Gezi Direnişi 6. yılında Taksim’de anıldı.
Taksim Dayanışması’nın “Bu Karanlık Gider, Gezi Kalır” şiarıyla çağrısını yaptığı Gezi Direnişi Anması bu sene de gerçekleştirildi. Taksim Dayanışması, Gezi Şehitleri’nin aileleri, Kaldıraç, Mücadele Birliği, PDD, SODAP, HDP Milletvekilleri Oya Ersoy, Ahmet Şık, Gülistan Kılıç Koçyiğit CHP Milletvekilleri Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu, Ali Haydar Hakverdi, TİP Milletvekilleri Barış Atay, Erkan Baş ve birçok kurum ve kuruluş anma için TMMOB Makine Mühendisleri Odası önünde toplandı.
TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nda başlayan yürüyüşte “Gezi Umuttur, Yargılanamaz”, “Her Yer Taksim Her Yer Direniş”, “Direne Direne Kazanağız” , “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganları sık sık atıldı. Gezi Şehitleri “Yaşıyor” sloganları ve “Gezi’de Düşene Dövüşene Bin Selam” ile anıldı.
Meşelik Sokağı’nı polisin kapatması sebebiyle basın açıklaması sokakta okundu. Taksim Dayanışması üyeleri, polis barikatının önünde bir basın açıklaması yaptı. “Gezi Umuttur, Umut Bitmez… Karanlık Gider Gezi Kalır!” başlığını taşıyan açıklamanın tam metni ise şöyle:
“Gezi Umuttur, Umut Bitmez… Karanlık Gider Gezi Kalır!
Taksim Gezi Park’ında başlayıp 80 ile yayılan, ülkemizin en kitlesel ve en barışçıl hareketinin, Haziran Direnişi’nin; Abdocan’ın, Mehmet’in, Ethem’in, Medeni’nin, Hasan Ferit’in, Ali İsmail’in ve Ahmet’in hayatları pahasına öne atıldıkları Gezi’nin üzerinden altı yıl geçmiş. Biber gazı ve polis şiddeti ile gözlerini kaybeden, büyük bedensel travmalar yaşayan arkadaşlarımızın yeni yeni iyileşip hayata dönebildikleri koskoca altı yıl. Ölümlere ve yaralanmalara yol açan polis şiddetinin açılmayan soruşturma dosyalarında, takipsizlik kararlarında, hafifletilen cezalandırmalarında yaşanan büyük adaletsizliklere rağmen; anıları hep taze, mücadeleye ve hayata dair azimleri hep omuz başımızda.
Bugün Gezi Direnişi’nin altıncı yıl dönümü. Çok kısa ve çok uzun bir altı yıl. Berkin’in ömrünün neredeyse yarısı kadar uzun! Ülkemizin yüzlerce yıllık özgürlük ve eşitlik mücadelesi için kısacık bir zaman dilimi.
Geçen bu altı yıl en açık biçimiyle göstermiştir ki Gezi Direnişi’nde cisimleşen değerlerden ne kadar uzaklaşılıyorsa, ülkemiz o kadar karanlığa gömülüyor. Gezi’nin değerlerinden uzaklaşılan her an ve uzaklaştıran her tutum ülkedeki loşluğu zifiri karanlığa doğru evriltiyor. Kibir ile özverinin, şatafat ile sefaletin, öfke ile sevginin ülke aynasındaki yansıması büyük bir tezata doğru yol alıyor. Ekonomik kriz; sosyal, siyasal ve kültürel bir krize dönüşürken, ortaya çıkan yoksulluk; işçilerin, emekçilerin en çok da yoksul evlerindeki kadınların sırtına biniyor. Birkaç oy daha fazla almak için hukuku, adaleti, demokrasiyi, hatta vicdanı ayaklar altına almaktan çekinmeyen bir anlayış, toplumun dokusuna nüfuz etmeye devam ediyor. Ülkemiz Gezi Direnişi’nin yaratıcılığından, enerjisinden, duygusundan ne kadar uzaklaşıyorsa o kadar karanlık dipsiz bir kuyuya doğru yol alıyor.
Ölümcül biber gazı fişeklerinin ülkede yarattığı boğucu sisin dağılması için ne yazık ki sadece zamana değil büyük bir mücadeleye de ihtiyaç var.
Bencillik, çıkarcılık, güçlüden yana olmak; sömürüye, hukuksuzluğa, adaletsizliğe sessiz kalmak meşru ve olağan hale getirildi. Ülkenin kaynaklarını talan etmek, geleceğine ipotek koymak, üretmemek, paylaşmamak ve talan düzeninden yana olmak doğal bir tutum olarak algılanır oldu.
Anayasal haklarını, demokratik ve barışçıl gösteri haklarını kullanan binlerce insanı yargılamak, yüzlercesine ceza vermek yetmemiş olacak ki daha önce mahkeme kararı ile beraat etmiş olan Taksim Dayanışması’na bir kez daha ve bu defa müebbet hapis istemiyle dava açılmış durumda. Öncesindeki onlarca davada olduğu gibi olmayan suçlar yaratılıp olmayan delillerle cezalandırma hazırlığı yapılıyor. Taksim Dayanışması’nı, daha doğrusu bu ülkenin özgürlük umudu Gezi’yi suç kapsamına sokup, bundan sonra hiç kimsenin muhalefet etmeye cüret edememesi murat ediliyor. Oysa herkesin, hepimizin çok iyi bildiği gibi, Gezi Umuttur, Umut Bitmez!
Şehir meydanındaki tek parkı AVM’li kışla yapmak isteyen doğa ve kent talancısı zihniyet gider. Sömürüye dayalı sermaye düzeni kapitalizm gider. Yalancılık, çıkarcılık, riyakârlık gider. Hırsızlık ve uğursuzluk gider. Savaş çığırtkanları gider. Gericilik, mezhepçilik, ırkçılık gider. Kadın düşmanları, göçmen karşıtları, homofobikler gider. Fetva veren şeyhler, hacamatçılar ve sülükçüler gider, karanlık sokaklardaki palalı, sopalı saldırganlar gider. Ankara’nın meydanında, Gülsuyu’nun, Uice’nin sokaklarında kurşun sıkan katiller gider. Otobanlarda arabaları öldüresiye kullananlar gider. Antakya’nın Armutlu’sunda biber fişekleri ile gençleri öldüren caniler gider. Emirleri uygulayan İçişleri, valiler, emniyet müdürleri gider ve herkes bilsin ki emri ben vecdim diyenler de gider, ama GEZİ kalır!
Tüm bu kötülüklerin, şiddetin ve hukuksuzluğun hesabı soracak, yargılanmalarını sağlayacak olan GEZİ kalır!
Çünkü Gezi Umuttur, Umut Kalır!
Dayanışma kalır. Paylaşma kalır, emek kalır.
Paranın geçmediği komünler, bir günde oluşturulan kütüphaneler, özveriyle hasta bakan revirler kalır.
Gençlerin enerjisinin, öfkesinin, coşkusunun yansıdığı konserler, tiyatrolar, şenlikler kalır.
Doğrudan demokrasinin işletildiği forumlar, cinsiyet eşitsizliğini reddeden toplantılar kalır.
Yeryüzü sofraları, alternatif medya kanalları kalır.
Tribünlerden caddelere biber sesleri kalır.
Duvar yatan gençten biz de varız diyen LGBTI bireyler kalır.
Annelerin zinciri, Kürtlerin halayı, horonu, Trakya’nın karşılaması, Ege’nin zeybeği kalır.
Duran kadınlar, piyano çalan müzisyenler, sokak çalgıcıları kalır.
Laikliğin önemine ve ancak demokratik rejimlerde bulabileceğine dair bir miras kalır.
Kadınların, gençlerin, işçilerin, yoksulların, ötekileştirilenlerin taşıdığı meşaleler kalır.
Gezi’de simgeleşen değerlerle özdeşleşen yitirdiğimiz canlar, ülkenin geleceğini aydınlatan birer deniz feneri olarak kalır.
Her açıklamamızda ve her tekrarladığımız gibi:
Bizler, Taksim Dayanışması ve Gezi Direnişi’nde demokratik ve barışçıl tepkisini gösteren milyonlarca yurttaş olarak;
2012 yılının şubat ilk toplantımın yaptığımı: andaki taleplerimizin de, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesildiği ve çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de, gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap tutumumuzun da, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca için direnen milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam ediyoruz. Bu taleplerimizi bir kere daha dillendirmek ve savunmak için herkesi 23-24 Haziran’da Silivri duruşma salonlarında görülecek GEZİ davasına bekliyoruz.
Çünkü biliyor ve inanıyoruz ki, Gezi Umuttur, Umut Bitmez… Karanlık Gider, Gezi Kalır.”
Açıklamanın ardından söz alan, Gezi Parkı davasının sanıkları arasında yer alan Avukat Can Atalay “27 Mayıs 2013’ten bu yana Türkiye’nin her yeri Taksim’dir, her yer direniş alanıdır. Gezi tüm yurttaşların, müşterek kamusal bir alanı korumak için kendi sebepleriyle sokağa çıkmasıdır. Gezi’nin karalanmasına izin vermedik vermeyeceğin. Adaletsizliğin, sarayı, zulmü çok uzun sürmez. Bu toprakların eşitlik, adalet, özgürlük talebi Gezi’dir” diye konuştu.
Can Atalay’ın konuşmasından sonra sloganlar eşliğinde eylem bitirildi.