İsrail’in yürüttüğü soykırım savaşının en önemli hedefi Filistinlileri topraklarından sürmek olunca Gazzelilerin Afrin’e yerleştirildiğine dair herhangi bir iddia hortum gibi tozu dumana katabilir. Ki bir süredir bu konu Kürt medyasında yankılanıyor.
Lekolin.org (Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi), 15 Kasım ve 30 Kasım’da Filistinlilerin Afrin’e yerleştirildiğine dair haberler geçti. Dile getirilen iddiaları, kaynağındaki ifadeleri koruyarak aktarıyorum:
– “19 Ekim 2023 tarihinde Türkiye, Kuveyt, Katar, Müslüman Kardeşler ve Hamas ile koordineli olarak onlarca Filistinli aileyi Gazze’den Efrin’in Cinderese ilçesine geçirdi.”
– “Kasım ayının 15’inde Efrin’in Cindirêse ilçesine bağlı Celemê köyünde MİT denetiminde 4 binden fazla çadır ve konutun olduğu yeni bir işgal kampı kuruldu. 3 bölümden oluşan kampı MİT’in güdümündeki Feylaq El Şam çeteleri yönetirken kampa çok sayıda Filistinli aile yerleştirildi.”
– “Kasım ayının ikinci haftası işgalci Türk devletinin zırhlı araçları eşliğinde 75 Filistinli aile Efrîn’e giriş yaptı. Cindires’de yapılan Der Belut kampına getirilen Filistinli aileler için ek olarak 150’den fazla çadır kuruldu.”
Haberde MİT, MOSSAD, Hamas, Kuveyt ve Katar’ın ortak hareket ettiği ve planın bir taşla birkaç kuşu vurmayı hedeflediği öne sürüldü.
14 Aralık’ta ise Hawar Haber Ajansı (ANHA) “Türkiye’nin kirli planı: Binlerce Hamaslı Efrîn-Bab’a yerleştirildi” başlıklı bir haber geçti. 20 Ekim’den itibaren Gazze’den binlerce Hamaslı ailenin Afrin, Cerablus ve El Bab’a getirildiği öne sürülerek “Türkiye, Katar ve Hamas arasında varılan gizli bir mutabakatla 250 bin Gazzeliyi Bakurê Kurdistan ile işgal edilen bölgeler ile Kıbrıs’ın Türk işgali altındaki bölgelerine yerleştirmeyi planladıkları ortaya çıkmıştı… Hamaslılar Gazze’den çıkarılıp Kilis ve Dîlok’a oradan da işgal edilen alanlara getiriliyor” denildi.
Haberde 17 Kasım’da çoğu Hamaslı 75’ten fazla ailenin Afrin’in Şiyê (Şeyh Hadid) ilçesine bağlı Çeqelê Cûmê köyündeki kamplara yerleştirildiği öne sürüldü. Haberde kasım sonunda da 150 Hamaslı ailenin El Bab’daki çadırlara yerleştirildiği iddia edildi. Haberde “MOSSAD’ın yönettiği” diye tanımlanan Onurlu Yaşam Derneği (Cemiyet’ül Aiş Bikerame), Beyaz Eller ve İHH’nın bu kampları finanse ettiği belirtildi.
Lekolin.org’in iddiaları da tekrarlandı. Bu haberler Türkçe, Kürtçe, İngilizce ve Arapça yayın yapan farklı sitelerde alıntılanarak yayıldı.
Bana da soranlar oldu. Ben de Afrin’den tanıdığım isimlere sordum. 2018’de Afrin’den ayrılan ama bölgeyle günlük iletişimi devam eden bir Kürt gazeteci, “Müsaade et, bir araştırayım” dedikten sonra şu yanıtla döndü: “Bu bilgilerin yanlış olduğunu teyit edebilirim, Gazze’den Afrin’e kimse gelmedi. Tamamen yalan haber.”
Afrinli olup özerk yönetimde görevli bir yetkili ise “Gazze’deki Filistinlilerin Afrin’e nakledilmeleri konusunda dolaşan haberlere dair teyitli bir bilgiye sahip değilim” dedi.
Ayrıca Türkiye’de mukim iki Filistinli kaynağa sordum, ikisi de iddianın doğru olmadığını belirtti. Onlara göre de az sayıda yaralı ve refakatçi Türkiye’deki hastanelere transfer edildi; Türkiye’ye Gazzeli göçü olmadığına göre Suriye’ye geçişten de söz edilemez.
***
2018’deki Zeytin Dalı Harekâtı’nın ardından Afrin’e Filistinli aileler yerleştirildi ama bunların Gazze’deki gelişmelerle alakası yok. Buraya geleceğim.
Önce bir iki hususun altını çizmek gerekiyor. Gazze’den sürülmek istenen Filistinliler için yeni adres arayanların Türkiye’nin kontrolündeki Suriye topraklarını da işaretlemesi muhtemeldir. Mantıken böyle bir şey, elinde devasa bir fırça ile Suriye’nin kuzeyini bir baştan diğer başa kırmızıya boyamak için fırsat kollayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kürtler aleyhine demografik yapıyı bozma planlarına da uyabilir. Halihazırda Afrin’e Suriye’nin diğer bölgelerinden taşınan bir nüfus var ve bunları bölgenin dokusuna müdahale planlarının bir parçası olarak görmek mümkün. Fakat Gazze’den nüfus taşımak başka bir şey. Bunun için ilave bariyerlerin yıkılması gerekiyor. Evvela Filistinliler ikinci bir Nekbe’ye izin vermemek için Gazze’de kalıp ölmeyi tercih ediyor. Korkunç bedeller ödenmesine rağmen insanlar kitleler halinde Refah sınırlarına dayanmadı. Saniyen bölge ülkeleri Filistinlileri yerinden etme planlarını reddediyor. Bilhassa Mısır ve Ürdün bunu savaş nedeni sayıyor. Ülkenin kuzeyi Suriye yönetiminin kontrolünde olmasa da Şam, Filistinlileri göçertme planlarına sert bir dille karşı çıkıyor. İsrail’le ticari ve diplomatik ilişkileri kesmeyi reddeden Erdoğan da kötülük yapma kapasitesine rağmen Gazze’de soykırımın yarattığı mevcut psikolojik ve politik koşullarda Yahudi devletinin Filistinlileri göçürtme planına ortak olmayı göze alamayabilir.
***
Beri tarafta suyu bulandırmadan sıralanabilecek bir sürü hakikat var. Türkiye’nin güdümünde Afrin’e sokulan silahlı grupların evleri işgal ettiği, zeytin ağaçlarını kestiği, işyerlerini yağmaladığı, sabun, zeytin ve zeytinyağı üreticilerini haraca bağladığı, bütün bunlara “savaş ganimeti” olarak göz yumulduğu, Ezidi köylerine musallat olunduğu, ardından milislerin ailelerini bölgeye taşıdığı, bilahare demografik yapıyı değiştirecek şekilde yeni yerleşim alanlarının kurulduğu doğru. Bir tarafın gururla, diğer tarafın kahırla paylaştığı gelişmeler bunlar. Ben de defalarca yazdım. Bütün bunlar hakikat zincirinin birer halkaları.
Sonra birdenbire duyanı afallatan Filistinli yerleşimci dosyası açıldı. Onlarca yıldır Suriye’nin farklı bölgelerindeki kamplarda yaşayan Filistinliler 2011 sonrası çatışmalarda yerlerinden oldu. Ezici çoğunluğu yönetimden yana tavrını korurken özellikle İslamcılarla bağlantılı olanlar Şam’la köprüleri yaktı. Şam kırsalındaki Yermuk Kampı’nın yanı sıra Humus, Dera ve Halep’teki kamplardan ayrılan Filistinliler Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı’yla kontrol edilen bölgelere yerleştirildi. 2020’de Kuzey Suriye’deki Filistinli Mülteciler İçin Sivil Belgeleme Merkezi kamplardan ayrılanların sayısını 7500 olarak verdi. Merkeze göre yerinden olan 1400-1500 aileden 400’ü İdlib, 150’si Azez, 120’si El Bab, 500’ü başta Deyr Ballut olmak üzere Afrin’deki kamplara yerleştirildi. İlk yerleşim noktaları olarak Cinderes’e bağlı Deyr Ballut ve El Mahmudiye öne çıkıyordu. Ekim 2021’de bu iki bölgedeki Filistinliler ekmek, su ve yakıt yokluğunu protesto edince varlıkları yeniden fark edildi. O zaman Suriyeli Filistinliler Yardım ve Kalkınma Komisyonu 819’u İdlib’de olmak üzere Türkiye’nin kontrolündeki bölgelere gelen Filistinli ailelerin sayısını 1488 olarak vermişti.
Kuzey Suriye’de Filistinli Mülteciler Derneği Başkanı Sair Ebu Şarh ise 22 Ekim 2023’de Suriye Haber Ajansı’nın geçtiği haberde Azez, Afrin, Atme, Killi, Sarmada ve İdlib’e dağılan Filistinli ailelerin sayısının 1630’a ulaştığını kaydetti.
***
Daha şaşırtıcı olan ise Afrin’deki kamp ya da konut yapımında “48 Filistinlileri” olarak bilinen İsrail içindeki Filistinlilerin devrede olmasıydı. Bu da Filistinlileri göç ettirme spekülasyonlarının önünü açtı.
1 Eylül 2022’de Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) geçtiği bir habere göre İhsan ve Vefa Derneği’nın (Wafaa Al-Mohsenin) sağladığı finansmanla Cinderes’in kuzeyinde Kafr Safra yakınlarında Hac Muhammed Dağı’nın eteklerinde bir yerleşim merkezi inşa edildi. “El Zaim” adı verilen proje 250 konut, bir okul, bir cami ve dükkanlar içeriyordu. 28 Ağustos 2022’de ilk aşamada tamamlanan 34 konuta Şam’daki evlerinden edilmiş Filistinliler ve Suriyeliler yerleştirildi. İkinci aşamada yapılacak 84 konutun finansmanının Umman’daki bağışçılardan geldiği belirtiliyordu.
İhsan ve Vefa Derneği’ne göre projenin ilk etabı işgal altındaki Doğu Kudüs’e 3 km mesafede yer alan 6 bin nüfuslu El Zaim köyünden gelen bağışlarla yapıldı. Mali kaynağın bu köy olması biraz şüpheli.
İstanbul-Başakşehir’de kayıtlı olan İhsan ve Vefa’nın başkanlığını Filistinli Abdullah Muhammed el Astal yapıyor. Cinderes’in güneyindeki Mahmudiye’de 50 konutluk yerleşimi de İhsan ve Vefa inşa ettirdi. El Zaim projesine yakın. İHH ile birlikte İdlib’de bir camiinin inşasında da bu dernek karşımıza çıkıyor.
Dikkati çeken bir diğer kurum Onurlu Yaşam Derneği (Cemiyet’ül Aiş Bikerame). Bu dernek Ezidi köyü Şadêrê’nin (Şeyh el Deyr) hemen güneyinde Ziyad Habib adlı kişiden ‘zorla satın alınan’ 10 bin metrekarelik bir arazi üzerine yapılan bir konut projesine öncülük etti. Basma adı verilen yerleşimin 96 konutluk ilk bölümü 4 Ekim 2021’de, 125 konutluk ikinci bölümü 22 Mart 2022’de açıldı. Her daire 45 metrekarelik bir alana sahip.
Bu proje Kuveyt ve Türkiye’deki kurumların yanı sıra ABD ve İngiltere’den Müslüman Kardeşler bağlantılı derneklerle ortaklaşa finanse edildi.
Onurlu Yaşam’ın bir diğer projesi Kudüs’te bir yerleşime atfen Umm Tuba ismiyle yine Şadêrê yakınlarında kuruldu. 281 ailenin barınabileceği 40 ya da 60 konutluk proje 8 Mayıs 2023’te tamamlandı. Yine Onurlu Yaşam, Afrin’in 3 km batısındaki Marate köyünün eteklerinde 10 dönüm arazi üzerinde 100’e yakın konut inşa ettirdi.
Onurlu Yaşam, İsrail’in Tira kentinde kayıtlı. Bağışlar İsrail’in ikinci büyük bankası Hapoalim Bank’ın Tira şubesinde açılan hesapta toplanıyor. Jerusalem Post gazetesine göre Onurlu Yaşam, Müslüman Kardeşler’le bağlantılı örgütlerin yanı sıra Katar el Hayriyye (Katar), Zekat Evi (Kuveyt) ve Uluslararası Rahmet (Kuveyt) gibi Körfez’deki hayır kurumlarıyla çalışıyor.
İnşa hamlesinde bir diğer Filistinli dernek Doğu Kudüs merkezli Ecnadin. Bu dernek de Mabatlı’ya bağlı Şitka (Şirkan) 50 konutluk “Ecnadin Filistin” adlı yerleşkeyi 4 Ocak 2023’te tamamladı. Hamilka ve Rıfatiye köyleri arasında özel şahsa ait 4 hektarlık arazi üzerinde kurulan ve yüzlerce zeytin ağacının feda edildiği bu projeyi İdlib el Vatan adlı grup yürüttü.
SOHR’a göre Ahrar el Şarkiye milisleri, Şitka’daki proje için yerlerinden edilmiş köy sakinlerine ait 280 ağacı kesti. Proje toplamda 200 prefabrik konutu içeriyordu.
29 Ocak 2022’de İğase 48 Örgütü’nün finansmanı ile “Yaffa Purtugal” adıyla 600 konutluk bir projenin tamamlandığı açıklandı. Kürt kaynaklar bunu “Afrin’de yeni bir işgal projesi” olarak sundu. Batılı finansmanla çalışan ve Afrin’deki ihlallerle özel olarak ilgilenen “Hakikat ve Adalet İçin Suriyeliler” (Syrians for Truth and Justice-STJ) isimli kuruluş, yürüttüğü araştırmalar sonucunda, Yaffa Purtugal projesinin Afrin’de değil İdlib-Halep vilayet sınırında Sarmada’ya bağlı Babsaka köyü yakınlarında yer aldığını kaydetti. Projede yer alan Hayat Yolu Derneği’nin internet sitesinde de proje İdlib’de gözüküyor.
***
Kürt kaynaklara göre 2018’den bu yana Afrin’deki yeni yerleşimlerin sayısı 19’u buldu. Cinderes’te 4, Şeyh Hadid (Şiye), Şerava, Şerran ve Bülbül’de üçer, Raco’da iki, Afrin’in batısında 1 yerleşim merkezi kuruldu.
Kürtlerden gelen tepkiler üzerine geçen nisanda Filistin’in Erbil Başkonsolosu Nazmi Hazuri “Yerleşim yerleri kelimesi bizi korkutuyor ve devlet adına herhangi bir yerleşim inşasını reddediyoruz” deme gereği duydu.
Afrin-Filistin bağlantısıyla ilgili hassasiyeti besleyen bir diğer tetikleyici şey Hamas’ın eski Siyasi Büro Şefi Halid el Meşal’in “Özellikle Afrin’de, Türkiye’nin başarısı ciddi bir örnek teşkil ediyor. İnşallah Afrin’de olduğu gibi dünyanın birçok yerinde İslam ümmetinin zaferleriyle hepimiz şerefyap oluruz” sözleriyle Zeytin Dalı Hareketi’ne verdiği destekti.
Bu projelerde İsrail bağlantısı çıkınca Suriyeli yazar Dr. Hayyam el Zubi 18 Haziran 2021’de Rai el Yevm gazetesinde sert bir yazı kaleme aldı. Dr. Zubi, Afrin’e yerleştirme planını “İşgal altındaki Filistinlileri, Yezidi ve Yezidi olmayan Suriyelilerin zararına olacak şekilde Suriye’nin kuzeyine sürmeye yönelik bir Türk-Siyonist-Kardeşler komplosu” olarak niteledi. Dr. Zubi bunun kültürel kimliği ve insani mirasıyla birlikte Suriye’yi yok etme planlarının bir parçası olduğunu savundu.
***
Filistinliler faslından ayrı olarak Afrin’deki ‘işgal konutları’ meselesinin nasıl işlediğine dair bir başka örneğe bakalım. Adalet ve Hakikat İçin Suriyeliler (STJ) yerel kaynaklarla görüşmelere dayalı 8 Haziran 2022’de “Afrin’de Konut Yerleşimleri: Demografik Mühendislik mi, Yerinden Edilmiş Kişilerin Konut Projeleri mi?” başlıklı bir rapor yayımladı. Rapora göre konutlar için yer tahsisinde onay Hatay Valisi’nden geliyor. Fakat hiçbir onay yazılı belgeye dökülmüyor. Tahsis belgelerini düzenleme işi Türkiye’nin güdümündeki Afrin Yerel İdare Meclisi’nde. Mühür mecliste ama yer seçimi, ne yapılacağı, kimin yararlanacağı gibi konularda kararları mıntıkanın hakimi örgütler veriyor. Ama hiçbir plan ya da proje Hatay Valisi’nin onayı olmadan yapılamıyor. Afrin’deki konutlar güya silahlı grupların el koyduğu evleri boşaltması için geliştirildi. Fakat yerelde anlatılanlara bakılırsa konutlara yerleşen örgüt üyeleri genelde işgal ettikleri evleri sahiplerine iade etmek yerine kiraya veriyor. Afrin’deki yeni yerleşim projelerinde Kürt Dağı’nın (Çiyayê Kurmênc/Cebel el Akrad) uzantısı sayılan Cebel el Ehlem (Rüyalar Dağı) öne çıkıyor. Burada 2022 itibariyle 1000 kişiye tahsisat belgesi çıkartıldı. Her biri 400 metrekarelik alanı kapsayan tahsisat belgeleri toprağın mülkiyeti değil yapılacak binayla ilgili imtiyazları belirliyor. Konut projelerinden birini Uluslararası Rahmet ve diğer Kuveytli bağışçılar finanse etti. “Kuveyt Al-Rahma” adı verilen proje Mayıs 2022’de tamamlandı. Toplam 5 bin konutun hedeflendiği Cebel el Ehlem’in farklı yerlerinde Mart 2022 itibariyle tamamlanan 1000 konuttan 600’üne Şam kırsalı, Dera, Hama ve Humus’tan gelmiş 600 savaşçı aileleriyle birlikte yerleştirildi. Cebel el Ehlem’de arsa-konut ganimetinde 9 örgütün adı geçse de bunların başını Cebhet’üş Şamiyye (Şam Cephesi) ve Hamza Tümeni çekiyor.
İşin içinde meclis, örgüt liderleri, örgütlerin şeriat yetkilileri, inşaat firmaları ve bağışçı derneklerin olduğu karmaşık bir süreç işliyor. Konutlarda öncelik aktif milislere ve ikincil olarak eski milislere veriliyor. Yerine göre sivillere tahsisat oranı yüzde 25 ile yüzde 40 arasında değişiyor. Bu bölgenin seçiminde de şu tür bir hesabın yapıldığını anlıyoruz: Cebel el Ehlem Şii beldeleri Zehra ve Nubbul ile Afrin’den çekilen Kürt güçlerin yerleştiği Tel Rıfat ve Deyr Cemal’deki çatışma hatlarına bakıyor. Konutlar bir tarafta İran destekli Şii milisler, diğer tarafta Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) karşı tahkimatı andırıyor. 2018’e kadar YPG tünel, hendek ve gözlem noktalarıyla Cebel el Ehlem’i ileri karakol gibi kullanıyordu.
***
Savaşın zorlayıcı koşullarında nüfus hareketleri düzenli ya da düzensiz olarak gelişiyor. Yerine göre Araplar, Kürtler, Türkmenler, Süryaniler, Ermeniler, Çerkesler ya da dini ve mezhebi azınlıklar yani toplumsal dokunun tüm parçaları bir şekilde etkilendi. 1948 ve 1967 sürgünleriyle Suriye’ye gelmiş olan Filistinliler ve aileleri dahil. UNRWA’ya göre 2011’de Suriye’de 12 mülteci kampında 550 bin civarında Filistinli yaşıyordu. Bunların en az yarısı yerlerinden oldu. 120 bini Lübnan ve Ürdün gibi ülkelere geçti. 2021 itibariyle Suriye’de UNRWA’nın yardım sağladığı Filistinli mülteci sayısı 438 bindi.
Özetle ülkeyi terk edenlerin dışında Suriye içinde milyonlarca insan yer değiştirdi. Fakat güvenli sığınak bulma arayışları ile işgal, gasp, istismar ve en tepeden demografik mühendislik çabaları birbirine geçiyor. Daha önemlisi mazlumiyet anlatısına yaslanan Kürt ve Filistin davaları arasında artan oranda bir yabancılaşma büyüyor. Körüklenen karşıtlığın hizmet ettiği tek adres var: İsrail.
Erdoğan’ın güvenli koridor hesaplarıyla aradığı da Kürt-Arap ya da Kürt-Türkmen çelişkisi. Filistin-Kürt çelişkisinden de ekmek yiyecekler belli. Filistin yerleşimlerine hem Türkiye hem de İsrail’in prizmasından bakmak gerekiyor. Dr. Zubi çok da haksız olmayabilir.