Bir maaş kaç simit eder, domatesin kilosu ne kadar olmuş, doğalgaz faturası, yumurta geçen aykinin iki katı, manda yoğurdu, kestane balı, okul pantolonu, kuzu kestireyim demiş, su faturası, benzin, ulaşım…her gün konuştuklarını bir kenara bırak. Her gün bunların içinde yaşayıp, yaşamaya çalıştıktan sonra bir de bunları okuma.
Bir de tüm bu koşulların yarattığı direnişler var. İster duymuş ol ister ilk defa okuyacak ol. Direnenler kazanıyor! Bu krizi sen ben yaratmadık ama yaşıyoruz. Her gün konuşuluyor tüm bunlar ama sohbetin sonu derin bir ah be! Nereye gidecek pekii sorusunun cevabı okkalı bir küfür hep.
Eğer yoksa bir çıkış, eğer bunun içinde gün be gün öleceksek bir seçenek var diyenlere bakmak lazım. Doğru bulursun bulmazsın ama bakman lazım, o da kendin için. Sen direnişin bir çözüm olduğunu düşün ya da düşünme; sen başkaldırmayı bir yol olarak gör ya da görme bununla yaşayıp kazananlar var yaşamlarını, ellerine alanlar.
Son iki ayda her 850 işçiden 1’i greve çıktı. Sadece İstanbul’da 25’ten fazla işyerinde işçiler direnişe geçti, memleketin her 6 şehirden 1’inde bizim gibiler “yetti artık” dedi. Bu direnişlerin her ikisinden biri kazanımla bitti.
Aras Kargo’dan HepsiJet’e, Digiturk’ten Alpin Çorap’a, Çimsataş’tan Trendyol’a, YemekSepeti’nden Migros’a, Kayı İnşaat’tan Sinbo’ya, Farplas’tan Pas South’a…
“Bizden çaldığınız her şeyi alacağız. Korkun yine geleceğiz” diye bağırdı biri patronunun evinin önünde, “çalıştığımız yer cehennem, bizler de köle olmayacağız” pankartıyla yürüdü yüzlercesi, “attığın işçileri geri alana kadar sana huzur yok” diye şirketin gözüne soktu iradesini kimisi, “hakkımızı batık şirkete yedirmeyeceğiz” diye Ankaralara kadar gitti onlarcası.
Sokak sokak isyanı örgütleyen kadınlardan kampüsleri parkları yurtları kuşatan öğrencilere, milyonlar olup alanlara akan Kürt halkından çocukları için eyleme çıkan Alevilere, sefalet ücretine karşı meşru militan eylemlerle kendini ifade eden işçilerden zamlar geri alınsın diyen binlere, pandemi sürecinde sözlerle göklere çıkarılıp iş haklarını vermeye gelince isterseniz gidin denilen sağlık emekçilerine direnişin değmediği tek bir konu kalmadı.
“Geleceğimiz direniştedir!“
Göz sadece krizlere dikildiğinde bu geleceği görmek mümkün değildir. Bu önemlidir çünkü eksikliğinde seçim bu cendereden çıkış için bir seçenek haline gelmektedir. Direnişlerin büyüdüğü yerde, aman ses çıkarmayın, seçime kadar sabredin diyenler tek gerçek seçenek olan direnişi engellemek isteyenlerdir. Gücümüzün bir araya gelmesini engellemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Seçimle, fazla mesaisiz geçinebilmeye, gece gündüz sömürülmemeye mi başlayacağız? Son 40 yıldır asgarî ücret hiç açlık sınırının üstünde olmamıştır. Seçimle, insanların aşağılanması mı son bulacak? Seçimle, sokak ortasında kadınların öldürülmesi mi son bulacak? Dereler, kıyılar, yeni değil, sadece 5’li çeteye değil yıllardır Koç’undan Sabancı’sına, Eczacıbaşı’sından ABD’li Kanadalı tekellere peşkeş çekilmiş durumdaydı. Seçimle, doğanın yağmalanması mı son bulacak?
Hayır, hiçbiri son bulmayacak. Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır.
Karnı aç yatağa giren milyonlarcamızı bu masallarla uyutmaya çalışıyorlar.
Bu masalları bir yana bırakmalı ve kendi gündemlerimize odaklanmalıyız. Bize vaat edilen onlarca yalandan sıyrılıp bu direnişleri geliştirmek, daha örgütlü hâle getirmek, kök salmasını sağlamak için emek harcamak, gündemlerimiz için mücadele etmek isteklerimizi gerçeğe çevirecektir.
“Bu düzeni biz kurmadık yıkacak olan biziz!“
2022, 1 Mayıs’ı işçi sınıfının birlik-mücadele ve dayanışma günü, tüm bu direnişlerin yan yana geleceği, sözün birlikte söyleneceği bir gün olacaktır.
Açlığa, işsizliğe, sömürüye, savaşa, katliamlara, doğanın yağmalanmasına, yağma-rant ve savaş ekonomisine karşı, Saray Rejimi’ne karşı gelişmekte olan direnişi, bir adım daha yükselten bir gün olacaktır.
Üzerimize yıkılmak istenen ekonomik krizin faturasını ödememenin yolunun bir arada mücadele etmek olduğunu gösteren bir gün olacaktır.
Egemenlerin krizlerini aşmak için tek seçenek olarak gördükleri, bizler içinse yıkım, daha fazla yoksulluk, tecavüzler demek olan savaşlarına karşı, halkların tescilli katili NATO’nun biz işçilere, kadınlara, halklara, öğrencilere kan, gözyaşı, sömürü, zülüm dışında verebileceği bir şey yoktur deneceği bir gün olacaktır.
MÜCADELEYE!
Isınma, elektrik, su, iletişim kamulaştırılmalı, ücretsiz olmalı!
Eğitim, sağlık, ulaşım kamulaştırılmalı, ücretsiz olmalı!
Temel gıda maddeleri ücretsiz karşılanmalı!
Herkese nitelikli ve sağlıklı koşullarda ücretsiz barınma hakkı sağlanmalı!
Tüm bunların isteneceği bir mercii kalmamıştır. Bunları ancak bir arada mücadelemizle kazanabiliriz. Krize, savaşa, işsizliğe, yoksulluğa, geleceksizliğe, karşı sesimizi birleştirirsek, örgütlenirsek tüm bunlar gerçek olacaktır.
Nasıl ki Nebati gözlerindeki ışığa dayanarak bu ülkenin bizler için kölelik olan ekonomisini yönetiyorsa, nasıl ki sağlık bakanı Koca pandemide biz işçilerin emekçilerin fabrikalara kitlenerek çalıştırılmasına rağmen evde kalın çağrıları yapabiliyorsa, nasıl ki eğitim bakanın ki kendisinin adı bile bilinmezken Boğaziçi Üniversitesi’ne Bulu atanabiliyorsa ve hatta kendisi bir süre direnişlere rağmen Boğaziçi’nin metallica dinleyen rektörü olmakla övünebiliyorsa, nasıl ki aile ve sosyal politikalar bakanı çocuklar tecavüze uğrarken bir kereden bir şey olmaz diyebiliyorsa, işte hepsi bu gücü örgütlü olmalarından almaktadırlar. Bu gücü, örgütlü olmanın gücünü bildikleri için bizim kendi yaşamlarımız ve geleceğimiz için geliştireceğimiz örgütlenmelere karşıdırlar.
Bize rezil bir yaşamı dayatanlara karşı özgür bir dünya kurmak için örgütlenmek bizim en büyük gücümüzdür. Örgütlenmek haklarımızı almanın, hayatın gerçeklerini işçilerden, emekçilerden, öğrencilerden, kadınlardan yana değiştirmenin büyük bir adımıdır.
Tüm yalanlarına, yağmalarına ve sömürülerine karşı;
İşçiler, her işyerinde arkadaşlarımızla konuşalım, ne istiyorsak onu haykırmaya 1 Mayıs’a akalım!
Kadınlar, sömürülmekten, tacize uğramaktan, aşağılanmaktan, yok sayılmaktan bıkan kim varsa koluna girelim, 1 Mayıs’a yürüyelim!
Öğrenciler, barınamayan, nitelikli eğitim alamayan, hayal bile kurmayı unutan sıra arkadaşlarımızı özgür bir yarına kurmaya, 1 Mayıs’a çağıralım!
Şimdi kendi gündemlerimizle 1 Mayıs’ta yer alıp, özgür bir geleceği ellerimizde yaratmak için örgütlenmenin, direnişi büyütmenin zamanıdır.
Geleceğimiz bu direnişlerden geçmektedir.
Geleceğimiz devrimdedir, geleceğimiz sosyalizmdedir!