Fransa’da geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen erken seçimin ikinci turu büyük bir sürprizle sonuçlandı. Marine Le Pen önderliğindeki ırkçı hareket RN (Ulusal Birlik) hareketinin birinci olarak çıkması beklenen seçimlerin galibi Jean Luc Melenchon’un LFİ (Boyun Eğmeyen Fransa) hareketinin temel bileşenini oluşturduğu Yeni Halk Cephesi (NFP) oldu ve parlamentodaki en büyük grubu oluşturmayı başardı.
Bu sonuç sadece Fransa’da değil nerede ise tüm dünyada sol çevrelerde bir zafer olarak algılandı. Faşizmin bir kez daha yenildiği söylemleri dört bir yanda egemen oldu.
Kanaatime göre bu yaklaşım pek de gerçekçi değil. Ortada bir başarı olduğunu ifade etmek mümkün olsa bile bu başarının Fransa’daki ırkçı hareketin kesin bir yenilgiye uğratmış olduğunu ifade etmek aşırı iyimserlik olur. Bu nedenle Fransa’da gerçekleşen seçimlerin serinkanlı bir değerlendirmesinin yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Öncelikle bardağın dolu tarafından başlayalım işe:
9 Haziran AP seçimlerinde Fransa’daki ırkçı partinin diğer partilere büyük fark atarak birinci parti olmasının hemen ardından ülkedeki tüm sol partilerin bir araya gelerek Yeni Halk Cephesi oluşumunu gerçekleştirmesi ve bu oluşuma ülkedeki STK’ların destek vermesi elbette takdir değer. Fransa solu aralarındaki tüm farklılıklara karşın yükselen faşist tehlike karşısında süratle bir araya gelmeyi başararak önemli bir iş yaptı.
Fransa’da geçerli seçim sisteminin bir sonucu olarak ikinci turda gerçekleşen “taban ittifakı” sonucu ırkçı parti ilk turda birinci olduğu seçim çevrelerinde bile geride kaldı. Bu durum iki açıdan dikkate değer. Öncelikle Fransa halkının çoğunluğunun yükselen ırkçı harekete karşı olduğunu göstermesi bakımından önemli. Fransızlar RN adlı oluşumun iktidar yolunu kapatabilmek adına siyasi tercihlerini değiştirdiler.
Cumhurbaşkanı Macron’un sözcülüğünü yaptığı neoliberal politikaların yenilgisi anlamında da önemli bir sonuç bu. Macron’un liderliğindeki “Cumhuriyet İçin Hep Birlikte” ittifakı adayları pek çok seçim bölgesinde NFP adayları lehine adaylıktan çekildiler. Dolayısıyla sola destek verdiler. Elbette gönüllü bir destek değildi bu. Yükselen ırkçı harekete karşı duramayacaklarını anlamış olmalarının zorunlu sonucu idi bu çekilme. Oysa daha iki yıl önce yine RN hareketinin iktidara gelmesini ve ırkçı Marine Le Pen’in Cumhurbaşkanı olmasını önlemek için Fransa solu Macron’a destek vermiş ve onu Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşımıştı. Macron iki yıl boyunca izlediği neoliberal ile Fransa halkının sempatisini yitirdi. Gözden düşen sadece Macron değildi elbette. Onun izlediği politikaların Fransa halkına pek bir yarar getirmeyeceği de ortaya çıkmış ve neoliberalizm kesin bir yenilgiye uğramıştı. Fransa halkı artık ırkçı Marine Le Pen karşısında alternatif olarak “Sol İttifak’ı” görmeye başlamıştı. Dolayısıyla Fransa seçim sonuçlarını ırkçı RN’den önce neoliberalizmin yenilgisi olarak görmek gerektiği kanaatindeyim.
Seçim sonuçları Fransa’da yaşamakta olan göçmenleri ve göçmen kökenlileri bir nebze olsun rahatlatacaktır. Fransa halkı göçmen karşıtı politikalara dur demiş RN tarafından kabartılan “İslamofobi” politikalarını benimsemediğini kanıtlamıştır. Bu durum da bardağın dolu tarafını göstermekte elbette.
Gelelim bardağın boş tarafına:
Sadece RN hareketinin olası iktidarını engellemek için çok kısa sürede kurulmuş olan NFP içinde derin görüş ayrılıkları bulunmakta. Bu ayrılık o kadar belirgin ki seçim sonuçları belli olduktan sonra ittifak bileşenleri ortak bir açıklama yapmaksızın sonuçları ayrı ayrı kutlamaya tercih ettiler.
Özellikle Filistin konusu ittifak partilerinin anlaşamadıkları en önemli husus. Melanchon’un “Filistin devletini tanıma” vaadi Sosyalist Parti ile LFİ arasında önemli çatışmalar çıkarabilecek mahiyette. Hatırlanacağı gibi iki yıl önce kurulmuş olan sol ittifak (NUPES) Sosyalist Parti’nin Filistin konusunda İsrail’e açık destek vermesi sonrası dağılmıştı.
Kanımca neoliberalizmin sol ittifak içindeki Truva Atı görevini üstlenmiş olan Sosyalist Parti bu kez de ittifak içinde çıkacak sorunların yaratıcısı olacaktır. Üstelik bu kez daha da güçlüler. İki yıl önce 31 olan milletvekili sayıları bu kez 59 a yükseldi. LFİ ise bir sandalye kaybederek 74 milletvekili çıkarabildi. Bu durum sol ittifak içinde güç dengelerinin önemli ölçüde değiştiğinin göstergesi. Seçimlerde 28 milletvekili çıkaran Yeşiller de Sosyalist Parti’ye destek verirlerse LFİ ittifak liderliğini yitirebilir.
Nitekim “Sol İttifak’ın” önde gelen isimlerinden Raphael Glucksmann “seçimleri kazandığımız takdirde başbakan adayımız Melenchon olmayacak” diyerek adeta daha başlangıçta tartışma fitilini ateşledi.
Fransa egemenlerinin en büyük korkusu Melenchon önderliğinde bir hükümetin iş başına gelmesi. Seçim sonuçlarına göre bu pek mümkün görülmüyor. Sol ittifak kendi dışındaki solun çıkardığı 11 milletvekilinin desteğini alsa bile hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamıyor. Macron öndeliğindeki ittifak da NFP ile koalisyona kapalı. Bu durumda NFP hükümet dışında kalacak.
Öte yandan Macron’un önderliğindeki ittifak RN dışında kalan sağ ile bir koalisyon kursa bile parlamento çoğunluğuna ulaşamıyor. Bu durumda AB karşıtı söylemlerini terk edecek göçmen politikalarında bazı tavizler verecek bir RN ile koalisyona gidilebilir mi?
Neden olmasın? diyorum kendi kendime.
Macron zaten son iki yıllık yönetiminde pek çok konuda RN ile birlikte hareket etmişti.
Dolayısı ile RN ittifakını seçim yenilgisine rağmen iktidar ortağı yapabilecek bir olasılık söz konusu.
Bir diğer olasılık ise Sosyalist Parti’nin sol ittifaktan ayrılarak Macron önderliğindeki ittifak ile RN dışında kalan sağ partiler arasında kurulacak koalisyona destek vermesi Sosyalist Parti’nin geçmişteki yalpalamalarını dikkate alacak olursak bu da pek uzak bir olasılık değil.
Eğer bu iki olasılık da gerçekleşmez ise kaçınılmaz olarak yeniden seçime gidecek Fransa.
Bütün bunlar gösteriyor ki seçimde kazanmış olduğu başarıya rağmen solun iktidar olasılığı son derece küçük. Üstelik koalisyon görüşmeleri sürecinde zaten kırılgan bir yapısı olan “sol ittifak” dağılma tehlikesi yaşayabilir.
Bunun yanında ırkçı RN hareketinin gerçekten yenilip yenilmediğini de tartışmak gerek. Seçimlerde üçüncü olan hareket iki yıl önce gerçekleşen seçimlerde 89 olan milletvekili sayısını 143’e yükseltti. Bu bir yenilgi olarak değerlendirilebilir mi?
Kanımca hayır.
Son seçimlerde Fransa ırkçıları durdurulmuş ancak geriletilememişlerdir.
Durum budur.
Bütün bu değerlendirmelerin ışığında Fransa seçimlerinde sol ittifakın birinci olmasını bir zafer olarak değerlendirmekten daha çok ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılamak gerektiğini düşünmek gerekir.
Önümüzdeki günler bu ülkedeki politik çizginin nasıl evrileceğini gösterecektir.