidir.
- İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.
- İşkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.
- Hapishaneler insan hakları ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır.
- CPT raporlarının tümü açıklanmalı ve tüm tavsiyelere uyulmalıdır.